Halk ve ülke olarak özgürlük mücadelesinin tarihi, zorlu dönemecine girdik. Final dönemeci olarak da adlandırılan bu süreçte sömürgeci saldırıların, çatışmaların, zirvede süreceği açıktır. Aynı şekilde genel olarak mücadelemizde daha büyük direnişlerin, kahramanlıkların, fedailiklerin de zirvede seyredeceği açıktır. İşte son günlerde Midyatlı bir gencimizin, sömürgeci Türk devletinin Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırdığı ve giderek büyük, ağır bir işkenceye dönüşen tecritini ve artan baskı-işkenceleri protesto etmek için gencecik bedenini ateşe verdi. Çocuk yüreğinde, kendi ulusal Önderine karşı ve kendi ulusuna yabancı bir gücün, sömürgeci Türk devletinin yaptığı zulmü, haksızlığı, adaletsizliği çok derinden ancak büyük yaşadı. Derinden hissetti. Ve bedenini ateşe verdi.
Amed zindanında Ferhat Kurtaylarla birlikte başlayan sömürgeci Türk devletini protesto etmek için bedenini ateşe vermeler, Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan’ın uluslar arası komplo ile esaret altına alınmasıyla birlikte “Güneşimizi karartamazsınız” şiarıyla başladı. Altmış kadar PKK militanı esaret koşullarında böyle bir eylemi gerçekleştirdi. Daha sonra Önderlik üzerinde uygulanan tecrit ve uygulamaları ise protesto etmek ve dikkatleri İmralı’ya çekmek için PKK’nin militan Önderlerinden birisi olan Viyan Soran yoldaş aynı tarzda bir eylem gerçekleştirdi. Evelki yıl Diyar Xoy Kandil’de, geçen yıl da dört gencimiz, sonra Müslüm Doğan, Mustafa Malçok, Evrim Demir ve şimdi de Fıratımız… henüz 15 yaşında bir çocuk, bir genç…
Bu ülkenin çocukları, gençleri, oğulları, kızları hala canlarını cayır cayır ateşe atmaktadırlar. Bir genç, daha çocuk denecek yaşta nasıl olur da, henüz yaşama doymamışken, o yaşama doymamış bedenini ateşe verir? Bununla ne anlatmak istiyorlar? Düşmana ne mesaj verilmek isteniyor, Kürt halkına, Kürdistanlılara ne söylenmek isteniyor? Anlamadığımız bir şey mi var ortada, yapmamız gerekip de yapmadığımız, yeterince yapamadığımız görevler mi var? Eğer durum anlaşılır, görevler yapılsa, işler yolunda gitse, kim, ne için farklı bir mesaj vermek istesin, hem de gencecik bedenini ateşe versin?
Fırat Kürdistan’ın en büyük nehridir. Engel tanımıyor. Kürdistan’ın bağrından çıkıp kendisine akacak bir yatak açarak akıyor. Engellerle karşılaşınca kabarıyor, köpürüyor, haykırıyor. Adeta dünya-aleme bana engel olmayın diyor. Engeller, barajlar, bentler karşısındaki isyanıdır bu. Adı Fırat İzgin. 15 yaşında. Onun çağrısı ne peki? Neden bir yazıyla, açıklamayla, pankartla, molotofla değil de mesajını böyle verdi? Neden kendisini yaktı? Neden böyle bir mektup bıraktı? Ve bizler halk olarak, yurtseverler olarak, ne kadar anladık? Demek ki ortada anlaşılmayan, yolunda gitmeyen, görülmeyen, hissedilmeyen, yapılması gerekip de yapılmayan bir şeyler var! Bir yetersizlik, duyarsızlık var!
Bir çocuğun hayallerinden, duygularından daha temiz, çıkarsız, riyasız, açık, dürüst, saf ne olabilir?
Yıllar önce Zilan ( Zeynep Kınacı) yoldaş, Dersim’de sömürgecilere karşı fedai eylemini koymadan önce Kürt halk Önderi için, keşke canımdan başka bir şeyim olsaydı ve onu de verseydim, diye yazmıştı. Zilan bir büyük mesajdı. Kürt halkı için Önderliğin ne demek olduğunu en iyi, zirvesel düzeyde kavrayan bir kişilikti. Irkçı-faşist, soykırımcı Tansu Çiller ve ekibinin Kürt halk Önderine karşı yaptığı suikaste karşı bir cevap olarak böyle bir eylemi gerçekleştirmişti.
O zaman direkt Kürt halk Önderliğini tasfiye etmek, katletmek vardı sömürgeci Türk devletinin hedefinde. Bugün ise ırkçı-faşist AKP ve Gülen cemaatinin hedefinde de, Kürt halk Önderini tasfiye etmek vardır. Birisi tonluk bombayla bunu yapmak istemiş, Tayyip Erdoğan denilen bölge halklarının kutsal dinini bile ırkçı-faşist emelleri için kullanmaktan çekinmeyecek kadar ahlaksız, ikiyüzlü bu şahıs, Önder Apo’yu tecrit işkencesiyle imha etmek istiyor. Ya da tecritle delirtmek istiyor. Yıllar Önce Kürt halk Önderi bana “Rudolf Hes modelini uygulamak istiyorlar” dememiş miydi? Sömürgeci AKP sisteminin üç asından birisi olan Bülent Arınç, Önderlik üzerindeki tecrit ve avukatlarınında rehin alınmasından sonra, baş gövdeden koparılmış, diyerek zaferini ilan etmiştir. Demek ki sıra gövdenin parçasına gelmiştir! Öyle planlıyorlar. Yeşil Ergenekon vasıtasıyla her alanda yurtseverlerin ulusal birliğini, örgütsel birliğini bozmak, parçalamak, çelişkiler yaratmak, sonra bu çelişkileri işleyerek, yönlendirerek hedefine ulaşmak. Hedef budur.
Bu tabi ki büyük bir tehlike! Genç Fıratımız, bu tehlikeye dikkat çekmiştir. Şüphesiz halk direniyor. Mücadele ediyor, yapılan saldırılar, soykırım operasyonları karşısında kendisini yeniden örgütlemek, güçlendirmek istiyor. Bu durum AKP-Gülen cemaatinin stratejisini, taktik uygulamalarını boşa çıkarıyor. Bir dalga kıran görevini görüyor. Ancak bütün bunlar yetersiz kalıyor.
İşte en son Amed’den başlayıp Kuzey Kürdistan’ın dört biryanına dalga dalga yayılan, Batman, Kızıltepe, Şırnak, Nusaybin’deki mitingler, yürüyüşler…bu mitingler Kürdistan halkının Önder Apo’ya, PKK’ye, BDP’ye, KCK sistemine, kendi özgürlüğüne, ülkesine, toprağına, ulusal değerlerine her koşul altında bağlı kalacağını ortaya koymuştur. Bu soykırım saldırıları, bu ırkçı-faşist yönelimler ortamında yüzbinlerle ortaya çıkmak elbette önemli bir özgürlük iradesini ortaya koymaktır. Anlamlıdır ve anlamı büyüktür. Ancak yetmiyor! Peki, yetmeyen taraf nedir? Yolunda gitmeyen taraf nedir? Bize ölümüne bunu kavratmak, göstermek isteyen, bunu canını ateşe vererek yapmak isteyen gencimize göre yapılmayan, görülmeyen, hissedilmeyen nedir?
Yurtsever Batman halkı son yılların en görkemli kitlesel gücünü, Ez lıvırım, İrademe dokunma, mitinginde sömürgeci uygulamalara karşı ortaya koydu. Şırnak’ta öyleydi. Gerçekten muhteşem bir irade gösterisiydi! Fakat sömürgeci AKP-Gülen faşist çeteleri ertesi gün Batman belediyesi başta olmak üzere, birçok yurtsever kurum-kuruluşa saldırdı. Botan’ın kalbi Şırnak’ta rehin almalar oldu. Bu Agitlerin, Edip Solmazların, Medeni Gürgenlerin şehri Batman’da, Adillerin, Çiçeklerin şehri Şırnak’ta bu kendi iradelerinin temsilini ifade eden Belediye ve diğer kurumların işgal edilmelerine, öfkeli, tepkili ancak bunu eylemiyle ortaya koyacak, belediyesini, kurumlarını savunacak bir pratik sergilenmedi. Herkesin gözlerinin içinde onlarca insan gözaltına alınmakta, fakat ciddi bir tepki yok! Ama daha dün onbinlerce kişi alanlarda büyük bir kararlılıkla irade ortaya konulmuştu, “irademe dokunma” denilmişti! Ama sömürgeci AKP’nin polis çeteleri sadece dokunmuyor, saldırıyor, ortadan kaldırmaya çalışıyor. Demek ki uyarılarınız dikkate alınmıyor. Onlar, sömürgeciler, Kürdistan’ın Türk işgalcileri bu uyarıları hiç duymazdan geldiler. Bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Onlar, Kürdistan halkının düşmanları o kadar kindar ve öfkelidirler ki, değil Kürdistan halkının iradesine ve sesine saygılı olmak, onlar, Kürdü Türkleştirmek suretiyle yok etmek ve Kürdistan’ı belleklerden silmek istemeyi Türk olarak varoluşlarının esası haline getirmişlerdir.
Benzer saldırılar birçok yerde ortaya konuldu. Halkın seçilmiş temsilcilerine, iradelerine saldırıldı. Kurumları yağma edildi, kırıp-döküldü.
Ey Kürdistan halkı, Ey Batman halkı, bu toprakların ve ülkenin gerçek sahibi Kürt kadınları, gençleri, emekçileri çok mu zor, gidip Belediye binasının önünde onbinlerle toplanıp barikat kurmak, kurumların önüne binleri toplamak… Gerçekten çok mu zor?
Yoksa yapılan mitingler, çağrılar yeterli mi görülüyor? Eğer yetseydi, anlaşılsaydı hemen arkasından bu soykırım saldırısı olur muydu? Bu kadar pervasız olurmuydu? Demek ki yetmiyor! Demek ki onların anladığı dilden henüz konuşmuyoruz! Ama konuşamaz mıyız?
İşte Fırat’ın ve genç kızlarımızın, oğullarımızın yüreklerimize, beyinlerimize mesajı, sömürgecilerin, işgalcilerin anladığı dilden konuşmaktır!
O gençti, çocuktu ama cesareti, bilinci büyüktü! Çünkü Fırat’tı. Fırat gibi büyük, asi, engel tanımaz, her engel karşısında onu aşmanın sesi ve bir isyan çağrısıydı.
Herdem Serhıldan