Kürdistan 18’yüzyılda boydan boya bir isyanı yaşamışken Kürdistan’ın giderek siyasal olarak zayıflaması ve parçalanması gerçeğidir mirlik. Esas itibariyle gerilikleri olsa da Kürtlüğe yakın duran bir olgudur. Birçok aşiretin, aşiret üstü yapının hatta yer yer farklı azınlıkların içerisinde yer alan oluşumlardır. Ancak ne hikmetse Mir’ler Kürdistan da tasfiye edildikten sonra yerlerini -daha küçük olan ancak sayıca bol olan- Ağalık kurumunun almıştır. Anlaşılan şudur; Nakşîlik Osmanlılarla anlaşarak Kürdistan’ı daha fazla parçalara bölme sözü vermişlerdir. Belki de Osmanlıdan ziyade İngilizlerin daha küçük ve parçalanmış yapılar istemelerinden olacak ki Nakşîlik bu görevi gönüllüce yerine getirmiştir. Ve o gün bugündür Kürdistan da parçalanmışlık en küçük birimine kadar yaygın hale getirilerek derinleştirilmiştir.
İngilizlerin 1800’lerin başlarında Ortadoğu’ya sızmaları dikkate alındığında, Xalid Mevlana’nın o dönemler İngiltere’nin kolonisi olan Hindistan’da eğitim görerek tekrar Ortadoğu’nun göbeğine gönderilmesi düşündürücüdür. Acaba Nakşîlik İngiliz güdümlü ve İngiliz amaçlı sızdırılan bir tarikat mıdır(?) sorusu yabana atılamaz.
Bugünlerde neredeyse tüm Nakşî şeyhlerinin icazet aldığı ve onaylandığı merciler ABD ve İngiltere olduğuna göre böyle düşünmek çok da yanlış olmamalıdır.
19. yüzyılda topumun birçok değeri değişmiştir. Toplumsal sadakat aşiret reisliğine sadakati aşarak milli söylemler sadakati kapsamına alınmıştır. Fiili bağımsızlığa yönelen bir saldırıya karşı bir direniş geliştirerek gerektiği zamanda bazı değerler uğruna ölünebileceğini de ortaya koymuştur. Eskinin yıkılması sonucu yeni kurulamayınca toplum yaşamında bunalım baş gösterir. Karmaşa gelişir. Bu toplumsal bunalım ileriye doğru yol almayınca geriye dönüp bazı gerici değerlere sarıldı. Ve bazı gerici kurumlar için güç kaynakları oluştu.
Toprak aristokrasisine dayanan Emirlerin yıkılışı yerini ağalara ve toprak ağalarına bıraktı. Sonrasında aşiretler üstü bir kurum olan şeyhlik etkili olacaktır. Ağalar emirlerin topraklarında küçük çaplı çiftlik ticaret ve hayvancılık yapıyorlardı. Emirlerin yıkılmasıyla bu topraklarda mantar bitercesine ağalık öne çıktı. Osmanlı bu sürece hızlandırmak için 1858'lerde gerçekleştirilen Arazi Kanunu ile bunlara kolaylık sağladı. Bu toprak düzeniyle Kürdistan da ki özerk yapıya aslında son vermiş oluyordu. Büyük topraklar yüzlerce etkisiz kendisinin güdümündeki ağalara verilmiş oluyordu. Özünde Kürt yerel otoritesi merkezi Osmanlı otoritesi içinde böylece eritilmiş oluyordu. Geleceğin yeni bir işbirlikçi sınıfı böylece doğmuş oluyordu. Nasıl ki Nakşîliği bir “Tampon Fonksiyon” üslenmiş bir yapı ise benzer bir rolünde ağalar tarafından oynandığı kesindir. Biz buna bir toplumun yeniden kendisine gelmesinin önündeki barajlama girişimi diyelim.
Bugün halen Kürdistan’da etkili olan ve Kürt toplumsal yapısını bölmekten ve parçalamaktan öteye rol oynamayan ağalık kurumu 160–170 yıllık ömrü bulunmamaktadır. Kürdistan tarihinde kendilerinden istenenden daha fazla rol onayarak bu günde kraldan daha kralcı olmaları ve bu rolü oynamaları bu mirastan gelmektedir. Toplumun bağrına saplanmış bir hançer…
İsmail Beşikçi Hoca “Doğu Anadolu Düzeni” adlı yapıtında yukarıda dile getirilenleri kanıtlayan verileri sunuyor. “Mirler sonrasında ağaların ortaya çıkışını emirliklerin yıkılış dönemlerinde Babanları inceleyen Rich’ten aktaralım “1851’de tüm arazinin başka bir biçimde tapuya verilmedikçe Osmanlı imparatorluğuna ait olduğu öne sürüldü. (O güne dek Baban ailesinin elindeydi) ama bütün köyün tek bir kişinin malı olmayacağı yasası genellikle dikkate alınmıyor ve uygulanmıyordu. Fakat aşiret liderleri beyler rüşvet vererek bir kaç tanıkla köyü mülkü olarak tapuya yazdırıyor. Bu resmi işlevleriyle ilgili vergileri toplamak gibi etkili bir biçimde yürütebilmek için bir güç olmalıydı. Sonuçta kendilerinden önce bu topraklara sahip ataları bulunmayan bir grup toprak sahibi ortaya çıktı.”
Evet, yaşanan dönüşümün bir ürünü olarak bu feodal artıklar çıktı. Diğer yönüyle birlik gücünden yoksun kalan aşiretler tekrar kendi başlarına kaldılar. Birbirlerinden tecrit, kendi başına yaşayan, birbirleri ile çatışan, kan davaları başını alıp yürüdüğü bir kaos ortamı ortaya çıktı. Toplumsal yapı bölündü. Aşiretler birlikteliği olan emirlik-iktidarı süresinde-aşiret yapılanmalarını çözmemiş muhafaza etmiş, güç dengesi oluşturmak için teşvikte etmiştir. Aşiretler daha kötü bir vaziyette eski hallerine döndüler. Adeta bir parçalanma, kendi kabuğuna çekilme, keşmekeşlik ortaya çıkan tablo oldu. Bu hiç şüphesiz ciddi bir yaralanmadır.
Önemli diğer bir etkende Kürt tarihinde süzülerek gelen ihanettir. Her isyanda mutlaka karşıtının yanına geçerek isyan edenin karşısına dikilmesi görülmüştür.
Tasfiye edilen Mirliklerin ardından özenle gelişebilecek olası direnişlere karşı alternatif olabilecek kişilikler öne çıkarılmışlardır. Yukarıda dile geldiği gibi Kürt toplumunun yüreğine hançer gibi saplanacak olan ağalık kurumu kılıç artıklarından oluşturulacaktır. Özenle ele alınıp desteklenen bu parçalayıcı kurumu kırk iple de kendisine bağlamasını da bilmiştir. Bir taraftan bu yetiştirmeleri öne verirken diğer taraftan tehlike olabilecek kişilikleri ise idam sehpalarında ve Osmanlılara özgü olan kazıklara geçirme yöntemleriyle tasfiye etmeyi de ihmal etmemişlerdir. Yüzyıllardır uygulana gelen bu işgalcilerin politikaları yaşamı zehir zemberek edecektir. Bölüp zayıflatarak yönetmek bu olmalıdır. Kılıç artıklarıyla geçmişin direnen kesimleri arasına nifak tohumları ekerek ama ağacıkları destekleyerek bu toplumsal parçalanmayı derinleştirmenin yollarını aramıştır.
Ağalığın tarihi gerçekliği böyleyken kendini çok akılı sanan Türk genelkurmaylığı doğrusu kimi kandırıyor? Bizi ve halkımızı kandırmadığı kesindir. Ne de olsa biz ağalık kurumunun kime hizmet ettiğini iyi biliyoruz. Bir atasözü vardır; yiğidi öldür ama hakkını yeme diye. Kürdistan’da ağalığa, feodalizme en büyük savaşı açan biz iken, bize karşı ayakta kalabilmek için en fazla ayakta tutmak istediğiniz kurumlar ağalık ve feodalizm iken kalkıp Kürdistan’da ağalığın geriliğinde bir Türk genelkurmayın bahsetmesi demagogluk değilse tek bir kelimeyle naifliktir. Ya da cehalettir.
Kürdistan’da da değil, bugün dünyanın her yerinde PKK öncülüğünde gelişen onurlu insan mücadelesi en çok köhnemiş, geri, tutucu, muhafazakâr dogmatik yapılara karşı verilmektir. PKK bu bağlamda ağalığın cümle cemaat geri feodal yapı ve kırıntılarının panzehirdir. En fazla bu geri ve çağdışı yapıları savunan, özenle koruyan bir kurumun başındaki zatın böylesine bilmezce, cahilce ağalık üzerine görüş sunmuş olması Türk genelkurmaylığının ne kadar entel-dantel olduğu gözler önüne sermektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 2 Ekim günü akşam saatlerinde Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Geper alanına yönelik olarak TC ordusuna bağlı kobra tipi helikopterler tarafından bombardıman yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Ekim günü Şırnak’ın Cudi alanına bağlı Zerinkê Tepesi ve Bilika alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 30 Eylül günü 22:00-22:30 saatleri arasında Hakkari’nin Gever ilçesine bağlı Satê köyüne yönelik olarak TC ordusuna bağlı kobra tipi helikopterler ile bombardıman yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
27 Eylül günü Şırnak’ın Ballıkaya alanında baraj yolu işçilerini taşıyan araca yönelik olarak yapılan ve 1 sivilin yaşamını yitirdiği mayınlı saldırıyla güçlerimizin hiçbir ilişkisi yoktur. Bahsi geçen olay TC sistemi içerisinde provokasyon çıkartmak isteyen kesimler tarafından gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Hareketimizin almış olduğu karar doğrultusunda 21 Mart 2009 tarihinden beri tek taraflı bir eylemsizlik sürecinde bulunan güçlerimize yönelik olarak, Eylül ayı içerisinde TC ordusu tarafından 38 imha amaçlı operasyon gerçekleştirilmiştir. Gerillalarımızın büyük duyarlılığı sonucu bu operasyonların sadece 4’ünde zorunlu çatışma yaşanırken, gerillalarımız tarafından herhangi bir eylem gerçekleştirilmemiştir. Eylül ayı boyunca hem Kuzey eyaletlerimize hem de Medya Savunma Alanlarına yönelik olarak toplam 12 top saldırısı ve 3 hava saldırısı yapılırken, bu süreç içerisinde toplam 10 arkadaşımız şahadete ulaşmıştır. Eylül ayı içerisinde Kürdistan’ın farklı yerlerinde TC ordusunun döşediği mayınların patlaması sonucu 4 sivil yaşamını yitirirken, yine TC ordusu tarafından yapılan hava, obüs ve havan saldırılarında sivillere ait birçok yerleşim yeri ve bahçe zarar görmüş, onlarca hayvan telef olmuş ve Kürdistan coğrafyası bu saldırılardan dolayı yanarak zarar görmüştür.
- Ayrıntılar
Herkes PKK’li olamaz.
İsterse bile olamaz.
Çünkü PKK’lik, bir ruhtur. Bir uçuştur. Arşa yükseliştir.
Dağlarda, bayırlarda, çöllerde, denizlerde ve yangınlarda dervişane yaşama iradesine sahip olmadır.
PKK’lilik, bir yaşam tarzıdır.
Ama özgürce bir yaşam tarzıdır.
Hiçbir otoriteye, boyun eğmemedir.
PKK’lilik, her şeyden önce, kendin olmadır.
Her şeyden önce, külli insan olmadır.
PKK’lilik sahice bizim olup ta, bizim olmayan dünyaya kafa tutmadır.
PKK’lilik tarihte insanlığa yegane uygarlığı bahşeden atalarımızın izinden gitmedir.
PKK’lilik, mala, mülke kulluğu yerle bir etmedir.
PKK’lilik gerektiğinde bir güvercin kadar barışçı olmadır, gerektiğinde de bir şahin kadar bir vuruştur, düşmanı alt etmedir.
PKK’li olmak, her türlü karılığa karşı olmadır.
Hem toplum ile erkeğin sürüleştirilip karılaştırılmasına, hem de kadının karılaştırılmasına başkaldırmadır.
PKK’li olmak, bu asrın insanı olmamadır.
Bizim olmayan ne varsa hepsini reddetmedir.
PKK’li olmak, Avaşin nehri gibi duru olma, Zap nehri gibi coşkunca akmadır.
Cudi’ye Murada gibi kutsallık postunu giyme, Gabar gibi direnişe geçmedir.
Dicle ve Fırat nehirleri gibi, Mezopotamya’ya can vermedir.
Mezopotamya ovası gibi, canlı mahluk adına ne varsa külliyetini beslemektir, doyurmaktır.
PKK’li olmak, hayvanlaşmanın bile dibinde seyreden kapitalist modernitenin her türlü yaşam tarzına sırt dönmedir.
Tenezzül etmemedir.
Çürümüşlüğün ve kokuşmuşluğun en adi hali olarak görmedir.
PKK’li olmak, özgür yaşamanın en hakikisi dışında, her şeyi reddetmektir.
Tüm evreni bile verseler, elinin tersiyle iterek PKK’ce yaşamaktır.
PKK’li olmak yüceleşmektir.
PKK’li olmak, Amed’de düşmanın tankına karşı kendini taşla savunacak öfkeli yürek olmaktır.
Daha doğrusu Kürdistan’da birer küçük general olmaktır.
Dağlarda gerilla olmaktır.
Şehirlerde, köylerde, mahallelerde harıl harıl direnişi örgütlemektir.
Tüm kentlerde, metropollerde ırkçı Türk- Arap- Fars saldırılarına karşı Kürtleri savunmadır.
Kıssasa kıssas yapmadır. Asla intikamını yerde bırakmamadır. Hatta anında intikamını almadır.
PKK’li olmak, cellada, qelleşe, haine cehennemi göstermektir.
PKK’li olmak, onurluların en onurlusu olmaktır.
PKK’li olmak, son imparator ABD ile onun gardiyanı Türk ırk devleti, siyonist İran devleti, ırkçı Suriye Baas devletinin gazabını üzerine çekmedir.
Eğer bu zalim son imparator ile onun gardiyanı-bekçisi-jandarması- jenosidçi Tür devleti, mezhep putçusu İran devleti, sosyal ırkçı Suriye devleti ile diğer mezhep putçusu Irak devletine karşı direnme cesaretini gösterebiliyorsa biri PKK’li olur.
PKK’li olmak fırtınada, buzlu ayazda, çöl ateşinde, yağmurda, karda inanç ile, bilinç ile, tırnak ile umut ile direne direne yarına koşmadır. Hiç de bunları dert etmeden, engel dahi saymadan.
Bir yıldız gibi herkese star olmadır.
Starvan olmadır.
Gerektiğinde ve gün gelip çattığında, bazen aylarca bir lokma ekmek yemeden yaşamaktır.
An gelip çattığında da Amed zindanındaki gibi, çıplak bedenlerle direnişe geçmedir.
Dirhem dirhem erimedir. Dirhem dirhem erirken yeniden bir yaşamı yaratmaktır.
Bunları iyi bildiklerinden dolayıdır ki, hangi PKK gerillası veyahut militanına sorulduğu zaman hemen hemen hepsi der ki, “ben tam bir PKK’li değilim, PKK’li olmaya çalışıyorum ve bunun iddiası ile kararlılığına sahibim”. PKK gerillası ve militanı olmayıp ta destek verenler ise yurtseverdirler.
PKK’lik işte böyle bir şey.
Bu hakikat bilinirken, Türk ırk devleti ile yarattığı faşist güruhlar neredeyse gördükleri her Kürde PKK’lidir, dolayısıyla katli vaciptir diyerek harlaşmış kuduz köpekleri gibi saldırıyorlar.
En son olarak bakıyoruz ki, Bursa ile Amed takımları arasında oynanan futbol maçında yine böyle bir ırkçı saldırı Kürtlere karşı geliştirilmiş.
Irkçı saldırıdan sonra, Amed takımın yöneticilerinden Halit Ensarioğlu ile Çetin Sümer, – ikisi de ağa çocuğu- bazı inciler dökmüşler. Birincisi demiş “biz PKK’li değiliz”, ikincisi yani klüp başkanı Sümer de demiş ki, “ben PKK mıyım. Çok ayıp”. İkincisi tam da Türklerin xulamı gibi konuşmuş.
Sonuçta her iki ağa çocuğu da oracıkta xulamlaşmış. Kürde xulam gözüyle bakan ve bazılarını kendine xulam yapan, Türk’e karşı ise xulam olan ağalara, ağa çocuklarına bakın. Yani ırkçı Türk devletine diyorlar ki, bizler gibi xulamlarınız -köle- dışındaki tüm Kürtleri yok edebilirsiniz. Hem de karılaşmış bir üslup kullanarak, “ben PKK mıyım. Çok ayıp” üslubu karılaşmış kölelerin kullandığı bir üsluptur. Bunu bilesiniz sözde ağa çocukları.
Siz isterseniz bile PKK’li olamazsanız. PKK halkına karşı ağalık taslayan, sömürgecilere karşı ise xulamlık yapanlar ile onların efendileri tüm sömürgecilere karşı direnen en keskin kılıçtır.
Bunun içindir, diyoruz ki, PKK’lilik en yüce onurdur.
Bunun içindir, diyoruz ki, PKK’lilik en yüce onurudur ve en yüce onurlu Kürtlerin yeri de dağlardır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 19 Eylül gününden beri Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Merganiş, Petrot ve Zevê Köyleri ile Kinyaniş, Dola Kinyaniş, Hertûş, Kela Bedehê alanlarına yönelik olarak, TC ordusuna bağlı Bilican ve Erîş Karakolları ile Bilican Tepesi’nde konumlanan askeri birlik tarafından yoğun obüs ve havan saldırısı yapılmaktadır. Ormanlık alan ve köylerin yoğun zarar gördüğü saldırılar aralıklarla devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
25 ve 26 Eylül 2009 günleri Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Çiyareş alanına bağlı Cehennem Tepesi’ne yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
28 Eylül 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. Hakkari’ye (Colemerg) bağlı Kato Marinos ve Faraşin alanları ile bu alanların çevresine yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon hazırlığı yapılmaktadır. Yoğun asker sevkiyatı ve cephane yığınağının yapıldığı hazırlıklar halen devam etmektedir.
- Ayrıntılar