HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Anlaşılan o ki gerillayı silahsızlandırmak için çeşitli çevreler çok yönlü propagandalarını derinleştiriyor. Bunun başarılabileceği düşüncesine iten de gerillanın tabanı denilerek, birçok zaman birleştirilerek yargılanan ve bu ağır baskı altında artık nerede durduğunu tam olarak kestiremeyen kesimlerden geliyor.

Silahların zamanının geçtiği tezi neoliberalizmin fikir babalarının “ideolojiler çağı kapanmıştır” düşüncesiyle gündeme hakim olan bir fikirdi. Herhangi bir grup, kesim, halkın haklarını talep etme ve bunları savunmak; kendi kültürel ve ahlaki öğelerini koruma mücadelesi yürütme yerine sisteme teslimiyetini ve parçalanmış bir toplum yaratmayı hedefleyen bu düşünce günümüzde üstü örtülü bir şekilde devam ediyor. Bunun yanında bin yıllardır silah kullanma yetkisini elinde tutan devletçi, savaşçı iktidarın tüm tehditlerini bertaraf etme, hak arama taleplerini sınırlandırma girişimi olarak da değerlendirilebilir.

İnsanın kominal toplumda savunma amaçlı kullandığı ve topluluğa ait silahların bir üst aşaması olarak fetih, talan ve saldırı pozisyonunda işlerlik kazanan silahlardan bu yana değişmeyen bir mantıkla karşı karşıyayız aslında. Madenlerin silah yapımındaki önemi ve bu madenlerin çıkartılması ve işletilmesindeki zorlukların giderilmesinde dahiyane kurnazlık sergileyen “kutsal ittifaklar” zamanından kalma bir alışkanlık.

Tabii artık silahların bir sektör haline gelmesi ve kolay ulaşılıyor olması bu işlevini yitirdiği gibi bir sonuç yaratmaz. Herhalde neredeyse onlarca anlaşma ve ittifakla birbirlerine bağlanmış ülkelerin birbirlerine karşı tırmandırdıkları silahlanma yarışları salt o devletlere gözdağı anlamı taşımıyor. Devlet geleneğinin güvenilmezliğinin yarattığı etkiler olsa da her iktidar erkinin bir başkasının elindekilere göz dikmesi gerçeği söz konusu olsa da artık egemenlik kurmak ve o değerleri ele geçirmek için o kadar zor yollara başvurulmuyor. Kısacası esasta iktidarların rahat ve huzur ortamını daim tutabilmek ve çıkarlarının kalıcılığını sağlamak için sömürünün kaynaklarını bastırmaya yarıyor silahlar.

Çıplak zor aracı olan silahların yanı sıra özel ve psikolojik silah kullanımı kapitalist modernitenin en yoğun ve güçlü aracı konumunda. Sınırsız ve sayısız medya ve iletişim aracının kullanımının özendirilerek tüm insanlığa yayılımıyla her eve hatta her cebe kadar sızabilen iktidar sahipleri artık silah kullanımına gerek duymadan insanları düşüncelerinden, savunduğu doğrulardan caydırabildiğinden bu yöntemi daha kolay, ucuz ve etkili bir silah olarak kullanıyor.

Bu etkiden kurtulabilen ve örgütlülük sahibi olan kesimler karşısındaki yöntem ise tabii ki çıplak zor. Şiddet, katliam, terör, işkence yöntem ve çeşit zenginliği yaşasa da vazgeçilmez temel bir yaklaşım olarak eldeki sopa olarak tutulmaktan vazgeçilmiyor.

Özcesi silah tüm insanlık tarihinde olduğu gibi günümüzde de egemen iktidarcı güçlerin temel bir ‘çözüm’ aracı olarak kullanılmaya devam ediliyor.

Silah kullanan ve tehditler savuran bir cenah karşısında yapılabilecekler sınırlıdır. Seçenekler azdır. Hatta iki yolla sınırlandırılabilir. Ya dayatmayı kabul eder, binyılların özgürlük arayışçılarının hayal ve seslerini yüreğinden ve beyninden silerek uydu bir kişilik olarak basit bir sistem taraftarı bireyci olarak yaşamaya çalışırsın ya da “Anlamını, hakikatini bilmeyen insanlık ya olamaz, ya en alçakçası, en barbarcası olur.” diyerek kendini ve toplumunu onurlu ve özgür bir gelecek yaratımına katmaya çalışırsın.

İşte PKK gerillalarının da seçimini bu iki yol üzerinden değerlendirmek gerekmektedir. PKK, Kürt halkının, tüm Ortadoğu ve insanlığın özgürlüğüne kilitlenmiş, çözmeye aday olduğu sorunları sistemsel olarak tanımlayan bir hareket. PKK’yi şiddete bulaşmış ve ne yaptığını bilmeyen insanlar topluluğu olarak değerlendirmek ve kendince kimi dayatma ve taleplerle halkını ve insanlığı savunma özelliğinden saptırabileceğini düşünmek herhalde en büyük aymazlık olsa gerek.

Amed zindanlarında Mehmet Hayri Durmuş ve Kemal Pir arkadaşların yaptıkları savunmalarda da karşı çıktıkları bir nokta buydu. “Bizi basit bir şiddet örgütü olarak tanımlayıp yargılayamazsınız. Biz, ideolojik bir hareketiz” diyerek sistem sahiplerinin kitlelerin gözünde karartmaya çalıştıkları hareketi savunarak gerçek uğraşılarını mahkeme salonlarında bir bir dillendirmişlerdi.

PKK, kapitalist sistemin dünya insanlığına uyguladığı politikaları eleştirip yargılayarak, yeni ve daha yaşanılır bir dünyanın eskinin çözüm yöntemlerini aşan bir keskinlik, kararlılık ve yöntem zenginliğiyle uygulama iddiasına sahip bir örgüt. Bin yıllardır insanların kafalarında sabitleştirilmiş tüm düşünce kalıplarını, insan iradesini yok sayan her türlü dayatmanın karşısında “özgür insan” yaratımını hedefleyen bir örgüt. Hedef ve amaç belirlediklerini kendi içinde ve Kürt toplumunda 30 yıllık bir mücadelede açığa çıkardığı sonuçlarıyla ortaya koymuş bir hareket. Ve daha fazlası.

PKK’nin uyguladığı mücadele yöntemlerinin bu hedefler doğrultusunda yaşayacağı zenginlik tabii ki kendi amaç araç ilişkisinin üzerinden yürüyecektir. Yoksa telkin ve dayatmalara boyun eğerek sözde demokratik sivil iradenin belirleyeceği hatta uydu bir örgüt olması beklenemez. Eğer PKK çevrenin söz ve dayatmalarına kulak kabartarak yönünü bulmaya çalışsaydı PKK diye bir şey hiçbir zaman olmazdı. Bir çift söz ve umut kırıntısı bile denilemeyecek kimi duygularla başlayan PKK hareketinin ve uyguladığı yöntemlerin bu doğrultuda değerlendirilmesi ilgililerinin doğru sonuçlara ulaşması açısından yerinde olacağı kesindir.

Biz, gerillalar olarak da bu silahın döneminin geçtiği tartışmaları içinde söyleyebileceğimiz şudur; Kürt halkı ve öncüsü Önder Apo özgürleşmedikçe, hakları garantilenmedikçe ve bunlar karşısında devlet şiddeti var oldukça silahların zamanı kapanmayacaktır. Herkesin böyle bilmesi ve okuması onurlu bir barışın yolunun açılmasında da etkili olacaktır. meşru savunma yapmak her canlının hakkı olduğu kadar bizlerin de en temel hakkıdır ve bu hakkı korumak adına dün olduğu gibi bugün de her türlü koşulda görevimizin başında olduğumuzu halkımızla paylaşmak istiyoruz.

Pir Kemal