Türkiye’de bir referandum olarak nitelendirilen 29 Mart Yerel Seçimleri yapıldı.
Bu seçimleri Kürdistan’da açık ara farkla Kürt halkının özgür iradesi kazandı.
Hakkari’de %80’lere varan oy oranı, gerillanın doğduğu topraklar Eruh ve Şemdinli’nin kazanılması, Botan’ın kalbi Şırnak’ta halkımızın büyük desteği, Kürdistan’ın her köşesindeki yüce sahipleniş, vb. birçok neden halkımızın Özgürlük Hareketine ve onun temsilcilerine olan güvenini ortaya koydu.
Bizler de öncelikle bu desteğinden ötürü halkımızı kutluyoruz ve sandıkta verdiği oylarını bundan sonra da sahipleneceğine olan inancımızı belirtiyoruz.
Seçimleri kazanmak kimi noktalarda birçok yenilik getirecektir. Her şeyden önce kazanan belediye başkanlarının oluşturacağı yönetim modeli ve onları buraya getiren halkımıza da bu model içerisinde aktif rol biçeceği en büyük inancımızdır. Katılımcı yönetim modelleri hiç şüphesiz halkın kendisi için en iyisine karar vereceği bir yönetim olacağı için memnuniyet ve destek sorunu hiçbir şekilde eksilmeyecek olan bir realite olarak karşımıza çıkacaktır.
Yine AKP etrafında birleşen sömürgeci sistemin Kürdistan’daki iflasını bir kez daha gözler önüne sermekte fayda vardır: Newroz ve yerel seçimler sürecinde Kürt halkı bin yıllardır geliştirilmek istenen sömürgeci kültüre bir kez daha dur demiştir. Kahramanlık haftasının yıldönümünde halkımız iradesini bir kez daha beyan etmiştir.
Hatırlıyoruz: Kasım ayı içerisinde Kürdistan’ı fethetme iddiasıyla yola çıkan (K)Erdoğan Hakkari halkına “Ya Sev Ya Terk Et!” diyerek büyük bir küstahlık örneği sergilemişti. Hele ki bu sözü söylediği süreç Önderliğimize fiziki olarak işkence yapıldığı bir dönem olunca bu söz Kürt halkına karşı küstahlığın da ötesinde bir tavır oldu. Katletmeye ve yok etmeye odaklanmış bir gücün kustuğu kini gösteren bu sözler aynı zamanda tekçi mantığın da geldiği son nokta olarak karşımıza çıktı. Öyle ki kim kimi kimin vatanından kovuyordu?
Sonrasında ise kendisini İskender zanneden (K)Erdoğan Kürdistan’a bir çok kez sefer düzenleyerek halkımızın nazarında kendini iyi bir insanmış gibi göstermeye çalıştı. Kendisinin cesaret edemediği yerlerde ise kurmaylarını görevlendirdi. Yardım adı altında halkımızı aşağılamaya çalıştı. Bir buzdolabıyla onların yüreklerini dondurmak istedi. O da tutmayabilir diye dışarıdan da aldığı desteklerle PKK’yi silahsızlandırma adı altında tasfiye planları yaparak halkımızın moralini bozmaya çalıştı.
Ancak İskender olmak isteyen (K)Erdoğan’ın hesaba katmadığı bir şey vardı: Bin yıllardır Kürdistan halkı hiç kimseye (İskender’de dahil) boyun eğmemişti ve bu sefer de boyun eğmeye niyeti yoktu.
Halkımız aylardır ayakta ve emek veriyor. Her fırsatta kendisini dirilten ve bugünlere getiren Önder APO’yu sahiplenerek tavrını ve rengini ortaya koyuyor. Söz konusu olan böylesi bir durum olunca referandum olarak nitelendirilen seçimlerde de sömürgecilere hileyle kazanılan birkaç yer dışında hiçbir yer kalmıyor. Kaldı ki bu yerlerde de halkımız yeni serhildan dalgaları oluşturuyor, emeğini ve namusunu bırakmayacağını dile getiriyor. Bu yazının yazıldığı saatlerde Ağrı halkı başta olmak üzere birçok Kürdistan kenti onuru için direnişte.
Özcesi Kürt halkı her yerde iradesini ve tavrını ortaya koymaktan çekinmiyor ve tüm sömürgecilere bu yoldan vazgeçmelerini, tasfiye ve yeniden işgal planlarının hepsini bir bir boşa çıkaracağını belirtiyor.
(K)Erdoğan kılıklı sömürgecilere de bu durumda iki seçenek kalıyor: Ya bu halkı sevip birlikte demokrasi çatısı altında yaşamak ya da bu toprakları terk etmek”
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
1 Nisan günü 12:00 – 15:00 saatleri arasında TC ordusu tarafından Medya Savunma Alanlarına bağlı Xakurkê’nin Helenka ve Hacibeg üçgeni çevresi ile Silwan, Xerez ve Keklik Köylerine yönelik olarak havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
2 Nisan 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
2009’un ilk üç ayı olan Ocak, Şubat ve Mart ayları boyunca Türk ordusu tarafından HPG güçlerimize yönelik olarak birçok saldırı ve operasyon gerçekleştirilmiştir. Bu operasyonların bir kısmının sonuçları tarafımızca netleştirilirken, içinde bulunulan ağır kış koşulları nedeniyle diğer kısmı ise netleştirildikten sonra kamuoyuyla paylaşılacaktır.
Ocak, Şubat ve Mart aylarında yaşanan savaşın bilânçosudur:
Hava Saldırısı | 5 (2 Zagros, 2 Xakurkê, 1 Zap) |
Obüs ve Havan Saldırısı | 19 (5 Xakurke, 8 Zap, 4 Zagros, 2 Haftanin) |
Temas | 1 |
Şehit Düşen Arkadaşlarımız | 9 |
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
1. 31 Mart günü 15:00-16:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarının Haftanin alanına bağlı Dola Bektorya alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
2. 31 Mart günü 12:00-14:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarının Haftanin alanına bağlı Nizurê, Boğaza PKK, Gundê Derik ve Dole Sule alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
3. 31 Mart günü sabah saatlerinden itibaren TC ordusu tarafından Amed’e bağlı Apê Musa alanına yönelik olarak bir operasyon başlatılmıştır. Şelê ve Xirabe alanları kırsalını kapsayan ve halen devam etmekte olan operasyonun ayrıntıları daha sonra kamuoyuyla paylaşılacaktır.
1 Nisan 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
1. 26 Mart günü Ağrı (Agiri)’ya bağlı Kirehelacê, Zikdiryayê, Silekusa alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon aynı gün akşam saatlerinde sonuçsuz geri çekilmiştir.
2. 26 Mart günü 15:30 – 16:30 saatleri arasında TC ordusu tarafından Şêladize kasabasına bağlı Rêkan’ın, Kinyaniş, Nerwe, Merwaniş ve Şehid Özgür alanlarına yönelik olarak önce kobra tipi helikopterlerle rast gele ateş açılmış, ardından ise obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
27 Mart 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
25 Mart günü 09:00 -10:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarının Haftanin alanına bağlı Haftanin Köyü ve çevresindeki mezralar ile Şehid Dara alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
26 Mart 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
1. 23 Mart günü 15:00-16:00 saatleri arasında TC ordusu tarafından Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Kaşura alanına ve Ketse, Nızûrê, Haftanin, Sulê köyleri ile Sipan Boğazına yönelik olarak obüs ve havan saldırısı yapılmıştır.
2. 20 Mart günü Şerwan (Şerwan Nevaf) isimli gerillamız geçirmiş olduğu hastalık sonucu şahadete ulaşmıştır. Şerwan arkadaşın yıllarını verdiği mücadelemizi yükselteceğimizin sözünü yineliyor ve ailesi ile tüm Kürdistan halkına başsağlığı diliyoruz.
Şehit düşen arkadaşımızın sicil bilgileri;
Kod adı: Şerwan Dırbesiye Şahadet Tarihi: 20 Mart 2009 / Medya Savunma Alanları |
24 Mart 2009
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Her yönüyle çok hareketli bir süreci yaşıyoruz.
Bir yanda PKK’yi tasfiye etme hayaliyle hareket eden egemen güçler, diğer yanda ise örgütlü duruşu ve halkla bütünleşen gücüyle PKK, bu süreç içerisindeki iki ana eğilim. Daha doğrusu halkların özgürlüğünün temsilcisi PKK ile dost çevreler bir taraf ve dışındakiler ise diğer bir taraf olarak bu süreci kazanmaya çalışıyorlar.
Bu çerçevede yaşanan savaş durumu ise herkesin gündemini meşgul etmekte. Tabii bu savaş çok yönlü yaşanmakta. Askeri, siyasi, politik…
Siyasal açılım adı altında yürütülen asimilasyon konsepti bir yandan devam ederken, diğer yandan da ordularını Kürdistan’ın her karış toprağına konumlandırmayı eksik etmemektedirler. Özellikle Kürdistan’ın Kuzey ve Güney sınırına yapılan askeri sevkıyatlar her şeyden önce TC sisteminin bu açılımlar konusunda ne kadar samimi olduğunu gözler önüne sermektedir.
Bunun yanında yıllardır süren bu savaştan hiçbir sonuç çıkarmayan TC sistemi yine gündemine PKK’nin silahları bırakmasını almış durumda. Tasfiye konseptine ilkel milliyetçi çevreleri de ekleyerek ve bu planlarını büyük ağabeylerine de onaylatmak suretiyle etkili olmaya çalışıyor. Tabii destek bulmadığını söylemek olayı yanlış görmek olur. Çünkü PKK’yi düşman olarak görenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur ve PKK’ye silahsız çözüm teklif etmek demek bu çevreler tarafından yapılan bir “Teslim ol!” çağrısıdır.
Halkımız da bu çevrelere qırıxların diliyle “ehmaqlar” demektedir. Çünkü 30 yıl boyunca yaşanan savaşta Kürt halkına ve ezilenlere karşı yapılan tüm saldırılara karşı PKK’de teslimiyet değil direniş gerçekliğinin her zaman yer aldığını görmemek için ahmak olmak gerekmektedir. Çünkü PKK’de yaşamanın adı direnmektir ve teslimiyetin ihanete, direnişin ise zafere götürdüğü gerçeği şanlı PKK tarihinde defalarca ispatlanmıştır.
Newroz coşkusunu yaşadığımız bugünlerde halkımız alanlara yine sığmadı ve tüm dünya Kürdistan’da ki Newroz kutlamalarını gıptayla seyretti. Tüm engelleme, pasifize etme ve moral bozma çabalarına karşı Kürt halkı tek yürek ve tek ses olarak bu yılın Newroz’unu da diğer yıllarda olduğu gibi gerilla coşkusuyla kutladı ve egemenlerin tüm politikalarını boşa çıkartarak gelişebilecek saldırılara karşı her zaman hazır olduğunu gösterdi. Öyle ki bir çok şehirde kutlamalara küçük yaştaki çocukların ellerinde oyuncak kleşlerle ve büyük küçük binlerce kişinin gerilla kıyafetleriyle alana gelmeleri ise silahsızlanma çağrılarına Kürt halkının sert bir tepkisi olmuş ve Kürt ile silahın ayrılmaz iki parça olduğunu ortaya koymuştur. Bu halk Agitleri, Adılları, Beseyleri, Nudaları ve daha nice silah omuzda düşenleri unutmadığını ve hiçbir zaman unutmayacağını bir kez daha göstermiştir.
İçinde bulunduğumuz sürecin bir aşaması olarak Newroz, Kürt halkı tarafından kazanılmıştır ve AKP ile onun temsil ettiği sömürgeci politikalara bırakılmamıştır.
Sürecin diğer aşaması olarak ise önümüzde yerel seçimler var. Dehaq’ın torunları bu seçimleri de kazanabilmek için Kürdistan’da her türlü çirkefliği denemektedir. Ordu ve AKP ortaklığının başını çektiği kliğin halkımız üzerinde oluşturmaya çalıştığı baskı, tehdit, tahrik ve rüşvet girişimleri yakından takip ettiğimiz girişimlerdir. Ancak halkımızın Newroz coşkusu 29 Mart’taki rengini de belli etmiştir. Halkımız Dehaq’ın torunu olan kirli partilere değil, özgürlük ve demokrasi taraftarı olan güçlerden yana oy kullanacağını ve fiili olarak vermiş olduğu iradesini siyasi olarak da vereceğini dile getirmiştir.
Newroz’u kazanan Kürt halkı 29 Mart yerel seçimlerini de kazanacaktır.
- Ayrıntılar
Kürdistan dışında, Kürtler dışında,
Ülkelerde, kıtalarda, dünyada ve evrende,
Özgürlüğe bu kadar ölümsüzlüğüne aşık olan başka birilerini ve toprakları söyleyebilir misiniz?
Ak sakallı dedelerimizin yüzlerinde pamuk yumuşaklığındaki zafer coşkusu var.
Mahşeri kalabalıklarla cennetin kapılarına yüklenen halkımız var.
Doğanın tüm renkleri ve zenginliğini ulusal giysilerinde yaşatan halkımız sahnede.
Yediden yetmişe melek yüzlü ak u pak insanlarımız meydanlarda insanlık adına ne varsa yeniden yeniden diriltiyor.
Ateşin ve güneşin çocuklarından en nadide olanları da dağlarda halaya durmuş.
Köylerde, kentlerde ve metropollerdeki tüm Kürtler özgürlük halayına kalkmış.
Bu özgürlük halayı durmayacak.
Dağlar ve kentler birleşene kadar,
Diller ve lehçeler doğal akışıyla konuşulana kadar,
Kürdistan’daki askeri kışlalar, kültürel soykırım kışlaları –Türk okulları- ile sömürgeci partiler paş paşki Kürdistan’ı terk edene kadar,
Seyid Rızaların, Şeyh Saidlerin, Alişerlerin ve Yadoların intikamı alınana kadar,
Mazlum Doğanların, Rehşan Demirellerin ve Zekiye Alkanların vasiyetleri yerine gelene kadar,
Enes Ataların, Uğur Kaymazların, Mizginlerin ve Şilanların hesapları sorulana kadar.
Devam edecek ve yinede devam edecek bu özgürlük halayı.
Önder APO özgürleşene kadar,
Özgür Kürt kimliği oluşana kadar,
Özgür ve Demokratik Kürdistan oluşana kadar,
Devam edecek ve devam edecek bu özgürlük halayı.
Halkımız 2009 Newrozunda bunu aşina ve eşkera bir şekilde ilan etti.
Dünya aleme duyurdu.
2009 Mart’ta sandığa giderken bunu siyasal güce de dönüştürecek.
Sandıktan farklı sonuç çıkarsa AKP’nin deq u dolabı olur.
Halkımızı bunu kabul etmeyecek ve bu durum AKP için kıyamet olur.
Böyle biline…
Sakın ha….
Sakın ha….
AKP’li münafıklar hileye başvurmayın.
Halkımızda ta ki sandıklar sağlam bir şekilde açılmadan ve sağlam bir şekilde sayım yapılmadan ve sandık zaferimiz dünyaya duyurulmadan yerine oturmamalı.
Zaferimiz açıklandıktan sonra zafer kutlamaları yapılmalı.
2009 Newrozunun melek yüzlü halkım bu zaferi fazlasıyla haketmiştir.
Bundan dolayıdır ki, dünyanın en güzel halklarından biri olan halkımızın fedaisi olmuşuz.
- Ayrıntılar
Tarihimizin en önemli süreçlerinden birinden geçiyoruz. Her şey çok hızlı, şaha kalkmışlığı yaşıyor. Baş döndüren ve kader belirleyen günler.
Halkımızın hisleri her zaman olduğu gibi bu defa da çok erkenden olup biteni alıyor. Refleksleriyle herkese mesajını net veriyor. Ve bu arada biz gerillalara da almamız gereken duruşu ve yapmamız gerekenleri hissettiriyor.
Yaklaşık bir buçuk aydır Kürt halkı ayaktadır. Geçen yılları çok aşan bir ayaklanış ve meydanları coşturan bir özgürlük haykırışı vardır. Yaşanan sürekli bir serhildandır. Ve öyle görülüyor ki bundan böyle Kürt halkı özgürlüğünü yakalayana kadar bu kalkışı sürdürecektir.
Halkımızın, gerillanın ve ona dostluk eden demokratik çevrelerin bu duruşu emperyalistleri yeni oyunlara yönlendiriyor. Emperyalistler bu topraklarda uygulamak isteyeceklerini uygulayamamanın acizliğiyle yeni bir saldırı konseptine yöneliyorlar.
Elbette kısa bir makalenin içerisine her şey yerleştirilemez. Ancak ana hatlarıyla başlıklarını vererek yapılanı ve yapılmak isteneni ele almak yine de gereklidir.
Son yıllarda emperyalist kampın tüm planları halkımızın ve gerillanın direnişine tosladı. Bu toslamalar beklenen durumlar değildi. Kendilerince önderliği tutsak alarak klasik direniş içerisine alacaklarını sandılar. Bu olmayınca içimize el atarak bir kesimi pohpohlayarak öne çıkardılar. Sonrada alıp götürdüler. Ancak halkımızın ve gerillanın duruşu devam etti. Sallandık, ancak uzun süreye yaymadan bir toparlanma ve ardından da daha güçlü bir çıkışla Ortadoğu sahnesine en etkili güç olarak yeniden doğduk. Bu oyunlar yetmedi bu kez de çok kapsamlı askeri planlarla öncelikle özgürlük hareketi tasfiye edilmek istendi. Önderliği zehirlenmeye çalışıldı. Gerilla düşmanın askeri saldırılarına karşı Gabar, Oramar ve Zap’ta çok sert cevaplar verdi. Birçok çevrenin beklemediği direnişi gerilla sergiledi, bu direnişle bağlantılı olarak Kürt halkı gerillayı kucaklayarak onun etrafında bir çeper oluşturdu. Önderliğine karşı zehirleme girişimini hem deşifre etti hem de halkıyla gerillasıyla etrafında ateşten bir çember oluşturdu.
Özcesi tüm tasfiye planları halkımız ve gerillası tarafından boşa çıkartıldı. Tüm bu başarısız tasfiye planlarını ele alarak değerlendirmeler yapan emperyalist cephe bu gelişmeye karşı yeni bir plan oluşturarak adımlarını da atmaya başladı.
Bu planın esası; “siyasi açılımlarla” özgürlük hareketinin elindeki kozları alarak özgürlük hareketini tasfiye etme girişimidir.
Öncelikle Kürt özgürlük hareketinin çevresi kuşatılması gerekiyor. Bunun için TC’ye Güney Kürtleriyle arasını iyileştirmesi için baskılar uygulandı. Kaldı ki AKP TC tarihinin gelmiş geçmiş en ileri düzeyde ki ABD işbirlikçisi olduğundan AKP’nin dünden bunu kabul etmesi zorunluluğu zaten bulunuyor. Amerikan fideliğindeki oluşturulan rantçı bir parti ondan emir almanın dışında başka bir şey de yapamaz.
Devam edelim. Güney Kürtlerinin tüm Kürtlerin alternatifi olabilmesi için kuzeyi yumuşatmak gerekir. Bunun için TC’ye TRT–6, Kürtçe kürsüler, Silopi’deki kuyu kazmalar gibi adımlar attırdılar. Ve öyle görülüyor ki bu adımlar yani “siyasi açılımlar” devam edecektir. Kürdistan’da siyasal atmosferin ön araştırması olarak ta PKK’ ye muhalif kimi Kürt çevreleriyle görüşmeler yaparak kendilerince “derde derman” olacak arayışlara girdiler.
Bunların tümü niçin yapılıyor diye sorulabilir? Bu sorularının cevabını da kendileri veriyor; PKK’ yi silahsızlandırma! Güneyde TC ile anlaştırmaları ardından Nisan ayında yapılacak bir konferansla PKK’ ye silah bıraktırma çağrısını yapacaklarını zaten kendileri söylüyorlar. Epey zamandır hazırlanan işbirlikçi bir kesimi öne çıkararak özgürlük hareketini tasfiye edecekler. Yeni yetme Rus mafyacıları gibi ne kadar Kürt düşmanı rantçı varsa hepsini şaha kaldırıyorlar. Sözde geçmişte özgürlük hareketine yakın durmuş ancak sonra da umduğunu bulamayan tiplere de büyük vaatler vererek öne iteliyorlar. Plan budur.
Bir arkadaşın deyimiyle “namussuzlar namussuzluk yapmasını da bilmiyorlar” tespitine denk olarakta bu işbirlikçi kesim dörtnala kaldırılıyor. Bugün Kürt sorunu bu kadar tartışılıyorsa, gündemden düşmüyorsa, MHP’sinden-CHP’sini, AKP’sinden-Genelkurmaylığına, İslami olanından milliyetçisine kadar herkes Kürtlüğü tartışıyorsa bu durumu yaratan gücü görmeden hareket etmek olsa olsa hüsnükuruntudan başka bir şeyi ifade edemez. Kürt gerillasının tasfiyesi demek Kürtlüğe ilişkin yapılan tüm tartışmaların durması demektir. Demokrasi açılımlarının durması demektir. Kendilerince özgürlük hareketi mücadelesinin yan ürünleri olarak ortaya çıkan sözde açılımlarının da geri alınması demektir. Bu kadar gerçeklerden kopuk olmak olsa olsa bir aymazlık olabilir. Yada dediğimiz gibi “namussuzlar namussuzluk yapmasını da bilmiyorlar” olur. Madem namussuzluk yapacaksın bari senin de yararlanacağın bir tavrın içerisine gir. Hâlbuki bu işbirlikçi kesimin içine girdiği durum baltayı kendi ayağına vurmadır. Bu durumda bu tavırlarını ihanetin de ötesinde hainlikle eş değer olarak ele almak gerekmez mi?
Barış ve savaşın referandumu derken kastedilen bunlardır. Kürt özgürlük hareketi halkıyla bir kalkışı yaşıyor. Bu kalkış bir taraftan emperyalistleri taviz vermeye zorluyor, bir diğer taraftan ise güçlenen özgürlük hareketi emperyalistlerin planlarını Ortadoğu’da halklar lehine bozduğu için onları paniğe koyuyor. Buda onları Kürt özgürlük hareketini tasfiyesi için plan yapmaya itiyor. Küçük bir Kürdistan parçası öne verilerek diğer parçaların imhası planlanıyor.
Emperyalist ve sömürgecilerin barışla mı yoksa savaşla mı yollarına devam edeceklerini 29 Mart seçimleri belirleyecektir. Seçimlerde halkımız demokratik cephe lehine büyük başarıların altına imzasını atarsa, bu plan bozulacaktır. Ve özgürlük hareketiyle uzlaşma yollarını arayacaklardır. Çünkü bu Kürt halkının ve onun gerillasının yenilmezliği anlamına gelecektir. Yok, eğer seçimlerde özgürlük, demokrasi ve adalet lehine ciddi bir karar kılma yaşanmazsa o zaman öncelikle Kürt özgürlük hareketini tasfiye etme planı çok güçlü bir şekilde gündeme girecek ve çok ciddi bir savaş süreci başlatılacaktır. Bunu da başarma durumunda TC ise kendi kürdünü yani o bilinen kendi olmayan kürdü yeniden yaratmak için her yönüyle bir sindirme hareketi başlatacaklardır.
Sonuç olarak: barışın mı savaşın mı kaderi bir nevi bu seçimlere kilitlenmiş durumdadır. Barışı isteyen tüm kesimler özgürlük ve demokrasi için oy kullanmalıdır. Tüm demokratik çevreler, muhalif kesimler, bu rejimden zarar görenler ve bu rejime uzak duranlar bu sürecin hassasiyetini gözeterek sandıklara gitmelidir.
Güçlü ve kalıcı bir barışın sağlanması için-ideolojik ve politik duruşlar ne olursa olsun-mutlaka halkların kardeşliği lehine oy kullanılmalıdır.
Seçimleri barışın referandumuna çevirmek umuduyla.
- Ayrıntılar