HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Dağlar ve insan arasındaki ince bağın kökeni, dağların insanı koruyan, kollayan ve doyuran özelliğinden alıyor. Dağlar insan için ana gibidir, evet dağları bir anaya benzetmek yerinde olur. Dağlar insanlık için önemli bir yer ifade ederken bütün uygarlıklar dağların etrafında, suların kenarlarında gelişirler. İlk uygarlığın Mezopotamya’da yani Zağros ve Toros eteklerinde olması, bu coğrafyanın önemini artırmaktadır. Niye diyecek olursak; arkeolojik kazılar ve ortaya çıkardığı bulgular ışığında, MÖ. 12000’lerden itibaren uygarlık beşiğinin merkezi Zağroslar demek abartı olmaz.

Yine ‘niye Zağroslar’ sorusuna cevap olarak, ilk devrimcilik tohumu burada atıldı. Duvar duvar evler burada şekil buldu. İlk ekinler özenilerek burada toplanıldı. İlk yaban hayvanları burada evcilleştirildi. Bu bölgenin kadınlarının elinden su içti bütün canlılar. El emeği ile kaba taşlara şekil verdi. İlk ateşi bu dağlarda yaktı. İnsanı ısıtan, yemeği çiğ yenmesinden kurtarandı. Mağaralarda iletişim için resim çizen insanlardı. İlk balta-kazma gibi aletleri yapandı. Çamurdan çanak çömlek yapıldı, kadınların elleriyle bu dağlarda. Ağıtlar yakıldı, bu gün adına müzik denilen. Zağroslar bu kadar ilki besledi bağrında. Ziraat ve tarım devrimi, aletler devrimi, Zağrosların destanında örüldü. Ondandır ki, tarihi Zağros’tan ele almak yerinde olur. Şimdi diyebiliriz ki insanın hayal ettiği, ütopyanın temiz ve doğal yaşamı burada mevcuttur. Ve bu dağların yaratıcılığı Sümerlerle zigguratlara kapatıldı, Sargonların kılıcı ile ekinleri toplatıldı.

Yok sayılmak istense de bu dağın ihtişamı, bazen bir rüyada, bazen bir şarkıda da, şiirde ya da destan ve öykülerde insanlık ütopyasında yaşatıldı. Kimi sosyalizm dedi, kimi de komünizm diyerek bu güne taşıdı. Yine maskesi deyişmiş sargonlar ve rahipler, özgürlük ütopyalarına saldırdı. İnsanlık, kimi Nuh’un gemisiyle kimi Dicle ve Fıtrat’la akarak, dağ eteklerinde toplanıp Zağroslara tırmandı. Çünkü burada geçmiş zamanın güzelliklerini, eşitliğini, özgürlüğünü içine çekebiliyordu.

Kartal yuvası, gerilla barınağı, insanlık tarihi gibi gerillanın güncesi içinde büyük anlam gülüdür. Ki ben, bugün Zağroslardayım. Bir tarafımda Cilo, bir tarafımda Çarçella, bir tarafımda Govendê. Bir yanı düşman istilasında. Türkiye, İran, Irak Kürdistan topraklarından da sınır oluşturur. Dört bir yanı sularlarla çevrilidir Zağros’un.

Tarihin avlusunda güneşe yürümektir Zağroslarda gerilla olmak. Emekle tarihi taşımaktır bugüne. Zağroslarda engin çetin ve sarp araziye direnç göstermektir, gerilla olmak. Serin, ay ışığında mehtapla gülüşmendir, Zağros’ta umuda sevdalanmak. Satê göllerinin etrafında papatya gibi sarı sarı renk vermektir evrene. Zağros’ta gerilla olmak dağ keçileri gibi uçurumlara tırmanmaktır. Bir uçtan bir uca, bir bulut gibi inmek ovalara, Avaşin maviliğine göz kırpmaktır, Zağroslarda gerilla olmak.

Zağros’ta gerilla olmak, kanından yaşam yaratmaktır geleceğe. Kanat açmak göklere, adım adım yürümektir Govendê’ye. Patikalar açmaktır zirveye ulaştıran, Zağros’ta gerillacılık. Düşman siperlerine keskin bakışlarla bakmak, ensesinde gölge olmaktır faşist jandarmanın. Varlığınla korku salmak zalimin gönlüne, yetim hakkına ilişene dur demektir. Kawa’nın örsü olmak Dehakların beyninde, Mazlumlaşmak üç çubukla Amed’de. Zilan’ın şarapneli olmaktır, üniformalı-sömürgeci bedene. Namludan çıkan bir kurşunun bir mevziyi devirmesidir Zağros’ta gerilla olmak…

Şerizat Rajan