HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Tuhaf bir toprağı var bu ülkenin. Siyah ile kahverengi bir renge sahip, tuhaf bir toprak işte… İçinde denizi olmayan ve çöllerinin yerinde derin uçurumların olduğu bir toprağı var bu ülkenin. Toprak ne killi, ne de humuslu! Daha çok kinli ve daha çok hasım hayatlara…

Hayatların bütün trower’larında ya da central parklarında; geniz yakan tadı var bu toprağın…  Kemiklerin çıktığı bir tadı var, her tarafında hikâyesini gizleyen, utangaç hayatlar var…

Sadece ulaşılmayı bekliyorlar, sadece bulundukları yerde daha fazla durmak istemiyor ve doğan bir güneşe tutunmak istiyorlar…

Her yerde toplu mezarların çıkartılması ve yaşanan cüzi tartışmaların ardından bir grup-sanatçının; toplu mezarların Kabesi olan o toprak parçasına (Newala Kasaba) yürümesi ve orada bu hassas konu üzerine açıklama yapması; sadece bir aydın ve sanatçı sorumluluğu değildir. Bunun çok ötesinde bir yiğitliktir…

Bu konuda yürütülen her çalışma ve atılan her adım; tarihin o sonsuz sanılan dehlizlerinde insanlık adına çok büyük bir adım olmaktadır…

Özellikle içinden geçilen son günlerde yaşanan tartışmaların ekseninde bu somut girişim; ardında buruşuk bir fotoğraf bırakmış ya da tamamlanmamış bir şiir bırakmış o insanların, sevdiklerine kavuşturulma çabası olmaktadır…

Olumludur ve yapanı da, yürüyeni, konuşanı ve yazanı da kutsayacak kadar mukaddestir…

Burada mevzubahis edilen konu ve gündemin içeriğinde tarafgirliğin olmaması ise başlı başına önemli ve isabetli olmaktadır.

Çünkü bu mezarların hepsi sahipsizdir… Zaten bunları yapanların temel amacı bu olsa gerek; öksüz mezarlar ülkesinin içinden insanların yaşamsal hücrelerine korku imparatorluğunu enjekte etmenin marifetiyle ortaya çıkmış bir tablodur; bu toprağın toplu mezarları…

Ondan tadında dahi bir burukluk vardır bu toprağın, hatta biraz da küskünlük…

Onun için herkesin ağzına pelesenk olmuş bir “barış” kelimesi vardır…

Hem dizelerin içinde vardır bu kelime, hem de eskimeyen bir Botan türküsünün içinde…

Herkesin ağzında barışın geçtiği cümleler olmasına rağmen;

Dozerin kepçesini daldırdığı her yerde kemiklerin çıkması ise başlı başına bir trajedidir.

Fakat yine de bu minvalde dahi atılan bu adımın kendisi, ortaya konulan yüreklilik bir ilk evre etabıdır, “barış” kelimesinin kuvözden çıkarılmasına yönelik…

Daha güçlü oksijenlerle barışı besleyen çalışmalardır bunlar…

Suçun ya da suçlunun sorgulanmadığı, basit bir hesaplaşmanın ve bu politik etik ölçülerinin ifşası sonucunda; çocuk hayatların nirengi noktasıdır aslında bu başlatılan…

Ondan dolayı yiğitliktir… Yiğitlik, içinde insani erdemleri barındırdığı eksende siyasetin o alacalı dilini de alt edebilen bir eylemliliktir.

Yani; sanatçı-aydınların, toplu mezarların kabesine ulaşmak istedikleri bu yolculuk, bir duygu yoğunlaşmasını oluşturmak istedikleri bu etkin nokta biraz da; hac yolunda yürüyen topal karıncanın hikâyesine benzemektedir…

Hani topal ayağıyla, hac yollarına düştüğünde kendisine “nereye gidiyorsun” diye soranlara, “hacca gidiyorum” diyen karıncanın tanrısallığı kadar günahsızdır, Newala Kasaba denilen o Kasaplar Deresinin derin vadisinde açıklama yapmak…

Bu girişimin pratik alanda ve anlamda amacına ulaşması biraz da zayıf bir ihtimaldir. Varacağı yeri şimdiden kestirebilmek zordur; belki bir arama noktasında güvenlik gerekçesiyle durdurulacaktır. Belki de yasal olmadığı gerekçesiyle, yürümeye çalışanlara-sorumluları göreve çağıranlara; “daha fazla ilerlemeyin, dağılın” denilecektir…

Konu hakkında siyasi yaklaşımları ve rant parsasının hesaplarını tahmin edebildiğimizde, olayın varacağı mutlak nokta belki de; dağılmak istemeyen gruba yönelik, polisin ve askerin yapacağı göz yaşartıcı bomba saldırısı olacaktır…

Bir yerde gözü yaşlı olanlar, yıllardır ciğerlerinde kan ağlayanlar öbür tarafta ise bu kanamanın etkisini görmeyecek ya da göremeyecek, insan öbekleri tarafından gencecik hayatların gözeneklerini yaşartan bombalar atılacak bir ihtimal…

İşte bundan dolayı; bu ülkenin tuhaf toprağı vardır. İçinde sahipsiz kemikler, üstünde patlamaya hazır mayınlar, askeri atıklar vardır… Çocuklarının bir kır gezisinde payına düşen ise basit bir şarapneldir. Toprağı kinlidir bu ülkenin… Herkesin dilinde “barış” kelimesi pelesenktir.

Tüm bunların yanında, yani her ne pahasına olsa da ve ihtimallerin sonucunda; yürüyüş bir yere kadar sürse ve sessiz bir yol üstünün herhangi bir kilometresinde o bildiri okunsa da güzeldir. Güzel olan ise; 17 yıldır haftalık toplantılarıyla ve yazmaları kadar helal olan o anaların eylemlerine bir katkı sunmasıdır, bu atılan adımın.

İşte bundan dolayı bir aydın-sanatçı yaklaşımı değil sadece, başlı başına bir yiğitliktir bu…

Yiğitlik; biraz da topal karıncanın hikayesinin devamıdır. Hani sorulan sorulara, verdiği cevaplar üzerine herkesin karıncaya; “bu halde nasıl gidersin o kadar yolu, dayanamazsın ölürsün bu yollarda” demesi üzerine, karıncanın “olsun bu yolda ölmek de güzeldir” demesidir yiğitlik…

Toprak Cemgil