Halkımız ve halkımızın evlatları hakkında konuşmayı, onları aşağılamayı, bir meslek edinen insanların derin bir kompleksi olmalı ki bunu hastalık haline getirmişler. Her şeyi kendi dar penceresinden bakmayı bir alışkanlık haline getiren bu insanların, kendileri nasıllar acaba gibi bir soruyu hiçbir zaman kendilerine sormayı akıl etmezler. Türkiye’nin Emniyet Teşkilatı, bir araştırma yapmış. Güya, dağlara çıkan insanlar geri feodal yapıdan bir kaçış içinde, kötünün kötüsüne kaçma gibi sivri zeka ve dahiyane bir buluş ile bilime damgasını vuracak sosyolojik bir sonuca varmışlar. Tarzan’ı dağa çıkartan nedenleri, yirminci yüzyılın başlarındaki bir medeniyet havası içinde sunma gibi bir başarıya imza atmışlar, Oysa Kürtler sizinle birlikte sizin modernleşme tarihini yaşamış bir halk ki traji komik bütün hikayelerinizi bilen bir halktır. Ancak Kürtler şu sahip olmadığınız erdeme sahipler ki insanlık nereye gidiyor sorusunu soruyor, insanlığından ödün vermemeye çalışmaktadır.
Biz sizin giydiğiniz elbiseden, taktığınız tabancaya kadar bütün eşyalarınızın tarihini biliyoruz, Ama o kadar erdemliyiz ki tek bir gün alay etmedik. Kendiniz kendinize ait değilsiniz. O kadar fakirsiniz ki sadece bir maaş için, sadece komşunuzdan farlı olmak için alemin kırk yıl önce giydiğini giyiyor, depolara attığı yiyecekleri yiyorsunuz.
Bizce sizi anlatmanın zamanı gelmiştir. Bize yakıştırdığınız kavramlardan bir tanesi ile başlayalım. Mağarada yaşayan ‘’kıro’’ tabiri artık zamanla Türkçe dillinin argo hazinesine girmiş durumdadır. Hayvan kelimesinin mecazi karşılığı oluyor. Hayvandan kaçışın bilinçaltındaki bu hali aynı olgunun yaşanmasının psikolojik biçimidir, yani hasta bir insanın ruh halidir. Demek ki aynı psikolojik parametre yaşanmaktadır. Bunu biz söylemiyoruz. İnsana yakıştırma kelimeler kullanma, lakap takma bizim ahlakımıza aykırı bir şeydir, Ama kendilerinden öğrendiğiniz hocalarınızın sizin hakkında ne söylediklerini yazmak, aynı şeyi bize yansıttığınız için psikoterapi ye ihtiyaç vardır. Bu ezik ruh halinizi aşmak için faydalıdır. Tavuk ve hindi tabirleri sizin yaşadığınız bin yılık bir evrim sürecinde, çekik gözden zeytin göze geçişin bir tespitidir. At sırtındaki kadınlarınızın tombul ve yuvarlak fizik yapılarını bu iki hayvana benzeten edebiyat, aslında bilimsel bir tespite dayanıyor. Biz bu tür antropolojik verilere karşıyız, ancak batılıların bir zamanlar bayıldığı bir bilim alanıydı.
Tanzimat’tan sonra bilimle tanışan bu zihniyet, aynı hastalığa bulaştı. Bilimsel alanda sağlıklı bir altyapı olmadığı ya da ataları çekik güz ile tüysüz olduğu için batılıların Herkül ve Afrodit’ine benzeyen bir fizik yapıdan yoksundular. Bilimin hal etmediği bu konuyu edebiyat ve sanat ile yapmaya çalıştılar, Ama bilim önemlidir çünkü gerçeğe dayanmaktadır. Antropoloji çılgınlığı o düzeye vardı ki platonun kurucular eşleşirken yaptığı seçime benzer bir yöntem denediler, nihayetinde Hitler’in çılgınlığını hepimiz biliyoruz. Kürtlerde bu gelenek hayvanlara yapılır. At ya da katır üretiminde bu kuralı iyi bilenler, iyi at çıkartabiliyor.
Sizler de bunun edebiyat ile yapıldığını söyledik. Maço, kıllı ve ya anlatılan erkek sıfatları nedense uzak doğu insanının antropolojik yapısına uymuyor, Ama bu gün bu zihniyetin erkek sembolü haline getirilmiştir. Demek ki burada bir bilinçaltı zaafı var. Coğrafya ve toplumsal ilklimin bu konuda şaşırtıcı cilveleri söz konusudur. Bu zihniyetin geliştiği yer, coğrafik olarak batı ve doğu arasında bir yerdedir. Bunun genetik olarak iki yer arasında bir şekillenme alacağı aşikardır. Sultanlar, kendi zamanında cariye ve ya eş olarak aldıkları kadınlarla elit kesimin genotipini değiştirdiler. Dominant olarak kadın başat olmuş ki çocuklar sarışın ya da mavi gözlü doğmuştur. Peki, ya kıllı ya da tabir edilen erkek tiplemesi nerden geldi? Bizce bu araştırılmaya değerdir, çünkü anlatılan erkek tipi atalarımıza benziyor. Bir Kürt yaşlısının askerde iken anlattığı anıları aklımıza geldi, şöyleydi: Biz asker de iken subaylar, genelde Kürt askerleri kendi ev işlerinde çalıştırırdı. Bizlere güveniyorlardı ama eşlerinin bu askerlere karşı derin bir zaafı vardı, nedenini hala anlamıyorum demişti. Demek ki bu gelenek çok eskidir. Bilim yeni tanımış olsa da, bu bilinçaltı zaafın bu şekilde kendisini dengelediğini söylemek mümkündür.
Dünyanın hiçbir yerinde erkek ulusu tabiri yoktur, ama bu zihniyette maalesef vardır. Asker ulus ile Erkek ulus aslında aynıdır. Her iki olguda demin saydığım psikolojik eziklikle yakından bağlantısı bulunmaktadır. Bu erkek ulus anlayışı askeri bir terim olarak, askerlikte anlatıldığını biliyoruz. Peki, gerçekten böyle midir demekte fayda vardır. Bu bilincin, ezik ve yetersiz erkek anlayışından çıktığını kanıtlamak hiçte zor değildir. Basına konu olan son general eşinin kocası hakkında söyledikleri yabana atılacak şeyler değildir, Kocasının iki cinsli olduğunu basına bile verdi. Demek oluyor ki bu şaşalı erkek, hiçte sanılan bu erkek tiplemesine uymuyor. Erkek edebiyatı, bu tarihi erkek ezikliğinin dengeleyici unsuruymuş.
Kürdü yılarca aşağılamanın altında yatan şey, ona bir türlü benzemenin şizofrenik ruh haliymiş. Bu kültürle büyümüş zihniyet Kürtlere akıl veriyor. Dağa çıkma mağaradan kaçmakmış, tespitine ulaşmışlar. Yani bir mağaradan başka bir mağaraya kaçış oluyor. Bin bir yolun olduğu çağımızda, insanlar kar kış demeden birçok şeyi göze alarak dağa çıkıyorlar gerçeği ne tuhaf bir çelişkidir. İstanbul kentleri, dizi ve pembe hayatların sıraya girdiği hata arabesk çağının hala hatırlarda olduğu o şatafatlı kent hayatının yolları, dağın yolundan daha rahattı. Bin bir kelepçe ile bağladığınız bu yollara acaba bu insanlar niye başvuruyor? Moderniteniz niye yeterli değil? Bu kadar film, kaffe ve köylere kadar inen moda ya kadar her şey var iken, niye bu insanlar dağa çıkıyor? Peki, üniversite okuyup da sizin gibi polis olup her cop karşılığında biraz daha para alıp yaşayamazlar mı? Yaşayabilirler. Peki, niye yaşamıyorlar sorularının cevaplarını öğrenmek için yukarda demin saydığım tarihi bilince sahip olmanınız lazım. Bu zihniyet sahipleri bunun özerine bir araştırma yapsalar daha faydalı olurdu. Kürler sizin patolojik hastalıklarınızdan bıktı. Dağ onlar için boy aynasıdır, orada ne kadar güzel olduklarını keşif ediyorlar. Hasta olmadıkları için her şeyleri fazlasıyla vardır!
Numan Bagok