Son zamanlarda gençlik çok tartışılıyor. Daha önceleri genç olanlarda bu tartışmaya giriyor. Anılar tazeleniyor. Kiminde romantizm duyguları kabarıyor, kiminde nostalji, hayranlık karışımı bir duygu. Ve kiminde ise devletçi zihniyetlerin binyıllarca savundukları ve herkese kabul ettirmek istedikleri: gençtir bilmezler, gençtir sıcakkanlıdırlar, düşünemezler, gençtir yanlışlıklar yapabilirler ancak aşırıya kaçmamalıdırlar gibi oldukça küçümseyici, hakaret edici ve de onur kırıcı yaklaşımları görüyoruz.
Gençlerin ezelden beri tarihi en ileriye devindiren bir güç olduğu unutulur. Gençliğin çok sıcakkanlı, duygu yüklü, manipüle edilmeye açık yanları elbette vardır, ancak birde yeniliğe hep özlemlidir, boyun eğmeyi kabul etmez, adalet arayışları yüksektir, dik duruşuyla tanınır, iki yüzlülükler yerine dobra karakteri ile bilinir. Özcesi birkaç düzeltilmesi gereken yönü olsa da toplumu ileri taşırmada en insani talepleri sürekli yüreğinde taşıyan bir kesimdir. Ve ağırlıklı olarak ele alınması gerekenlerde bunlar.
Birkaç gencin haksızlıklara, adaletsizlikler başkaldırışı –kaldı ki taleplerin çoğu direk kendileriyle ilgili yani ekonomik sosyal talepler olmasına rağmen bu kadar büyük saldırılarla karşılaştılar. Demek ki gençliğin asıl karakteri olan kendisini ileri insanlık için feda eden yönleri biraz öne çıksa sadece meydanlarda coplamayacaklardır, alenen infaz edeceklerdir. Denizlere yaptıkları gibi idam sehpalarında sallandıracaklardır, Kızıldere’de yaptıkları gibi acımasızca infaz edeceklerdir ve 1 Mayıs olaylarında gördüğümüz gibi kurşunlara dizeceklerdir.
Evet, gençlik ekonomik ve sosyal talepler için bu kadar hedef gösteriliyorsa demek ki copları kullananların, coplarla vuranlara talimat verenlerin, sözde aydın geçinipte kalemleriyle saldırarak akıl verenlerin, siyaset kürsülerinde gençlere “yaptığınız faşizmdir, akıllanın, yumurtalar omlet yapın yiyin” diyenlerin bir bildikleri var ki gençlere saldırıyorlar. Akıl vermelerde ve tehdit etmelerde hızını alamayanlar dünyayı en ileriye taşıyan devrimci direniş hamlesine dil uzatarak, karalamalarda geri durmuyorlar. 68’li yılların küresel çapta kapitalizme kafa tutarak, farklı bir yaşam ya da “farklı bir dünya mümkündür” umudunu yarattığını unutarak saldırıyorlar.
Onlar saldırsınlar, biz onların niçin saldırdıklarını biliyoruz. Onlar deli dolu olan, bildiğini okuyan güzel ve adil bir yaşam isteyen, özgürlüklere ket vurulmasını asla tahammül etmeyen, ortakçılığı savunan, boyun eğmeyen ve tüm boyun eğdirmelere karşı duran bir gençlik istemiyorlar. Onlar güdümlenmeye açık, höt dediğinde hizaya geçen, kendi ırkçı-milliyetçi ve militarist politikalarını uygulamak için uydu bir gençlik istiyorlar. Onlar sadece kendini bencilce düşünen, inekleyen, topluma karşı sorumsuz, “köşeyi dönen kaptandır” özdeyişinde ifade edildiği gibi sadece ve sadece çıkarcı, bireyci, menfaatçi ve evetçi bir gençlik istiyorlar. Biz bunun için bunları anlıyoruz. Anlamaktan zorlanmıyoruz.
Ancak asıl zorlandığımız bu kadar katı faşizme doğru hızla yürüyen bir dikta rejimine karşı neden gençlerin sessiz kaldığıdır. Bu kadar hakaret yağdırılacak ancak gençler sessiz kalacaktır. Bunlar kabul görecek hususlar olmamalıdır.
Şunu herkes ama herkes görmelidir, özel de gençlik görmelidir: Yüksekova’da az bir şey aktivite göstermiş bir genci, Sedat Karadağ’ı, siyasal bilinç yaratan bir genci, sokak ortasında infaz etmekten geri durmayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Arabayı durdurup bir kısmını ayrıştırmak ardından da bir genci katletmeye kalkışmak sadece ve sadece bilinçli yapılan bir infaz girişimidir. TSK sitesinin yayınladığı gibi “genç kendi kafasına sıkmıştır” sadece bir safsatadır. İstanbul’da herkesin gözünün önünde, anne olacak gencecik bir kızın karnına kuduzlar gibi vurarak çocuğu katleden bir zihniyetle karşı karşıyayız.
İşte bunun için gençliğin yapması gereken işleri vardır. Zaman kenetlenme zamanıdır. Zaman ortaklaşma zamanıdır. Zaman tüm gençliğin siyasal bilinç edinerek topyekûn ve faşist zihniyete karşı durma zamanıdır. Zaman ileriye atılarak Türkiye’nin dört parçasındaki gençlerle ittifak kurma zamanıdır.
Evet, zaman gençliğin ortaklaşarak meydanlarda birleşme zamanıdır.
Kasım Engin