HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Yeni bir pehlivan çıktı meydana. Kemal Sunal’ın filmlerinde en sevdiğim sahnelerinde biri her zaman “iki yiğit çıktı meydana her biri birbirinden merdane” sözünün sarf ettiği andır.

Toplumlarımız hodri meydan diye ortaya çıkanlara her zaman imrenmiştir. Tarihi toplumsal dokuları nelerdir sorularına cevap vermek yerine bunun toplum nezdinde kabul gördüğünü varsayarak geçmek istiyoruz.

Gerçekten de toplumumuz ya da toplumlarımız hodri meydan diyenlere saygıdan hiçbir zaman kusur etmemiştir. Cesaret hem de bireysel cesaret bizlerde kutsanmıştır. Kabul görmüştür. Medeni toplumlarda bu bireysel cesaret yerine çoğu zaman medeni cesaret diye bilinen bilimsel ve ortamı gözeterek en doğru olan tutumu takınma cesaretidir. Akıl gücünü yürek gücüne katarak gösterilen cesaret daha fazla kabul görmektedir.

Evet, hodri meydan demek yürek işidir. Ancak toplumumuz ya da toplumlarımız her zaman olduğu gibi akılsızlığı da içeren, yer yer ahmaklığa kadar giden cesarete de uygun tanımlamalar getirmiştir. Batıda bu tür cesarete kimileri Donkişot cesaret diyor. Tabii ki Donkişot cesareti sadece bir akılsızlığı içermiyor kendi içinde birazda saflığı, temizliği, inancı da içerdiği için bizim anlatmak istediğimiz durumu tam ifade etmiyor.

Bizde “yenilen pehlivan güreşten doymaz” derler. Hodri meydan deyip yenilen, ancak yenildiği halde tekrar mindere çıkan, tuş olmasına rağmen tuş olmadığını iddia ederek yeniden minderlere çıkıp “hodri meydan” diyenlere de bu kez tersinden toplumumuz sıcak bakmıyor. Küçümsüyor. Alaya alıyor. Böylelerine -Abdi ismindeki arkadaşlar alınmasınlar- “Avanak Abdi” diyorlar.

Şimdi gelelim konumuzun özüne. Yıllardır Kürdistan özgürlük hareketine karşı inadına saldıran bir TSK var. İlk günlerde bizleri çapulcu, eşkıya görerek 12 saatte bitireceklerini söylediler, sonra bu 12 saat oldu 24 saat, daha sonra bu oldu 72 saat derken, 72 ay’ı da geçti. Söylemesi kolay tam 26 yıldır dünyanın en anlı şanlı ordularından olan, tarihi geçmişi kendilerince sadece ve sadece zaferlerle örülü olan, dünyanın en sayılı emperyalist kan emmici güçleri olan ABD, İsrail, İngiltere’nin de desteğini peşinen alan ve de Kürtleri boyunduruk altında ısrarla tutmaya çalışan sömürgeci güçlerin de özel saldırı ve işkence destekleri de cabası…

Arada tam 26 yıl geçmiştir ve TSK halen PKK’yi bitireceğini söylüyor. Halen kökünü kurutacaklarını dillendiriyorlar. Ve halen…

Yenilen pehlivan güreşten doymaz mı diyorlardı? Türk genelkurmay başkanı olan Başbuğ daha Kara Kuvvetler Komutanı iken Zap’ta boyunun ölçüsünü almıştı. O söylenen “yağdan kıl çekercesine geri çekildik” sözü yerine “yağdan kıl çekercesine arkamıza bakmadan kaçtık” sözü daha anlamlı olur ya da olurdu.

Evet, Başbuğ’un tüm pratiği bir fiyaskodur. Yenilgidir. Ezilmişliktir. Ve ağlamaktır. Herhalde tarihte bir genelkurmay başkanının bu denli başarısız olduğunu ilk kez yaşıyoruz. Kaldı ki bu başarısızlık sadece ve sadece askeri sahada yaşanan bir başarısızlık değildir. Kendi ordusunu yönetmekten aciz, perişan, derbeder bir komutan ancak bu kadar olabilir.

Tuhaf bu kadar başarısız, yenilgili, halden düşmüş bir komutan -ki böylelerine ne kadar komutan denilir ona tarih karar versin- kalkıp hödlemesi, parmağını sallaması ve yeniden yeniden “hodri meydan” demesi insanı düşündürüyor. Bir de öyle entel dantel geçinmesi yok mu? Hani aydın, olgun, oturaklı, akıllı, politik manasında… Bre adam derler kuyruğuna basıldığında bağırıp çağıran bir genelkurmay komutanı ya da başkanı bir kere kendisini devre dışı etmiştir. Bir kere böyle biri ofsaytta düşmüştür. Kendisini maçtan saha dışı yani taca atmıştır.

Ama yine de bu zatı haliniz bu kadar derbeder olmuşken de giderken de hödlemesi yok mudur? Tek kelimeyle ayıptır ayıptır derler.

Evet, yenilen pehlivan güreşe doymazmış derler ancak sanki bu Türk genelkurmaylığının pehlivanlığı bu atasözünü çok gerilerde bırakıyor. Onlarca kez tuşlanmış, minderin dışına itilmiş, kirli oyunlarıyla kart görüp minderden atılmış olan bu genelkurmay başkanları halen hötlüyorlar. En son bunu Işık Koşaner’de yaptı. Ve öyle görülüyor ki yapmaya devam edecektir.

Biz yenilen pehlivanların psikolojisini artık anlamış durumdayız. Gurur mudur, gurursuzluk ve arsızlık mıdır, başka çare bulamadıkları için çaresizlik midir bunları tam çözmüş değiliz. Her halükarda bir tersliğin yaşandığını görüyoruz. Ve bu duruma yeni bir isim takma zamanı geliyor. Onu yakında buluruz. Bulduğumuzda herkesle paylaşırız.

Ancak daha tuhaf olan ise bu kadar perişan olmuş böylesine komutanları birilerinin kalkıp dalkavukça övmesi yok mu! Bre adamın delinmedik, dikilmedik yeri kalmamış. Sen böyle birisini ya da böylelerini nasıl temize çıkarmaya kalkışırsın. Meğer bu yenilmiş pehlivanların yenilmediklerini, tersine minderdeyken ayaklarının kaydığını, hakemlerin hile yaptığını, aslında yenecekken karşıdaki oyuncunun kurnazlık yaptığını, asıl yiğit ve kazanacak ve kazanması gerekenin o ve onlar olduğunu söyleyenler varmış. Örneğin Fikret Bila bunlara çok kötü bir örnek. Meğer bu yenilmiş pehlivanlar da buna inanırlarmış.

Evet, bu kadar dalkavukluk olmaz ki! Kürtçede biz buna şoloz diyoruz. Bu kadar şoloz bu şekilde moloz olarak kaldıkça bu yenilmiş pehlivanları biraz da olsa akli selime davet etmek zor olacaktır.

Kasım Engin