HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Genel olarak özgürlük mücadelemizin ama özel olarak da kadın özgürlük mücadelemizin gelişimine fikirleri, yaşamları ve eylemleriyle damgasını vurmuş büyük kahramanlarımız vardır.

Bu kahramanlar amaca derin bağlılık temelinde düşmana karşı savaşmış olmak kadar derin bilince dayalı öngörüleri ve fikirleriyle de süreçlere ivme kazandırmışlardır. İşte Sema Yüce (Serhıldan) yoldaş bu büyük öncülerimizden biridir ve bizlere bıraktığı miras özgürlük değerindedir.

Sema Yüce (Serhıldan) yoldaş için Önderliğimiz “onda bilinç öndedir, ideolojik yoğunlaşma derindir” demektedir. Bu  Önderlik değerlendirmesi Sema yoldaşı anlamak, tanımlamak için oldukça önemlidir. Zira PKK öncülüğündeki devrimcilikte bilinç ve buna dayalı ideolojik derinlik tüm başarıların temelidir. Ve Sema yoldaş bu temeli çok güçlü olan öncülerimizden biridir. Onda Mazlum Doğan’ın teorik birikimi, M. Hayri Durmuş’un olgunlaşmış bilinci, Kemal Pir ve Sakine Cansız’ın arayışçı, kavgacı, eylemci kişiliği birleşmiş gibidir. Bu yüzden kendi zamanını aşmış, çağdaşlarına fark atmış, geleceği şimdiye çekmiş ve anı ufuk çizgisine yükseltmiş biridir.

Önderliğimizin 1998 yılının 8 Mart’ın da ilan ettiği Kadın Kurtuluş İdeolojisi Sema yoldaşta büyük bir heyecana, morale yol açmış ve kendisini kadın partileşmesinin müjdecisi olmaya götürmüştür. Zira Sema yoldaş, Kadın Kurtuluş İdeolojisini duyunca bunu sadece bir değerlendirme gibi algılamamış, bunun kadın özgürlük mücadelesinde büyük bir aşama olduğunu ve aslında erkek egemen tarihe karşı gerçekleşmiş en büyük devrim olduğunu anlamış, böyle karşılamıştır. 20 Mart gecesi Çanakkale zindanından alevler içinde dünyaya haykırırken vasiyet olarak bıraktığı mektuplarında Kadın Kurtuluş İdeolojisinin müjdelediği kadın partileşmesini böyle bir eylemle karşılamak, kutlamak istediğini söylemektedir. Kuşkusuz bu tutum ideolojik bakışın ve bu temeldeki derin bilincin, ön görünün sonucudur. Sema yoldaş erkek egemen tarih boyunca zihniyetleri şekillendiren tüm düşünce sistemlerinin, inanç biçimlerinin eril ideolojilerden kaynaklandığını biliyordu ve Kadın Kurtuluş İdeolojisinin bu eril ideolojilere alternatif olduğunun dolayısıyla kadın öncülüğüne çığır açtıracağını ve kadın partileşmesinin yolunu açacağını biliyor, görüyordu. Buda onu heyecan-coşku seline dönüştürüyordu ve kadınlar başta olmak üzere halkların, toplumların da bunu anlamasını, buna göre yaklaşmasını sağlamak istiyordu. O vasiyetlerinde “şimdiden kadın partileşmesini kutluyorum” diyerek Kadın Kurtuluş İdeolojisinin bir adım ötesinin kadın partileşmesi olacağına daha o günden dikkat çekiyordu. Zira ona göre bir ideoloji somutlaşmak yani toplumsallaşmak için partileşmeye, inançlı bir kadro grubu tarafından temsil edilmeye ve onların öncülüğünde yaygınlaştırılmaya ihtiyaç duyardı. Böyle olmazsa ideoloji teorik düzlemde kalırdı ve alternatife dönüşemezdi. O halde Kadın Kurtuluş İdeolojisi de kadın partileşmesine dönüşerek ilerleyecekti. Sema yoldaş bu öngörüye ve ideolojik derinliğe sahipti. Ve vasiyeti olarak bıraktığı mektuplarını değerlendiren Önderliğimiz Sema yoldaştaki bu derinliği taktir etmiş, eylemiyle dikkat çektiği kadın partileşmesini en yakın dönem planlamasına almıştır. Önderliğimiz PKK 6. Kongre sürecini bu ideolojik devrim temelinde geliştirmiş ve 6. Kongre’de özgürlük hareketimizi Kurdistan Kadın İşçi Partisi (Partiya Jinen Karkeren Kurdistan) öncülüğüne bağlamaya hazırlamıştır. Ancak araya giren uluslararası komplo buna engel olmuştur. Buna rağmen Kadın Özgürlük Hareketi tarafından 1999 yılında yapılan kadın kongresinde Sema yoldaşın vasiyeti, Önderliğimizin planlaması gerçekleştirilmeye çalışılmış ve PJKK ilan edilerek kadın partileşmesi sürecine girilmiştir. Zaten Sema yoldaş vasiyetinde “8 Mart’tan 21 Mart’a kurulan bir köprü olmak istiyorum” demiş ve bununla halk mücadelemizin sembolü olan Newroz’u 8 Mart’la sembolize olan kadın mücadelesine bağlamak, özgürlük mücadelemizi kadın öncülüğüne oturtmak istediğini ifade etmiştir. Öyle de olmuştur. Zira Önderliğimizin felsefesi, geliştirdiği paradigma, yürüttüğü mücadele daha en başından itibaren kadının örgütlenmesini, iradeleşmesini esas almış ve öncüleşmesini ön görmüştür.

Sema Yüce (Serhıldan) yoldaş 1998 Newroz gecesi yaptığı eylemle esas olarak iç-dış tasfiyeciler karşısında tutum almış, kadın özgürlük çizgisinin Önderlikle kopmaz bağını yine Önderliğe bağlılığını ve tüm saldırılar karşısında Önderliği savunma tavrını, onun ideolojik- örgütsel duruşunu ortaya koymuştur. Zira Çanakkale zindanında PKK Merkez Komite üyesi düzeyinde görev yapan M. Can Yüce unsurunun kendisini Önderliğin yerine koymaya çalışan pratiğine tanıklık etmiş, uzun süre bu kişilikle birlikte yönetim çalışması yürüttüğü için iyi gözlemleyip karanlık niyetlerini, taktiklerini çözümlemiş, Önderlik çizgisiyle nasıl oynadığını görmüş dolayısıyla bunu hem deşifre etmek hem de mahkum etmek için böyle bir eyleme ihtiyaç duymuştur. M. Can Yüce  denilen tasfiyeci kişilik Kemal Pir yoldaşla birlikte 1980 yılında Batman’da araba kazası sonucunda düşmanın eline geçmiştir. Bilindiği üzere bu araba da büyük komutanımız Mahsum Korkmaz’da vardır ve yaralı halde kendisini kurtarmıştır ancak Kemal Pir yoldaş baygınlık geçirdiği için düşman güçleri etraflarını sarıp aldığında kendine gelmiş ve bu yüzden kendisini kurtarmaya fırsatı olmamıştır. Mehmet Can Yüce’nin bu olaydan kendisini neden kurtaramadığı ise hala meçhuldür. Zira özünde bir oportünist olduğu daha sorgunun başında belli olmuş ve işkence görmemek için bildiği her şeyi düşmana söylemekte sakınca görmemiştir. Bu anlamda göz altı tutumu bir itirafçının tutumudur ve Diyarbakır Zindan direnişleri sürecinde de bu oportünist tutumunu hep sürdürmüştür. Bundandır Kemal Pir arkadaşın şahadete giderken bir vasiyetinin de M. Can Yüce’ye güvenilmemesine yönelik olduğu belirtilmektedir. Ancak Diyarbakır zindanında öncü yoldaşların büyük bölümü eylemlerde şehit düştükten ve de düşmanın rehabilitasyon politikaları devreye girdikten sonra ki süreçte Şener ajanı eliyle M. Can Yüce öne çıkarılmış, gerçekler ters yüz edilmiş ve bu kişiye örgütsel yetkiler verilmiştir. M. Can Yüce unsuru da oportünist gerçeğini sahip olduğu lafazanlık yeteneği sayesinde gizleyerek, gerçekleri ters yüz etmeyi önemli oranda başarmış ve sonraki yıllar boyunca hep öne çıkmış, kendisini teorisyen ve Diyarbakır zindan direnişçisi diye lanse ederek örgüt adına üst düzey sorumluluklar almıştır. İşte tüm bu gerçekler ancak Sema arkadaşın eylemiyle deşifre olmuş ve Önderlik çözümlemeleri temelinde mahkum edilmiş, M. Can Yüce unsuru da hak ettiği yere oturtulmuştur.

Tüm bu süreci sorgularken Sema Yüce (Serhıldan) yoldaşın kendisine aşırı yüklendiğini, ağır öz eleştiriler verdiğini mektuplarını, raporlarını okuyan arkadaşlar bilirler. Peki Sema arkadaş neden kendisini bunca ağır eleştirme ihtiyacı duymuştur? Neden öz eleştirileri bu kadar kapsamlı kişilik çözümlemelerine dayanmaktadır? Sema yoldaşın öz eleştiri tutumundan ne anlamalıyız?

Sema yoldaşı, mücadele süreçlerini bilmeyen arkadaşlar öz eleştirilerine bakarak görev veya çizgi duruşuyla ilgili suç durumları olduğunu ya da ağır pratikler yaşadığını düşünebilirler. Böyle düşünebilirler çünkü ancak ağır suç pratikleri karşısında bu kadar kapsamlı öz eleştiri verilebilir sanabilirler. Oysa gerçek hiçte böyle değildir. Zira Sema arkadaşı tanıyanlar onun ta çocukluktan itibaren yurtseverlik değerleriyle büyüyen, halkına karşı sorumluluk duygusuyla hareket eden, üniversiteyi bitirinceye kadar ki yaşamında da kendisini düşmanın özel savaş politikalarına kaptırmayan, kapitalist moderniteye karşı mesafesini koruyan bir Kürt kızı olduğunu bilirler. Aynı şekilde PKK’ye katıldığı andan itibaren inançlı bir kadro olarak mücadeleyi geliştirdiğini, Önderlik sahasında kaldığı 1991 yılında Önderliği yakından incelediğini ve ondan sonsuz güç aldığını, oradan gittiği Serhat eyaletinde de belli yetersizlikleri olsa da özünde aktif bir pratik içinde olduğunu, büyük fedakarlıklar yaptığını, düşmanın eline esir düştüğü 1993 yılında da belli bir direniş tutumu sergilediğini, kaldığı Erzurum, Nevşehir ve Çanakkale zindanlarında da hep sorumlulukla hareket ettiğini bilirler. Yani sorgulayacağı, çözümleyeceği, öz eleştirisini vereceği pratikler vardır ancak hiç biri de bizlerin günümüzde birebir yaşadığımız yetersizliklerin ötesinde değildir. Buna rağmen Sema Yoldaş kapsamlı öz eleştiri vermiştir ve bu onu anlamamız açısından çok önemlidir. Burada öncelikli olarak belirtmeliyiz ki bir insan ideolojik bakışının, bilincinin derinliği oranında sorumluluklarını tanımlar ve yetersizlikleri karşısında öz eleştiri geliştirir. Yani ideolojik bakışta zayıf bir insan her konuda olduğu gibi sorumluluklarını tanımlamada da yüzeysel olur dolayısıyla öz eleştiride de derinlik yakalayamaz. Bunu Önderlik gerçeğinden de çok iyi biliyoruz. Zira Önderliğimiz çocuk aklıyla yaptığı kuş avlarının, yılan öldürmelerinin bile öz eleştirisini vermiştir. Çünkü Önderlikte ideolojik derinlik en üst noktadadır ve kendisini tarih karşısında, insanlık ve evren karşısında sorumlu görmektedir. Sema yoldaşta sahip olduğu derin bilinç ve ideolojik bakıştan dolayı Önderlik gerçeği ve parti çizgisi karşısındaki sorumluluklarını en ileri düzeyde tanımlamış ve bunları yeterince koruyamamasının ya da geliştirememesinin öz eleştirisini de ona göre vermiştir. İnsan Sema arkadaşın raporlarını okuyunca adeta her hücresini sorguladığını, her dokusundan hesap sorduğunu ve kendisiyle tarihin en acımasız, en şiddetli savaşını yürüttüğünün hissiyatıyla doluyor. Ve o ciddiyet karşısında parti kadrosu olmanın, kadın özgürlük militanı olarak mücadele yürütmenin nasıl bir sorumluluk gerektirdiğini derinden kavrayıp hissediyor. Bu Önderlik gerçeğine, şehitler ve halk gerçeğine yani bir bütün olarak parti gerçeğine büyük sevginin, bağlılığın ve bu konudaki ciddiyetin gereğidir. Bu anlamda Sema yoldaşta çizgi karşısındaki titizliğin, hassasiyetin ve ciddiyetin duruşu vardır ve öz eleştiriye yaklaşımı bunun ifadesidir.

Peki Sema arkadaş eylemine yoğunlaşırken en çok neyin öz eleştirisini yapmıştır? Sema yoldaşı, yoğunlaştığı konuları, esas ilgi alanlarını anlamamız açısından bu soruya cevap vermek de önemlidir.

Burada üzerinde önemle durmamız gereken konu Önderliğe yaklaşımıdır. Zira Sema arkadaşı tasfiyecilik karşısında esas harekete geçiren güç Önderlik konusundaki duyarlılığı ve bu temeldeki ideolojik derinliğidir. Yukarıda da değindiğimiz üzere M. Can Yüce unsuru sahip olduğu yetkiyle yine teorik güç ve lafazanlık yeteneğiyle çok ince tarzlarda parti çizgisini muğlaklaştırmakta, Önderlik gerçeğini soyutlamaktadır. Böylece Önderlikle kadro arasındaki mesafeyi ulaşılamaz düzeylerde açmakta ve aradaki yere kendisini yerleştirmektedir. Önderliğe övgü adı altında onu adeta soyutlaştırıp belirsizleştirmekte ve kendisini de somut gerçeklik olarak denetimindeki kadro yapısına sevdirmeye, sorgulanamaz kılmaya ve tabii kılmaya çalışmaktadır. Bunu hem erkek arkadaşlara dönük ama hem de esas olarak kadın arkadaşlara dönük yapmaktadır. Örneğin Önderliği taklit ederek ve gerçekte kendisini Önderlik yerine koyarak kadınların duygu dünyası üzerine çözümlemeler geliştirmekte, kadını ne kadar iyi tanıdığını, anladığını teorize ederek kadın gücü üzerinde tahakküm oluşturmaya, manipüle etmeye çalışmaktadır. Sema arkadaşın öncelikli çıkışı işte tamda bu noktada gelişmektedir. Sema yoldaş kendisini Önderlik yerine koyup kadınlar başta olmak üzere tüm kadro yapısını kendisine bağlamaya ve manipüle etmeye çalışan M. Can Yüce’ye ideolojik savaş açarak PKK’nin bir Önderlik hareketi olduğunu ve Önderliğin tek olduğunu, ne içerden ne de dışarıdan hiçbir gücün bunu değiştiremeyeceğini belirtmektedir. Bunun içinde şu tarihi analizi yapıp, vasiyeti olan mektubunun merkezine koymaktadır. Buna göre Sema yoldaş “bir sistemde iki güneş, bir yürekte de iki aşk olmaz” diyerek, PKK sistemindeki güneş olarak Önderliğe ve her PKK’li nin yüreğindeki aşk olarak da yine Önderliğe dikkat çekmekte, bu sistemde ikinci güneş yada kadroların yüreğinde ikinci aşk olmaya çalışan M. Can Yüce unsuruna hem savaş açmakta hem de onu tüm karanlık planlarıyla teşhir etmektedir. Zaten Önderlik de Sema yoldaşın eyleminden sonraki süreçte vasiyeti olan mektuplarına dayanarak M. Can Yüce unsurunu ‘Önderliği taklit etme ve esas olarak da kendini Önderliğin yerine koyma’ konusunda çözümleyerek mahkum etmiş ve hak ettiği yere dönmesini sağlamıştır. Böylece Kemal Pir yoldaşın vasiyetinin yerine gelmesi de gerçeğe dönüşmüştür. Bu anlamda Sema yoldaş Kemal Pir’in yıllar önce dikkat çektiği konunun somutlaşıp çözülmesine de öncülük yapmıştır.

Sema yoldaş “bir sistemde iki güneş, bir yürekte iki aşk olmaz” derken aynı zamanda biz kadrolar açısından sevgi anlayışını da çözümlemiştir. Kendisinden yola çıkarak öz eleştirel temelde ele aldığı bu konu oldukça önemlidir. Evrensel sistemden yada dünyamızın da içinde olduğu güneş merkezli sistemden yola çıkarak yaptığı insan çözümlemesinin hem felsefi boyutta hem de ideolojik boyutta somut anlamları vardır. Nasıl ki dünyamız dahil diğer gezegenler büyük bir yıldız olan güneşin çekim merkezinde bir yörünge çizerek var olabilmişse bir insanda inandığı bir öncünün ideolojik yörüngesindeki devinimle, hareketle var olabilir ve nasıl ki gezegenler yörüngesinde oldukları güneşten aldıkları enerjiden besleniyor, ısınıyor, aydınlanıyorsa bir insanda öncüsü olarak gördüğü kişinin fikirlerinden, ideolojisinden beslenir. Ve bu hem güneş ile gezegenler düzeyinde hem de Önder ile onu takip eden insan düzeyinde bir aşk ilişkisidir. Buna felsefi anlamda aşık-maşuk ilişkisi denilebilir. O halde Önderlik kadro ilişkisi de bu evrensel ilkeye göre şekillenir zira insan da küçük evrendir. Sema yoldaşın felsefi anlamı derin bu ideolojik çözümlemesi her dönem için geçerlidir ve her arkadaşın kendisini ele alıp sorunlarını aşmasında kilit önemdedir. Zira güneşimiz olarak Önderliğimizle ilişkimiz hem ondan beslenme hem anlama hem de uygulama boyutlarıyla her gün her an çözümlenmeyi gerektirmektedir. Beynimizi, yüreğimizi, ruhumuzu Önderlik felsefesi, paradigması, yaşam ve mücadele anlayışıyla mı besliyoruz yoksa geleneksel verili sistemden, onun alışkanlıklarından, kapitalist moderniteden mi besliyoruz? Bu anlamda Önderlikle aramıza kimler, neler giriyor? Bir kadro hem partiyi hem de verili sistemi aynı anda yaşayabiliyorsa yada hem Önderliği hem de bir kadın ya da bir erkeği yaşıyorsa ne kadar partililikten, çizgiden dolayısıyla kadroluktan bahsedilebilir. Bu gün ve mücadele tarihimiz boyunca yaşadığımız kadro sorunlarının temelinde ve yaşanan binlerce ihanette maalesef bu gerçeklik vardır. Yine başarılı olmuş her kadın ve erkek kadronun temelinde bu konudaki derin sorgulama, netleşme, kararlılık yatmaktadır. O halde Sema yoldaş bize bir parti kadrosu olarak nasıl Önderlik sisteminde başarılı olacağımızın perspektifini oluşturmuştur.

Sema yoldaş kendisini çözümlerken “benim gerçeğim düşleri büyük kendisi küçük insan gerçeğidir” demekte ve bu şekilde de çok yakıcı bir tespite yer vermektedir. Burada kast ettiği insanın hayallerine, amaçlarına ulaşması ve buna denk kişilik donanımı geliştirmesi gerektiğidir. Yani istemlerinin ayrı, hayallerinin ayrı, kişiliğinin ayrı yada birbirine tezat olmaması gerektiğidir. Kişiliğimizin hayallerimizle örtüşmesi, hayallerimizi gerçek kılacak bir kişiliğe sahip olmamız son derece önemlidir. Öte yandan bunu öz biçim yada fikir eylem bütünlüğü olarak da değerlendirebiliriz. Ve bir kadro açısından özüyle sözünün bir olmasının yada duygu-düşünce ve eylemde bütün olmasının anlamı üzerine yoğunlaşabiliriz. Buna tutarlılık ya da bütün insan denilebileceği gibi tersi durumda da tutarsızlık ya da münafıklık da denilebilir. Açıktır ki partileşmede tutarlılık, fikir zikir bütünlüğü ya da öz biçim ahengi temel bir ilkedir.

Sema yoldaş eyleme hazırlandığı anları en özgür olduğu, Önderlikle bütünleştiği anlar olarak değerlendirmektedir. Bununla da özgürlük ile eylemciliğin yada özgürlük ile savaşçılığın bağını yine bunların Önderlikle bütünleşme, buluşma anlamını tanımlamıştır. Zira özgürlük onurlu bir yaşam arayışı, zulme başkaldırma, adaletli bir dünya için yaşamın her alanında hep kavga halini ifade etmektedir. Önderlik ise bu arayış ve kavgada bizi yürüten değerlerin bileşkesi, bize yol gösteren fikirlerin ifadesi ve ulaşmak istediğimiz hedefin ideolojik-politik somutlaşmasıdır. Gerçekten de eylemi olmayanın özgürlüğünden de bahsedilemez. Her ana, her güne, her göreve başarılması gereken bir eylem gibi yaklaşmak, ülkemizde işgalcilerle, yaşamamızda erkek egemenliğiyle hep kavgada olmak ve böylece eylemci olmak özgür ruhlu olmanın, özgürlük bilincine sahip olmanın, özgür insan olmanın sonucudur ya da her alanda eylemci olmak özgürlük arayışının gücüyle doğru orantılıdır. Sema yoldaş Önderliğe yakın olmanın ya da Önderlikle bütünleşmenin eylemle, eylemci duruşla bağını çok anlamlı bir biçimde tanıma kavuşturmuştur. Kuşkusuz burada eylemden kasıt kaba savaşçılık değil işgalciler ve erkek egemenliği başta olmak üzere her türden gericiliğe karşı sürekli mücadele, savaş halinde olmaktır. Yani yaşamda ideolojik mücadele, cephelerde askeri mücadeledir ve bu ikisinin bir bütün halinde yaşam tarzına dönüşmesi gerçeğidir. Şimdi bizler eylemsiz ve de başarısız olduğumuz halde Önderliğe yakın olmaktan, özgürlük arayışçısı olmaktan bahsedemeyiz. Önderliğe yakın olmak ya da buluşmak için hem kendimizdeki ve çevremizdeki geriliklerle sürekli ideolojik mücadele içinde olmamız gerekir hem de işgalcilerle ve işbirlikçileriyle sürekli savaş halinde olmak gerekir. Ve hem iç mücadele de hem de işgalcilerle savaşta başarıyı esas alan bir eylemci anlayış ve duruşu yaşam tarzına dönüştürmek gerekir. Sema yoldaşta bu gerçeğe dikkat çekmiş, bu hakikate ışık tutup aydınlatmıştır ve bizlerinde bu anlayış temelinde Önderliğe yaklaşımımızı, ne kadar yakınlaştığımızı sorgulamamız ve kendimizi buna göre oluşturmamız gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle günün her anına bir eylemci coşkusu, disiplini, planlaması, titizliği ve de keskinliğiyle yaklaşmadığımız sürece kendimizde, Önderliğe yaklaşımımızda, özgürlük anlayışımızda sorun olduğunu görmeliyiz.

Eylemci insan kendisini aşmış insandır ve Önderliğe yakınlaşmanın, buluşmanın temel şartı da budur. İşgalcilere karşı yaptığımız eylemlere katılan bütün arkadaşlar eylem anının coşkusunu, heyecanını, başarıya doğru gittiğindeki ruhu, duyguyu bilirler ve o andaki kendisinin nasıl diğer bütün anlardan daha atik, enerjik daha öz güvenli olduğunu görürler. Çoğu insan o andaki enerjisine, uyanıklığına, fedakarlığına, heyecanına şaşırır adeta bu ben miydim der. Ancak çok az insan bu anı süreklileştirir, her anını böyle eylemci bir ruh, disiplin ve odaklanmayla ele alır. Önderlik bu konuda sıkça Kemal Pir yoldaştan, komutan Agit’ (Mahsum Korkmaz)ten bahseder. Hatta Kemal Pir yoldaş için bu sürekli eylemci duruşundan dolayı “tek kişilik ordu” tanımlaması yapar. Yine biz Sakine Cansız yoldaşın böyle olduğunu, Gülnaz Karataş (Beritan) yoldaşın böyle olduğunu ve mücadelemize yön vermiş sayısız öncümüzün böyle olduklarını biliyoruz. Sema arkadaşta eylem anında kendisini aştığını yani onu geriye çeken tüm beşeri zaaflarından azade olduğunu bu anlamda sonsuz mutlu, huzurlu olduğunu tamamen zaman ötesine geçtiğini ve Önderlikle bütünleştiğini söyler. Bunun böyle olduğunu yakın zamanda hep birlikte tanıklık yaptığımız büyük eylemcilerimiz Rojhat Zilan- Erdal Şahin’den de biliyoruz. Kendini aşmak denen şeyin ne olduğunu, nasıl büyük bir enerji açığa çıkardığını ve ne muhteşem şeyler yaptırdığını Zinar Raperinlerden, Sara ve Ruken yoldaşlardan biliyoruz. Her birimiz parti militanları olarak mücadele yaşamlarımızı gözden geçirdiğimizde nerelerde kendimizi aşmaya yakın olduğumuzu ve o anlarda nasılda büyük bir enerjiye dönüştüğümüzü, özgür ruhlu olduğumuzu, Önderlik ve şehitlere olabildiğince yakınlaştığımızı da anlayıp çözümleyebiliriz. Kendisini aşan insanın karşısındaki tüm engelleri de aşabildiğini ve mutlaka amacına, hedefine ulaşabildiğini yani bahar suları gibi gür bir enerjiye dönüşerek tüm bentleri, engelleri aşabildiğini bilmeliyiz. Dolayısıyla eğer yeterince özgür ruhlu değilsek ve de özgürlük yürüyüşümüz vasatsa dolayısıyla Önderlik ve onda somutlaşan değerlerle bütünleşme de zayıfsak bu kesinlikle kendimizde takıldığımız, kendimize hapsolduğumuz, zaaflarımız bize yön verdiği, güdülerimiz bizi yürüttüğü içindir. Dolayısıyla özgürlüğümüze engel oluşturan erkek egemen dünyayı, işgalcileri aşma mücadelesinde başarılı olmanın yolu kendini aşmaktan geçmektedir. Zira kendini aşmak insanın kendisini sistemin kölesi yapan tüm zaaflardan kurtarması ve amaca kilitlenebilmesi demektir. Bu anlamda da Sema yoldaşın öğreticiliği büyüktür ve bizlere önemli bir tecrübe devredip yol-yöntem göstermiştir.

Sema yoldaş eylemini gerçekleştirdikten sonra hemen şehit düşmemiş, tahammülü imkansız yanıklarla 80 gün boyunca yaşamış ve bu süre zarfında da yüksek bir moralle değiştirme, dönüştürme görevlerini yerine getirmeye çalışmıştır. Bu temelde de hastane de kendisiyle ilgilenen sağlık görevlileri başta olmak üzere ziyaretine giden herkesle zihniyet devrimi yaptırma temelinde sürekli mücadele halinde, eylem halinde olmuştur. Kendisine “bilinçli bir insansın. Üniversite bitirmişsin, kaç yıllık kadrosun, yaşın da olgun peki ama neden kendini yaktın?” diye soran doktora bilgece bir gülümsemeyle “doktor; karanlıklara boğdurulduğumuz bu dünya da ben yanmasam, sen yanmasan nasıl çıkarız aydınlığa” yanıtını vermiş ve soruyu soran doktor başta olmak üzere çevresindeki herkesi eylem amacı konusunda ikna etmiş, etkilemiştir. Sadece yanında bulunanlarla ilgilenme şeklinde de değil onun kadar mektuplarda yazarak o seksen günü eyleminin tamamlanma süreci olarak değerlendirmiştir. Ve gerçekten de eylem halinde o süreci geçirmiş, kendi deyimiyle Newroz’da meşaleye dönüşen bedenini Zilan yoldaşla buluştuğu Haziran ayına taşırmıştır. Böylece Mazlumların takipçisi, eylem yoldaşı olarak Zilan’la buluşmuş, Zilan’ca bir tutkuyla ölümsüzleşmiştir.

Sema yoldaş için değerlendireceğimiz diğer çok önemli husus ihanet karşısındaki duruşu, tutumudur. Aslında eylemini birde bu yüzden 20 Mart 1998 gecesi yapmıştır. Zira o gün Şemdin Sakık unsuru işgalcilere teslim olmuş ve soykırımcı özel savaş devleti Şemdin unsurunun ihanetini psikolojik savaş amaçlı kullanmış, partimizin kara propagandasını yapmıştır. En önemlisi de Şemdin unsurunun teslimiyetini 20 Mart gününe denk getirmiş ve ‘PKK çözülüyor, PKK’nin ikinci adamı bize teslim oldu, diğerleri de teslim olacak’ söylemleriyle gün boyunca özel savaş bombardımanı geliştirerek 21 Mart’ı yani Newroz’u gölgelemek, halkı umutsuz düşürmek istemiştir. İşte ideolojik-politik bilinci, öngörüsü ve dolayısıyla sorumluluk bilinci yüksek olan Sema yoldaş bunun da önünü almak için kendisine tarihi görev vermiştir. Ertesi gün halk olarak özgürlük bayramımız olan ve binlerce yıldır büyük Asur zulmünden kurtuluşumuzu ifade eden Newroz’un ihanetin gölgesinde kalmaması, özel savaşın etkisine girmemesi için kendini yakma eylemi yapmıştır. Böylece o gece basına “Çanakkale zindanında bulunan PKK kadrosu Sema Yüce halkı ve ülkesi üzerindeki baskıları protesto etmek için bedenini ateşe vererek Newrozu kutladı” haberinin düşmesini sağlamış oldu. Dolayısıyla Newroz’un ihanetin gölgesinde değil direnişin öncülüğünde, özgürlük eyleminin ruhunda kutlanmasına vesile oldu. Zaten içerde yaşanan M. Can Yüce tasfiyeciliğini sorgulama halindeydi ve bir eylem yoğunlaşması vardı ancak 20 Mart günü gelişen Şemdin Sakık ihaneti ve bunun malzeme yapıldığı özel savaşın önünü almak, Newroz’un tarihi anlamına denk kutlanmasına öncülük yapmak içinde böyle bir eyleme ihtiyaç duydu, bunun sorumluluğuyla hareket etti. Bu anlamda Sema yoldaş yeri geldiğinde ve gerekli olduğunda halk adına, örgüt adına kendisini görevlendirme bilincine sahip fedai bir parti militanıdır. Ve gerçekten de eylemiyle birlikte özel savaş devletinin şişirdiği Şemdin Sakık ihaneti halkımızın gündeminden düşmüş, halkımız Agiri’li Kürt kadını Sema Yüce’nin fedai eylemine, bu eylemin mesajlarına, Newroz ateşini bedeniyle tutuşturup start veren PKK kadrosunun amacına kilitlenmiş, bu ruhla Newroz sabahı meydanlara akmıştır. Böylece düzeyi ne olursa olsun hiçbir ihanetin direniş kadar etkili olmadığını, olamayacağını çok çıplak bir şekilde ortaya koymuştur. Dolayısıyla Sema Yüce (Serhıldan) yoldaş tasfiyecilere, ihanetçilere karşı parti çizgisini korumanın, partiyi Kadın Kurtuluş İdeolojisi ve temel ilkeleri temelinde ileriye taşırmanın adıdır. Bu anlamda Sema yoldaşı anlamaya çalışmak Önderlik gerçeğini, parti çizgisini, Kadın Kurtuluş İdeolojisini anlamak, kavramak ve uygulamaktır.

Heval Feride Alkan