Savaşta Israr Eden Taraf Türk Devletidir
BASINA VE KAMUOYUNA;
Ortadoğu Halklarının sorunları, yaşanan son çatışmalarla birlikte acil çözüm bekleyen bir aşamaya gelmiştir. Halkların çözüm beklentilerine ve kökleşmiş sorunlarına tarihsel bir perspektifle bakan ve geliştirdiği yeni paradigmayla çözüm projesini ortaya koyan Önderliğimiz, avukatlarıyla yapmış olduğu son görüşmede 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle yeni bir süreç başlatabileceğini belirtmiş, bunun akabinde KKK Yürütme Konseyi Başkanlığı yayınlamış olduğu Barış ve Demokratik Çözüm Deklarasyonu ile sorunların çözümünde Halkların lehine tavrını bir kez daha ortaya koymuştur. Önderliğimizin durumunun Halkımız açısından en hassas nokta olduğu bilinmektedir. Yine HPG olarak Önderliğimizin durumunun bizim için savaş ve barış gerekçesi olduğunu sürekli vurguladık. Bu hassasiyetler bilinmesine ve Önderliğimizin, Hareketimizin demokratik-barışçıl çabaları ortada olmasına rağmen, Türk ordusunun imha operasyonlarını daha da tırmandırması, Önderliğimizin barış çağrısına, devletin hücre cezası adı altında tecridi tahammül sınırlarını aşan bir noktaya vardıran provokatif tutumu ile Türk generallerinin yapmış oldukları açıklamalar savaşta ısrar eden tarafın, Türk devleti olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Diğer taraftan Türkiye ve İran’ın Kürt Özgürlük Hareketine yönelik geliştirdiği imha operasyonları devam ederken, Suriye devletinin de Güneybatı Kürdistan’ın Afrin bölgesinde koruculuk sistemini yaşama geçirmeye dönük çabaları görülmektedir. Koruculuk sisteminin Türkiye ve İran tarafından geliştirilen uygulamalarının, halkımız açısından telafisi mümkün olmayan tahribatlara yol açtığı bilinmektedir. Güneybatı Kürdistan Halkının, kendilerinin ulusal kimlikleri açısından tehlikeli sonuçlar yaratacak bu plana karşı gereken hassasiyet ve duyarlılığı göstererek karşı durması, tam da ulusal birliğimizin sağlanmasına dönük tarihsel bir fırsatı yakaladığımız böyle bir süreçte birliğimizi bozan bu oyunlara gelmemesi gerekmektedir. Bu uygulamaları geliştiren devletlere ve halkımıza hiçbir yararı olmadığı ispatlanmış olan bu uygulamalara karşı halkımızı, uyanık olmaya ve tavır almaya çağırıyoruz. Son dönemlerde Ilısu Barajı çerçevesinde Hasankeyf’in sular altında bırakılmasına dönük projelerinin hızlandırıldığı görülmektedir. Türk devletinin göç ve baskıyla halkımıza karşı geliştirdiği devlet terörünün diğer bir boyutu da doğal ve kültürel zenginliklerimize karşı geliştirilen saldırılardır. Hasankeyf gibi Mezopotamya’daki birçok uygarlığa beşiklik etmiş bir kültürel zenginlik ve mirasın yok edilmesine dönük geliştirilen bu proje, devlet terörünün bir parçasıdır. HPG olarak bu terör uygulamalarına karşı durmayı kendimiz açısından en temel meşru savunma görevlerinden biri olarak görüyoruz. Bu projeye destek verecek firma ve bankaları, devletin insanlığın temel kültürel zenginliklerine karşı işlediği bu suçuna ortak olmamaya çağırıyoruz. Bu suça ortak olacak olan güçlerin, kâr mantığıyla soruna yaklaşarak ortak olmaları halinde, doğacak zararlardan kendilerinin sorumlu olacaklarını kamuoyu önünde bir kez daha ilan ediyoruz. Son haftalarda Türkiye’de yoğunlaşan orman yangınları ile ilgili Türk basınında çıkan ve bu yangınlardan Hareketimizi sorumlu tutan haberler doğru değildir. HPG olarak bu yangınlarla bir ilgimiz olmadığını, orman yakma ve benzeri eylemlerin hem Demokratik-Ekolojik felsefemizle, hem de meşru savunma çizgimizin eylem anlayışıyla bağdaşmadığını tekrardan belirtiyoruz. Ancak bu vesileyle gerek Türk basınının, gerekse de Türk devletinin ikiyüzlü gerçeğinin bir kez daha açığa çıktığını görüyoruz. Ege ve Akdeniz’deki yangınlarını söndürmek için bütün imkanlarını seferber eden devlet, Kürdistan’ın doğal zenginlikleri ve güzelliklerini planlı bir biçimde yok etmeye devam etmektedir. Cudi, Gabar ve Munzur’da ormanlarımız Türk ordusu tarafından bilinçli ve planlı bir biçimde yakılmakta ve bunu yapan ordu, halkımızın bu yangınları söndürmek için geliştirdiği çabaları da engellemektedir. Bu durum da, Türk devletinin, bu güzellikleri ve zenginlikleri Türkiye’nin güzellik ve zenginlikleri olarak görmediğini, tam tersine Kürt halkını ve Kürdistan coğrafyasını düşman olarak gördüğünü bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu durumda halkımızı ve duyarlı kamuoyunu insanlığın en temel değerleri olan bu değerlere sahip çıkmaya çağırıyor, yükseltecekleri demokratik mücadelelerini sonuna kadar desteklediğimizi belirtiyoruz.
HPG ANAKARARGAH KOMUTANLIĞI |