İki-üç gündür başta Taraf gazetesi olmak üzere, Fetul-Münafıkçı Zaman, Star ile Bugün gazetelerine cevap vereyim mi, vermeyeyim mi diye düşündüm. Kemalizm’in yeşil versiyonuyla neo-ırkçı bir misyonla Kürtleri ve Özgürlük Hareketi’ni karalamaya çalışan malum gazetelerin, CIA ile MİT’in birer medya servisi misyonuyla Kürtlerin soykırımdan geçirilmesinde temel rol oynadıklarını bildiğim için, bunlara cevap vermeyi uygun gördüm.
Sonuçta cevap vermeyi bir ahlaki, insani ve gerilla etiği açısından elzemli bir görev olarak gördüm.
Daha önceden de Ahmet Altan için “Ahmet Altan biakıl, Kürtler bêakıl mı?” diye bir yazı yazmıştım.
Orada Ahmet Altan’ın, kime hizmet ettiğini açıkça yazmıştım.
Yazdıklarımın hakikat olduğu açığa çıkıyor.
Fetul-Münafık’ın Zaman, Star ve Bugün gazeteleri bir konuyu üste üste işlerken, M. Altan makalesini konu yapmış, Taraf gazetesi de bir sürmanşet atmış.
Manşetinde ‘sınırda general gerilla buluşması’ diye bir başlık yer almış.
Başlığı da 3.Ergenekon iddianamesinin ek iddianamesine dayandırarak atmış.
Silopi’ye bağlı Vahset köyünde yaşayan gizli tanık bir çetenin -ilk adım kodlu ve korucu- ifadesine dayandırarak ahkam kesmiş.
Taraf’ın yazdığını göre güya Cemil Bayık arkadaş, Levent Ersöz’le Hezil nehri kenarında üç dakika görüşmüş ve birbirine zarflar vermişler. Bir de görüşme esnasında, Piro arkadaşın da, Cemil Bayık arkadaşın yanında olduğunu duyurmuş, liboş soslu hurafeci Taraf gazetesi.
Sonradan da ikinci defa telsizle görüştüklerini duyurarak, hurafeci yayınını pekiştirmeye çalışmış.
Görüşme yıllarını da, 1999-2000 yılları olarak belirtmiş.
Şimdi gazetecilik açısında bu hurafelere bakalım:
Yalan atılır da, bu kadar atılır.
Attığı yalan, mega yalan.
Bir defa Cemil Bayık arkadaş, 1995 yılından sonra Haftanin bölgesine tek bir adımını atmamış. Manşetine konu ederek iddia ettiği olayın geçtiği yer Haftanin bölgesi olduğu için bunları belirtiyorum.
Piro Arkadaş ise o dönemde Soran alanındaydı. Süleymaniye yakınındaki Karadağ’daydı.
Gazetecilik etiği açısından Taraf gazetesinin birinci yalanı budur.
İkinci yalan ise o dönemde Şırnak tümen komutanı Yavuz Ertürk, jandarma alay komutanı ise Levent Ersöz idi. Levent Ersöz, Yavuz Ertürk’ün denetiminde görev yapıyordu. Yavuz Ertürk, Levent Ersöz’ün komutanıydı. Nasıl oluyor da Yavuz Ertürk, Levent Ersöz’ün yanında yer alıyor? Bir defa bu Türk ordusunun emir-komuta zincirine terstir. Taraf gazetesi bu durumu bildiği halde nasıl yalan ve külliyen köksüz bir habere imza atıyor. Gazetecilik etiği açısından bu durum, ikinci yalandır.
Üçüncü yalan ise, telsizle görüşme yalanıdır. Taraf gazetesinin üçüncü atmasyonuna göre güya ikinci görüşmeyi de Çiyaye Bêxer civarında yapmışlar -Çiyaye Bêxer de Haftanîn bölgesine bağlıdır- Ve sonradan telsizlerinin pil ile kablolarını atmışlar. Taraf gazetesinin bir çetenin söylediği yalanlara dayandırarak yazdığı u bölüm de doğru değildir. Gerilla küçük telsizlerde pil kullanır ama asker kullanmaz. Asker telsizi şarj eder. Kuru aküyü takar telsizine. Gerilla hiçbir zaman küçük telsizin kablosunu atmaz. Kabloyu telsize sabitler. Sadece şarjı biten pili değiştirir. Taraf gazetesi bu bilgileri bilmeden nasıl olur da Fetul-Münafıkçı bir savcının yönlendirmesi ve ısmarlamasıyla hazırlanan sanal bir ifadeyi alarak haber yapar? Haberde ki üçüncü yalan da budur.
Haberde ki dördüncü yalan ise şudur: O dönemde Botan sorumlusu Şehit Adıl arkadaştı. Şehit Adıl arkadaş Haftanin’de kalıyordu. Botan Eyaletini oradan komuta ediyordu. Eğer görüşme olsaydı Cuma arkadaşla değil, Şehit Adıl arkadaşla olurdu.
Ayrıca gerilla ahlaki açısından hiçbir zaman yazmak, söylemek istemememe rağmen, bu haber yüzünden şunu belirtmek zorundayım: Belirtilen dönemde ben kendim Cudi’deydim. Hem de sorumlu düzeydeydim. Haftanin’e de gidip geliyordum. Yönetimde yer almamdan dolayı, olup biten her şeyden haberim vardı. Kaldı ki Cuma arkadaş gibi arkadaşlar oraya gelselerdi, onların güvenliğini de örgütleyip alacak olanlar bizlerdik.
Diğer bir konu da Yavuz Ertürk’ün durumudur. Kürdistan’daki tüm sivil katliamların baş sorumlusudur. Hem Amed’den hem de Botan’dan bu katil generali iyi tanıyorum. Tek bir askeri başarısı yoktur. Tek yaptığı sivil katliamlardır. O dönemde de Serdar Tanış ile Ebubekir Deniz onların öldürülmesinden birinci derecede, Yavuz Ertürk sorumludur. Levent Ersöz’e talimat veren, Yavuz Ertürk idi. Yine Silopi’de TİPİK A.Ş’yi kurup, kaçak petrol ve genel petrolü bu şirket üzerinden pazarlayan ve JİTEM’i finanse eden Ertürk ile Yaşar Büyükanıt’tır.
Hatta o dönemde Şirnex ve Colemerg’de görev yapan tüm askeri ve mülki amirler bu şirkete ortaktılar. Her ay gidip TİPİK A.Ş’den karlarını alıyorlardı. Kürdistan’daki tüm vali ile kaymaklar aybaşında gelip söz konusu şirketten kar payını alırlardı.
Bunların hepsini telsizden dinleyerek açıkça bilen biriyim. Bizim gerilla telsizinden, asker telsizin frekanslarına girerek bunların hepsini dinliyorduk.
O zaman Botan’da Türk ordusunun yaptığı tüm pislikleri takip ederek öğrenen ve bilen bizlerdik.
Eğer Taraf gazetesi bu yazdıklarımı bilmiyorsa nasıl böyle bir haber yapıyor, eğer biliyorsa da yine böyle bir haber yapıyorsa, demek ki farklı amaçlar güdüyor.
Manşetindeki başlık bile üstün ırk anlayışını yansıtan, ırkçı bir başlıktır. Ersöz, Türk olduğu için rütbesi olan general rütbesiyle yansıtılmış. Cuma arkadaş ise manşetin başlığında sade bir gerilla olarak yansıtılmış. Bu başlık bile başlı başına Taraf gazetesinin neme nem bir şoven ve faşist anlayıştaki bir yayın çizgisine sahip olduğunu gösteriyor.
Gazetenin yayın yönetmeni A. Altan olduğu için bu yalan, çirkin, köksüz ve ahlaksız haberin yayınlamasından sorumludur.
Eğer Fetullahçı Zaman - Star - Bugün gazetelerinin sahipleri ve M.Altan ile A.Altan’da zerre kadar vicdan ve azıcık bile insani bir duygu varsa o haberi düzeltir ve Kürt halkı ile PKK’den özür dilerler.
Gazetecilik etiği bunu gerektiriyor.
Bunu yapmazlarsa dünyanın en alçak ve ahlaksız insanıdırlar.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 23 Ağustos günü (bugün) sabah saat 07:00 sıralarında Dersim merkeze bağlı Ronek ve Zel alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Aynı gün akşam güçlerini geri çeken TC ordusuna mensup küçük timler alanda keşif ve pusulama faaliyetleri yürütmektedir
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 23 Ağustos günü (bugün) sabah saat 07:00 sıralarında Dersim merkeze bağlı Ronek ve Zel alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Kobra tipi helikopterlerin desteğiyle indirmelerin yapıldığı operasyon devam etmektedir.
- Ayrıntılar
PKK kan verdi, can verdi, ter döktü, düşünce üretti.
Yer yer adeta emekleyerek, yeni bir süreci başlattı.
Sürecin buraya sıçrama yapmasının altındaki hamle ise 1 Haziran 2004 hamlesidir.1 Haziran ruhuyla Gabar, Oramar, Zap, Çewlik -Tezwan, Amed - Gıre Seyran, Amed –Hêzan, Koçgiri - Gercanis, Faraşin, Kato Marinos direnişi ve eylemlerini yapanlardır esas bu sürecin aktörleri.
Bunlar Şehit Adıllardır. Nudalar, Mahirler, Diclelerdir. Serxwebunlardır. Dıjwarlardır. Erdallardır. Sorxwinler, Yıldızlar, Akifler, Maniler, Rızgarlar ve Beritanlardır. Onların şahsında tüm şehitlerdir.
2005 yılında Şemzinan, Gever ile Colemerg halkıdır. 2006 yılında Amed halkıdır. Elih ve Merdin halkıdır. Mako, Mehabad, Sine ile Kamyaran halkıdır.2008 yılında ise Kürdistan halkının hepsidir. 2009 yılında ise yerel seçimlerde gerillanın Zap Destanı’nı kendi cephesinde taçlandıran Kuzey Kürdistan halkıdır. AKP ve Türk devletinin bu sürecin başlamasında olumlu bir yönü yoktur. PKK tabiri caize iteleye iteleye, zorlaya zorlaya bir tartışma sürecini başlattı.
Eğer bugün tükürdüklerini yalarcasına, ince tarzda da Kürtlerin inkar etmelerine rağmen, devşirmelerin Cumhuriyetin’de Kürtler konuşuluyorsa, bu PKK’nin eseridir.
Eskiden bizlere ‘Ermeni dölü’ dediler mi? Bununla hem Ermenileri hem de Kürtleri aşağılamak istediler mi?
Evet.
Bunu yapan kimdi?
Türk devletinin gelmiş geçmiş tüm erkanı.
Türk devletinin kalemşörü katı ulusçu ve Türk-İslamcı tüm medya.
Eskiden bizlere ‘Dağ Türkü’ dediler mi?
Evet.
Bunu yapan kimdi?
Tüm anlı şanlı güya profesör ünvanlılar.
Bilimadamı, eğitimci ve din adamı geçinen tüm devletlu kapıkulular.
Tüm askeri erkan ve siyasi erkan, bilcümle Türklük adına hareket eden dumanlı kafalar.
Bazıları Türk ırkçılığına ulus kılıfını, bazıları bilim kılıfını, bazıları din kılıfını, bazıları tarih, bazıları da hukuk kılıfını geçirdiler.
Binbir maske taktılar.
PKK gerillalarını yaptılar ‘çapulcu’, yaptılar ‘üç buçuk eşkıya’, yaptılar ‘kılıç artıkları’, yaptılar ‘haydut’, yaptılar ‘anarşist’, en sonda da ABD patentli bir sanal kelime buldular rüyalarında bile bunu tekrarlıyorlar güya biz ‘teröristmişmiş mişiz’.
Ha ha buna gülünür işte.
Niye mi?
Hani bize diyorlardı ya ‘kandırılmışlar’.
Ben şimdi soruyorum 86 yıldır Kürt yoktur dolayısıyla tarihi yoktur, dili yoktur, kültürü yoktur diyerek kitaplar yazan, hurafe teorilerini üreterek toplumu eğiterek kandıran kim di?
Tabi ki, Türk Devleti.
Dersim’de, Agıri’de annelerimizin karınlarını kasatura ile deşerek bebek ceninleri ve annelerimizi, kız kardeşlerimizi, kardeşlerimizi, babalarımızı, dedelerimizi katleden kimdi?
Tabi ki, Türk devleti.
Hem kandıran hem de kandırılan kimdi?
Türk devlet erkanı ve ona göre biçim alan külli Türk ırkçıları, Türk-İslam sentezcileri.
Buna karşı amansızca direnen özgürlük ideolijisini üreten kimdi?
Tabi ki, PKK ile PKK gerillaları.
Bundan şöyle bir sonuç çıkar:
Kandıran ve kandırılan kimlerdir?
86 yıl boyunca Türk devletinde görev yapan tüm askeri ile sivil bürokrasi, bunlara inanan ve bunlara kulluk yapan herkes.
Hakikatçılar ile hakikat ve özgürlük savaşçıları kimlerdir?
Tabii ki Önder APO ile tüm APOCULAR.
Şimdi farklı bir üslupla daha ince tarzda kandırılmışlık tekerlemesini okuyanlar var.
AKP’den sonradan yetme ve devşirme Ömer Çelik beyefendileri diyor ki, ‘HPG yenilmişmiş, Emine Ayna sorunun muhatabı Önder APO’dur dediği için provokatörmüşmüş, Kürtler isteseler seçmeli derslerle Kürtçe okuma yazma öğrenebilirlermişmiş, hele Kürtçe eğitim hiç olmazmışmış.’
Diğer AKP’li başkan vekili denilen zatı şerif Mustaf Eliaçık da diyor ki, ‘PKK düşünce üretemiyormuşmuş’. Kul köle mantığına sahip kafası dumanlı kafatasçı muhterem düşünce üretiyormuş.
Çok konuşup, boş konuşmayı marifet sayanlara bakın.
Önder APO ve PKK tüm dünyayı özgürlüğe kavuşturacak bir paradigmayı yani düşünceyi üretmiş durumda.
İnsanlığın kurtuluşu bu paradigmadadır. Senin klişe laflarına ve kelimebazlığıyla nam salan AKP’nin düşüncelerine Kürdistan ve Ortadoğu halklarının ihtiyacı yoktur.
Eğer düşünce nedir bilmek istiyorsan sayın ELİAÇIK, yalnızca Önder APO’nun son üç kitabını -Uygarlık, Kapitalist Uygarlık ve Özgürlük Sosyolojisi- oku sana yeter artar bile.
Okuduğun zaman nasıl düşüncesiz olduğunu anlarsın herhalde sayın Eliaçık.
Eğer böyle değilse zatı muhterem Eliaçık niye senin içinde bulunduğun hükümet Önder APO’nun üç kitabının Aram yayınları tarafından dağıtılmasını engelliyor?
Esas düşünceden korkan ve düşüncesiz olan, düşünce üretmeyen sizlersiniz.
Böyle olmasaydınız, 86 yıldır pas tutmuş dumanlı kafalarla Kürtleri inkar etmeseydiniz, bugün Kürdistan, Anadolu ile Trakya halkları dünyanın en özgür halkları olmuş olacaktı.
Eğer böyle olmasaydınız, bugün Kürdistan, Anadolu ile Trakya ülkeleri Ortadoğu’nun lider ülkeleri olacaktı.
Ben zatı muhterem Eliaçık’ın yerinde olsam oturup kalkar HPG gerillalarına dua ederdim. Çünkü özgür düşünce ile Özgür Kürdistan ve Demokratik Türkiye hedefiyle fedaice direnen HPG gerillalarıdır.
Yine senin gibi korkaklar bir zamanlar ordu karşısında titrerken, eğer bugün mızmızlayarak da olsa bazen ses çıkarıyorsa, bu da PKK’nin ordunun karizmasını çizmesinden kaynağını alıyor.
Haydi aksini savun.
İşte meydan.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 14, 17 ve 18 Ağustos günleri belirli aralıklarla Hakkari’nin (Colemerg) Yüksekova (Gever) ilçesinde bulunan Şusatê, Glord ve Ştaza Karakolları’ndan çevre alanlara yönelik olarak obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 18 Ağustos günü 07:00 – 20:00 saatleri arasında Hakkari’nin (Colemerg) Yüksekova (Gever) ilçesine bağlı Bazê Jer, Bazê Jor, Alan Tut, Tobê Köyleri ile Şemdinli’ye (Şemzinan) bağlı Bedewê Köyü’ne yönelik olarak TC ordusu tarafından yoğun obüs ve havan saldırısı yapılmıştır. Yapılan saldırı sonucunda Bazê Jer Köyü’nde başlayan yangın halen devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
18 Ağustos günü Hakkari’nin (Colemerg) Çukurca (Çelê) ilçesine bağlı Kale köyü kırsal alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon devam etmektedir.
19 Ağustos 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 17 Ağustos günü Van’ın (Wan) Çatak (Şax ) ve Gürpınar (Payîzava) ilçelerinin kırsal kesimlerine yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Büyük Ustamız Aram Tigran’ın Anısına
Gerillada matem var. Gerillanın yüreği ve duygusu olmuş bir insanı kaybetmek her zaman kaldırılacak bir durum değildir. Kürt halkına en zor anlarda yakın durmanın da ötesinde var olmanın yok olmanın tartışıldığı bir ortamda Kürt halkını onun diliyle işlemek, içten dillendirmek her babayiğidin harcı değildir. Bu bağlamda büyük usta salt bir sanatçı değildir, o müthiş bir cesarete sahip en seçkin gerillalarımız arasında yer aldığı kesindir. Biz onu yani ARAM TİGRAN’ı kendimize çoktan komutan kabul etmişiz.
Büyük ustamızı, yüreğimizi, kısılan sesimizi gür haykıran büyük insanı, büyük sanatçıyı ve de önderliğimizin en çok sevdiği halk sanatçısını kaybettik.
Sanatçı bir toplumun gelişimini en iyi ve berrak bir şekilde yorumlama ve dile getirme olayıysa, o en seçkin sanatçımızdır.
Aydın bir toplumun sorunları en iyi bir şekilde tespit ederek gelişmenin nasılına taraf olma olayı ise o en seçkin aydınımızdır.
Yurtseverlik kendi ülkesine -bu terk edilmiş topraklar da olsa- ölümüne bağlı yaşamaksa o en ileri düzeyde seçkin bir yurtseverdir.
Devrimcilik eskiyi yıkarak yeninin inşasına katılım olayıysa o müthiş bir devrimcidir.
Ve gerilla bir halkın acılarını, kederlerini, sızılarını içten yaşayarak bir nebze de olsa bunu dindirmek için dağların doruklarına çıkma cesareti gösterebilme sanatıysa o en ileri düzeyde bir gerilladır. Çünkü o sıfır noktasının altında emek sarf ederek, çalışarak Ape Musalar gibi Kürt sorununu sıfıra getiren isimlerin arasında en önemli yerini alıyorsa burada sergilenen cesareti görmeden geçmek olmaz. Bu ise seçkinliktir, bu ise ölümün üzerine üzerine gitme olayıdır ki bunu da toplumumuz bugün Apoculuk ve gerillacılık olarak ele alıyor.
Büyük usta; ansızın gidişin yüreğimizi çok yaralamıştır. Böyle erkenden gitmek olmamalıydı. Seni seveni ve sevenleri bırakıp gitmek böyle olmamalıydı. Biz, halkımızın dediği gibi seni seveni de seviyoruz. Şimdi seni seven ve sevenler çok mu ama çok üzüleceklerdir. Biz hepimiz zaten seni seveni yeterince üzüyoruz bir de senin onu üzmen olmamalıydı.
Güzel insan; senin yerin nur olsun, biz gerillalar seni hep sevdik. Ve seni her zaman seveceğiz.
Seni yazarken enternasyonalist ve sosyalist gerilla Kadir Usta’mızın şiiri aklımıza geliyor:
Özgürlük
Bazen haykırıştır
Bazen gülüştür
Bazen kaşlarını çatmaktır namussuzluğa karşı
Bazen yürümektir
Dolunaylı bir gecede
Bazen şafakta
Yükselen güneş ışınlarını
İzlemektir.
Bazen ıssız vadide ilerlemektir
Kuşların cıvıltılarıyla,
Yarının hayaleni kurmaktır bazen
Bazen yüreğin sesini dinlemektir,
Yaz yağmuru altında
Akdeniz’in sessiz sakin sahilinde,
Bazen savaştır
Bazen tavırdır
Bazen yağlı kurşunları
Göğüslemeyi bilmektir,
“Nihayetinde hepsini bir arada yaşamaktır”
Ve nihayetinde galaksilerin en yüksek yerlerinde birinde bir yıldız gibi senin gibi yaşamaktır özgürlük.
- Ayrıntılar
Bayram günlerini yaşıyoruz.
Bayramlar kutsallığı ifade eder. Kutsallık ise bir halkın ya da halkların önemli dönemeçlerden geçerlerken ona kimlik kazandıran, karakter katan ve onu en iyi ifade eden olay ya da olayların hafızalara kazınmasını dile getirir. Özcesi kutsallık kalıcılaşmayı ifade eder.
Kürt halkının önemli tarihi dönemeçleri vardır. Bunların kimisi Kürt halkına köleleşmeyi ve başkalarının boyunduruğuna girmesini beraberinde getirirken, kimisi ise Kürt halkının bugüne kadar yaşamasını ve ayakta kalmasını sağlamıştır. Birinci durum lanetlilik olarak anılırken ikinci duruma ise dediğimiz gibi kutsallık atfedilmiştir.
Kürt halkının en büyük kutsal günlerinden biri olarak Newroz bilinir. Newroz esasta Ortadoğu halklarının başına musallat olmuş bir despotizmin Medlerin öncülüğünde neredeyse tüm Ortadoğu halklarının birleşerek bu insanlık karşıtı duruma başkaldırıyı ifade eder. Bu başkaldırı, o tarihte çok meşhur olan insan kellelerinden kaleler örmek, toplu sürgünler, toplu katliamlar yapan despotizmin son bulmasına yol açmıştır Newroz. Bu aynı zamanda Ortadoğu halklarının ortaklaşması, birleşmesi, eşitçe, özgürce, barış içerisinde birbiriyle dayanışarak yaşamanın da günüdür. İşte bunun için Newroz kutsallık derecesinde halen bugün de anılır, kutlanır ve hatırlatılır.
Kürtlerin tarihinde başka anlamlı günler de vardır. Ancak hiçbiri Newroz gibi kalıcı olmamış ve bugünlere gelememiş ve Kürt halkının belleğinde bu kadar yer edinmemiştir.
Kürtlere en çok karakter katan, Kürtlere en çok kimlik kazandıran ve bu bağlamda Kürtleri en çok kalıcılaştıracak olan Newroz dışındaki en büyük bayram ve kutsal günlerden biri de 15 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli baskınıyla kutlanmaya başlanan diriliş bayramıdır.
15 Ağustos çok işlenmiştir, çok dile getirilmiştir. Kimisi bu olayı ilk kurşun teorisiyle izah etmiştir. Bir nevi köleci, düşürülmüş, kendine güvensiz, mütereddit kişiliğe karşı sıkılan ilk kurşun anlamında kendi sömürge kişiliğine sıkılmış kurşun olarak ele alınmıştır. Bunlar hiç şüphe yoktur ki doğrudur. Kimisi bu günü Kürt halkının uyanış günü olarak ele almıştır. Hiç şüphe yoktur ki bu da doğrudur. Ve kimisi Kürt halkının isyanı olarak ele almıştır. Hiç şüphe yok ki bu da doğrudur. Bunlar ve bunlara benzer değerlendirmeler çok yapılmıştır. Belki de daha çok da yapılacaktır.
Ancak 15 Ağustos’un bunlardan daha fazla şeylerde içerdiği bir o kadar da açıktır. Kürtlerin ataları olan Medlerin ve Magların M.Ö. 521–522 yılında uğradıkları Magamoni’den bu yana kendine gelemedikleri, başkalaştıkları, başkasına asker oldukları, başkalarına göre yaşadıkları bu bağlamda yönlendirilerek, iç çatışmalarla enerjilerinin boşa harcandığını tarihi okuyan herkes bilir. Kürtler tarihin çeşitli süreçlerinde elbette çok direnişler geliştirmişlerdir. Görkemli isyanlara kalkışmışlardır. Onurlarına düşkün bir halk olarak her zaman bir şeyler yapmak istemişlerdir. Ama biz de biliyoruz ki bu çabalar neredeyse her zaman sadece katliamlarla sonuçlanmamışlardır, aynı zamanda Kürtler yenilgilerinin ardından fiziki olarak bir kez daha boyunduruk altına alınırlarken onlardan arta kalanlar ezenlerin okullarında, saraylarında, kasrlarında özel eğitilerek kendi adamları yapmak için her şeyi yapmışlardır. Ve önemli ölçülerde bunu başarmışlardır da. En somut olarak 18. yy isyanları ardından Babıâli okullarında yetişen ve sonralarda Kürt halkının başına musallat olmuş Hamidiye Alayları Komutanları başta olmak üzere ne kadar hakların başlarına bela oldukları gösterilebilir. Bir nevi bir Mangurtlaştırmayı yaratarak geleceğin işbirlikçi tohumlukları yaratılmışlardır. Ve bu adeta Kürtlerin kaderi olarak 15 Ağustos bayramına kadar gelen ve yaşayan, yaşatılan bir gelenek olmuştur.
15 Ağustos işte bu kişiliğe ve Magomoni tarihine sıkılan bir kurşun olmuştur. Bu bağlamda ezik, büzük, kendine güvensiz, kararsız, kendisi olmaktan çıkarılmış kişiliğe vurulan ve sıkılan kurşun olmuştur. Ve bu aynı zamanda Kürdistan’da yaratılan bir kültürün yeniden doğması olmuştur. Bu ise geçmişte despotizme karşı halklar lehine ortaklaşarak, birleşerek geliştirilen bir başkaldırı kültürüdür. Ve bu kültür de ezik, büzük durmak yoktur. Bu kültürde arada kalmak yoktur. Bu kültürde kendine güvensizlik yoktur. Bu kültürde boyun eğme asla ama asla yoktur.
Bu kültürde direniş vardır, kendine güven vardır. Halklara sevda besleme vardır. Kardeşliğe sonuna kadar sarılma vardır. Kendisi ile barışık olarak halklarla barışık yaşamak vardır. Ve içi ile dışı bir olmak vardır. Bu ise uyumlu olan, hastalıklarda uzak, kaprislerde uzak yeni bir kişiliğin mayası vardır.
İşte bu yeni kişilik mayalanması bir Kültürel yeniden yaratılmadır ki buna Kültürel bir devrim demek yerinde bir tespit olmaktadır. Ve bunu yaratan ise 15 Ağustos 1984 diriliş bayramının kendisidir.
Yaşasın halklarımızın diriliş bayramı 15 Ağustos günümüz.
- Ayrıntılar