HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

kutlu olsunNihayet beklenen Rojava Kürdistan Demokratik Özerk Yönetimi ilan edildi. Hem de bu İkinci Cenevre Konferansı’nın hemen öngününde yapıldı. Televizyon ekranlarına yansıyan görüntülere göre, Rojava halkı Demokratik Özerklik ilanını çok büyük bir coşkuyla karşıladı ve kutladı. Sadece Rojava halkı da değil, dört parçadaki ve yurtdışındaki Kürt halkı büyük çoğunlukla aynı coşkuyu yaşadı. Tüm Kürt kurumları Demokratik Özerklik’i kutlayan mesajlar yayınladı. Aynı coşkuyu biz de paylaşıyor ve Demokratik Özerk Rojava’nın tüm Kürt halkına ve insanlığa kutlu olmasını diliyoruz.

Rojava’da 21 Ocak’ta Demokratik Özerklik ilan edilmesinin, İkinci Dünya Savaşı ardından ilan edilen Mahabat Kürt Cumhuriyeti ile aynı günde olması tüm Kürtler açısından ayrı bir coşku ve heyecan yarattı. Kürdistan’ın Doğu parçasında altmış sekiz yıl önce atılan adımın bir benzerinin şimdi Batı parçasında da atılması halkın umut ve iradesini daha da biledi. Tabi benzerlik yanında her iki ilanın farklı yanları da çok fazlaydı. Rojava’nın Demokratik Özerk Yönetimi tarihten ders çıkartarak Mahabat Kürt Cumhuriyetinin yaşadığı akıbete düşmemek için gereken duyarlılık ve tedbiri daha şimdiden alacak bilince elbette sahiptir.

Bu noktada 19 Temmuz 2012 Rojava Özgürlük Devrimini çok iyi anlamak gerekir. Kuşkusuz bu devrim Suriye’de yaşanan iç çatışmanın yarattığı elverişli konjonktürden yararlanmıştır. Yani devrimin başarısının elverişli konjonktüre bağlı olma gibi bir boyutu vardır. Fakat her şeyin elverişli konjonktür olduğunu söylemek doğru değildir. Kaldı ki böyle bir konjonktürün oluşmasında da Kürdistan’da yürütülen özgürlük ve demokrasi mücadelesinin çok büyük bir payı vardır. 19 Temmuz Devriminin esas olarak 1979’dan günümüze yürütülen devrimci-demokratik çalışmanın ortaya çıkardığı birikime dayanarak başarıya ulaştığı ise tartışmasız bir gerçektir. Bu nedenle ilan edilen Demokratik Özerk Yönetimin temelleri çok sağlamdır.

Dahası 19 Temmuz 2012’den 21 Ocak 2014’e kadar geçen bir buçuk yıllık süreçte devrimin kökleştirilmesi ve demokratik toplum örgütlülüğünün geliştirilmesi için çok yoğun bir çalışma yürütülmüştür. Aynı zamanda arkasında dünya ve bölge gericiliğinin olduğu çete saldırılarına karşı kahramanca bir direnişle devrim savunulmuştur. Yani Demokratik Özerk Yönetim ilanı bir anda ortaya çıkan veya başka güçlere dayanan bir adım değil, tamamen Rojava halkının kahramanca mücadelesinin birikimine dayalı olarak atılan bir adım olmuştur.

Rojava Kürdistan’da Demokratik Özerklik ilanının, çözüm bulunamayan Suriye için uygulanabilir bir çözüm modeli olduğu açıktır. Hele hele Esad rejimi dışında Suriye içinde bulunmayan güçlerin katılımıyla toplanan İkinci Cenevre Konferansının ölü doğum yaptığı bir ortamda Rojava halkının gündemleştirdiği Demokratik Özerklik çözümü çok daha büyük bir anlam ve önem taşımıştır. Özellikle çok toplumlu, çok kimlikli, çok dinli ve çok kültürlü bir ülke olan Suriye için Demokratik Özerklik çözümü dışında başka kalıcı bir model bulmak da imkansız gibidir.

Çünkü Demokratik Özerklik modeli her toplumsal kimliğin, dilin, kültürün, dinin, mezhebin ve kesimin özgürce örgütlenerek demokratik birlik temelinde katılım gösterdiği bir sistemdir. Suriye sınırları içerisindeki toplumsal yapının da bu tür özellikler taşıdığı dikkate alınırsa, sorunların çözümüne dayalı demokratik ve birlik içinde yeni bir Suriye’nin yaratılması ancak Demokratik Özerklik modeliyle mümkündür.

Nitekim 21 Ocak’ta ilan edilen Rojava Kürdistan Demokratik Özerk yönetimi çok dilli ve çok toplumlu yapısıyla böyle bir modelin ilk adımını atmış durumdadır. Giderek demokratik ulus inşası temelinde tam bir özgürlükler toplumuna ulaşılacağı açıktır. Daha şimdiden Kürtlerin, Arapların ve Süryanilerin örgütlenerek özgürce katıldığı bir sistem ortaya çıkarılmıştır. Bu temelde mevcut toplumlar dışında tüm dil, kültür ve kimliklerin, nüfus olarak azlığına veya çokluğuna bakılmadan özgürce örgütlenerek sisteme katılım gösterecekleri kesindir.

Kuşkusuz Demokratik Özerk yönetim sadece farklı diller, dinler, mezhepler ve kültürler açısından özgürce örgütlenme ve katılma rejimi değildir. Aynı zamanda başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm sosyal kesimlerin özgürce örgütlenerek kendi iradesiyle katılım gösterdiği bir sistemdir. Zaten Özgürlük Devrimi kadın ve gençlik öncülüğünde gerçekleşen bir devrim olmuştur. Bu temelde Demokratik Özerklik’e dayalı Demokratik Konfederalizm inşası da kadın ve gençlik öncülüğünde gerçekleşecektir.

Bu sistem yediden yetmişe örgütlü bir topluma ve özgür bireye dayalı olarak gerçekleşecektir. Toplumsal örgütlülük tüm sosyal kesimleri kapsadığı gibi, toplum yaşamının tüm alanlarını da içerecektir. Yani ekonomik yaşam, eğitim, sağlık, kültür, siyaset, öz savunma gibi her alan örgütlü kılınacaktır. Demokratik konfederalizm sistemi, devlet gibi şiddet kurumlarının baskı ve sömürüsüne dayalı olarak değil, örgütlü toplumun özgür ve iradeli katılımına dayalı olarak şekillenecektir.

Baskı, sömürü ve çıkar çevreleri 22 Ocak’ta Cenevre’de toplanıp, Suriye üzerinde pazarlıklar yaparak, yeni bir tahakküm sistemi üzerinde anlaşmaya çalışırken, Rojava’da Kürt, Arap ve Süryani halkları baskı ve sömürüye son veren Demokratik Özerklik sisteminin inşasında anlayış ve karar birliği yaratmış durumdadır. Böylece yeni demokratik Suriye’nin önü açılmıştır. Bu, aynı zamanda baskısız ve sömürüsüz yeni bir dünya yaratmaya doğru adım atış demektir.

Kürt, Arap ve Süryani halkları böyle bir anlayış ve karar birliği yaratmışken, Rojava Kürdistan’da inşa etmeye başladıkları özgürlük ve demokrasi sistemini diğer halkları da katarak tüm Suriye’ye yaymayı başarmaları mümkünken, Cenevre’de toplananların Suriye’yi paylaşmaya çalışmalarının ciddi bir değer ifade etmeyeceği açıktır. Cenevre 2 toplantısının ölü doğmuş olduğu ortadadır. BM ve ABD tarafından toplanıyor olmasına rağmen, bu iki gücün meşru kabul etmediği Esad yönetimi dışında Suriye toplumunu temsil eden hiçbir gücün toplantıya katılmamış olması bu gerçeği açıkça ifade etmektedir.

Cenevre Konferansı, Suriye toplumuyla ilişkisi olmayan bazı kesimlerle bölgenin ve dünyanın bir kısım devletlerinin bir araya geldiği bir toplantı olmuştur. Kürt, Arap, Süryani, Ermeni ve Dürzi halkların temsilcileri toplantıya katılmadığı gibi, Suriye içinde savaşan örgütlerin temsilcileri de konferansa katılmamıştır. Peki, bu durumda Cenevre 2’nin kararlarını kim uygulayacaktır? Toplantıya katılmayan tüm kesimler, içinde yer almayacakları bir toplantının kararlarını kabul etmeyeceklerini ve uygulamayacaklarını açıkça ilan etmişlerdir. Bu durumda Cenevre 2’nin hükümsüz kalacağı ortadadır.

21 ve 22 Ocak’ta yaşananlar gösteriyor ki, yeni Suriye’nin şekillenmesini toplumdan kopuk bazı sömürücü güçlerin bir araya geldiği Cenevre 2 değil, örgütlenmiş Kürt, Arap ve Süryani halklarının özgür birliğinden oluşan Rojava Demokratik Özerklik Yönetimi belirleyecektir. Bu nedenle Cenevre 2’yi haddinden fazla önemsemek ve öne çıkarmak fazla anlamlı olmamaktadır. Yine Kürtler açısından Cenevre 2’ye katılamamış olmak çok fazla önemsenmemelidir. Çünkü önemli olan ölü doğmuş Cenevre 2’ye katılmak değil, yeni özgür ve demokratik toplumu yaratacak olan Demokratik Özerklik adımını atabilmektir. Bu adım da tam bir başarı içinde ve kararlılıkla atılmıştır. Yeni demokratik Suriye’nin ve Ortadoğu’nun temellerini atmayı ifade eden bu tarihi özgürlük adımı bir kez daha herkese kutlu olsun!

Selahattin ERDEM
Yeni Özgür Politika