HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Hiçbir zaman böyle bir karanlık içerisine girmemiştik ve ihanetin korkunçluğunu hissetmemiştik. Yaşam ve ölüm arasına hiçbir zaman bu denli bir ince çizgi çekilmedi. Hakikatin perdeleri böylesine bir karanlıkla hiçbir zaman örtülmedi.
Tarihin karanlık örtülerinde insanlığa vaat edilen neydi ki? Hiçliği, nesnelliği yaşamak mıydı? Tanrıların gölgesinde ölü gibi yaşamak mıydı? Efendilerin sadık hizmetçileri olmak mıydı? Tarih sadece bunları yaşamaktan mı ibaret olacaktı?
Güllerin dikenlerine kim dokundu ve hissetti? Sessizliğe kim ses oldu? Tarihin güzelliklerinde ihanet nasıl var oldu? İnsanlığın özgürlük kıvılcımlarında, umutlarında nasıl kendini yaydı? Ve anlam gücünü insanlıkta yeşerten insana ihanet nasıl bulaştı? Yüzyılların birikmiş ihaneti miydi gerçekleşen? Yoksa karanlık çağlara gömülmek miydi? Bilenmez ki, tarihte verilen bedellerin ihanete uğrayışlarını görürüz. İnsanlıkta hiç sönmeyen özgürlük kıvılcımlarının isyanla haykırdığı bir tarih var. İdam sehpalarına kadar götüren ihanetin acımasızlığını unutabilir miyiz? Hiç unutulur mu özgürlük peşinde koşan Demirci Kawalar, Şeyh Saitler, Seyit Rızalar… İhanetin ve zulmün zehri bu çağa akıtıldı. İhanet gün geçtikçe bir ur gibi büyüdü. Dünyayı sarıp sarmalayan bir karanlığa dönüştü, ama hakikati hiçbir zaman yok edemeyeceğini bilmiyordu.
Ve bir gün Amara’dan bir ışık belirdi. İnsanlığın özüyle buluşup dünyayı, evreni gizemiyle, ışınlarıyla aydınlatan bir güneş doğdu. İlk ağrıyla başlayan özgürlük adımı, bütün insanlık alemine umudu yaydı, zulüm karşısında direniş duygularını uyandırdı. Umut ve direniş savaşımında büyük bir cesaret gösterildi. Bu direnişin tohumları onurlu halkların doğan bütün çocuklarının yüreğine ekildi ve herkes tohumu filizlendirmek için hep yol aldı. Coğrafyamızın esmer tenli çocukları ışığa doğru umutla hep koştu. Hakikatin kendisi olan öz kaynağa doğru aktı. Işığın etrafında büyüyen, çoğalan umutlu ve inançlı topluluk karşısında egemenlikli sistem korktu. İnsanlıktan payını almayan egemenlikli sistemin gerçek yüzünü çözümleyenler, öfke ve nefreti büyüttü içlerinde. İhanet ve komplonun gerçekliği hiçbir zaman hazmedilmedi. Bu gerçekliğe karşı “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla cezaevinde yükselen kıvılcımlar ilk Halit Oral’la başlayıp 70 yaşındaki Hatice Falay’dan 12 yaşındaki küçük Zehra’ya, dağların Binevş’i, Rojbin’i, Felat’ı, Xelat’ı, Şaristan’ıyla alevlenen, Viyan’ın çığlığında meşale olan, en son Müslüm, Mustafa, Evrim’i içine alan bu ateş topu ihanetin çemberini yardı ve yaktı. Direniş çığlıklarında ihanet ve komplo gerçekliği boğuldu.
Bu büyük özgürlük yürüyüşünde ihanet bir gölge gibi güneşin peşini bırakmadı. Tarihte kazanacaklarını düşündükleri gibi tüm iğrençliğiyle bir dost gibi görünüp ama karanlık güçlerin el birliğiyle ön plana çıkan komplo gerçekliği Önderliğimizi tutsak aldı. Neredeyse bu komplonun başarılı olması için bütün dünya birleşti, ama yine de kazanamadılar. Çok iyi bilinir ki erdemli insanlar, yürek savaşçıları samimi, çıkarsız dostluğa, yoldaşlığa büyük değer verirler. İhanet de bunun farkındaydı. Tüm çirkinliğiyle zehrini akıtacak, burada da kendisini dostluk yüzüyle gösterecekti.
Dostluğun ihanetiyle birleşen yetersiz yoldaşlıktan dolayı İmralı gerçekliğini yaşamak zorunda kaldık. Cellatlar İmralı’da özgürlüğü nefessiz bırakmayı hayal ederken, kendi hayallerinin karanlığında kayboldular. Nefessiz ve çözümsüz kalanlar onlar oldu. Tüm oyun ve lanetli gerçekliğe rağmen Önderliğimiz kara çalıların hepsini yaktı, İmralı adasından dünyaya ışık olmaya devam etti, hem de ışık huzmelerini daha da arttırarak. İhanetin çemberini yediden yetmişe kadar tüm halkımız direnişiyle yaktı ve ortadan kaldırdı. İhanet gerçekliği karşısında kendimizi sorguladık, Önderliğimizi yalnızlaştırdığımız zamanların bedelini çok ağır ödedik. Şimdi ise onu özgürleştirmenin yeminini içtik. İmralı adasında inkarcı, asimilasyonist ve imhacı güçler kaybolup gidecektir. Güneşimiz Amed surlarındaki hayalini yaşayacak ve halkıyla, kadınlarla buluşacak. Varoluşumuzun tek gerekçesi olan Önderliğimizi bir daha asla yalnızlaştırmamaya yemin içtik ve onsuz bir yaşamın yaşanılmayacağını bilerek yaşıyoruz.  Umudun inancın büyük irade buluşuyla, bu lanetli şubatı bir daha yaşamamak, yetersiz yoldaşlığı yeterli yoldaşlığa dönüştürmek için ihaneti söküp yaşanan acıları dindirebilir, yaraları sarabiliriz. Özgürlük davamızı hakikatin ışığında insanların beklediği özgür yaşama kavuşturabiliriz.
Jiyan Zeryan