HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Kış süreci gerilla açısından kendini eğitimlerde derinleştirme, inzivaya çekilerek kendini gözden geçirme sürecidir. Yaşama yansıyan ve yansımayan yönlerimizle kişiliklerimizi muhakeme ederek, arınarak yaşamayı esas alırız eğitimlerle. Yıl boyunca devam eden yoğunlaşmalarımızı daha fazla derinleştirme ihtiyacıyla, kendimize doğru hep kulaç atmaya ihtiyaç duyarız.

Eğitimlerimizin odağı ise şüphesiz Savunmalardır. Savunmalar ekseninde göreceğimiz eğitimler daha başlamadan önce, hepimizin kafasında, yüreğinde birçok şey iç içe yaşanmaya başlar, ta ki bitene kadar devam eder. Ne kadar anlama gücü göstereceğimize dair yaşadığımız kaygılardan tutalım, öğreneceğimiz ve derinleşeceğimiz konular karşısında yaşayacağımız heyecana, tarihin ve toplumun en acımasız gerçekleri karşısında yaşayacağımız büyük öfke ve derin acıdan, yakaladığımız yeni ufukların yaşattığı aydınlanmanın sevincine kadar kıyasıya bir mücadele ve kavgayı yaşayacağız.

Kavga bize belletilen ve düşüncelerimize hükmeden bütün kalıplara karşı, yani en çok kendimizle yürüttüğümüz hesaplaşmadır aslında. Yüzeysel yaklaşmadığımız her gün, her saat bu mücadelemiz bizi tarihin ve günümüzün en bildik ve hiç ulaşılamayan ücra coğrafyalarında yolculuğa çıkaracaktır. Önderlikle yürümek, onun yolunun yolcusu olmak bizi her şeyden önce zihnen çok zorlasa, yorsa bile buna güç getirmeyi öğrendikçe, kendimizde ve etrafımızda bu konuda büyük emek ve fedakârlık gösterdikçe, yürümenin büyük coşkusu ve hazzını yaşayacağız. Bazen yanılacağız “tamam anladık” diye kolaya kaçacağız ama öyle yağma yok,  karşımızdaki gerçeklik buna hiç izin vermez. Böyle kolay ve ezber yaklaşmaya çalıştığımız anda, savunmalar bize çarpacak ve patlasa da daha fazla çalıştır kafanı ve sağlam tut yüreğini, diyen bir gerçekle kendimizi bir daha gözden geçirmemize çağrı olacaktır. Ya da bana ağır geliyor, ben çok büyük değerlerin bileşkesi olan bir Önderliğin ve hareketin militanı, gerillası olmaya katıldım ama onun temsil ettiği paradigmayı, ideolojiyi anlayamam, benim için zor geliyor demeye yelteneceğiz bazen. Tam böyle diyerek kaçışı denemek isterken, Önderliğin en sade, en somut, hikaye diliyle karşımıza çıktığında hakikat, bu sefer nereye kaçacağımızı bilemeden düz bir meydanın ortasında kendimizi bulacağız. Öyledir ya genel savunmalarda Önderliğin yaklaşımı her kesimin anlayacağı anlatım yöntemlerini iç içe zengin bir şekilde ele aldığını biliyoruz.

Hepimizin bazı yönleriyle yaşadığı yetersizlikleri daha da sıralayabiliriz ancak anlaşılması açısından her birimiz geçmiş süreçlerimizi gözden geçirirsek yeterli olur. Yalnızca niyetlerden bağımsız, hepimiz bunun gerekliliğinde kendimizi ikna edip bunun mücadelesini güçlü verme kararıyla hareket edersek, çok önemli mesafeler kat ederiz.

Önderliğimiz görüşme notların da özellikle belirtti bu konuyu. Kış eğitim sürecine çok güçlü yaklaşıp, eğitimlere yüzeysel yaklaşmadan ciddi bir yoğunlaşmayı esas almamız gerektiği perspektifini verdi. Evet, bu perspektif olmanın da ötesinde bizler açısından bir talimattır da aynı zamanda. Her seferinde hem bizlerin hem de dışarıdaki çevrelerin savunmaları ne kadar anlama çabasında olduğumuzu, bu konuda ne kadar ciddi yaklaştığımızı hep anlamaya dönük yaklaşımları var. Yaptığı en temel eleştirilerden biri de, savunmalara olan yaklaşımımızdır.

Önderliğimizin yıllarca hareketimizi geliştirme ve yürütmedeki en temel çalışması eğitimler oldu. Eğitimi hiçbir zaman salt teorik bir bilgilenme, entelektüel bir uğraş olarak görüp, yaklaşmadı. Eğitim anlayışında hep komple olma, insana-topluma dair tüm gerçekleri gözeterek, verilecekse bir mücadele bunun militanını, gerillasını Apocu esaslar temelinde yaratmaya dayalı bir tarzda ele aldı. Düşünceniz başka olsun, yaşamınız başka, ilişki anlayışınız başka, savaşta yürüteceğiniz pratik başka demedi hiçbir zaman. Her zaman “düşüncesi bizimle olmayanın pratiği de bizimle olmaz” felsefesinden hareketle, hem düşüncede hem de pratikte Önderlik Gerçeğine ve PKK’ye katılmamızın olmazsa olmaz bir gerçek olduğunu bize rağmen hep dayattı. Eğitimleri bizim algılayış biçimlerimize göre, ya da sıradan yaklaşımlarımız temelinde ele almadı. İnsanı yaratma, partiyi yeni bir hamleye hazırlama mekânı olarak ele aldı devreleri.

Her günü yeni bir gelişmeye vesile yapan bir yaklaşımla, kendi deyimiyle “nefes nefese yürütülen bir mücadele” ortamına kavuşturmayı esas aldı. Günlük bir çalışmadan tutalım, en derinlikli konuları çözümlemeye kadar, bir davranış biçiminden tutalım bir iş yapma tarzına, hitabetten tutalım tempoya kadar her şey bir eğitim konusu oldu Önderlik için. Öyle çoğu zaman içine düştüğümüz bir yanılgı olarak düşünce ve yaşamı, söylenenlerle davranışları birbirinden koparmadı. Her arkadaşın özgünlüğünü, kapasite ve düzeyini gözeten ancak hiçbir gerilik ve sınıfsal yaklaşıma teslim olmayan, hiç kimsenin değerleri kendisine göre ele alıp, oynamasına izin vermeyen bir tarzla kavganın en büyüğü olarak yaklaştı eğitimlere. Savaşların en çetini, en anlamlısı olarak gördü, kendini eğitme ve yeniden yaratma mücadelesini. Ne cehaleti meşrulaştıran ne de lafazanlığı dayatan yaklaşımları kabul etmeyeceğini çarpıcı bir biçimde hem eğitimde hazır olan hem de pratikteki arkadaşlara yürüttüğü mücadeleyle hep hatırlattı.

Yeni eski, savaşçı komutan, köylü okumuş gibi ayrımları yapmadan her alandan gelen kadro mozaiğiyle devreler oluşturdu. Tüm zorlanmalara rağmen her kesin eğitimlere ihtiyacı olduğu gibi eğitimlerde kendisini yaratabileceğini, yargılanmadan geçerek, kendi payına düşen hesabı vermesini bekledi. Konumu ve düzeyi ne olursa olsun, eğitim ortamlarının doğru değerlendirilmemesine bir gerekçe yapılmasına izin vermedi.

Bayan arkadaşlar açısından ise, bu konuda yaklaşımı hep daha fazlası olmalı, siz kendinizi daha çok eğitmelisiniz, beyninizi patlatırcasına bir çabaya gireceksiniz, biçimindeydi. Kadının en fazla düşünce dünyasından geri bırakılması, adeta düşünceden mahrum bırakılarak yine kendi düşüncesine göre kadın yetiştirme gerçeğine karşı, en fazla kadını geliştirme, kadında eski zihniyeti kırma mücadelesini çok yoğun yürüttü. Yapılanların tersine, her şeyden önce ideolojik bir yaklaşım sergiledi her zaman. Sadece Kadın Kurtuluş İdeolojisini yaratmakla da kalmadı, bugün savunmaların geneli kadın, toplum ve doğa eksenlidir. Elbette Önderlik, kadına dair tüm teorilerinin ve yarattığı muazzam ideolojik tespitlerin yaşamda da en amansız uygulayıcısı ve mücadele öncüsüdür. Bu konuda gösterilen samimiyetsizliğe, istismarcı yaklaşımlara ya da görüntüyü kurtarmaya çalışanlara karşı hep bizi duyarlı kılmaya, bu konuda örgütlü mücadele etme bilincini her zaman vermeye çalıştı. Yani bu konuda kadına verilebilecek en anlamlı değeri vererek, kadınla nasıl yaşanırın da tek yol göstericisi olmuştur. Bunun karşısında, savunmaların derinliği ile ele alıp kendi gerçekliğimizi sorguladığımızda her seferinde öz-eleştiri veriyoruz. Bu özeleştirinin pratikleşmesi ve gerçekten gelişime katkı sunmada bir akışı ifade etmesi için, Savunmalarda derinleşme, tıpkı eskiden olduğu gibi, genel içerisinde işlenen dersler dışında düşünsel emek ve çabamızı iki-üç katına çıkarmalıyız.

Evet, Önderliğimiz bu hareketi anı anına geliştirmeyi ve en üst düzeyde pratiğini yürütme görevini her zaman olması gerektiği biçimde verirken, eğitim ve pratiği bir birinden koparmadan yaptı. Çünkü PKK’de insanın kendisini eğitmesi, kendisini PKK’lileştirmesi her zaman ve her koşulda devam eden bir olgudur. Ne okullar içerisinde görülen eğitimlerle sınırlandıra bileceğimiz ne de pratiğin-yaşamın öğreticiliğiyle yetine bileceğimiz bir yaklaşımla ele alamayız. Yaşamımızın her anının öğretici derslerle dolu olduğunu göz ardı etmeden, ancak yaşamın güncel pratiğine de kapılan bir tarzdan ziyade hep en ileriyi hedefleyerek yaklaşmak daha gerçekçi olacaktır.

İmralı sürecinden sonra da Önderliğin bu tarzı ve mücadele yaklaşımı değişmediği gibi daha fazla derinleşti. Önce düşüncede, zihniyette yürüttüğü mücadele ve ardından bunun pratikte ne kadar yapıldığını hep takip edip, eleştirilerini yaptı. Bu gerçekliğe cevap olmayan, ters düşen yanlarımızı hem çözümleyip hem de çok sert, öfkeyle karşılayan değerlendirmelerini yapmaya devam ediyor.

Son süreçlerde yine aynı konuya eğilmesi, hemen hemen her görüşme notunda savunmaların okunup-okunmadığını sorması ve anlaşılmadığı için her kurum-kuruluşumuzun bir eğitim yeri haline getirilmesinden tutalım Türkiye’de Akademilerin oluşturulmasına kadar perspektif sundu. Gerilla için de somut kış üstlenme sürecini nasıl ele almamız gerektiğini belirtti. Bizim için Savunmaları anlama ve bunun için yürütülecek mücadeleye katılma en başta gelen görevimiz olarak önümüzde durmaktadır.

Eylül Şilan