HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Gerillacılığı anlatmak ancak ona anlam vermek, hislerle bağlı olmayı gerektirir. Gerillacılığın öne çıkan ve çekici yönlerini sorarken, bu soruya birçok anlam, birçok yorum ve yaklaşım ortaya çıkar.
Çünkü Apocu gerilla yeni yaşamın doğuşunun yaşandığı sahadır. Dağlar bu özgürlüğe kucak açan üslenme alanlarıdır. Özgürlük arayışı sürekliliğin ve kesintisizliğin arayışıdır. Bu bir devrimci arayıştır. Çünkü devrimcilik, PKK’lilik her an, her saniye, her gün kendinde yeni başlangıçları yaratma eylemidir. Özgürlük bu ruhun gıdasıdır. Bu özgürlük bilinci ve iradesinin gelişimi dağlarda sağlandığı için, gerillanın dağlarla olan bütünleşmesi, birleşmesi tarihsel- toplumsal derinliklerde kalan katılımsal mirastan gelir.
Doğal toplumun ve özgürlüğün toprak ile özdeşleştiği, bunun da üretim ile yaşamsallaşarak emeğin sergilendiği o zemindir dağlar. Bu doğa ile iç içeliğin, saflığın, sadeliğin, güzelliğin, insan erdeminin gerçeğini ve hakikat arayışını temsil eder. Hakikate ulaşma istemi elbette özgürlük temelinde olur. Özgürlük ise sürekli bir gelişme arayışı içinde olmayı gerektirir. Apocu özgürlük mücadelesi böylesi bir fırsatı tüm halklara sunarak, insanlık tarihinin soylu özgürlük arayışçılığının devamını yaratmıştır. 20. Yüzyıl sonlarında reel sosyalizmin ifadesi ile “komünizm, sosyalizm bitti” denildiği süreçte, “Sosyalizmde ısrar, insan olmakta ısrardır” diyerek, yüce emek ve özgürlük değerlerine bağlılık ile bunun arayışçılığını Apoizm yapmıştır.
Apocu felsefe gerçeği, insani erdemlere ulaşmanın soyluluk, yücelik ve özgürlük arayışçılığını zihin, vicdan, maneviyat, ahlak sentezine bağlı olarak yeni yaşamın perspektifini vermiştir. Kapitalist modernitenin bitişin eşiğine getirdiği insanlık ve onun değerlerinin, umutlarının kirlendiği, tarih, günümüz ve gelecek imgelerinin bile yok edilmeye çalışılarak her şeyi sanallaştırarak, karmaşalar içinde kaoslar, krizler ve hakikatten kopardığı, tekniğin körleştirildiği ve esaretine alıp “niçin yaşamalıyım, neden ve nasıl yaşamışım” sorgulamasının unutturulan robotlaşmış, medeniyetten koparılmış, toplumsal özgürlük idealleri olmayan, kapitalist modernite ile ahlaki çöküntülerin, yozlaşmaların, çürümelerin reva görüldüğü 21. Yüzyıl insanlık alemi için kurtuluşu müjdeleyen APOİZM’dir. Tarihin ender tanık olduğu; kahramanlıklara Mezopotamya’nın kalbinde, tanrıçaların, tanrıların özgürlük arayışçılığına tanıklık ediyor.
Böyle amaçlar için; insanlık özgürlük ideallerini yerine getirmek için evrenselliği ve enternasyonalizmi içinde barındıran APOCU HAREKET VE PKK ile onun gerillasına, tüm halkların evlatları da ırk, cins, din, sınıf vb. ayrımı yapmadan katılmışlardır. Böylesi büyük ve yüce bir hareketin Önderliğinin eşsiz çabaları ve direnişi ile yarım asırdır devam ettiği tüm dünyaca kabul görmüş, sağır sultanlar bile işitmiştir.
İşte böylesi bir hareketle arayış içinde olmakla özgürlük kazanacak, Önderlik kazanacaktır. Önderliğin, özgürlük gerillası olmak, fedaisi olma en yüce ve en soylu bir görev olsa gerek. Dağlarımızda özgürlük gerillası olmak; görmediğimiz belki de hayallerde bile göremeyeceğimiz cennet misali dağlarımızda doğanın kalbinde yaşamak. Yaşamak ama sürekli özgürlük arayışı içinde, durmadan hep dolu dolu ülkenin bir başından bir başına. Bazen Güney Kürdistan’da, bazen Küzey’de, bazen Güney Batı’da, hatta Akdeniz sahillerinde, Karadeniz sahillerinde tarihi gizem dolu sırlara ulaşmanın istemi. İşte bu hisler özgürlüğün arayışçılığıdır. Özgürce yaşanılabilecek tek mekanın kaldığı dağlarımızda Cudi’den Gabar’a, Herekol’a, Mereto’ya, Çiyaye Spi’ye, Şerefdin’lere, Munzur’lara, Tendürek’e, Şaho’ya, Hewreman’a, Zağros’ların tüm görkemi içinde Çiyaye Spi’ye, Gare’ye, Zap’a, Şekif’e, Kandil’e, Çarçella’ya, Cilo’ya, Amanos’lara, Toros’lara, Engizek’lere, Nurhak’lara, Yaman’lara ve daha ismini yazamadığımız, belki de göremediğimiz nice özgürlük dağlarında nefes nefese yaşamak bambaşka dünyalara gider gibi; hep yeni serüvenlerde, yeni coğrafyalarda tarihle yüzleşmeye, gelecek arayışçılığımızı, kaybedilmiş özgürlük hazinelerini aramaya… Ama yorulmadan, bıkmadan, büyük umut ve heyecanla, kavga ve dövüşle, kanla-gözyaşı ile yoğrulan emeğin, bilinç ve iradeyle keskinleştiği yüce ve soylu insanlığın özgürlük arayışında yer almak.
Doğanın ve insanın uyumunu, bütünselliğini veya Önderlikte üçüncü doğa olarak tanımlanan haliyle bu varoluş hareketinin yaşadığı mekan dağlar ve burada bunu yaşayanlar ise elbette Apocu gerillalar. İşte gerillacılık doğayla içiçeliği, paylaşımı, farklılıkların, çeşitliliklerin iç içe ormanlarıyla, ağaçlarıyla, taşıyla, toprağıyla, suyuyla, böcekleri, hayvanlar aleminin her türlüsünün içiçeliğini yaşatan bir zemin. Doğayla paylaşım içinde doğal dengeyi bozmadan, karşılıklı etkileşim içinde uyum ile yaşamak. Bazen bir ağaçtan meyve toplarken, bazen çeşitli otları toplarken, bazen ihtiyaç temelinde hayvan besinlerinden faydalanırken, yaşamın ve savaşın zorunlulukları ile (etçilliği, sapma olarak Önderlik tarafından değerlendirildiği için) yoklukları nedeniyle paylaşılan, doğa hazinelerinin nimetlerinden gerilla nasibini alır. Doğayı, ağaçları, ormanı, hayvanı vs. koruyan zevk için avcılıklara izin vermeyen, doğa koruyucusu yine gerilladır. İnsan maneviyatının huzur bulduğu, kendisiyle, karşısındakiyle, ötekinin, çevrenin, var olanın veya var olma olgusu içinde tanımlanan veya izafiyet nedeniyle bilinemeyeni arama mekanı ıssız dağlarımızdır. Huzur ve mutluluğu, nirvanaya ulaşmayı, özgürlüğü yaşamak özgürlük dağlarımızda. İnsan maneviyatının, anlam ve his dünyasının alabildiğine genişlediği bir damla zerreciğinden bir böceğe, yaprağın sesinden bir kuş, rüzgar sesine anlam verilen mekan dağlarımız ve gerillacılıktaki gizem dolu özgürlük arayışçılığıdır. Her şey, canlı- cansız var oluşun tümü; yaşama anlam veriş ve hissedişin en çok geliştiği alan dağlar ve burayı mekan etmiş özgürlük militanı, Apocu gerilladır.
Gerillacılık böylesi farklı, doğa harikalarının her tür ağacın tanındığı, bitkilerin, böceklerin, hayvanların, toprağın, taşların, suların sadelik ve saflığın, doğallığın, öze dönüşün, toprakla bütünleşmenin, canlılığın özgürlük amaç ve idealleri, ideolojiyle ve felsefeyle temelde vicdan ve zihniyet devriminin geliştiği dervişler, peygamberler, havariler, tanrı ve tanrıçaların mekanlarıdır. Gerillanın böylesi mekanlarda yeniliğe, gelişmeye, değişim diyalektiğine açık olacağı da aşikardır. Bu mekanlar doğru bağlar kurulursa maneviyatın, duygusal ve analitik zekanın eş değer bütünleştiği (ahlaki ve politik toplum) temellere oturtularak, hakikate ulaşmanın en güzel mekanlarıdır. Yaşadığın yere anlam vererek, değer biçerek, neden ve niçin yaşadığını, nasıl yaşaman gerektiğine verilecek en güzel yaşamın Apocu gerillalıkta olduğu açıktır. Seçkinlerin, yiğitlerin mekanıdır dağlar. Özgürlük idealine baş koyanların güzel yarınlara, özgür geleceğe ulaşacak olanların, Ortadoğu ve Kürdistan gerçeğinde tek yeri dağlardır.
Koşullara göre yaratıcılığın gerillanın temel yaşam ve eylem tarzı olduğu açıktır. Çünkü Apocu militan kendi irade ve yeteneği ile imkansızlıklardan yaratabilen, var olanı en iyi bir şekilde program ve planlamasını yapan ve yaşatandır.
Hem gezen hem okuyan! İşte yeni dönem gerillacılığı ve onun özgürlük arayışçılığı böyle iç içeliği, ülkeyi baştan başa dolaşmak. Her köyü, her dağı tüm halkımızın en ücra yerlerindekinin mezrasından, zozanlara, farklı lehçelerden çeşitli dinsel, mezhepsel, kültürel  zenginlikleri görmek yaşamak. Acılarına, sevinçlerine ortak olmak! Özgürlük mücadelesinde verilen nice bedellerin, yoldaşların anılarına bağlılığın gereği olarak onların temsilinin derin bilinci, maneviyatı ile yüzlerce şehit ailesine; köyleri boşaltılan, faili meçhullerde katledilen, zindanda ya da gerillada olanların yakınları, aileleri elindeki avucundakileri her koşulda fedakarca gerillasına, partisine veren kahraman halkımızı bölge bölge dolaşmak, il il dolaşmak, Botan’daki bir çok aşiretten insanların mertliğine, Garzan’daki yurtseverliğin enginliğine, Amed’deki sürekli direngenliği isyanı, Piran’ı, Şex Sait’i, Bingöl’deki acıları gurbet elleri, Dersim’in darağacındaki Seyit Rıza’ların torunlarını, Serhat’ın acılı ama yürekli haykırışını, Güneybatı’nın göçertilen, gurbetçileştirilen, yurtsuzlaştırılan ama buna inat Şehit Sabri ve Şehit Erdallarının, Şehit Ronahi ve Şehit Nucanların, Nurhak ve Engizek özlemlerini anlamak ve hissetmek. Koçgîrî’nin Alîşêr ve Zarife’lerinin ardılları Şehit Rohatın, Şehit Caferlerin asi bakışlı Yamanlar’daki direnişine, Karadeniz’de şehit  Hüseyin’in, şehit Munzur’un kahramanlıklarını, Amanoslar’da Şehit Dıjwar’ın görkemli yürüyüşünü, Antalya’da Serik’te Şehit Erdal’ın Toroslar’daki yürüyüşünü hissetmek. Binboğalar’da Şehit Partizanların sevda türkülerini, özgürlük haykırışlarını işitmek, Şehit İbrahim’in Dicleden Fırata, Ceyhan’a uzanan tüm Mezopotamya ve Anadolu’nun gizemli, sırlarla dolu Nemrutta Güneşin batışını görmeden-hissetmeden, Cudi’de Nuhun efsanesini paylaşmadan, Gabar’da Agit’in ve Adılların kutsal abidelerini yaşamadan, Besta’da Kurtay’ımı, Ferhat’ımı, şehit Nuda’yı, Gülbahar’ı anmadan, yaşamadan hissetmek olur mu hiç? Serhat’ta bekliyor Şehit Sidarlar, Şehit Dicle de soruyor yoldaşlarını bu kutsal Tendürek, Ağrı topraklarında nice anlam, nice özgürlük tohumlarını ektiler. Bugün yeşeren özgürlük tohumları fideleşti, çiçeklendi. Ve meyvesini vererek, cennet ülkeme dönüşüyor, zerre zerre, taş taş…
Bu cenneti paylaşmak bir ayrıcalıktır. Gerilla işte böyle bir ayrıcalığı yakalayabilen her yerde ama hiçbir yerde ilkesiyle, her zaman her yerde var olacak ve sonsuz özgürlüklerde süzülecektir.
Sefkan Dersîm