HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Avaz ve ses gibi, çığlık ve yakarış gibi, toprağa düşen bir çiğ damlası, tohum gibi, bahar ve tomurcuk gibi, kadın ve yaşam birbirinin tamamıdır. Sorgusuz sualsiz kimseler kuralını koymadan doğa kanunu olmuştur kadın ve yaşamın birlikteliği. Yaşam her anı ile kadının varlığı süregelmiş en önemli parçası haline gelmiştir insanlık tarihinin.  Yaşamın her anı; kadın emeği, çabası, sevgisi ve alın teri ile yoğrulmuş, Yaşama anlam katılmıştır. Ta ki tarihin zalimleri; onun emeğini, çabasını çalana, sevgisini, duygusunu, düşüncesini, benliğini tutsak alana kadar yaşam içerisinde önemini korumuştur. Ama tutsaklığı, çalınan çabası ve emeği onu yaşamın gizli kurucusu yaptı, hep gizli kaldı, horlandı, dışlandı, dövüldü, köle pazarlarında satıldı, diline, düşüncelerine, yüreğine kilit vuruldu, bedeni ve ruhu tutsak alındı. Bekledi sessizce, bir gün yine o eski ihtişamına dönecekti ve artık asla gizli kalmayacak ve kimse onun emeğini çalamayacaktı…

Kadının yaşamla buluşması ancak isyana, başkaldırıya, özüne, toprağına, dağına, suyuna, bilincine yeniden dönmesiyle olacaktı. Artık bu gidişe bir dur demeliydi. Tutsaklığına, emeğinin çalınmasına ve köleliğine artık yeter demeliydi. Yaşamı ören analarımız, kadınlar, kızlar artık dirilişe geçmeliydi. Kürt kadını hep asiliği, isyanları ve emeği ile tarihe iz bırakmıştır.  Kimseye boyun eğmeyi kendine yedirememiş, kimsenin tutsağı olmamak için kendini kayalardan atmış, bedenini ateşlere vermiş, kanını ırmaklara, taşkın akarsulara, hırçın Munzur’a, Fırat’a, Dicle’ye bırakmış, gözünü kırpmadan tutsaklık yerine ölümü kucaklamayı tercih etmiş. Yiğit Kürt kadınları, kızları asilikleri ile özgürlüğe sevdalarını, yaşama bağlılıklarını ve emeklerini toprak anaya bir tomurcuk, bir miras gibi kendilerinden sonraki nesillere bırakmışlardır.

Artık gün diriliş ve emeğine sahip çıkma günüdür. Kürt Kadını halkının kurtuluşunun sembolü, amacı ve ideolojisi olmuştur. Önder Apo kadın şahsında bir halkı diriltti. Kadın diri diri gömülmüştü ve artık o mezar açıldı. Bir halk diri diri gömülmüştü, köklerinden sökülüp atılmak istenmişti. Gün Kürt halkının ve kadının kurtuluş günüdür. Kadın 5000 yıllık tutsaklığından kurtuluşunun ışığını, güneşini gördü. Kadın ruhunu ve bilincini de tıpkı bedeni ve dili gibi esaretten kurtarmanın savaşını vermeye başladı. Önder Apo; onlara özgürlük ve hürriyeti tattırmıştı. Kim tutabilirdi ki onları? Kimin gücü yeterdi ki artık? Kadın kendi gücünün farkındadır, artık kadın yaşamın her yerindedir. Kadın meydanlarda, zindanlarda, dağlarda, mevzilerde elerinde silahları özgürlüklerinin peşindedir. Kimin gücü bu özgürlük tılsımını almaya yeter? Artık gün kadının diriliş günüdür.

Yaşamın yaratıcısı olan kadınlar artık savaşmayı öğrenmek, savaşarak kendini yaratmak zorundadır. Ancak savaşarak kendilerini dirilteceklerinin bilincindedirler. Şimdi dağlarda yaşam koşullarını yaratıyorlar, büyük bir emek ve aşkla. Onlar Dersim’de kendini kayalardan uçumlara bırakıp özgürlüğü kucaklayan kadınlardan miras almışlardı direnişi. Şimdi dağlarda özgürlük yürüyüşünde savaşan kadınlar, direnişin, mücadelenin ve özgürlüğün sembolü oldular. Şimdi Beritan olup kayalarda, zilan olup düşmanın kalbinde, Mizgin olup halkın arasında yarınlara fütursuzca açacak birer tomurcuk gibi patlıyorlar. Kadınlar özgürlüğü bir türkünün ritmi, mısraları gibi biliyorlar. Yaşamlarını özgürlük ateşi, güneşinin etrafında çember yapıp, özgürlüğün halayını tutuyorlar. Kadınlar Beselerin, Mizginlerin, Azimelerin, Berivanların, Meryemlerin, Fatmaların, Beritanların, Zilanların, Zeyneplerin, Nudaların, Yıldızların, Gülbaharların, Delilaların öncülüğünde yaşamın sevdalısı oldular. Kadınlar ölmek için ölmüyorlar, sevmek, yaşatmak ve yaşamak için ölümün yüzüne gülümsüyorlar. Bedenlerini kendilerinden sonraki yaşam kurucularına siper ediyorlar. Kadınlar şimdi vitrinlerde, köle pazarlarında, karanlıklarda değil, dağların doruklarında, engin vadilerde yaşamın orta yerinde filizleniyorlar.

Özgür dağlarda özgürlüğüne sevdalı, yaşamı yaratan kadınlar kimseye dayanmadan, kimselerden yardım beklemeden kendilerinden güç alarak ve emekleri ile var oluyorlar. Kadınlar kalacakları, yaşadıkları yerleri kendileri yapıyor, yaşam kavgasında sessizliği kırıyorlar. Yaşamın her anı kadın oluyor. Kadınlar kendilerini bilerek yaşıyorlar. Korkusuz, cesaretlice geceler boyu yürüyüp sabahın seherinde halaya duruyorlar. Yaşam bin bir sevinci kendisiyle birlikte sunuyor dağdaki kadına. Yardımı biliyor, yardımı seviyor, birlikte yaşamayı öğreniyor. Asker oluyor, öğretmen oluyor, öğrenci oluyor, avcı oluyor, tarımcı oluyor, yer yapıyor yaşamın her alanını kendi gücüyle örgütlüyor. Dağlardaki Kürt kadınlar, genç kızlar Önder Apo’nun fedaisi oluyor. Önder Apo’nun ideolojisi ve eğitimi ile bir halkı savunuyor, kendini savunuyor. Şimdi kadınlar özgürlüğe kanat çırpıyor. Kadın yeniden yaşam oluyor, yaşam kadında kendini buluyor.

Arjin Amed