Özgürlük mücadelesi sıcak günleri yaşıyor. Sıcaklık sadece mevsimle bağlantılı gelişen bir sıcaklık değildir. Sıcaklık mücadelenin dozajıyla ilgilidir. Her geçen gün daha hızlı bir tempoyla özgürlük mücadelesi sürdürülüyor. Evet, bunun için dağlara, özgürlük dağlarına akış eskisini kat be kat aşan bir nicelik ve nitelikle sürmelidir.
Reber Apo Newroz’da halkımıza ve halklara dönük yaptığı tarihi konuşmasının bir yerinde:
“Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor. Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakarlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler öz benliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı.
"Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun" noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor.
Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor” demektedir.
Yukarıda dile getirilenler neyi ifade ediyor? Özgürlük mücadelesinin bitmediğini tam tersine geçmişi kat be kat aşan bir kavgayı, mücadeleyi gerektiğini ifade ediyor.
Yine öyle kiminin dile getirdiği gibi sanki her şey bitmiş gibi bir gerçekliği kesinlikle ifade etmiyor. Tam tersine zorluklar geçmişten kat be kat daha fazla olduğunu dile getiriyor. Bunun için bizlerin kendimizi kat be kat daha fazla eğitmemiz, yapmamız, örgütlememiz, eyleme geçmemiz, dilimizi kültürümüzü derken komple kişiliğimizi daha çekici kılmamız gerektiğini söylüyor.
Peki, bu kadar görev nasıl yerine getirilecektir? Durduk yerde bu görevlerin yerine getirilemeyeceği açıktır. Hele hele durduk yerde kendimizi halkımızın yüreğine yatıracak özelikleri kendimizde yaratmamız asla ama asla mümkün değildir.
Dikkat edilirse demokratik siyasetten çok yoğun bir şekilde bahsedilmektedir. Demokratik siyaset zihniyetin köklü değişmesini ya da derinleştirilmesini gerektirir. Bu ise ideolojik, felsefik ve teorik derinleşme demektir.
Peki, bu ideolojik, felsefik ve teorik derinleşmeyi özel savaşın, psikolojik savaşın ve de kapitalist modernist insanı anlık olarak teslim alan ortamlarında sağlıklı yürütülebilir mi? Ya da bu kadar bireyciliklerin, kirlerin, yine sistemin alıklaştırıcı yaşam biçimlerinin hakim olduğu ortamda rafine edilmiş ideolojik, felsefik, teorik yani derinleşmiş zihinsel dönüşümler mümkün müdür? Elbette ki hayır. Bireyin düşüncelerini rafine edebilmesi için mekanların çok önemli etkilerinin olduğu tüm peygambersel hareketlerde biliyoruz. Tüm peygamberlerin büyük yoğunlaşma hareketleri her zaman dağların en uç kuytu köşelerinde, uygarlık diye bilinen yaşam canavarlarından uzak mekanlardan gerçekleşmiştir. Yine birçok devrim hareketlerinde de bunu görebiliyoruz.
Özcesi sürecin dilini, üslubunu, eylemciliğini, gerekli olan eylem biçimlerini yakalayabilmek için, yaratıcı fikirlerle demokratik siyaseti tüm topluma yayabilmek için gerekli olan derin yoğunlaşmalar mutlaka ama mutlaka uygarlığın dışındaki alanlarda yakalana bilir.
Bazıların söylediği gibi özgürlük kavgası bitmemiştir. Tam tersine kavga eskisinden dediğimiz gibi kat be kat daha büyük bir çapta ve derinlikte asıl şimdi başlamıştır. Bunun için kimin ne söylediğine bakmadan özgürlük mücadelesini bugünlere getiren değerlere inanarak, bağlı kalarak özgürlük kavgamızı kesintisiz yürütmemiz temel bir görevimizdir.
Bu görevlerimizi yerine getirebilmek için de dediğimiz gibi zihniyet yapımızı mutlaka ama mutlaka yeniden gözden geçirmeliyiz. Zihniyet yapımızı en iyi bir şekilde hem gözden geçirecek, hem derinlik sağlatacak, hem de yeniden eksikleri varsa oluşturulacak olan sahaların en temeli dağlardır. Dağların zirveleridir. Dağların doruklarıdır.
Bunun için diyoruz ki gençler dağlara akmalıdır. Dağlara yeni zihniyet formunu kazanmak için akmalıdır. Demokratik siyaseti, kültürel gelişmeyi, sosyal bilimi, felsefeyi, bilimi derken gelecekte Kürdistan'da çok aktif olarak çalışmak isteyen bir genç için ne gerekliyse onu edinmesi için dağlara, hem de özgürlük dağlarının doruklarına…
Hayri Engin