Büyük bir umutla, Partimiz ve halkımız lehine olan bir çok politik ve askeri gelişmeyi yaşayarak karşıladığımız 1987 Newroz'u dolayısıyla, halkımızı ve tüm ilerici insanlığa kutlarken, aynı zamanda bizi bu mücadele günlerine ulaştıran direniş şehitlerimiz, başta da Newroz'u yeniden yapan Çağdaş Kawa Mazlum DOĞAN ve Ulusal Direniş kahramanımız Masum KORKMAZ (Agit) yoldaşların anıları önünde saygı ve minnetle eğiliyoruz.
Geçmişte Newrozlar çok basit ve silik bir biçimde yaşanırdı. Newroz'u içeriğinden böylesine boşaltılmış bir biçimde yaşama, aslında halkımızın kendi tarihinden kopukluğunun veya kopartılmışlığının da bir ifadesiydi. İşte Partimizin önderlik ettiği Ulusal Kurtuluş Mücadelesi, tarihi yaratan ve yenileten özelliğiyle, böylesi günlere hep yeni anlamlar yüklemiş ve bunların gerçek içeriğini açığa çıkarmış bu anlamda Partimiz, halkımızın bayramlar diye adlandırılan anma günlerini ve bunlar içinde de başta Newroz Bayramını mücadelemizle ve kurtuluş savaşımızla bütünleştiriyor ve gerçek anlamları ile anıyor.
Artık Parti ve halk olarak biz hiçbir zaman böylesi günleri sadece, bayram günleri, yıldönümleri biçiminde ve içeriğinden uzaklaştırılmış bir tarzda anmayacağız. Eğer yıldönümleri, bayramlar, anma günleri halkların kurtuluşlarına, yaşamda yeni bir sürece girmelerine ve bu günlerden kalma anılarına eşlik ediyorsa anlamlıdır. Açık ki, Partimizin de yapması gereken, içeriğinden epey kopartılarak anlamsızlaştırılmaya çalışılan böylesi bayramlara gerçek anlamlarını kazandırarak, bunlar mücadelemizin önemli bir basamağı haline dönüştürmektir.
Halkların tarihinde, ulusların yaşamında, gerek dini bayramlar, gerek ulusal bayramlar ve gerekse sınıfsal bayramların hepsi, sahiplerine önemli gelişme imkanları sağladıkları için kutlanırlar. Parti hareketimiz de doğuşundan günümüze kadar, Ulusal Kurtuluş Mücadelemizin bütün önemli aşamalarını, eylemlerini ve yıldönümlerini kutlamaya çalışmış, şehitlerimizin şahadet yıldönümleri Partimizin ve halkımızın en seçkin direniş günleri haline getirilmiştir. Bu anmalar, böylesi yeni bir geleneğin yaratılması, Partimiz ve halkımız açısından büyük bir öneme sahiptir. Çünkü binlerce yıl süren bir halkın tarihinin son aşaması, karanlığa gömülerek kaybedilmek istenmiş, bunun için sömürgeciler, işbirlikçileri yüzyılların korkunç çabalarını harcamış ama, bu halk öncüsü sayesinde ve son anda buna "dur" demiş ve bunun kurtuluş eylemini geliştirmişse önemlidir. Açık ki, tarihin araştırılmasına dayanan ve kurtuluşa götüren eylemin önemli aşamaları, elbetteki anmaya değerdir. İşte Newrozlar artık böyle bir temelde, mücadelemizin önemli bir aşamasını ifade eden anlamı ile anılmak veya kutlanmak durumundadır.
Newroz yeni bir gün demektir. Halkımız, yeni bir güne girişi bayramlaştırmış ve bunu kutlamaktadır. Ancak niçin yeni bir gündür, bugün neyi ifade etmektedir veya hangi gelişmeyi dile getirmektedir? Newroz'un anlamı baharın gelmesi, bunun için şenlikler yapılması, temiz giysilerle meydanlara çıkılması, türkülerin söylenmesi veya oyunların oynanması ile sınırlı değildir. Bu olsa olsa bugünün gösteri kısmıdır. Oysaki Newroz'un halkımızın tarihi açısından daha derinden ve özlü bir anlamı olduğu gibi, onun maddi ve manevi yaşamına getirdiği köklü dönüşümler de söz konusudur. Newroz'un bir bayram olarak kutlanmasında, ülkemizin çok sert ve insan yaşamını etkileyen kış koşullarından çıkış, doğayı canlandıran bahara ulaşma bir nedendir. Ancak Newroz, yeni bir mevsime giriş, doğanın şenlenmesindeki bir başlangıçtan öteye, günümüzde mücadelede atılımında yeni bir döneme, ani bir başlangıca girişi ifade etmektedir. İşte yakın geçmiş ve günümüzde Newroz'un Partimiz ve halkımız açısından gerçek anlamı budur. Yani her Newroz mücadelemiz de yeni bir atılımın yaratılması, düşmana daha ezici darbelerin vurulması, bunun için hazırlık ve eylemlilik coşkusunun yaşanması demektir.
Bugün, düşman Newroz'un Partimiz ve halkımız açısından ne anlama geldiğini çok iyi anlamıştır ki, her kış bitimine doğru kış hazırlıklarımızın baharda bir atılıma yol açacağı gerçeği karşısında sık sık "PKK'nin bahar atılımını önleyelim" diyor ve her Newroz'a doğru gidişte yoğun karşıdevrimci tedbirler geliştiriyor. Bunun en son ve çok açık bir örneği de içinde bulunulan günlerde yaşanmaktadır. Partimiz daha bahar atılımını başlatıp geliştirmeden telaşa düşen düşman, dünyayı ayağa kaldırıyor, bahar atılımının önünü kesmek için korkunç çabalar içine giriyor. Bu durum düşmanın bu telaş ve korkusu, Ulusal Kurtuluş Mücadelimizin çok önemli bir noktaya geldiğinin bir diğer kanıtıdır. Madem ki her Newroz, artık düşmana korku salıyorsa, bu aynı zamanda halkımızın dirilişinin gerçekleştiğini de gösterir. Bunun özellikle bir kaç yıl içinde bu biçimde gelişmesi, PKK'nin tarihe ağırlığını nasıl koyduğunu ve halkının kurtuluş sevincini bu günlerde nasıl yükseklere çıkardığını ispatlar. Bunun böyle olduğunu, artık günümüzde dost da, düşmanda açıkça görebilmektedir.
Kısacası, Partimiz ve halkımız hiçbir dönemle kıyaslanmayacak bir biçimde 1987 yılı Newroz'una daha büyük bir umutla girmektedir. Artık Partimiz ve halkımız açısından, mücadelemizde yeni bir atılım dönemine girme ve düşmana daha büyük darbeler vurmanın sevincini yaşama anlamına gelen Newroz, aynı zamanda bireyin, Partinin ve halkın kendi geçmişini değerlendirmesi, bugününü tahlil etmesi ve geleceğine ilişkin düşünce ve hedeflerini ortaya koyması, bütün bunların bilançosunu çıkararak sunması dönemidir de.
Bu nedenle Partimiz, yeni bir Newroz dönemine girerken, gerek geçmiş dönemi gözden geçirmek, gerekse bugün Ulusal Kurtuluş Mücadelimizin hangi güncel sorun ve görevlerle karşı karşıya olduğunu ve yine yakın geleceğe ilişkin programını ortaya koymak, tüm bunların bir değerlendirmesini halkımıza sunmak durumundadır.
Önder APO
- Ayrıntılar
Örgütlü toplum kendini sağlama almış toplumdur. Kendini sağlama almış toplum ise bir bütünen kendini, kendi özüne denk bir şekilde yeniden oluşturmuş toplum demektir. Bu ise özüne daha güçlü bir şekilde dönmüş toplum demektir.
Unutmayalım ki savaşçı iktidar güçleri kendilerini yaşatabilmek için, var kılabilmek için toplumu var eden, toplumu oluşturan tüm değerlere inanılmaz ölçüde saldırmışlardır.
Toplumu en çok var eden temel değeri nedir? Toplumun ahlaki örgüsüdür. Yani bir toplumu bir nevi tutkal gibi bir arada tutan değerleridir. Bunlara hangi ad takılırsa takılsın, ama biz biliyoruz ki tarihsel oluşumuna baktığımızda, toplumu en çok bir arada tutan değerlerinin başında kimseye boyun eğmeme değeridir. Yani özgür duruş arayışıdır. Diğer önemli büyük bir değeri ise ortakça yaşama değeri yani arayışıdır.
Tarihsel şartlar gereği de olsa, zorunlukta olsa sonuç itibariyle toplum var olabilmek için, yaşamını sürdürebilmek için bir arada yaşamak zorunda olduğunu iyi bilince çıkararak, bir arada yaşamanın değerlerini ya da normlarını geliştirmeye çalışmıştır.
Hem özgürce yaşamayı hem de bir arada, ortakça, eşitçe, hakça kalmayı ve öyle kendileri korumayı neyle başarmışlardır diye bir soru sorsak vereceğimiz cevap kesinlikle örgütlü duruşlarıyla olacaktır. Yani bir toplum ayakta hem de özgürce kalmak istemiş ise önce kendisini örgütlemiştir. Hem de a’dan z’ye kadar kendisini örgütlemiştir.
Bu örgütlü duruşa birçok bilim insanı öz savunma demiş. Kimisi buna politik ve ahlaki toplum demiş. Kimisi özgürlüğe aşık olma demiş. Her halukarda bu duruşa her bilim insanı ya da tarihçi saygı göstermiş.
Ne var ki bu tarihsel gerçeklik savaşçı iktidar güçlerince ayakaltına alınarak, ters yüz edilmeye çalışılmıştır. Ve çoğu zaman da bu başarılmıştır. Öyle ki toplumların özgürce yaşama istemlerine ket vurulmuştur. Gemlenmiştir. Hem de oluşum halleri olan ortakça yaşam gelenekleri dinamitlenerek. Örgütlü halleri param parça edilerek. Yani bireycileştirilerek. Bu sağlandıktan sonra o bireyleri esir almak, teslim almak, yaptırmak istediklerini ona ya da onlara yaptırmak hiçte artık zor olmamıştır.
Dikkat edelim çağımızın son icadı olan kapitalist modernite diye tabir ettiğimiz toplumu parçalama motoru olan bir sistemin yaptığı ilk iş nedir? Toplumu toplum olarak tutan tüm örgülerine saldırmasıdır. İnsanların tutunacakları hiçbir değer bırakmamasıdır. Yukarıda ifade edildiği gibi sadece tek başına insanları bırakmasıdır. Meşhur deyimle; her koyun kendi bacağında asılır misali, toplumun tüm fertlerini tek tek yakalayarak, düşürerek, peşine takarak bacağında asmasıdır.
Bir kere toplum ya da insan bu hale gelmiş ise orada artık özgürlük kalmamıştır. Orada toplumsal değerler yani yaşam –özgür yaşam ahlakı- kalmamıştır. Orada güzel işler yapma kalmamıştır. Orada doludizgin köleleşmeye doğru bir gidiş oluşmuştur. Orada kapitalist modernist çağın halkları köleleştirici, tutsak alıcı, sömürge altına alıcı politikalarına kayış artık başlamıştır.
Dikkat edelim, ülkemizde yaşanmış olan gerçeklik böyle ortaya çıkarılmadı mı? Ülkemiz böyle cendere altına alınmadı mı? Toplumu parça parça edilerek, birbirine düşman haline getirilerek, düşürülerek, kendileri için kullanarak derken, tahrik edilerek, provoke edilerek, ezilerek, katledilerek bu hale getirilmedi mi? Bu yöntemlerle bu hale getirildiği açıktır.
Peki, bunun tersine dönüştürülmesi, yeniden kendi eski formuna yani orijinal haline gelmesi nasıl gerçekleşecektir? Özgürce ve ortakça yaşanmışlıklara geri dönüş nasıl sağlanacaktır?
Açık ki yeniden ahlaki ve politik değerlerine tümden kavuşarak, yani toplum yaşamının tüm alanlarında örgütlü hale gelerek, siyasetimizi kendimiz oluşturarak, ekonomimize sahip çıkarak, toplumsal alanımızı yeniden ortaklaştırarak- dayanışmacı kılarak, toprağımıza, suyumuza, havamıza, enerjimize yani doğamıza sahip çıkarak. Kendi kültürel değerlerimize sahip çıkıp yeniden yaşatarak, neolitik çağlardaki gibi bu toprakların en güzel rengi olan kadınların özgürlük istemlerine hem saygı duyarak hem de bu özgürce çıkışın yanında durarak, kendi güvenliğimizi kendimiz sağlayarak, komşu halklarla demokratik ve barışçıl bir tarzda kendimiz ilişkilenerek, zihniyetimizi geçmişin o kir pasından arındırırken bunu kendimiz yaparak ve böyle daha nicesini ve nicesini yaparsak, kendimiz oluruz, kendimizin oluruz.
Aksi taktirde hep birilerinin oluruz ki, birilerinin ise bize sunacakları en iyi lütfunda kölelik zincirlerini daha fazla takmaları olacağını en iyi bize son yüz yıllık tarihimiz bize göstermiştir.
Evet, bu zincirleri kırmak ve param parça edebilmek için daha fazla örgütlü olmaya -hem de a’dan z’ye kadar –örgütlü olmaya su ve hava kadar ihtiyacımız olduğu kesindir.
HAYRİ ENGİN
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Şengal de sürdürülen direniş kapsamında güçlerimizin eylemsellikleri de devam etmektedir. Bu çerçevede;
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 13 Mart günü saat 14:30 - 15:30 arasında Bingöl'ün Genç ilçesine bağlı Hesik(Doğanlar) köyü kırsalına yönelik işgalci TC ordusu bir operasyon başlatmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 8-9-10 ve 11 Mart günleri saat 13:00 - 14:30 arasında Medya Savunma alanlarımızdan Xakurke alanı sınır hattı, Gerdiya ve Gelîyê Reş mıntıkaları üzerinde işgalci TC ordusuna ait savaş uçaklarının hareketliliği yaşanmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 10 Mart günü saat 12:00 - 17:00 arasında Medya Savunma alanlarımızdan Xakurke alanı üzerinde işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları keşif uçuşları gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Türkiye devrimciliği ve solculuğu günümüzde zor bir dönemi yaşamaktadır; faşizmin ağır yenilgisinden ve bunun yarattığı karışıklıktan hâlâ kurtulmuş değildir. Bu nedenle Türkiye halkının çıkarlarını esas alan devrimci cephe bir türlü şekillenemiyor. Fakat Türkiye halkı ve proletaryası da amansız bir baskı ve sömürü cenderesi altında yaşamaya devam etmektedir. Görülmemiş emperyalist işbirlikçisi bir iktidarın had safhada olan, ekonomik, sosyal, siyasal baskıları söz konusudur. Buna karşı dikilmesi gereken devrimci güç, cephe ve örgütün yaratılarak Türkiye zemininde mücadelenin geliştirilmesini, Partimizin önderlik ettiği Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin geçmişte olduğu gibi, günümüzde de önemli bir gelişmesi olarak değerlendirilmiştir. Bizim bu konudaki desteğimizin, Kürdistan'da yükselttiğimiz Ulusal Kurtuluş Mücadelesi olduğunu tekrar belirtmekteyiz. Beklentimiz odur ki, bu çıkışımıza Türkiye'den de gerekli karşılık verilsin. Türkiye proletaryasının merkezlerinde belirttikleri o ana yatakların da en azından grevleri, işçi sınıfının ekonomik mücadelesini yükseltsinler. Bunu, bizim mücadelemizi desteklemeleri amacıyla değil, bugün çok gerilere düşen ekonomik ve sendikal haklarını yeniden almaları için yapsınlar. Bunun için biraz kavga, biraz örgütlenme, biraz tehlikeleri göze alma ve böylelikle onurlarını kurtarma dileğimizdir. Bu oldukça mütevazi ve doğru olan bir dilektir.
Biz halklar ve örgütler arasındaki birliği, mücadele birliği olarak görüyoruz. Bunun için geçmişte bir anti faşist cephe içinde belli adımlar attık. Bunu daha da geliştirerek ister reformist, isterse devrimci olsun anti faşist niteliği esas alan güçlerle ortak mücadelelerle, cephe ve güç birlikleri biçiminde katılırız. Kaldı ki yürüttüğümüz direniş mücadelemizin bunun temel bir güvencesi olduğu ortadadır. Desteği biz bu biçimde anlıyoruz. Açık ki somut görüşmeler yoluyla bunu daha da ilerletebileceğimizi bu konuda hazır olduğumuzu ve üzerimize düşeni yapacağımızı tekrar vurgulamaktayız. Ancak bunu vurgularken, aynı zamanda icazetli solculuğa Cuntanın solu olmaya özenen ve bunu yaygın bir tasfiyecilik biçiminde gerçekleştiren çeşitli anlayış ve pratikle de teşhir ve tecrit görevlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Bu aynı zamanda Türkiye halkı ve proletaryasının çıkarlarına destek sunmanın bir diğer biçimidir. Bütün bunlar temelinde Partimiz ve halkımız yeni bir mücadele atılımının içine girerken, bir kez daha dürüst Türkiyeli ilerici, devrimci ve demokratları, halklarımızın çıkarına olan gerçek görevlerine sarılmaya davet ediyoruz.
Bölgemizin Tüm
Anti Emperyalist Güçleri
Bugün bölgemizdeki antiemperyalist mücadelede, Partimizin belirgin bir yeri ve rolü vardır. Partimizin mücadelesi daha şimdiden Ortadoğu'ya yönelik emperyalist politikalarla ve özellikle emperyalizmin Türkiye faşist rejimi ile yürütmek istediği politikalara, başta da Irak'a, özellikle Musul ve Kerkük petrol bölgesine ve bütün Güney Kürdistan'a yönelik tehlikeli işgal ve istila çabalarına kararlılıkla karşı durmaktadır. Yine bölgeye yönelik uzun vadeli planları, bölgenin kaderini onlarca yıl etkileyecek ve ekonomik ticari sahada başlayan yayılma çabalarını gittikçe siyasi ve askeri bir konuma dönüştürmek isteyen TC'nin, bu yönelimlerine karşı da ortak bir direnişin geliştirilmesinin gerektiği açıktır. Bölgede emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı, gittikçe kendini dayatan ortak antiemperyalist bir mücadele birliğinin geliştirilmesi için de mevcut milliyetçi yaklaşımların aşılarak, halklarımızın çıkarlarını daha iyi ihtiva eden bir yaklaşımın geliştirilmesi önemli esaslardan biridir.
Kürdistan halkının enerjisine şu veya bu politikanın basit bir taktik yedek gücü olarak yanaşan ve halkımızın bu hakkına saygı gösteren, eşit ve özgür bir temelde birlik isteyen, bölgenin bütün ulusal kurtuluşçu ve ilerici örgüt, parti ve devletleriyle çeşitli düzeylerde ilişkiler geliştirmekten kaçınmayacağız. Kısacası, bölge halklarına yönelik görevlerimizi de bir yandan bu bölgenin azgın ve saldırgan güçlerinden TC'ye karşı daha aktif savaşacak, öte yandan böyle bir ortak mücadele birliğini her konuda sağlamaya, büyük bir çaba sarfederek yerine getirmeye çalışacağız. Bunun için bölge antiemperyalist güçlerini kendi görevlerine daha sıkı sıralama temelinde, ortak bir mücadele birliğini geliştirmek için, Partimizin yürüttüğü çabalara, gereken katılımlarını sunmaya çağırıyorum.
KÜRT HALK ÖNDERi ABDULAH ÖCALAN
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 10 Mart günü(bugün) saat 06:00 - 09:00 arasında Medya Savunma alanlarımızdan Avaşin alanı üzerinde işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları keşif uçuşları gerçekleştirmiştir. Bu hava hareketlilikleri Medya Savunma alanlarımızda artarak devam etmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
7 Mart günü saat 12:00 - 18:00 arasında, 8 Mart günü saat 02:00 - 03:00 ve 18:30 - 21:30, 9 Mart günü(bugün) saat 04:00 - 06:30 arasında Medya Savunma alanlarımızdan Zap bölgesi üzerinde işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları yoğun keşif uçuşları gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Mart günü saat 12:30 - 13:30 ve 6 Mart günü 06:00 - 16:00 arasında Medya Savunma alanlarımızdan Kandil bölgesi üzerinde işgalci TC ordusuna ait insansız hava araçları keşif uçuşları gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar