Gezi Parkı Direnişi’ni öncelikli olarak selamlıyor ve bu direniş içerisinde bedenlerini gelecek yarınlara feda edenlerin anıları önünde saygılıyla eğiliyoruz.
Gezi Parkı Direnişi tek kelimeyle dönemin bizden istediği toplumsal sorunlara karşı gösterilmesi gereken refleksin gösterilmiş olmasıdır. Çok kez devrimci duruşlardan söz edilir. Tek kelimeyle ifade edecek olursak, Gezi Parkında sergilenen direniş tamda istenen devrimci duruştur.
Devletler, kuruluşları gereği anti demokratik ve anti toplumcudurlar. Söylendiği gibi yurttaşların haklarını gözetmek için kurulmuş olan yapılar değildirler. Tam tersine devlet yurttaşların haklarını çalınmasıdır, birilerinin çıkarlarını da korunmasıdır. Toplumun yüzde 90’nının haklarını gasp ederken, geri kalan yüzde onluk kesime ise bunları peşkeş çekmektir.
Devlet zor bir aygıttır. Hırsızdır. Gaspçıdır. Sadece vergiler adına yapılan vurgunlara bakmamız bile yeterlidir. Özelde de kapitalizm çağındaki devlet kesinlikle böyledir. Başkan Apo’nun belirttiği gibi:
“Kapitalizm çağının kendisini toplumsal kriz olarak nitelemeyi uygun bulduk. Kapitalizmin en ekonomik uygarlık denilen ama ekonomi olmayan, kendini dıştan ekonomiye dayatan bir güç tekeli olarak meşru görülemeyeceğini temel tez olarak vurguladık. Toplum gibi çok kapsamlı bir topluluklar bütünü olan bir olgu üzerinde kapitalizm gibi en bencil, çıkarcı ve en çok savaşa başvuran bir gücün tahakküm kurması tarihte ‘olağanüstü’ bir durumu, yani ancak kriz halini ifade edebilir. Finans çağı bu gerçeğin bütün yönlerden toplumun her parçasında kendini yüzeye vurmasıdır. Sistemin sürekli terör üretmesi, toplumun büyük kısmını işsiz bırakması, işçiliğin bile bir nevi işsizlik durumuna indirgenmesi, kitle ve sürü toplumuna yol açılması, sanat, seks ve sporun endüstrileştirilmesi, iktidarın toplumun kılcal damarlarına kadar sızdırılması sistemin tükendiğinin göstergeleridir.”
İktidar ise devletten daha köklü ve yaygın olan bir gerçekliktir. Öyle ki iktidar karakteri gereği tüm toplumsal gözeneklere sızmadan edemez. Çünkü kesintisiz olmak zorundadır. İktidar bir yerlerde sekteye uğradı mı tümden adım adım ortada kalkışı söz konusu olabilir. Bunun için her yere girerek fethetmesi gerekir. Bir nevi toplumun tüm gözeneklerine sızarak tecavüz eden kültürdür.
Başkan Apo’nun şu tanımı çok çarpıcıdır: “Devlet tek kelimeyle oluşum itibariyle tabi bir terör yapılanmasıdır. Devleti elinde bulunduran iktidar ise daha vahim bir durumu yaşamaktadır. Doğası gereği iktidar baskısız yaşayamaz.”
Boşuna anarşistlerin önderlerinden Bakunin: “En demokrat adamın başına iktidar tacını geçirin, yirmi dört saat içinde en alçak bir diktatör olacak veya ahlâkı bozulacaktır” dememiştir.
Bunun için bizler AKP iktidarının yaptıklarını da anlamaktan zorlanmıyoruz. Ya da AKP’nin başındaki kişiliklerin komplekslerini anlamıyor değiliz. İktidar insanı en kötü diktatörden daha alçak yapar. Yeter ki iktidarının önünde engel görmezsin ve yeter ki atını koşturtmasının yolunu bulsun.
Sonuç itibariyle iktidar bir tecavüz kültürüdür. İlk günden beri de böyledir. Çünkü oluşum mayası birilerinin yetkilerini gasp ederek başlamıştır. Birilerini güç kullanarak kendine bağlamıştır. Birilerini güç kullanarak kendi mülkü etmiştir. Özel mülk dedikleri bir başkasına tecavüz ederek el konulan değerlerin kendi eline geçirilmiş çalınmış mallar değil midir? Bunların tümünü tarihi belgelerde okuyabiliriz, öğrenebiliriz.
“İktidar kendisinin olmadığı halde sürekli bir şeyleri güçle ele geçirme, kendine ait sayma, asimile etme, mülkleştirme, yurtlaştırma, aksi durumlarda yine zorla kendisinden atma, sürgün etme, yurtsuzlaştırma, işsizleştirme, mülksüzleştirme, genel olarak maddi ve manevi açıdan değersizleştirme eylemi ve sanatıdır. Bunu sadece ekonomik artık-ürün ve değere el koyma eylemiyle sınırlandırmak çok dar bir yaklaşım olur. Bu konuda ele geçirme asıldır. Fakat buna giden yolda binlerce başka değer de iktidar güçlerince ele geçirilir ki, toplamına iktidar demek daha gerçekçidir.”
Bunun için diyoruz ki AKP’nin liderlerinin ya da her hangi bir AKP’li yetkilinin konuşurken bile insana tecavüz eden sözlerini anlarız. Ancak anlamadığımız tecavüze karşı gösterilmesi gerekli olan refleksin gösterilmemesidir.
Halbuki insan doğası en küçük baskılamaya karşı bile sessiz kalamaz. Dikkat edilirse hoşumuza gitmeyen bir hareket bizi nasıl bir refleks göstermeye iter. Yer yer içimizde nasıl sunturlu küfürler savururuz.
Evet, insan doğası asla ama asla baskıya açık olan bir doğa değildir. İnsan doğası kesinlikle isyana açık olan bir yapıdadır. Öyle ki bir baskılamayı hissettiği anda depreşir. Öyle ki çoğu zaman o depreşmeyi kontrol edemez. Edemez çünkü içine işlemiştir.
Ne var ki Türkiye’de depreşmeler çok olsa da dışa vurma yoktur. Ya da dışa vurmalar kendi bedenimiz dışına taşmaz. En fazla evimizde ya da mahallemizde birkaç söz söyleriz. Ötesi gelmez. Bu bağlamda GEZİ PARKI DİRENİŞİ anlamlıdır. Ve Türkiye toplumunda bir şeylerin değişmeye başladığına işarettir.
Sorun birilerine karşı durup durmamak değildir. Sorun insan olarak sahamıza girildiğinde göstereceğimiz doğal ve örgütlü olan reflekstir. Kimilerine göre 12 ağacın kesimine karşı başlayan sivil bir protestoydu. Olsun. O ağaçların bize ait, topluma ait, doğaya ait olduğunu düşünür ve kesilmesini kendimizden bir şeylerin eksilmesi olarak ele alıyorsak o zaman protestomuz sadece haklı değil, bin kere de olsa meşrudur. Meşru olanı ise kendi doğamızda hissederek sahiplenmemiz kadar insani bir şey olabilir mi?
GEZİ PARKI DİRENİŞİ halbuki günlük olarak her yerde sergilenmesi gerekli olan bir direniştir. Aksi taktirde günlük olarak bizlere, haklarımıza, geleceğimize tecavüz eden devlet ve onun iktidar gücü olan hükümetlerin bu tecavüz kültürünü nasıl sınırlandıracağız?
Doğası gereği iktidarların despot olduklarını söyledik. Peki, kimler bu despotları ya da diktatörleri frenleyecek? Elbette ki bizler, sokaktakiler, analar, kadınlar, gençler, komüncüler, babalar, ihtiyarlar, neneler, sanatçılar, doğaseverler derken insanım diyen herkes. Her hangi bir durumda rahatsız olan herkes.
Özcesi tecavüz kültürünü durdurmak bu tecavüzü bedeninde hisseden herkesin görevidir. Yeniden GEZİ PARKI DİRENİŞİ’Nİ Kürdistan gerillaları olarak selamlıyoruz ve her zaman her baskı ve haksızlık yaşandığında her yerin GEZİ PARKI DİRENİŞİ kimi olması dileğimizle.
Kasım Engin