HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri


paralel yapilarKim ağzını açsa paralel devletten bahsediyor. Tartışmaları dinledikçe devletin hakikatinin, sosyolojik, politik tahlilinin yetersizliğini hissediyoruz. Bu ya bilinçsizlikten, bilgisizlikten oluyor ya da bilerek, saptırmak için yapılıyor.

Saptırma amacı taşıyanlarla bilinçsizlik ve bilgisizlikten kaynaklı yorum yapanların ana eksende buluştuklarını görüyoruz.  Her iki kesimin de yaptıkları yorumların aynı eksende buluşmasının farklı nedenleri olsa da asıl neden paradigmasal yaklaşım sorunlarıdır.

Yürütülen tartışmalarda temel amaç durum analizi olsa da sonuçta yapılan devletin aklanması oluyor. Devletin başına “paralel” kelimesini getirince asıl devlet iyi, paraleli kötü oluyor. Sanki tarihte ve günümüzde devlet başından sonuna kadar bir iyilik timsaliymiş havası yaratılıyor. Tarihte ve günümüzde olmuş ve olmaya devam eden eşitsizlik, hırsızlık ve katliamların nedeninin devlet olduğu unutturulmaya çalışılıyor. Devletçigüçlerin, devletlilerin bu yalanlara sarılması, bu üslubu kullanması anlaşılır da demokrasi güçleri neden bu dili bu kadar yoğun kullanıyor anlaşılır gibi değil. Yürütülen demokrasi mücadelesinde devletin hakikati bir kez daha gün gibi ortaya çıkmışken ana akım devlet savunucuları gibi durmadan paralel devletten bahsetmek,  devleti meşru kılıyor, gerçekleri çarpıtıyor.  Buna dikkat edilmezse şöyle tartışmaları duymak çok zor olmayacak;

Aslında Hiroşima’ya ABD’deki paralel devlete bağlı bir güç atom bombası attı.

Halepçe katliamını yapan ve Halepçe’de kullanılan Fransız ve Hollanda’ya ait kimyasal silahları Irak’a veren güçler bilmem hangi güç odağına bağlı paralel yapılarmış.

Ermeni katliamını, Yahudi katliamını paralel yapılar yapmış, o dönem egemen olan paralel yapılarmış.

Bu söylediklerimin doğru olma ihtimalleri yüksektir. Çünkü devlet idaresinde çok çeşitli güçlerin farklı çıkarları ve farklı amaçları vardır. Geçmişte de bu böyledir. Günümüzde de böyledir. Sadece Türkiye’de değil. Güney Kürdistan’da, Irak’ta, ABD’de, İsviçre’de ve tüm devletlerde.

Tarihin bildiği ilk devletin kurulduğu yıllara gidelim. Çıkışında Sümer Rahibi, ordu komutanı ve şehir yöneticilerinin hem işbirliği hem de çatışmaları vardır. Roma’da senatörlerle ordunun çelişkileri günümüzde filmlere bile konu olmaktadır. Osmanlı imparatorluğunda padişahların en güçlü olduklarının söylendiği dönemlerde devlet yönetiminde her zaman farklı güçlerin etkileri ve çatışmaları vardır.

Yedisinde neyse yetmişinde de odur diye bir söz vardır ya. Normalde bu söz insanlar için söylenir.Bu, insanların yaratmış olduğu, kurmuş olduğu devletler içinde hakeza böyledir. Devlet başlangıçta ne amaçla, nasıl var olduysa halende aynı amacı ve yöntemi korumaktadır. Olan amaç ve yöntemin daha kökleşmesi, yaygınlaşmasıdır.

Sümer rahibinin yarattığı mitolojiyle, günümüz akademik merkezlerde üretilen bilim aynı amacı taşımaktadır; İktidarı meşrulaştırmak! Sümer ordularının kullandıkları silahlar dışında günümüz ABD güçlerinden farkları yok gibidir. Onlar da “fethettikleri” yerleri yağmalıyorlardı, günümüzdeki ABD’liler de yağmalıyor, sömürüyorlar. Eski dönemlerin tecrübeli ihtiyarları kent yaşamını kendi çıkarlarına göre düzenliyorlardı, günümüz politikacıları da aynısını yapıyor. Eskisinin sanılanın aksine günümüzdekilerinden çok daha insaflı olduğu kesindir. Devletin ilk oluşumundaki Rahip-Asker-şehir yöneticisi(politikacı) ortaklığı devleti var eden temeldir. Bu güçlerin hepsi devleti oluşturmak için bir araya gelmişler uzlaşmışlardır.Ancak bu uzlaşmanın altında güçler arasındaki iktidar savaşı da hep varolmuştur. Yani ilk devletin oluşumunda üç paralel güç vardır. Günümüz devletlerinde bunların isimleri, sayıları ve şekilleri değişmektedir. Bazen bu çatışmalar su yüzüne çıkmaktadır, bazense gizli şekilde yürütülmektedir. Yani devlet varoluşsal olarak paralel yapılardan oluşmaktadır. Hatta varlığını da, yıkılışını da pek çok kere bu varoluşsal duruma borçludur.

Devletteki bu paralel yapıları bir vücudun uzuvlarına benzetebiliriz. Bir paralel güç ayakken, diğeri koldur, bir diğeri göz. Birisine tokat attığınızda ne oluyor diye soran kişiye “ben tokat atmadım, elim vurdu” demek ne kadar mantıksızsa günümüzde yürütülen tartışmalarda devlet içindeki paralel yapıların vukuatlarının dile gelmesi de aynı mantıki çerçeveye sahiptir.

Bu durumu devlet gerçeğini teşhir etmek, demokratik örgütlenmemizi güçlendirmek için fırsat olarak görmek güncel görevlerimizdendir. Tersi durum ortamı devletlilere bırakmaktır.Bu da farklı bir paralel yapının hizmetine girmek anlamına gelir.

K.Kato