Özgürlük mücadelesi büyük bedeller ödeyerek bugünlere geldi. Bugün eğer dört parça Kürdistan'da yeniden halkımızın yaşam umudu yeşermişse bunun tek nedeni, ödenen bedellerdir. Hem de bu halkın bağrında çıkmış en gözü pek insanların canı pahasına ödenmiş bedeller.
Özgürlük dağlarında hem özgürlük umudunun en çok yeşerdiği aylar yaz ayları iken hem de özgürlük uğruna en büyük bedeller bu ay içerisinde verilmiştir.
Özgürlük mücadelemizin dirilişe 15 ağustosla başladı. Ve 15 Ağustosla Kürdistan boydan boya dirildi, yeniden yeşerdi yeniden yaşama selam durdu.
Ama unutmayalım ki bu ay içerisinde yada bu aylar içerisinde ise özgürlük mücadelesinin büyük abideleri sonsuzluğa uğurlandılar. Sadece bu halk selama dursun diye…
Dörtler yazın sıcaklığını kendilerine kalkan yaparak yürüyüşlerine çıktılar, çetelere karşı direnişte Salih Kandal bu aylarda sonsuzluğa uğurlandı. Dr. Qasımlo, Alişêr ve Zarife, Faik Bucaklarda bu yaz aylarında yıldızlaştılar. Ve tabi Mustafa Yöndem yani Erdal, Ahmet Kesip yani Cemşit, Rojhat Biluzerî, Şıho Dirlik, Sarı İbrahim, halkımızın Delilası, Büyük Azime derken Engin Sincer yani Erdal ve Nucan-Cennet Dirlikler de bu aylarda topraklarıyla bulaşarak halkları için tohum olup geleceğin fidelerini yeşerttiler. Ve bugünlere gelebilmemizin olanaklarını kendi bedenlerini vererek, ortaya sererek sağladılar.
Bu büyük insanlarla tanışmak, birlikte yaşamış olmak, yakın durmak ve de yol arkadaşlığı yapmış olmak insana büyük görevler yüklüyor. En son isimlerini verdiğim iki Apocu militanla hem sivilde tanışmışlığım, hem yakınlığım, hem akranlığım, hem birlikte arkadaşlığım hem de devrimin uzun yolunda ise yoldaşlığım vardır. PKK’nin böylesine seçkin militanlarına yakınlık, akranlık, arkadaşlık derken yoldaşlık yapmış olmak bireye birçok görev yüklediği açıktır.
Erdal yani Engin Sincer yoldaşı 18 Ağustos 2003 yılında bir kaza sonucu yitirdik, Nucan yani Cennet Dirlik ise 25 Ağustos 2005 yılında Beşiri ovasında yaşanan kıyasıya bir çatışmada…
Birisi çocukluk arkadaşım birisi ise çocukluğumun hülyası…
Birisi canım ve her şeyim birisi ise her şeyimin ötesinde…
Birisi özlemim birisi ise hasretim…
Birisi ulaşmak istediğim birisi ise amacım…
Birisi ruhumun derinliklerinde hep saklı duran birisi ise ruhumun kendisi…
Evet, benim için iki ayrı yıldız, iki ayrı gezegen, iki ayrı dünya…
Kişilikleri birbirine uzak değil, çok yakın. Birisi daha fazla içine dönük diğeri ise biraz dışa dönük. Belki de temel fark bu. Birliktelikleri ise çok fazla.
İkisi güleç, ikisi cana yakın, ikisi sadakatin timsali, ikisi sade, ikisi fedakar, ikisi insan sevdalısı, ikisi mütevazi, ikisi boyun eğmez, ikisi sıcakkanlı, ikisi önderlik sevdalısı, ikisi şehitlerin izleyicileri, birisi Erdal’ın takipçisi birisi Sabri’nin yani birisi Mustafa Yöndem’in hayranı, birisi Şıho Dirlik’in.
Evet, birisi sabırlı, birisi ise sabrın ta kendisi, birisi coşku dolu birisi ise coşkunun ta kendisi, birisi zeki birisi zekiliğin ötesinde, birisi akıllı birisi ise aklın ve zekanın bileşkesi, birisi yürek dolu birisi yüreklerin buluştuğu, birisi inatçı birisi ise inadında ötesinde, birisi sert irade sahibi birisi ise iradenin ta kendisi.
Evet, birisi özgürlük sevdalısı birisi ise bu uğurda her şeyi vermeye hazır, birisi bağlı birisi ise bu uğurda can vermeye amade, birisi halkının iyi bir evladı birisi ise bu halk için canı kurban, birisi ülkeye sevdalı birisi ise “benim de ülkemin güzelliklerini görme hakkım var” diyerek dağların doruklarına hem de en zirvelerine çıkacak kadar dost, birisi Avrupai’yi yaşamdan kaçan birisi Avrupai yaşama hiç girmemiş, birisi önderliğe sevdalı birisi önderlikle sözlü.
Evet, birisi Erdal birisi Nucan. Birisi Engin Sincer birisi Cennet Dirlik. Birisi çocukluğumun ve gençliğimin sembolü birisi ise çocukluğumun ve de gençliğimin sevdası…
Nucanla Enginleşerek Erdalların yoldaşı olmak bunun için kolay olmuyor. Zor da değil zorun da ötesinde. Çünkü biri militanlığın sembolü hem de “bir militan yapması gerekenleri yapmalıdır” diyerek militanlığın zirvesini temsil ederken birisi ise bu zirvedeki militanlığın iyi bir takipçisi olarak Dersim yollarına çıkarken kanıtlanmış bir militan kişilik.
Bu iki yoldaşın yoldaşı olmak, arkadaşı olmak, çocukluk zamanlarında birlikte oyun oynamış olmak, gençliklerinde ise yol almış olmak, akran, isimdaş, akraba, dost, hısım, tanışmış olmak derken tarihin her hangi bir zaman diliminde ve herhangi bir mekanında bu her iki kanıtlanmış PKK militanlarıyla olabilmiş olmak insana büyük görevler yüklüyor. Hem de çok fazla büyük görevler.
Bugün Ortadoğu’da Kürtler ilk kez tarihlerinin en görkemli yükselişlerini yaşıyorlar. Sözün tam manasıyla Devrimci Durumu yaşıyorlar. Devrimci Durum tarihin her anında halklara kolay kolay bahşedilmiyor. Ve bu Devrimci Durum için halklar ne kadar da çok bedel ödemişler. Hem de Erdal gibi Nucan gibi, seçkin ve kanıtlanmış militan kişiliklerle…
Evet, bugün Kürdistan'da Kürtler uzun yıllardır ilk kez bu düzeyde bir kalkışı yaşıyorlar. Rojava’da yaşadıkları bir devrim dalgasıdır, güneyde daha hızlı bir devrim dalgasına kapı aralanmıştır. Kuzeyde ise zaten bu devrim dalgasının ortasındayız. Geriye kalan Doğu Kürdistan’dır, burada ise neyin ne zaman ne olacağı belli değil. Yani her an çok köklü bir devrim dalgasının gelişebileceği bir mekan.
Kürtler sadece kendileri Devrimci Durumu yaşamıyorlar, bilakis bugün Kürtler tüm Ortadoğu’ya bu devrim dalgasını taşımaya başladılar. Rojava devrimi Ortadoğu’ya devrimi taşırmanın kapısı iken Güney’de olup bitenler bu devrim dalgasını daha fazla ve daha hızlı tüm Ortadoğu’ya yayma potansiyeline sahip. Nedeni açıktır, Özgürlük Mücadelesinin ve Hareketinin çizgisi ilk kez bu denli açık ve seçik tüm Ortadoğu halklarına bir özgürleşme ve kurtuluş seçeneği olarak görülmeye başlamıştır. Bugüne kadar hem emperyalistler, hem sömürgeci devletler, hem ilkel milliyetçi ve reformist çizgiler hem de cümle cemaat özgürlüğün karşısında olanların tümü özgürlük çizgisinin önünde engel olarak dikildiler. Ancak Ortadoğu’da son yaşananların gösterdiği tek doğru çözüm ve özgürleştirme ve özgürleşme yolu halkların demokratik konfederal yapılarına dayalı gelişecek olan Demokratik Ulus modelidir. Ortadoğu’da Demokratik Ulus modeline dayanmayan hiçbir çözüm kesinlikle getireceği kandır, kıyımdır, katliamdır. DAİŞ gibi çetelerin hortlatılmasıdır, İsrail gibi Filistin halkına günlük yağacak bombadır, Irak’taki gibi günlük kan gölüdür, Suriye’deki gibi günlük hava saldırılarıdır, Suudi ve Katar gibi devletlerde ise günlük olarak ezmedir, bastırmadır, susturmadır.
İşte bunu aşmanın ve aştırmanın tek yolu vardır, o da; halkların kardeşliğine, ortaklığına yani demokratik konfederal yapılara ve de Demokratik Ulus’a dayalı çözüm modelleriyle gelişecek olan Ortadoğu devrimiyle mümkündür.
Bugün eğer Erdallara ve Nucanlara yakın olunduğu söyleniyorsa, onların şahadet günleri anılıyorsa, onlara akraba ve akran olunduğu söyleniyorsa, arkadaş hatta yoldaş olunduğu söyleniyorsa o zaman yapılması gerekli olan aynen Erdal gibi zor anlarda dağların yoluna düşerek Kürdistan Devrimine katılmaktır, yine aynen Nucan gibi Dersimlere doğru yol alırken “benim de bu ülke için mücadele etme hakkım vardır” diyerek inadına Devrimci Duruma denk yaşamaktır.
Evet, Nucanla Enginleşerek Erdalların yoldaşı olmak isteniyorsa ya da öyle olduğunu söyleniyorsa o zaman yapılması gerekenler bellidir, gözler önündedir. Aynen Nucan gibi aynen Erdal gibi bir an evvel Kürdistan dağlarına çıkarak hızla Devrimci Duruma katılarak Ortadoğu devriminin iyi bir savunucusu olarak Kürdistan devrimini bir an evvel gerçekleştirmenin iyi bir neferi olmaktır. Başkası da ne Nucan’a yakışır ne de Erdal’a yakışır. Nucan ve Erdal’a yakışanda kesinlikle ve kesinlikle bir an evvel onların iyi bir takipçisi olarak bu devrimin iyi bir neferi olmaktır.
Şahadetlerinin yıldönümünde hem Erdal’ın hem de Nucan’ın anılarının önünde saygıyla eğiliyor ve her zaman iyi birer takipçisi olacağımızın sözünü yeniden veriyoruz.