HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

ilk kursunBirkaç gün sonra 15 Ağustos hamlesinin 28. yılını arkamızda bırakarak 29. yılına gireceğiz. 28 yıl önce ilk kurşun olarak başlayan Kürt diriliş devrimi bu 28 yılda Kürt toplumunda inanılmayacak, kimisine göre mucizevî diye tabir edilen gelişmeler ortaya çıkarmıştır.

İlk kurşun teorisi diye bir teorisi vardır Frantz Fanon ismindeki aslen Cezayirli olupta Fransa’da büyüyen psikologun. Frantz Fanon’a göre sömürge toplumların, özelde de neredeyse tümden sömürgeciler tarafından eritilmiş, ürkütülmüş, kendisi olmaktan çıkartılmış böylesine toplumların çok ciddi öz güven sorunları vardır. Kendilerine karşı, toplumlarına, halklarına ve de insanlığa karşı güvenleri yoktur. Güvenleri derin değildir. Bundandır ki hep korkak, sindirilmiş, ölgün, cansız varsa bir ruhları o da karartılmış bir haldedirler.

İşte böylesine toplumlar kendi kaderlerini ellerine almaya başladıkları anlarda kendileriyle çok ciddi bir kavga içerisine girerler. Aslında ilk başkaldırıları sömürgecilere karşı geliştirilen başkaldırı değildir. Başkaldırıları kendilerine karşı geliştirilen başkaldırıdır. Ve sömürgecilere sıktıkları ilk mermi, sömürgecilere karşı kaldırdıkları ilk yumrukları, sömürgecilere karşı atıkları ilk tokatları yani gerçekleştirdikleri ilk eylemleri esasta kendisine karşı, yani sindirilmiş olan, şuur altına kayıpta tereddütlü kişilik olarak ortaya çıkan kişiliksiz yapısına karşı sıkılan, atılan ve vurulan mermi, yumruk ve tokattır. Frantz Fanon bu durumu “ilk kurşun teorisi” olarak adlandırıyor.

Kürt özgürlük hareketi ilk eylemini hiç şüphe yoktur ki 15 Ağustos 1984 yılında başlatmamıştır. Özgürlük hareketi 1976-77’lerde Kürdistan’ın çeşitli yerlerinde ajan işbirlikçi yapılara karşı ilk eylemini ortaya koymuştur. Ajanlaşmış, feodal komplocu yapılara karşı ise Hilvan-Siverek’te etkili eylemler ortaya koymuştur. Şıkustin direnişinde TC faşizmine karşı ilk görkemli direnişi ortaya koymuştur. Ve en gür eylemliliğini, kapsamlı ve büyük bir plan dahilinde 15 ağustos 1984 yılında Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla daha da resmi bir hale getirerek ortaya koymuştur.

Bunun için kimi demokrat Türkiye aydını 15 ağustos 1984 eylemliliğini “ilk kurşun” teorisi olarak ele almış, kürdün kendi ezilmiş, horlanmış, küçük düşürülmüş, örgütlülükleri dağıtılmış, dumura uğratılmış, sinmiş, mütereddit, özgüvensiz kişiliğine sıkılan bu kurşunla hem kendi kişiliğinde hem de Kürt halkında bilinç yaratmanın en etkili eylemliliği olmuştur diyerek kaleme almıştır.

“İlk kurşun”la başlayan süreç, çok zaman üzerinden geçmeden Kürt toplumunda çok büyük değişimler ve dönüşümler yaratmıştır. Öyle ki bin yıllar içerisinde yapılmayanlar, yapılamayanlar kısa bir tarihi süre zarfında-hem de 28 yıl içerisinde-yapılmış ve bir toplum yeniden yaratılmıştır.

Bunun için 15 ağustos 1984 gerilla hamlesi yani Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlayan süreç Kürt halkı açısından sadece sömürge kişiliğine sıkılan bir kurşun olmamıştır. Sadece ve sadece ezilmiş, horlanmış kişilik yapılanmasının aşılması için de sıkılan bir kurşun olmamıştır. 15 ağustos 1984 hamlesi Kürt toplumu açısından aynı zamanda yeniden bir yaratılış destanı rolünü oynamıştır. Kürt toplumunu yeniden tarih sahnesine çıkartmıştır. Kürt toplumunu yeniden kendisine getirerek devasa bir KÜLTÜREL VAR ETME DEVRİMİ ortaya çıkarmıştır.

15 ağustos 1984 öncesi Kürt ile 15 ağustos 1984 sonrası kürdü yan yana getirdiğimizde kişilik ve karakter olarak birbirinden neredeyse 180 derece zıt farklı kişilik özelikleri gösterir. 15 ağustos 1984 hamlesi öncesi Kürt ölgün, ürkütülmüş, sindirilmiş, aile içi kavgalarla birbirine karşı düşmanlaştırılmış, feodal kompradorların uydusu, faşist devletin kültürel ham maddesi, ulusal değerlerden yoksun, oldukça içe kapanmış, aşırı duygusal, kırıcı, sinirli, kendisiyle barışık olmayan, yaşlanmış bir kişilik yapısını sergilerken 15 ağustos 1984 hamlesi ve sonrası süreçte ise kendine güvenen, ulusal değerlerle saygılı, kendisini tanıyan, kendisiyle uyumlu, başkalarının uydusu olmaktan kaçınan hatta bu durumdan utanan, oldukça bilinçlenmiş, demokratik değerlere bağlı, dayanışmacı, birey olarak gelişmiş, politik, inisiyatifli, kişilik olarak başkalarına boyun eğmeyen, haksızlıklara karşı geri adım atmayan ve tabii birde eve kapatılmış, rencide edilmiş, mal düzeyinde bile görülmeyen kadının görkemli bir şekilde aynı ana tanrıça zamanlarında olduğu gibi yeniden tarih sahnesine mucizevî bir şekilde çıkışını yaşamıştır. Öyle ki kadın Kürt toplumunda gelişmenin motoru rolünü üstlenir hale gelmiştir. Öyle ki bugün Kürdistan’da kültürel gelişmenin, siyasal etkinleşmenin, politik gelişmenin ve de toplumu örgütlemenin en dinamik yapısı haline gelmiştir. İşte bu 15 ağustos 1984 hamlesinin yarattığı ruhtur.

Olup bitenler elbette bununla sınırlı değildir. Kürtler bu kısa tarih süre zarfında tümden bir sosyal, siyasal, kültürel, ruhsal, eğitsel derken özelde de öz savunma hususunda bir devrim sürecini yaşamışlardır. Bugün Kürt toplumunun en yaşça küçük olan fertlerinden tutunda 80’li yaşları aşan yaşlılarına kadar ki insanlarında ezik, büzük, kendisine özgüvensiz bir yapı göremezsiniz. Boşuna henüz beşikten çıkar çıkmaz Kürt çocukları ellerine taş alarak TC’nin faşist polislerine saldırmıyorlar. Taş atmıyorlar. Halbuki 15 ağustos 1984 öncesi iki tane TC’nin pisik jandarması tümden bir köyü hizaya getirerek falakalarda geçirebiliyordu. Yine 80’li yılları aşan analarımız bugün mahkeme kapılarında hiçbir tereddüt göstermeden, geri adım atmadan, of demeden ve de yüzlerini peçelerin arkasına saklamadan nasıl da kameraların içine bakarak gür sesle konuşuyorlar. Ve nasıl da bugün çınarlık olan mellelerimiz Cuma namazlarında, meydanlarda hiçbir korku işareti göstermeden faşist devletin politikalarına karşı duruyorlar. Ve nasıl da analarımız şehit düşen evlatlarının cenazeleri üzerine giderken ellerine kına alarak, toprağa düşen evlatlarını evlendiriyorcasına ellerine kına sürerek zılgıtlar atıyorlar-ki bu zılgıtlar çaresizliğin zılgıtlar değil-bu zılgıtlar özgürlük isteyen ve bu uğurda bedel veren insanların bilinçli çığlıkları olduğunu unutmayalım.

Ve tabii olup bitenlerin tümü bunlarla da sınırlı değildir. Kürt dil devrimi, Kürt kültür devrimi, Kürt siyasal ve örgütlenme devrimi, Kürt ulusal birlik devrimi, Kürt sosyal devrimi, Kürt kadın devrimi, Kürt direniş devrimi derken böyle onlarca devrimsel gelişmeyi bu kısa tarih süre içerisinde Kürtler yaşamışlardır. Belki de Kürtler için en büyük devrimlerin başından bir tanesi de ihanete ve işbirlikçiliğe karşı gösterilen direniş ve karşı koyuş olmuştur. Kürtleri tarihte hep iç ihanet, dış ihanet ve işbirlikçilik bitirmiştir. Artık ilk kez Kürdistan tarihinde ihanet ve işbirlikçilik, ihanet ve işbirlikçilik olarak Kürt toplumu nezdinde görülmüş ve lanetlenmiştir. Ve bu lanetli durumu Kürt toplumu gördüğü ve bildiği için bugün ihanetçiler, işbirlikçiler ve hainler Kürdistan’da cirit atamıyorlar. İstediklerini elde edemiyorlar. Yoksa bugün TC devleti kadar bu kadar ihanetçiye, işbirlikçiye bu kadar paralar yatıran, bu kadar ön açan bir devlet dünyada belki de yoktur. Posası çıkmış, toplum nezdinde üç kuruşluk değeri kalmamış kişilikler yeniden yeniden boşuna toplum karşısına çıkartılmıyorlar. Nedeni ihanetin ve işbirlikçiliğin artık Kürdistan’da bir karşılıklarının olmayışıdır. Çünkü piyasalarda artık ihanetçi ve işbirlikçiler bulamıyorlar. Ki bu da 15 Ağustos 1984 hamlesiyle ortaya çıkan tarihi önemde bir değerdir.

Elbette 15 ağustos 1984 hamlesi başka değerler de ortaya çıkarmıştır. Bu değerlerden bir tanesi de Kürtlere karşı yapılan suçların mutlaka ama mutlaka ortaya çıkarılarak hak edilen cezanın verilmesidir. Yani Kürt halkına karşı işlenen suçların karşılıksız, cezasız kalmamasıdır. Ki bu da Kürtlerin tarihinde ilk kez yaşanan bir gerçekliktir.

Özcesi 15 ağustos 1984 hamlesi Kürtler ve Kürdistan’da yaşayan tüm toplumlar açısından tümden yeniden bir yaratıl destanıdır. Geçmişten beri birbirine karşı kırdırılan toplumların demokratik ulus temelinde yeniden halkların kardeşliği temelinde, ortakça bir arada yaşamanın da destanıdır. Yeniden kimlik kazanarak, kendisi olan bir halkın ve coğrafyanın da destanıdır.

Evet, 15 ağustos 1984 gerilla hamlesini ele alırken sadece ve sadece ilk kurşunu ele alarak değerlendirmek değil, tam tersine ilk kurşunun ortaya çıkardığı KÜLTÜREL DEVRİMİ görerek, bunun coşkusunu yaşayarak, heyecanına katılarak, yeniden ortaya çıkardığı ruh temelinde yaşama aktif dahil olarak, sömürgeciliğin içimizde kalan son kırıntılarına karşı da daha büyük bir direniş içerisine girerek direniş ve diriliş sürecini kapatarak artık kurtuluş zamanlarını tamamlama zamanıdır.

Evet, artık zaman kurtuluşu tam sağlamanın zamanıdır. Boşuna: “varlığını koruma, özgürlüğünü sağlama” denilmemiştir. Yani artık yeni 15 ağustosları özgürlüğümüzü sağlama olarak anlamalı ve bu uğurda daha büyük özverilerle devrimi zirveleştirmek için tüm gücümüzle 2012 yılına yüklenmeliyiz.

Nitekim bugünlerde hemen yanı başımızda Şıtazin-Oramar’da, Şemzinan’da ve de Çukurca’da olanlar, söylemek istediğimiz kurtuluşun yakın olduğunun sağlam adımlarıdır.

Yeniden ama bu kez daha güçlü bir temelde diyoruz ki:

Yaşasın Kürt halkının 15 ağustos 1984 hamlesi.

Kasım Engin