HPG GENEL KOMUTANIMIZ DR. BAHOZ ERDAL İLE RÖPORTAJ: |
---|
KÜRDİSTAN DAĞLARI SARPTIR VE NE KADAR KEŞİF UÇAKLARI VE UYDULARI DA OLSA, GERİLLA HAREKETİ ÜZERİNDE HAKİMİYET KURAMAZLAR!
HPG Anakarargah Komutanımız Bahoz Erdal, Türk ordusunun Amerika’nın desteğiyle Meyda Savunma Alanları’na yönelik gerçekleştirdiği saldırıları hiçbir sonuç almayan beyhude çabalar olarak değerlendirdi. Dr. Bahoz Erdal, “bu saldırıya büyük umutlar bağladılar. İşte geldin, ne yaptın? Fiyasko. Bu, savaşın daha da derinleşmesine yol açacak ve herkese zarar verecektir” dedi. Anakarargah Komutanımız Bahoz Erdal, Türk devletinin yenilgisini basını kullanarak gizlemeye çalıştığını belirterek,”bu yaratılan büyük boş umutlar ya da bu hayali zaferler, zayıflık psikolojisini, yenilgi psikolojisini saklamak istemelerinin dışında bir şey değildir” diye konuştu.
16 aralık tarihinde Türk ordusu tarafından hava saldırısı gelişti. Bu saldırıda Türk medyası gerillaların büyük bir darbe yediğini iddia etti. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz?
Uzun bir süreden beri bu saldırının hazırlıkları vardı. Propaganda ve basın boyutuyla buna bir hazırlık yapılıyordu. Türk ordusunun güçlerimizin direnişi karşısında sıkıştığı her dönemde Güney Kürdistan’ı bulunduğumuz bölgeleri bahane ediyor ve hedef gösteriyordu. Hem Türk yetkilileri hem de Türk basını, Güney Kürdistan’a, Medya Savunma Bölgeleri’ne saldırı olması halinde ‘sanki PKK’nin bütünüyle ortadan kaldırılacağını, sanki sorunun çözüleceğini’ gösteriyorlardı. Bu saldırıya büyük umutlar bağladılar. Herkesin yüzünü buraya çevirmesine yol açarak toplumu buraya yönelecek saldırıya şartlandırdılar.
Bu saldırı 50’den fazla uçak tarafından gerçekleştirildi. ABD’nin açık desteğiyle bu saldırı gerçekleşti. Bu saldırı ardından Türk Genelkurmay yetkililerinin açıklamaları, ve Türk basını izlendiğinde ‘“anki gelip bizi vurmuşlar, biz büyük bir darbe yemişiz, bizden çok sayıda kişi ölmüş ve yaralanmış, perişan bir hale düşüp gidecek yerimiz yokmuş” gibi yansıtıyorlar. Bu saldırının ne kadar başarılı olduğu, bir ilk olduğu, belimizi kırdığı, kaç yıl bizi geriye götürdüğü gösterilmeye çalışıldı. Bunların hepsi yalan ve gerçeklikten uzaktır. Bizim ilk gün açıklama yaptığımız gibi 5 gerillamız bu saldırıda yaşamını yitirmiş, 3 arkadaşımız da hafif bir şekilde yaralanmıştır. Bunun dışında hiçbir kaybımız da olmamıştır.
Türk ordusunun ve basının gerçekleri ters yüz etmesinin nedeni nedir?
Amaç şudur: Birincisi, Türk ordusunun Kuzey Kürdistan’daki saldırılarında başarılı olamadılar, gerillamızdan darbe yiyerek güçlü ve sert bir direnişle karşılaştılar. Bu yüzden askerin, ordunun ve devletin psikolojisi bozuldu. Özellikle Gabar ve Oramar’daki direnişler, büyük bir etki yarattı, Türk toplumunun da psikolojisi bozuldu. Bu psikolojiyi kırmak için bir cevap vermeleri gerekiyordu. Bu saldırıyla bunu gerçekleştirmek istiyorlardı ama bu saldırıda başarılı olmadı. Bu yüzden bunun üzerini örtmek istiyorlar. Başarısız olan bir şeyi çok başarılıymış gibi göstermeye çalışıyorlar. Zayıflıklarını ve başarısızlıklarının üzerini örtmeye çalışıyorlar.
Bir diğer amaç ise, bu saldırılarda asıl hedef olan ve darbe yiyen Güney Kürdistan’daki sivil köylülerimizdir. Bilindiği gibi 2 sivil öldü, çok sayıda yaralanan var, pek çok ev yıkıldı, yüzlerce hayvan telef oldu, okullar yıkıldı. Hastaneler darbe aldı. Savaşta yaşamını yitiren yoldaşlarımızın şehitlikleri saldırıların hedefi oldu. Bu saldırının somut sonuçları bunlardı. Bunlarla aslında saldırının gerçeği ortaya çıktı. Birincisi, bu saldırı başarılı değildir. İkincisi ise, bu saldırının hedefi dedikleri gibi sadece PKK değildir. Hedef, Kürttür. Bu PKK gerillası da olabilir ya da Güney Kürdistanlı bir köylü de olabilir. Bu açığa çıktı. Israrla bunu saklamaya çalışıyorlar. Bu yüzden bu kadar yalana ihtiyaç duyuyorlar. Türk basınını dinlediğinde bir acaip. Bizim arkadaşlar, bunu yaşayayanlar bunlara gülüyorlar ama bizim mücadele gerçeğimizi, Türk devletinin gerçeğini bilmeyenler, dışarıdan seyredenler, “dünya mı yıkılmış, ne olmuş” diyecekler.
Buna karşı, bombardımanda köylülerin ölmesi, hayvanların telef olması karşısında Güney Kürdistan yönetiminin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güney Kürdistan siyasi güçlerinin Türk Meclisi’nde sınırötesi tezkere geçtiği zaman ki tutumları, doğru ve Kürt halkının hizmetinde bir tutumdu. Bu tutum, onları da güçlendiriyordu ancak daha sonra geri adım atıldı. Farklı bir yaklaşım ortaya çıktı ve bu herkeste bir kuşku yarattı. Bunun halkta yarattığı kuşku, reaksiyona yol açtı. Bu tutum, Kürt demokratik ulusal hareketinin bütününe zarar vermektedir. Ki, Kürt demokratik ulusal hareketinin güçlenmesi, onların da güçlenmesi, ellerinin güçlenmesi anlamına gelmektedir. Güney Kürdistan Federal Hükümeti yaşamak istiyorsa, savunulmak isteniyorsa, bunun yolu Kürdistan’da ulusal bir tutumun geliştirilmesiyle olacaktır. Kürdistan Federal Hükümeti, Kürdistani çıkarları görmese, kendini daraltıp sadece Güney Kürdistan sınırlarına hapsederse kendisi daralacak ve boğulacaktır. Biz, bunun görülmesi gerektiğini söylüyoruz. Güney Kürdistanlı bazı siyasi güçler var ki bu saldırılar karşısında hiç ses bile çıkarmadılar. Senin toprağına saldırılmış, köylerin yıkılmış, insanların şehit olmuş, hiçbir ses çıkmıyor, gözünü, kulağını kapatmış hiçbir şey olmamış gibi ‘birşey görmedik, duymadık’ diyorlar. Operasyona yönelik gösterilen tutumlarda geç kalmış ve yetersiz karşı çıkışlardır. Tezkereye karşı gösterilen tutumdan sonra atılan geri adımlar, Türk devletine cesaret vermiştir. Türk devleti, şimdi, “demek ki, ben tehdit edersem, baskı kurarsam, sonuç alabilirim” diye düşünmektedir.
Oysa gerçeklik şudur; Türk devleti, Güney Kürdistan siyasi güçlerine de inanmamaktadır. KDP ve YNK, bugün bizimle savaşsa dahi Türk devleti ve ordusu onlara inanmayacaktır. Ulusal ve istikrarlı bir tutum, onları güçlendirecek ve nefes almalarını sağlayacaktır. Bundan korkmamaları gerekir. Sadece kendi içinde dar kalırsa, Kürdistan geneli karşısındaki sorumluluklarını görmez ise iki yönden kaybedecektir. Birincisi Kürt halkını kaybedecektir. Çünkü Kürt halkı artık ne kardeş kavgasını, ne de sadece bir parçanın veya bir siyasi gücün çıkarlarının esas alınmasını kabul edecektir. Ne Kürt halkı ne de Güney Kürdistan’daki halk bunu kabul etmeyecektir. Halkımız gerçekliği artık tanımıştır. Bir diğeri de, uluslararası güçler kendi çıkarları için her şeyi yapabilirler. Türkiye, İran veya ABD, diğer devletlerinin de buna karşı onlara verebilecekleri bir şey yoktur. Bu yüzden iki taraftan da kaybedeceklerdir. Bu yüzden biz doğru duruşun, ulusal, ilkeli ve Kürt halkının bölgedeki çıkarlarını koruyan bir duruş olacağını söylüyoruz. Irak Kürdistan’ı bunun tecrübesi olabilir. Bu Kürdistan federal yönetimi için bir zayıflık değil, bir güçlenmedir. Bu artık bir realitedir. Bu yüzden biz diyoruz ki, tereddütlü, taktiksel, uzun süreyi düşünmeyen kısa, günlük duruş ve tutumlar, Kürt halkının düşmanlarına cesaret vermektedir. Bu Kürt halkının özgürlük davasının geneline de zarar vermektedir.
Bu savaşta ABD’nin tutumu da önem kazanıyor. Siz ABD’nin Türkiye’ye yardımını nasıl görüyorsunuz?
Bu saldırı, ABD’nin direkt yardımıyla yapılmıştır. Saldırıdan bir ay önce ABD’nin keşif uçakları, bölge üzerinde uçtu. İstihbarat ve teknik yardımla Irak hava sahasının Türk devletine açılmasıyla bu saldırı gerçekleşti. Bu anlamıyla ABD, bu saldırının dışında değildir. ABD’nin bu tutumu, kendini savaşın bir tarafı yapma tutumudur. Eğer bu tutum devam ne ederse, Kürt halkı da, bizde bu tutumu kabul etmeyeceğiz. Ancak şunu da söylemek gerekir ki, bu yeni bir şey değildir. ABD, Türk devletine yeni yardım etmemektedir. ABD, 24 yıllık savaş sürecinde, istihbarat, silah, siyasi olarak Türkiye’ye yardım etmektedir. Yani ABD, Türkiye’ye yeni yardım etmemektedir. Yaşar Büyükanıt, ‘en mutlu günüm, rahat uyuyabildim’ diyor. Bu senin zayıflığındır, fakir. Bu, ne kadar zayıf olduğunu, biçare olduğunu gösterir. ABD, istihbarat verdi, yolunu açtı, sen ne yaptın? Saldırdın da ne oldu? Eline ne geçti? ABD, sana yeni yardım etmiyor ki, 24 yıldır sana yardım ediyor. Türk devletinin geçmiş 24 yıldaki bütün operasyonları açık bir şekilde ABD’nin istihbarat, siyasi ve ekonomik yardımıyla gerçekleşmiştir. Uluslararası komplo bile, ABD’nin eliyle oldu. Buna karşın, bu savaşı kazanabildin mi, Kürdistan gerillasını, PKK gerillasını yok edebildin mi? Her gün tekrar tekrar söylediği ‘biri bile kalana kadar savaşacağız’ sözünü yerine getirebildin mi? Hayır. Yapamadın, senden önce böyle diyenler de yapamadı, ama Kürdistan gerillası kaldı, devam etti ve büyüdü. Şimdikiler de gidecek ve bu gerilla yine kalacaktır ve daha da büyüyecektir. Bu son saldırı gibi hayali zaferlerle, kandırmak istemektedir. Yoksa ABD, daha size ne yapacaktır. ABD’nin keşif uçakları, uyduları, Irak ovalarındaki sorunları halletti mi ki, Afganistan’da her gün verdiği kayıpları engelleyebildi mi ki, sana istihbarat vererek sen PKK gerillasını yok edeceksin. Şunu da diyelim, Kürdistan coğrafyasına, ülkemizin dağlarına hiçbir uydu hakimiyet sağlayamaz. Bu yüzden ne kadar keşfederlerse etsinler, ki şehir ve köylerimiz yoktur ki, keşfetsinler. Biz gerillayız, bir yılan gibi, ne yeri ne evi vardır. Kürdistan dağları sarptır ve ne kadar keşif uçakları ve uyduları da olsa, gerilla hareketi üzerinde hakimiyet kuramazlar. Bu yüzden biz diyoruz ki, bu yaratılan büyük boş umutlar, ya da bu hayali zaferler, zayıflık psikolojisini, yenilgi psikolojisini geçirmek istemelerinin dışında bir şey değildir.
Türk ordusu hava saldırısının ardından karadan da Medya Savunma Alanları’na girmek istedi. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Doğrudur, Türk ordusuna bağlı özel güçlerin, Xakurkê bölgesindeki Geliye Reş alanında güçlerimizin bir noktasına saldırı düzenlemek istediler. Bu saldırının çapı bu kadardır, bir denemedir. Oramar direnişi sırasında da böyle olmuştu. Bu sefer de güçlerimiz sadece kendini koruma değil, darbe de vurarak saldırılarını kırdılar. Bu yüzden de bundan sonra bunlar muhtemeldir. Güney’de bu tür durumlar yeni değildir. Onlar ‘24 operasyon’ diyorlar ama bu doğru değildir. Bu mücadele süresince Güney Kürdistan’a güçlerimize yönelik yüzden fazla operasyon gerçekleşmiştir. İrili ufaklı operasyonlardan, Cumhuriyet tarihinin en büyük askeri operasyonlarına kadar hepsi yapılmıştır. Hava operasyonları, top atışları gibi saldırıların hepsi geçmişte de yaşadığımız ve gördüğümüz şeylerdir. Bunların sonuçlarını da gördük. Bundan sonra da, küçük de büyük de operasyonlar yapabilirler. Biz bunların hepsine, her türlüsüne hazırız. Tüm şartlara göre bizim de direniş planlarımız vardır. Kararlılık, teknik ve eğitim konularında hazırlıklarımız olduğu için önümüzdeki süreçte mümkün olabilecek operasyonlara karşı hazırlıklarımız tamdır. Hava saldırıları önümüzdeki süreçte de tekrar olabilir, kara operasyonları da olabilir ama sonuçta kazanabilecekleri birşey yoktur. Tersine, bugüne kadar elindeki tek bahane şuydu, “ben Kuzey’de baş edemiyorum, çünkü Güney Kürdistan’dan geliyorlar. Elim bağlı, Güney Kürdistan’a girmeme izin vermiyorlar, bıraksalar bitirecektim’ diyordu. İşte elini bıraktılar, Irak’ın kuzeyine de girdin, hani ne yaptın? Şimdi yenilgilerini hangi bahaneyle ifade edecekler. Bir şey yok. Bir taraftan bu saldırı iyi oldu. Bu bahane de artık ellerinden çıktı. Sanki ABD ellerini serbest bıraksa, gelecekler hepimizi yutup kalanları da götürecekler. İşte geldin, ne yaptın? Fiyasko. Bu yüzden bundan bu tür operasyonlar olsa, Kuzey Kürdistan’dan daha fazla kayıp vereceklerdir, burda. Bunu herkesin bilmesi gerekir. Bu, savaşın daha da derinleşmesine yol açacak ve herkese zarar verecektir. Yani sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak ve herkese zarar verecektir böyle bir savaş. Herkesin bunu görmesi gerekir. PKK, 24 yıllık bir savaş tecrübesine sahiptir ve bütün bölge güçleri geldi PKK üzerine yenemediler. PKK bu imtihanı geçmiştir. Birkez daha ve zayıf bir şekilde, farklı koşullarda yine aynı şeyi denemek istiyorlar. Bu bize göre beyhude bir çabadır.
|