HPG

Hêzên Parastina Gelê Kurdistan

  DIJWAR SASON

 Önderliğin ve Şehitler Ordusunun canlarıyla ve emekleriyle yaratılan mücadele tarihimizin her günü, her ayı ve her yılı sarsıcı gelişmelerle doludur.

Bu nedenle bütün ayların mücadelemiz açsından özel bir anlamı vardır. Özgürlük savaşımımızda, öyle büyük şehadetler, o kadar destansı direnişler, kahramanlıklar yaşandı ki artık her ay ve güne bir anlam yüklenilmiştir. Adeta aylar ve günler bize yetersiz kalmaktadır. İşte Temmuz ve Ağustos ayları da mücadelemiz için böylesi büyük anlamlar taşımaktadır. 

43. yılına girdiğimiz tarihi 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi ve 41. yılına giren 15 Ağustos Devrimci Hamlesi mücadelemize yön veren çizgi olmaya devam etmektedir. 14 Temmuz Direnişinde ve 15 Ağustos Atılımında yaşanan fedailik, büyük devrimci kararlılık, cesaret, irade, fedakârlık ve zafer ruhu bugün başta Önderliğin İmralı’daki duruşunda olmak üzere Kürdistan’ın dağlarında, tüm parçalarında, kentlerinde, zindanlarda ve dünyanın her yerindeki mücadelemize önderlik etmektedir. Bir kez daha bu büyük direnişin yaratıcıları olan Mazlum Doğan, Dörtler, Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz, Ali Çiçek, Mahsum Korkmaz, Bêrîtan, Sakine Cansız, M. Sait Üçlü, İrfan Güler yoldaşlar ile bu çizgide yürüyen tüm devrim şehitlerimizi büyük bir saygı ve minnetle anıyoruz.

Ulusal Onur Direnişi olan 14 Temmuz Zindan Direnişleri ile Büyük 15 Ağustos Gerilla Atılımı Partimizin ve halkımızın kaderini belirlemiştir. İki büyük hamle olmasaydı kuşkusuz tarihimiz çok farklı olacaktı. Parti tarihimizde ve özgürlük mücadelemizde çok belirgin bir yere sahip olan iki tarihi eylemi değerlendirmek yazımızın odak noktası olacaktır. Bu vesileyle Önderliğimizin, halkımızın, tüm yoldaşlarımızın ve dostlarımızın 14 Temmuz Ulusal Onur Günü ve 15 Ağustos Kürdistan Ulusal Diriliş Günü ve Gerilla Bayramını kutluyoruz.

 Önderlikte gerçekleşen Bilinç Patlaması Kürt Varlığının Yeniden Varoluşsal sürecine Dönüşmüştür

Önderliğin çıkışıyla başlayan ve yarım asrı geçen özgürlük mücadelemize diğer toplumların bin yıllarca yaşadıkları gelişmelere tekabül eden gelişmeler sığdırılmıştır. Önder APO ve PKK tarihi böylesi yoğunlaşmış konsantre bir tarihin hem yaratanı hem de bizzat yaşayanı olmuştur. PKK, bu özgün karakteriyle kendi mikro tarihini yaratmış ve bunu makro tarihe evirerek evrensel düzeyde Özgürlük Hareketine dönüşmüştür.  Açıkçası PKK, sadece Kürtleri uyandırıp görünür kılmadı, birçok yönüyle yeniden var kıldı. Belki yaratmak tanrılara mahsus bir özellik olarak değerlendirilebilir ve toplum sosyolojisine ters görülebilir. Fakat Önderlik gerçeğinde bu husus yaşanmıştır. ‘’Kayada gül bitmek’’ ile ‘’kuru kütüğü yeşertmek’’ bilimle tarif edilecek bir şey değildir. Burada Önderliksel bir mucize yatmaktadır. Aşırı öznelciliğe düşme gibi bir yanılsama içinde değiliz. Diyalektik materyalizmin bilinci ve bilimselliğinden kopmayan ve metafizik düşüncenin inanç yüklü irade, tutku ve umuduyla kendi kişiliğinde toplumsal varlığı gerçekleştirmekten bahsediyoruz. Toplumların Peygambersel bir özellik olarak değerlendirdiği husustur bu.

Önderliğin sıra dışı yoğunlaşması ve kuantumik düşünce tarzı Kürt kişiliğinde ve toplumunda kısa süre içinde büyük patlamalara yol açmıştır. Bu durum tıpkı evrenin oluşumuna yol açan enerji patlamasına benzemektedir. Büyük bir yoğunlaşmanın sonucu biriken enerjiyle gerçekleşen Big-bang patlamasıyla evrenin ve canlılığın oluşumu gerçekleşti. Diyalektik ilişki bağlamında varlık, oluş ve bilinç böyle birbirini tamamlayarak evrensel hakikate dönüştü. Yaklaşık 15-20 milyar yıl önce sonsuz yoğunlukta ve sonsuz sıcaklıkta maddenin sıkışmış olduğu, iğne ucu büyüklüğündeki bir noktanın birden patladığı ve etrafa yayılan maddeden bugünkü evrenin oluştuğu söylenmektedir. Nasıl ki, küçük bir kıvılcımdan bir evren meydana gelmişse, bir Önder kişilikte de bir halkın varoluşsal süreci yeniden gerçekleşmiştir. Olağanüstü tarzda gerçekleşen bu olay Kürt halkı için ‘’yeniden doğuş’’ teorisiyle tanımlanmıştır. Kendine has özellikleri olan bu ilginç ve benzersiz gelişme astrolojide normal düzeyin yüz bin katı kadar daha yüksek bir ışıkla parlayan yıldızlar kümesi süper-nova örneğiyle de kıyaslanabilir. Önderlik ve PKK gerçeği böyle aydınlatıcı bir rol oynamış ve oynamaktadır. Kürtler açısından binlerce yıllık ancak yaşanabilecek bir bilinçlenmeyi, örgütlenmeyi ve aydınlanmayı elli iki yıllık tarihe sığdırmak ancak bu şekilde tarif edilebilir. Önderliğin yıldız kümesi olan süper-novadan farkı enerjisini ve aydınlatıcılığını hiç yitirmemesidir. Önderliğimizin, hiç sönmeyen ve galaksimizi aydınlatan ateş ve ışık kaynağı olan Güneşe benzetilmesi de bu özelliğiyle alakalıdır. Bu bakımdan Önderlik ve PKK, Kürt toplumunun sürekli parlayan Süper-novasıdır. Önderlik, özgür varlıksal oluşu gerçekleştiren temel enerji kaynağıdır.

Kaostan (düzensiz-boşluk-şekilsiz) kozmosa (düzen-biçim) geçişi ifade eden evrenin gelişim kuralı toplum ilerleyişinde de yaşanmaktadır. Doğa da olduğu gibi toplumda da kaos evresinden kozmos yani yeni bir düzene geçişi ifade eden ‘’oluş’’ veya ‘’gerçekleşme’’ denilen süreçler yaşanır. Önderlik, bu oluşum zamanını ‘’kaos aralığı ve yaratılış anı’’ şeklinde tanımladı. Evrende ve toplumda zorunlu gelişim yasasından çok özgürlük eğilimine dayanan bir gelişme yaşanmaktadır. Fakat bu kaos aralığındaki gelişmeyi öngörmek, değerlendirmek, alternatif paradigmayla bir sisteme dönüştürmek ancak istisna kişilikler olan devrimci önderliklerle gerçekleşir.  Önderliklerin ve devrimcilerin rolü burada öne çıkmaktadır. Zira herkes bu özgürlük seçeneğini değerlendirecek bir potansiyele sahip değildir. Önderlik öncesi Kürdistan tarihinde büyük fırsatlar ve imkanlar çıkmış ancak değerlendirilememiştir. Dolayısıyla, ta 15.000 yıl önce Urfa Xerabreşkê’ den (Göbeklitepe) başlayıp günümüze kadar yoğunlaşarak biriken özgürlük enerjisi tanrıça mirasçısı Uweyş Ana üzerinden Önderliğe akmış, bir bilince ve felsefeye dönüşmüştür. Doğal toplum inancı olan mitolojilerde evrensel oluşum hep dişil şeklinde kadın simgesiyle tanımlanmıştır. Önderliğinde kadın özgürlüğünü tüm özgürlüğün merkezine alması bununla bağlantılıdır.  Bu bilinç bugün bir paradigma düzeyinde kadın özgürlüğünü eksen alan Demokratik Modernite kuramı olarak pratikleşmektedir. On beş bin yıllık toplumsal enerji yoğunluğu Önderliğin geliştirdiği özgür birey ve özgür toplum paradigmasında bilinç ve form kazanmaktadır. Öz ve biçim olarak kendini yeniden yaratan insan, hakikati PKK’de keşfetmektedir. Özgür birey ve toplum, tüm kötülüklerin kaynağı olan cinsiyetçi-iktidarcı-sömürücü-devletçi uygarlığın reddiyle öz ve biçimini özgürlük ilkeleri çerçevesinde yeniden kazanmaktadır. PKK, anlamsal ve yapısal olarak Kürtlerin ve genel olarak özgür insanın yeniden biçim kazanması oluyor. Önderlikte yaşanan zihinsel patlama, öncelikle kadından başlayarak tüm topluma yayılan bir özgür bilinç akışı yaratmıştır. PKK, insanlığın demokratik ölçülerde yeniden inşası anlamına gelmektedir. Önderliğin düşünce ufku bu kadar geniş ve kapsayıcıdır. Dolaysıyla Önderliği anlamak ve eylemsel kılmakta bu denli ufku, düşüncesi, iradesi, inancı büyük devrimci kişiliklerce mümkündür. Mazlumlar, Kemaller, Hayriler, Egîdler, Bêrîtanlar, Zîlanlar, Atakanlar, Erdal Sincerler ve takipçileri bunun örnekleridir. 14 Temmuz ve 15 Ağustos eylemleri bu ruh, düşünce ve duyguyla gerçekleşmiştir. Tarihe yön vermesi, çizgi haline gelmesi bundandır. 14 Temmuz PKK’nin ideolojik çizgisinin zaferi olurken, 15 Ağustos Atılımı da Askeri yani pratik boyutun zaferi olmuştur. İki eylemin ortak yönü teori-ideoloji ve pratiğin birbirini tamamlar tarzda zaferle sonuçlanması ve PKK’nin olduğu kadar Kürtlerin kaderine de yön vermesidir.

 14 Temmuz Direnişini ve 15 Ağustos Atılımını Doğru Tanımlamak ve Anlamak

15 Ağustos atılımda sıkılan ilk kurşun sömürgeci ve soykırımcı düşmandan çok, Kürt toplumunun zihninde ve yaşamında kurulmuş köleliğe ve yabancılaşmaya karşı sıkılan ilk kurşundur. İlk kurşun, sömürgeci rejimlerin şekillendirdiği, kendi gerçeğinden kaçan, kendi hakikatine yabancılaşmış, umutsuz, topraklarından kopuk köksüzleşmeye doğru savrulan düşürülmüşlüğe karşı sıkılan kurşundur. 15 Ağustos Atılım şoku yaşam fonksiyonlarını yitirmiş ve bitkisel hayata girmiş Kürt varlığını kendine getirme müdahalesiydi. Dolayısıyla 15 Ağustos atılımının böylesi sarsıcı, aydınlatıcı, bilinçlendirici, diriltici özelliği vardır. Atılıma öncülük yapan Egîd (Mahsum Korkmaz) kişiliği bir halkın kaderini kendinde değiştirebilen, bir halkı yüreğine sığdırmış tarihi bir komutandır.  Önderlik, 15 Ağustos’u ve Egîd arkadaşı; ‘’15 Ağustos köleliğe sıkılan ilk kurşundur. Agit milyonluk bir halkın sığacağı yürektir’’ şeklinde değerlendirmiştir.

Evrende ve toplumsal doğada sürekli bir değişim olduğundan olay ve olgular zaman ve mekâna göre farklılık arz ederler. Olay ve olgular zamanından ve mekânından bağımsız ele alınırsa doğru anlaşılamazlar. 14 Temmuz ve 15 Ağustos eylemleri de ancak zaman ve mekânı doğru değerlendirildiğinde anlaşılabilir. Kuantumik açıdan ele aldığımızda yaşamın kendisi görecelidir. “Yaşam yaşarken anlaşılmaz” çıkarsaması bundan ileri gelir. Örneğin, bir saniyenin bizim için bir değeri olmayabilir. Fakat atom altı dünyasında çok uzun bir zamandır. Ve evrenin oluşumuna yol açacak kadar değerlidir. Belki de zamanın ve milyarlarca yıllık yaşamın anlam kaybetmesi zamana karşı duyduğumuz ilgisizlikten dolayıdır. Zamanı dolu dolu yaşama ve hakkını verme diye bir tabir vardır. Önderliğin yirmi dört saat yoğunlaşma dediği şey herhalde bu olsa gerek. Zamanın ruhunu yakalama, onu anlam yükleyerek yaşama ve toplumsal örgütlülüğe dönüştürme. Mazlumun, Dörtlerin, Kemal-Hayrilerin 14 Temmuz Direnişinde açığa çıkan budur. Kemal Pir’in işkenceci faşist Türk generaline; ‘’gün gelecek bizim de ordularımız sizin ordularınıza karşı çarpışacak’’ sözlerinin dayandığı büyük bir ütopya, inanç, kararlılık ve geleceği öngörme vardır. Zamanın ruhunu yakalamak için zamanın bilincini edinmek gerekir. İnsandaki bilinç doğadaki en üst düzeydeki bilinçtir. Evrendeki bilinç potansiyeli insanda sentezlenmiştir. Bunun farkına varmak hakikate ulaşmaktır. Mazlumlar, Dörtler, Kemaller, Hayriler, Zîlanlar bunun farkındaydılar. Mazlum Doğan’ın; ‘’Zulüm altındaki tüm halklar için kendimi meşale yapacağım. Belki de gün gelecek, bir meşale olarak elden ele dolaşacağım. Nerede zalim, nerede zulüm, nerede karanlık varsa ben orada yanıyor olacağım’’ sözleri zamanın ruhunu doğru yakaladığını ve görevlerinin bilincinde olduğunu ortaya koyuyor. PKK’ye anlamlı katılım yapmak ancak ruhsal, düşünsel ve pratikle gerçekleşebilir. PKK oluşum tarzında geçmiş-şimdi-gelecek An’ da yaşanır. Anladığın kadar oluşturabilirsin. Geleceği anda oluşturma denen şey 14 Temmuz direnişi ve 15 Ağustos atılımında bariz bir şekilde görülebilir. Bu tarihi eylemlerde, anlaşılma ve zamanın ruhunu okuma üst düzeydedir. Düşünce, duygu, ruhsal ve irade birliği andaki görevlerde birleşerek geleceği de tayin etmiştir.  An’ın geleceği yükleyerek yaşanması böyle gerçekleşmiştir. 14 Temmuz ve 15 Ağustos eylemleri, daha o günden bugünümüzü belirlemiştir.

       Devrimci bilinç kapitalist modernite sınırlarını aşıp dünyayı sosyalizm idealiyle yeniden inşa etmeyi amaçlamaktadır. Devrimci bilinç, sadece olay ve olguları anlamayı ve tanımlamayı değil, yanlış olanı değiştirmeyi ve yeniden kurmayı da ifade eder. Devrimci bilinç, sadece bugünü kavrayan değil geleceğinde nasıl kurulması gerektiğini bilen bilinçtir. Devrimci bilinçte teori ve pratik birliği yakalanmıştır. Bunlar aynı zamanda PKK militanlığının temel özelliğidir. Mazlumlarda, Dörtlerde, Kemallerde, Egîdlerde, Zîlanlarda bu bilinç düzeyi yaşam bulmuş ve devrimci mücadelenin doğrultusunu belirlemiştir. Bugün dağlarda, savaş tünellerinde ve zindanlarda sömürgeci düşmana karşı direnen bu ruh, düşünce ve bilinçtir. Önderlik bu yüzden Mazlum partidir dedi. Dörtler-Hayri-Kemal-Bêrîtan için çizgi tanımlaması yaptı. ‘’Zîlan komutan, bizler onun emir erleriyiz’’ dedi.

              İnsandaki bilinç kendi farkına varmış bilinçtir. Kendini bilme, tanıma, kendindeki öze ve hakikate ulaşma düzeyidir. Bu bilinç düzeyi felsefeyle birleştirildiğinde bilincin en gelişmiş halini almış olur.  Kendini bilmenin üst aşaması biçiminde somutluk kazanır. Hakikatin sırrına ermek denilen şey böyle gerçekleşiyor. Kendini mitolojik, dinsel, felsefik, bilimsel ve sanatsal açıdan tanımlayan bir bilinçten söz ediyoruz. ‘’Xwebûn‘’ veya ‘’kendi olmak’’ anlamındaki yetkinleşme olayı tüm bilmelerin temelini oluşturuyor. Kendi farkındalığa dayalı bu bilinç düzeyine biz Önderlik çizgisiyle bütünleşme, partileşme, sınıf ve cins bilinci kazanma diyoruz. 14 Temmuz Direnişindeki ve 15 Ağustos Atılımındaki ideolojik bilinç ve katılım tamda bunu tanımlıyor. 14 Temmuz Zindan Direnişine ve 15 Ağustos Atılımına yol açan bilinç ve tarihi sorumluluk olmasaydı PKK ile yaşanan Kürt tarihinin son yüzyıllarda en uzun süreli kesintisiz mücadelesi belki de farklı tarzda olacak veya akamete uğrayacaktı. PKK’yi yenilmez kılan Önderliğin yaratıcı düşünce tarzı, büyük ütopyası, sarsılmaz inancı, iradesi ve sonsuz emeği olmuştur. Mazlum Doğan ile başlayıp, Dörtler, Kemal-Hayrilerle zirveleşen 14 Temmuz Zindan Direnişi ve Egîd ile silahlı atılıma yol açan inanç ve irade bu çizgide gerçekleşip başarıya ulaşmıştır.

            Kullanılan kavramların göreceli anlamları vardır. Bugün küçük veya kolay gibi görülen bir gelişme ya da eylem kendi zamanı ve mekânı içinde çok büyük bir adımı ifade edebilir. Önderlik bunun için; ‘’Hiçbir canlı, insan kadar yanılsamalı değildir’’ demektedir. Yani olay ve olguları zaman ve mekanlarından bağımsız ele almak doğru anlamamaya yol açar. 14 Temmuz Zindan Direnişi ve 15 Ağustos Gerilla Atılımına da böyle yaklaşmak ve değerlendirmek gerekiyor. Bunu yapabilmek içinde tarihi bir bilinç gereklidir. Tarihi bilince de ancak Önderlik gerçeği ve PKK tarihinin doğru okunması ve anlaşılmasıyla ulaşılabilir. Örneğin, gerilla silahlı savaş gücü olarak tarif edilebilir. Ama Kürdistan Özgürlük gerillası bu tanıma sığdırılamaz. Özgürlük gerillası, Kürt halkı için sadece savaşan bir güç değil, Kürt varlığını yaratan bir güç olarak rol oynadı. Gerilla, Kürt toplumuna bilinç, ruh, güç, inanç, moral ve mücadele azmi kazandırdı. Bir taraftan bilinç diğer taraftan bunun pratiğini yarattı. Hem bilinç verdi hem de örgütleyerek direnişe geçirdi. Kürt toplumunu, kadınını, gencini nesne konumundan çıkartarak iradeleştirdi ve özne haline getirdi. Çünkü Kürt varlığı sadece şiddet ve soykırım kıskacına alınmadı. Kültürel soykırım yöntemiyle varlık olmaktan çıkarılmak istendi. Bütün asimilasyon ve soykırım araçlarının esas amacı Kürtleri varlık olmaktan çıkartmaktı. Kültürel soykırım ve asimilasyon öncelikle Kürt toplumunun oluşumuna, bilincine, tarihi belleğine uygulanmıştır.  14 Temmuz ve 15 Ağustos direnişi bu gidişata dur demekle yetinmemiş ve Kürt halkını kendi hakikatiyle buluşturmuştur. Kürt halkı şahsında düşürülen insanlık böyle bir var kılma süreci olan “Diriliş Devrimi’’ ile ayağa kaldırılmıştır.

            Önderliğin kurduğu PKK, asimilasyon ve soykırım çarkından arta kalan yok olma eşiğine getirilen Kürt olgusunu yeniden yaratımı anlamına geliyor. Defosu bol ve örneği olmayan uygulamalara maruz kalan bir varlığın yeniden kendi özüne döndürülmesi sanıldığından çok daha zor olacaktı. PKK tarihi bunun kanıtıdır.  Kürt toplumunun aydınlanması ve kendi özüne dönmesi PKK eylemselliğinin en önemli boyutu oldu. Önderliğin geniş bir kişilik ve toplum çözümlemesine yönelmesinin amacı budur. Soykırımdan kalan artıkları adeta yeniden yoğurarak Kürt kişiliğini yeniden şekillendirdi. Farkındalığın geliştiği zamanda kitleleri örgütlemek daha kolaydır. Ancak fark etmenin olmadığı ve anlamın yitirildiği zeminde toplumsal diriliş çok zorlu geçmektedir. Uyuyan ve kendi özünden kopmuş bir varlığı yeniden uyandırarak öze döndürmek ancak büyük bir mücadele, ağır bedel, sabır, inanç ve iradeyle mümkündür. Kürt olgusunda ölüm uykusu öyle derindi ki, bunun farkında bile değildi. Mevcut durumu bir sorun olarak görmüyordu. Uyuyan gerçekliğin, hakikati açığa çıkartma gibi bir sorunu ve arayışı da olamazdı. Bu durumda, hakikate ancak büyük mücadele ve bedellerle ulaşılabilirdi. 14 Temmuz Zindan Direnişi ve 15 Ağustos şanlı atılımı bölesi bir düşüncenin, inancın, iradenin ve ön görünün eseridir. Ütopyası büyük olanlar büyük atılımlar gerçekleştirebilirler. Mazlum, Ferhat, Mahmut, Eşref, Necmi, Hayri, Kemal, Akif, Ali Çiçek, Sakine Cansız, Mahsum Korkmaz hakikati bu büyük ütopyayı, inancı, umudu ve toplumsal bilinci ifade etmektedir. Bêrîtanlar, Zîlanlar, Semalar, Erdallar, Andok-Zanalar, Delaller, Azêler, Gûlçiyalar Rûken-Saralar, Rojhat-Erdallar, Bagerler, Avzemler ve diğer binlerce şehidimiz bu çizginin farklı zaman ve mekânda vuku bulan ruhu, düşüncesi ve eylemidirler.

 

            14 Temmuz ve 15 Ağustos Çizgisine Doğru Katılım

14 Temmuz ve 15 Ağustos eylem ruhu ve bilinci Önderlik çizgisine ve Partiye tam katılımı ifade ediyor. Mazlum Doğan ile başlayan, Dörtlerle süren ve 14 Temmuz Ölüm Orucu direnişiyle zafere ulaşan eylem büyük bir iradeyi, sarsılmaz inancı, bağlılık ve fedai duruşu ortaya koydu. Faşist, soykırımcı sistem karşısında ideolojik başarıyı sağlayarak parti bayrağını göklere yükselti. Onur Direnişçileri olan Zindan direnişçileri, örgütsel ve toplumsal değerleri savundular ve bu uğurda canlarını tereddütsüz feda ederek zafere ulaştılar. Mazlumlar, Dörtler, Kemaller ve Hayriler PKK’yi kendilerinde temsil ettiler. Parti oldular, çizgi oldular. Soy damarlarımız ve direniş tarzımız oldular. Faşizmin zindanlarında insanlığın soylu değerlerini savunan devrimciler olarak tarihe geçtiler. Tarihin kendisi oldular. Duruşları ve eylemleriyle devrimci direnişi dışarıya taşırdılar. Fedai eylemleriyle Partimize esin kaynağı, gerillanın atılımına çağrı oldular. Bu yüzden 15 Ağustos Özgürlük Atılımı zindan direnişini tamamlayan ikinci büyük hamle niteliğinde gerçekleşti. Onu tamamlayarak tüm ülkeye, bölgeye ve bugünde tüm insanlığa yayıldı.

            14 Temmuz ve 15 Ağustos çizgisi Önderlik ve şehitler çizgisidir. Bütünlüklü bir çizgidir. Katılımımızı da buna göre yapmalıyız. Önderlik çizgisi somut bileşenlerden oluşur. Ulusal özgürlüğü, cins bilinci temelinde kadın özgürlüğünü, özgür kadın-erkek birlikteliğini, sınıfsal bilinç temelinde de sosyalizm ideolojisini benimser. Özne olan, özgür ve iradeli insanı esas alır. Teorik ve pratik bütünselliği vardır. Bunlardan birine katılıp diğerine katılmamak parçalı kalmak anlamına gelir. Ben, PKK’nin silahlı savaşına katılırım, iyi bir eylemci olurum ama ideolojisine katılmam diyemeyiz. Askerliğe evet ama siyasetten anlamam diyemeyiz. Kaba emekte varız ama ideolojisinde, felsefesinde, sanatında, estetiğinde yoksak veya bunlara ulaşma amacımız zayıfsa katılım tarzımız sorunludur demektir. Çoğumuz Önderlik hakikatine kendimize göre tek yönlü katılıyoruz. Bütünsel olmayan bir katılım istikrarlı ve uzun süreli olamaz. Kadın özgürlük ideolojisini benimseyip anlamadan egemen erkeğin iktidarcı-devletçi kültürü ve onun ideolojisi aşılamaz. Sosyalist olunmadan feodal, küçük burjuva sınıf anlayışları ve alışkanlıkları aşılamaz ve devrimci katılım sağlanamaz. Demokratik Ulus bilinci edinmeden yerellik, ilkel milliyetçi anlayışların etkileri yön vermeye devam edecektir. Önderliğin evrensel hakikatine katılmadan yerellik aşılamaz ve enternasyonal bir bilinç kazanılamaz.  Haki Karer ve Kemal Pir, enternasyonal Türk devrimcileriydiler. Türk-Kürt kardeşliğini, Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve Dünya Devrimini esas almışlardır. Böylesi büyük bir düşünceye sahiptiler. PKK, bu ufuk üzerinde kuruldu. Dolayısıyla Haki ve Kemal anlaşılmadan Önderlik ve PKK hakikati de anlaşılamaz.

Önderlik, kendi varlığını Kürt halkının, kadının, gençliğin ve ezilen diğer insanlığın özgür varlığıyla bütünleştirdi. Önderlik kendi varlığında Kürt varlığını oluşturdu. Kürt varlığının özgürlüğü ancak Önderlikle mümkündür. Zira Önderlik bir bireyin ötesinde toplumsal ve ulusal varlığın sentezidir. Bunu da aşarak küresel çapta adına kampanyalar düzenlenen, kitapları dilden dile çevrilen, düşünceleri büyük umutla karşılık bulan özgürlük, demokrasi, barış ve kardeşlik isteyen insanlığın Önderi oldu. Amara’dan Kürt halk Önderi olarak çıkan Önder APO şimdi dünya insanlığının Önderi haline geldi ve kendisini insanlıktan tecrit etmek isteyen tüm komplocu güçleri yendi. Küresel ölçekte devam eden ‘’Önderliğe Fiziki Özgürlük, Kürt sorununa çözüm’’ hamlesinin başarısı yine Önderlik çizgisine bütünlüklü katılmaktan geçiyor. 14 Temmuz ve 15 Ağustos iradesinin kanıtladığı gibi Önderlik çizgisinde bütünlüklü bir mücadele yürütüldüğünde başarı mutlak olmaktadır. Kısacası, zaferi getirecek ve Önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlayacak olan Önderlik çizgisinde bütünlüklü katılmak ve onu uygulamaktır.