HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

sorasa rojavaOsho'nun yazdıklarını ve ortaya koyduğu temel yaşam felsefesini okuyanlar bilirler; yaşam uğruna mücadele edilen, her gün kendini yenileyen ve doğrulama çabasını yürüten karmakarışık bir düzenden ibarettir.

Bunun içindeki bütün gayeler, ilişkiler ve iletişim yöntemleri sadece ve sadece bu amaca hizmet eder. Yani yaşamın içinde hem diyalog, hem de çatışma olabilir mi? Elbette olabilir ama bunlar birbirine hizmet ettiği ve mücadelelerini kendi amaçları doğrultusunda gerçekleştirebildikleri oranda olabilir.

Aksi halde ortaya çıkan duruma; Kaos hali demek daha doğru ve yerinde olur... Aslında kaos hali de; en kaba anlamda yaşamın oluş halidir!

Kaos hali için birçok siyaset bilimci ve kuramcı bir oluş anı'nın karmaşası açıklamalarında bulunmaktadır. Bu tam anlamıyla gerçeği karşılar mı, tüm soru işaretlerine cevap verir mi bilinmez.   Fakat tüm bunların birbiriyle olan bağlantısını kurmak; çok ama çok önemlidir. Çünkü bunlardan bağımsız ve her birini kendi başına değerlendirmeye çalışmak yanlış olur...

Aslında yaşam hakkında, oluş anına yönelik vurgulamaya çalıştığımız temel meselenin günümüzdeki yansımaları; hem Kuzey'de, hem de Batı'da (Rojava'da) Kürtlerin yürüttüğü mücadele de çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Belki bu alanlarda yaşanan mücadele ve günlük akışkanlık üzerine yapılacak analiz konunun anlaşılmasını, bölgede yaşanan siyasi atraksiyonun gerçek nedenlerini ortaya koyabilir...

Kürtler içinde olduğumuz dönem itibariyle; kendi aralarında birliği oluşturmaya çalışmaktadır. Bugüne kadar Kürtler arasındaki çatışmaları destekleyen, ancak bu şekilde Kürtler üzerinde egemenlikçi siyasetlerini yürüten tüm güçler yaşanan bu birlikteliği anlamak da güçlük çekiyorlar. Ya da anlamak istemiyorlar; çünkü bugüne kadar yaşamın merkezinde Kürtlerin birbiriyle çatışması yaşanılıyordu. Bundan sonra bunun olmayacak olması, en azından bu yönlü adımların atılmaya çalışılması bu güçler tarafından endişeyle karşılanmakta! Hatta yaşamın akışkanlığıyla izah edilemeyecek kadar karışık görünmekte.  

Ulusal konferans/kongre tartışmalarının yapılıyor olması, hatta önümüzdeki ay içinde gerçekleşmesi konuşuluyorken, bu güçlerin yeni dönemin siyasetini geliştirme konusunda nasıl bir tutum alacakları daha da önem kazanan bir husus oluyor! Çünkü eski siyasi söylemlerin, yaklaşımların an itibariyle geçerliliğini yitirdiği tartışmaya yer bırakmayacak kadar anlaşılır olmakta.

Öte taraftan kendilerini tanımlayan ve yaşamı da buna göre oluşturmak, şekillendirmek isteyen Kürtler; bu tanım doğrultusunda etrafındakilerle yaşamak/ilişki kurmak istiyorlar... Kürtler adına ortaya çıkan bu gelişmeleri, yine yaşamın akışkanlığı içinde göremeyenler ciddi olarak bir algılama ve anlama sorunu yaşıyorlar.

Günümüzde özellikle Kürtlerin ne yapmak istediği konusunda yaşanan bu karmaşık durum, bölge güçleri ve Uluslar arası aktörler tarafından ufak müdahalelerle kontrol altında tutulmak isteniyor. Örneğin Danimarka'da gerçekleşen kararla basına müdahale, Türkiye'de yer yer şoven yaklaşımların ve siyasetlerin öne çıkartılması, Araplarla çatışmalı hali derinleştirme çabalarının arkalarında yatan temel mantığın dayandığı payanda burası oluyor.

Kürtler kendi aralarında birliği ve bölgede barışçıl yaşamı oluşturma çabasını sürdürürken; gerçekleşen bu müdahaleler ve saldırılar karşısında da, haklı olarak kendilerini korumaya çalışıyorlar. Böylesine önemli ve tarihi bir dönemde kendilerini korumak istemelerinin gayet normal ve anlaşılır olduğunu tartışmaya çalışmak bile yanlışın dik alası oluyor.

Her ne kadar Kürtler için; Rojavada çatışmacı olduğu söylense-PKK'de de katılımlardan dolayı niyet sorgulaması yapılsa da, kazın ayağı tam olarak öyle değil. Sorunlarına çözümcül siyasetle yaklaşan Kürtlerin kendi varlıklarını ve tanımladıkları yaşamı koruma adına içine girdikleri sürecin kazananı şu anda Kürtler olmaktadır. Bu müdahaleleri ısrarla sürdürmek isteyenler ise; güreşe doymayan pehlivan gibi daha da sert bir şekilde yönelmenin arayışındadır.

Kürtlerin çözüm ve demokrasi hamlesi elbette çatışma ikliminden ve öteden beri süregelen silahlı direnişin dışında bir mücadeleyi ön plana çıkarmaktadır. Fakat bu isteme hayat karşılık vermiyorsa ve kaos hali olarak tanımlamaya çalıştığımız bu dönemde; Kürtlere yönelik her türlü saldırı yürütülüyorsa, Kürtlerin savunma amaçlı çatışmasından, silahlı gücünü çoğaltmasından daha anlaşılır bir şey olamaz. Bunu iyi görmek gerekiyor; aksi halde devam ettirilmek istenen bu ikili siyasette kaybedenlerin tarihte de olduğu gibi güreşe doymayan pehlivanlar olacağını iyi görmek gerekiyor... 

Jan Ararat