Kurulduğu günden beri CHP’nin doğru dürüst beyaz bir sayfası bulunmamaktadır. Takip ettiği inkar ve imha zihniyetine dayalı ırkçı, şoven politikalar, Türk devletinin bel kemiğini oluşturmuştur. Sonuç olarakta bugünkü realiteyi doğurtmuştur. İktidar olduğunda hiçbir toplumsal sorunu çözememiş, muhalefette olduğu zamanda statükocu politikalarla çözümün önünde set olmuş, Ergenekoncuların avukatlığına kadar işi götürmüştür. Bu yüzden Kürdistan’da Kürt ve Alevi tabanından desteğini yitirmiş, tabela partisine dönüşmüştür. Bu durumdan doğan siyasal boşluğu da, modern Muaviye hareketi olan ABD işbirlikçisi, taşeron AKP doldurmuştur. Bütün bu hengâmede CHP’nin bu durumunun telafisi için hem Kürt hem de Alevi ve Dersim’li olan Kemal Kılıçdaroğlu getirilmiştir. Bu değişiklikle CHP’nin kötü imajı düzeltilmek Kürt, Alevi ve emekçilerin desteğinin tekrar kazanılması amaçlanmıştır. Nitekim Kılıçdarın oğlu da kendince bazı çabalar içerisindedir.
En son Kürdistan mitinglerinde kaçak doğuşçular gibi ağzına almaya tenezzül etmediği Kürt sorununa dair görüşleri ve Dersim’de “ben Tunceliliyim” diye haykırması ve “bundan da onur duyduğu”nu belirtmesi, başta Seyit Rızalar olmak üzere gerçek Dersimlilerin ruhunu incitmiş, Seyit Rızaların kemiklerini sızlatmıştır. Bugün Seyit Rıza şu an belli olmayan mezarından kalkabilseydi “ben Tunceliliyim ve bundan onur duyuyorum” diyen bu Kılıçdaroğlu’nun yüzüne tüküreceğinden eminim, çünkü böylesi ona yakışırdı. Belki o zaman kendi geçmişine karşı birazda olsa bakıp utanırdı.
Kılıçdaroğlu’na Dersim’de şakşakçılık yapanlar başta olmak üzere bütün Dersimlilerin, Kürtlerin, Alevilerin, Kürt ve Türk emekçilerin bu Kılıçdaroğlu gerçeğini çok iyi anlamalarında ve boşa umutlanmamalarında yarar vardır, çünkü aslını inkar eden bir haramzadeden bir hayır gelmeyeceği bilinmelidir. Yani adı üzerinde Kılıçdarın oğludur. Her kılıç mantığıyla zaptı rapt altına alarak yönetmiş Kürtlere, Alevilere ve diğer bütün farklılıklara inkar ve imha temelinde kılıç çekilmiştir. Şimdi bu kılıç zihniyetinin ve faşizan uygulamalarının çocuğu olan bu Kemal, yani bu zumlun oğlu nasıl bir yaralı coğrafyanın kanayan sorunlarına çözüm yaratabilir? Yasaklanmış dil, kültür ve inanç kimliklerine nasıl umut, ezilen halklarımızın acısına derman olabilir?
Yani kendimizi kandırmaya hiç gerek yok. Kendi ulusal kültürel ve inançsal kimliğini inkar edip, onu telaffuz etmekten bile kaçınan, Kürt ve Alevi sorununun içinde kendini ve kendi sorununu görmeyen ve Dersim halkının karşısına çıkıp, dünyaya “ben Tunceliliyim” diyen bu Kemal, halklarımıza umut değil, olsa olsa Kılıçdar oğlu olabilir. Bu Kemal, Tunceli olmaktan onur duyabilir, ama o asla Dersimli değil ve biz ondan utanç duyuyoruz.
Dersimli olanın yüreği Munzur suyu gibi berrak ve coşkuludur. Dobra ve cesaret doludur. Dersimli sözünü esirgemez. Kendi öz kimliklerini sahiplenmekten asla korkmaz, çekinmez. Şimdi kendini “ben Tunceliliyim” diye zulmün Dersim’e kılıçla dayattığı kimlikle tanımlayan bu Kemal nasıl Dersim’li olabilir? Bir kere kendisinde Dersimli olmanın hiçbir özelliği, bir erdemi yok ki! Dolayısıyla bu inkar ve asimilasyoncu mantık, kafa yapısıyla bu Kemal ancak Kılıçdarın oğlu olabilir.
Nitekim modern Muaviye hareketi olan AKP’nin ve onun başı Erdoğan’ın onun soyunu bu kadar gündem konusu yapmaları ve ona bu noktada saldırmalarının nedeni onun kendi soyuna, öz kimliklerine karşı yaşadığı handikabından, inkarcı yaklaşımındandır. Yani cesaretle, onurla kendi öz kimliklerini sahiplenmek yerine Kılıçdaroğlu olmakta ısrar etmesi nedeniyledir. Yani zulmün oğlu, inkar ve imha siyasetinin kılıcı olmakla ısrar etmesindendir. Bu zihniyet gerçekliği ile Türkiye ve Kürdistan halklarının hiçbir sorununun çözülmeyeceğini tarih defalarca çok iyi göstermiştir. Kılıçdaroğlu, bu zihniyetini, bu CHP geleneğinin temeline, özüne dokunmadan restorasyon gibi yamalama yenilikleriyle değişim imajı verip, iktidara gelmesi için halklarımızı aldatmaya çalışıyor. Bu nedenle samimi değildir. Kendi öz kimliklerine karşı kendi içinde bir samimiyet taşımayan bu Kemal’in, Kürt sorununu çözeceğine dair iddialarında nasıl samimi olabilir ki? Zira CHP gibi köklü devletçi geleneği olan bir partiyi Kılıçdarın oğlu bile değiştirmeye gücü yetmez, çünkü unutmamalı ki, kendisi Kılıçdarın oğludur. Kılıç değil, dolayısıyla parti üzerinde belirleyici olamaz.
Sonuç olarak Dersimliler, Kürtler, Aleviler, Türk ve Kürt emekçileri, gençliği, kadını hiçbir düzen partisinde aramamaları gerektiği gibi modern Muaviye hareketi AKP’den de Kılıçdarın oğlu ve partisinden de umut aramamalıdır. Umut kendilerinin siyasal bilinçlenmelerinde, demokratik, eşit ve özgür bir geleceği ortakça kurmak için verecekleri örgütlü ve ittifaklı mücadeledir. Bu mücadeleyi başarıya ulaştırmalarındadır.
Azad Welat (Dersim)