HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Serdeşt bir zaman…

Yani öfke ve kardeşliğe yönelik beklentiler, duygu yoğunluğu iç içe… artık hangisi galip gelirse!

Münferit vakalar revaçta ve gaste köşelerinden, ekranların plazmatik coolluğundan dökülen sözler, edevatlar…

Ben o dönemleri görmedim ama anlatılanlara inandığımdan ve her anlatılanı beynimde tezahüre dönüştürdüğümden olacak ki, yaşanan sürecin ‘80’ler öncesiyle çok ama çok yapısal benzerlikler arz ettiğine inanmaktayım.

Toplumsal tansiyon buradan bakıldığında da çok rahat bir şekilde görülebildiği gibi kelimenin tam anlamıyla; keman yayı gibi gerilmiş durumda…

Tarihin 14 Nisan olmasının ve yaklaşık bir yıllık süre içerisinde bu tansiyonun bu şekilde yükseltilmesinin elbette ki, bu yazıya çeşitli boyutlarda aksını yansıtması söz konusu olmaktadır.

Son dönemlerde Kürt ve demokrat siyasetçilere dönük bu yönlü saldırıların yoğunlaştırılması ve ülkenin belirli kesimlerinde, coğrafyalarında toplumsal temayüllerin renginin daha belirgin haller kazanması dönemin hali pür melali olmaktadır.

Ama;

Bunlarla birlikte geliştirilen kapalı ardı toplantılar,

Yürütülen sevkiyatlar ve bunlara yönelik gizli pazarlıklar

Belki de tüm bunların üstüne çıkan bu “sudan sebep” faraziyeler, yani baraj planları var…

Yürütülen bu tartışmalara yönelik yapılan açıklamalarda bir nokta var ki, gerçekten de dikkat çekmekte ve birçok yönüyle normal bir mantığın algılamasında ciddi sorunları ortaya çıkartmaktadır.

Geçtiğimiz Pazar günü yapılan ve üçlü ittifak olarak yürütülen tartışmalarda ulaşılan temel sonuçlardan bir tanesi (en azından basına yansıdığı kadarıyla) Şırnak’tan Şemzinan’a kadar sınırı barajlarla doldurmak ve o şekilde PKK’ye yönelik bir mücadele yürütmek!

***

Daha önce bu şekilde olmasa da, benzeri noktalarda yani aklın yolunda oluşturulan bu ve benzeri hülyalı stratejilerin tutmayacağını belirtmiştik ve her defasında zaman bizi haklı çıkarmıştı. Sözün eylem olduğunu hatırlatmaya gerek var mı?

Yoksa, devam edelim!

Şimdi devlet geleneğinin ve onun hem yerli, hem de uluslar arası uşaklarının önünde bir baraj gerçekliği var. Ve bu baraj işletildiğinde birçok konuda ön açıcı ve sorun çözücü bir niteliği beraberinde getirecektir. Aksi takdirde devlet geleneğinde siyaseten değil sadece, toplumsal olarak da 30 yıl öncesine dönecek bir dönemin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

Mesele o ki;

Sözde sınır hattına barajlar yapma ve bu şekilde PKK’yi yenebileceğini sanmak veya bu hülyalarla peşkeş siyasetini benimsemek yerine,

Anayasa tartışmalarında seçim barajlarına daha çok odaklanabilirler mesela.

Ya da toplumsal tansiyonda oluşturulan kutuplaşmaları ve bunların açığa çıkardığı barajları ortadan kaldırabilirler pekala!

***

Aksi takdirde;

Coğrafyayı barajlarla Waterworld’e çevirmeye çalışmak ne sonuç getirir, ne de ele avuca sığacak bir demokrasiyi ortaya çıkartır. Neden mi?

Böyle devam ederse;

Ne el kalır, ne de avuç!

Ne yumruk kalır, ne de Orhun abidelerine benzer kınama mesajları…

Ne deli kalır, ne de akıllı

Ne bent kalır, ne de baraj…

Toprak Cemgil