Bilgi içerikli, uzmanlık isteyen alanlarda şüphesiz sorular muhatabına sorularak net cevaplar istenir. Ve bunlarda çok düşünmeden ikna olmak mümkündür. Örneğin küresel ısınmanın dünya üzerinde yarattığı sonuç ve bilançoları merak edersen soracağın ve cevaplarından emin olacağın kesimler mevcuttur.
Lakin bazı sorular vardır ki çok cevaplıdır ve manipülasyona açıktır. O yüzden burada verilen cevaplardan daha çok kişinin bu cevapları algılayış ve kabul ediş ölçüleri önem kazanır. Cevaplar süzgeçten geçirilerek, biraz da verilenlerden şüphe duyularak, sorgulayarak alınır. Böylelikle soruyu soranın amacı ne ise ona uygun cevaplar bulmaya çalışılır. Ama çağımızda o kadar “Ben senin yerine düşünür ve cevaplarım” tarzı bir yaklaşım hâkim ki birey irade ve isteklerinin ne kadarının bununla uyum arz edebildiği bilinemiyor. Aziz Nesin’in söylediği gibi biraz da koyun olunduğundan mıdır nedir bu tarzın aşılamaması gibi bir durum da derinleştiriyor handikabı.
İrade olmak ve söylenenlerden etkilenmemek öyle sanıldığı gibi kolay değildir aslında. Yani hak vermiyor değilim böylesi cevap tutkunu arayışsız insanlara. Yıllarca sorduğu ve yaşamının onlara mutlak bağlı olduğunu düşündüğü cevaplara ulaşınca bırakmamak için yoğun çaba sarf eden yurdum insanının haklılık payı da yok değil.
Ama gel gör ki toplum ve karşılıklı sorumluluk söz konusu olduğunda toplumun yanlışları ve yanlış öğretileri karşısında irade olmak topluma karşı gösterilmesi gereken en büyük sorumluluk oluyor. Eğer gerçekten yaşanılan toplum karşısında belli bir duyarlılık ve sorumluluk gösteriliyor ise biraz da irade haline gelebilmek gerekir. Sistem ve disiplin karşıtı bir nihilist düşünce olmayan bu irade elbette koyun olmaya da direnir.
Soran, sorgulayan, arayan ama bulduklarının arkasına bakma ihtiyacını hisseden insanlar olmaktır bahsedilen. Ama tabii ki buna ulaşmanın yolları da türlü türlüdür.
Dışa açık gözlerin zamanla iç’i göremeyeceği bilinen bir gerçek. Etrafında ne kadar gezinirsen o kadar merkezden uzaklaşırsın. Birey olarak da bir olay ve olgunun görünen ve dış yüzeyiyle ne kadar ilgiliysen arka planını görmekten de uzaklaşırsın. O yüzden daha derine inebilmek ve yetkinleşebilmek için yaşam karşısında, her şeyden önce bireyin biraz da kendisini gözden geçirmesi gerekir.
Çünkü biliyoruz ki ancak kendini tanıyan, bilen, yaşadığı toplumsal gerçeği, tarihi güçlü çözümleyebilen insan hakikate ilerleyebilir. Yani etrafına saran ve bir türlü dinmek bilmeyen olaylar karmaşasında, bir yerlere yetişme telaşındaki insan topluluklarında yaşanan keşmekeşlikte en yalın gerçekler bile kocaman bir muammaya dönüşür. O yüzden birey gerçeklere ulaşabilmek için her şeyden önce kendi yerini iyi belirleyebilmelidir. Kendini iyi tanıyabilmelidir.
Öylesine hızlı akıtılmak istenen yaşamın, sabırsız insanların, tüketmek dışında yol bilmez yurttaşın yaşadığı ve yaşattığı yaşam içinde bunun dışında sağlam bir yol bulamazsın.
Eğer çılgın bir hız ve haz tutkusuyla işleyen toplum içinde kaybolmuş bir birey gibi hissediyorsan kendini ve yarına beslediğin umutlarında bir sarsılma yaşıyorsan, içinde bulunduğun zaman ve mekânın sana ait olmadığını hissediyorsan dönüp biraz da içine bakabilmelisin. Seni yaratan gerçeklik, hayallerinde saklı dünya, özlediğin insan ilişkileri, layık olduğun yaşam biraz da içinde ve tarihinde gizli. Sonuçta yarın için yaşamak hedefini koymuşsan da önüne unutma ki aslında yürüyüşünü yönlendiren geçmişin, tarihindir. O yüzden hayal ve düşüncelerini yaratan on binlerce özgürlük aşığını ve yarattıklarını unutmamak gerek.
Bu yüzden “Özgür insan doğasının en temel özelliği, tarihini seçebilmesi ve tarihle yaşamayı bilmesidir.” diyor ya Önderliğimiz.
İşte günümüz insanının ihtiyacı da bu. Özgür bir insan. Kendini bilen, etrafındaki tüm olayların arka perdesini görebilen, yalan ve dolanı daha ağızda bir hece iken algılayabilen, kendi doğrularının ve ilkelerinin değerine vakıf olan insan.
Bir yürüyüştü özgürlük. Bir mücadele. Ve inanmasan da bir kişiyle başladı. İlk soru ve soru ardından gelen bitmez arayışlarla.
Pir Kemal
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 6 Haziran günü 17:00-19:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Şifreza ve Mirganiş köyleri, Şehit Dijwar Vadisi, Şehit Colemerg ve Havan tepelerine yönelik olarak TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1 Haziran günü Hakkarinin Çukurca ilçesine bağlı Bilican Tepesinde yapılan eylem ardından geri çekilme esnasında iki arkadaşımızın şehadet haberini kamuoyuyla paylaşmıştık.
- Ayrıntılar
Ji çapemenî û rayagiştî re!
1. Di 6’ê pûşperê de saet di navbera 07:00-08:00’an de li Qadên Parastina Medya li hember qadên Ferhad, Çiyareş, girên Xeregolê û Dola Şîvê Artêşa TC’ê êrîşeke bi hawan û obûsan li dar xist.
- Ayrıntılar
Ji çapemenî û raya giştî re!
1. Di 3’yê pûşperê de saet li derdora Westana Wanê, ji hêla gerîlayên me ve nîzamiye û maşîneke zerîpoş a bi navê akrep eydî Midûriyeta Ewlekariya navçeya Westanê çalakiyek hatiye lidarxistin. Di çalakiya ku mirî û birîndarên dijmin nehatine zelalkirinê de, nîzamiye û zerîpoşa li hewşa midûriyetê ye bi roketavêj û çekên ferdî hatiye he
- Ayrıntılar
Günün anlam ve önemi; tarihe sarılın çalıntı gecelerin ve kurşuni baharların çocukları…
Doğan her günün öyküsünü saklayın mahçup ellerinizde ve gülüşlerinizi öğretin baharda açan bütün papatyalara… Biliyoruz hiçbiri acılarınızı dindirmeyecek ve gidenleri geri getirmeyecek… Ama unutmayın bizim de yüreğimiz bir türlü yitirmeyi kabullenmeyecek… Bugün resmi tarihin söyleminde dünya çocuklarına yönelik saldırıların ve hak gasplarının kınandığı ve teşhir edildiği bir gün olmaktadır… Kimin umrunda bu coğrafya da, Fırat’ın kafatası bir panzerin tekerleğinin altında kalıyor, onun lastiğinde paramparça ediliyor… Fırat’ın anası zılgıtlarını çekiyor ve hala koynundaki sırça yüreğiyle Diren’iyor…
Yürüyoruz üstüne bütün gün doğumlarının ve en çok korkularından vuruyoruz onları ve siz mahsumiyetin isyancı çocukları…
Tarihi yazıyoruz dedelerimizden bize kalan…
Ve her gün daha yüksek bir şekilde haykırıyoruz;
“Önünüzde diz çökmeyeceğiz, bu da size dert olsun” diye…
***
Bazıları, önümüzden gidenler ilk basıyor tetiğe, ya da gözlere takılan mağrur bir gülümseme de bombanın pimi bir özgürlük yüzüğü oluyor…
Vuruyoruz orta yerinden tüm talanları ve yalanları… yüzlerine çalıyoruz sahtekarlıklarını ve hain saldırılarını… yani bugünün netameli çocukları; kanla-canla, Uğur’la, Ceylan’la, Enes’le, Oğuzcan’la ve bugün de Fırat’la yarınları oluşturuyoruz…
Toprağa verdiğimiz her özge de, bir intikam yeminini toprak misali serpiyoruz en derinlerimize… Gözü kara zamanın yiğitleri olarak, yıldız kokulu gecelerde söylenen bir marş gibi dolaşıyoruz bu dağlarda, bu dağ yürekli kahramanların arasında ve şunu çok iyi biliyoruz;
Bu sefer efendilerin değil, gerçeğin tarihini yazıyoruz…
Ne fırat’a ne de diğerlerine ağıt yakmıyoruz, neden diye sormayın hemen… Çünkü hem uğur’u, hem Ceylan’ı, hem Oğuzcan’ı ve hem de Fırat’ı biz buralarda yaşatıyoruz… onların çocukluğuna takılı gözlerini albümlerimizde baş köşeye koyuyoruz…
***
Mutki tütünlerinden cigara sararken bir çatışma ortasında, derin bir nefesin ardından barut kokusunun o en keskin anında tekrardan atılıyoruz ileriye; söz diyoruz, sonuna kadar, bu bedenlerdeki kanın son damlalarına kadar diye attığımız her mermi de ve her bombanın parçalarında yeminleri sıralıyoruz peşi sıra havayı yırtan mermilerin ardından…
Sonun başlangıç olduğu bir mevsimdeyiz, gün gibi devrilse de yiğitlerimiz biz buralarda yaşamın orta yerinde ve sevgilerin paylaşıldığı bu coğrafya da sizleri de bekliyoruz…
Bu zamanın kavgasında, acımasızlığın her türlüsünü yaşayan çocuklar;
Vurun kendinizi kahpeliğin orta yerine ve bir günbatımı kadar berrak bir şekilde özgürlük dağlarını kıble belleyin… Sakın şunu unutmayın; vurdukça borç ödeyeceğiz yitenlerimize bu namus savaşında ve gün doğumu dedik ya, işte o zaman buluşacağız bir gökkuşağı altında ya da şehr-i kadimin surlarında o bilge insanla…
Toprak Cemgil
- Ayrıntılar
İsrail Siyonist devletinin 1982 yılında Filistin savaşçılarına Lübnan’ı da içine alan saldırısının yıldönümünü bugünlerde yaşıyoruz. Biliniyor İsrail saldırısı 5 Haziran 1982 yılında başlamıştı. Uluslar arası bir konsept temelinde gelişen bu saldırıları en çok destekleyen güç ABD ve peşinden de Türkiye Cumhuriyeti devleti ile batılı ülkeler geliyordu.
Bellek denen bir şey vardır. İnsanı yaptıklarıyla karşı karşıya getiren, yüzleştiren muhasebe içine çeken. Biz buna tarihi bellek diyoruz. Kimisi buna tarih şuur diyor. Yani tarihi bilinç…
Bugünlerde bol kesenden Filistin tarafgirliği yapılıyor. İsrail devletiyle en çok ilişkili olan, stratejik ortaklıkları bulunan, Filistin halkına en çok zarar veren ve tabii ki İsrail devletinin vazgeçilmez partnerleri olanlardır bunu yapanlar. Bunların başında Namı diyar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geldiği de kesindir.
Tuhaf en çok İsrail devletiyle ilişkili olan saldırgan devletlerinin başından gelen TC devleti ve kimi sözde aklı başında görünen stratejisti bugün bizi yani gerillayı İsrail’le ilişkilendiriyorlar.
Beyler biraz ciddi olalım. Yiğidi öldürün ancak hakkını yemeyelim. Yiğidin hakkı yiğidin, nasıl ki Cesar’ın ki Cesar’ınsa…
Tarihe giderek bellek tazelemeden bugüne kısa bir bakış iyi olacaktır. Türk pilotlarını övünerek İsrailliler tarafından eğitildiğini söyleyen kim?
Mavi Marmara saldırısı ayrı Heronların alışının durdurulamayacağını ve bunların ayrı ve farklı iki şey olduğunu söyleyen kim?
İsrail devletiyle stratejik ortaklıkları bulunan kim?
Kürt özgürlük hareketinin liderliğini esir alarak Türkiye Cumhuriyeti Devletine veren kim?
Günlük istihbarat bilgisi vererek Kürt gerillalarına bomba yağdırılmasını sağlayan kim?
Kürdistan topraklarını peyderpey İsrail devletine satan kim?
Türk subaylarıyla öncelikli olarak sınırları dolaşarak, sonra da Kürdistan coğrafyasını etüt ederek TC subaylarına eğitim veren ve akıl verenler kim ya da kimler?
Önce yukarıdaki bazı sorulara cevap verilmelidir. Sonra da yiğidi öldürecekseniz öldürün. Vuracaksanız vurun. Asacaksanız asın…
Devam edelim.
Bugün ya da bu ay 1982 yılında Filistin kurtuluş hareketine ve örgütlerine karşı topyekûn İsrail Siyonist devleti tarafında yapılan saldırının yıldönümünü yaşadığımızı söyledik. Filistin kurtuluş hareketine en ciddi kayıpların verdirildiği bir saldırı olduğu da doğru. Lübnan’ın tarumar edildiği adeta ilkel komünal çağlara geri götürüldüğü bir saldırı ve kıyım olduğu da doğru. Beyrut’ta Filistin mülteci kampına meşhur faşist Şaron’un talimatlarıyla Sabra ve Şatilla’da yapılan katliamlarının yapıldığı da doğru.
O günlere geri gidelim. Ve o zaman olup bitene bir bakalım. Parti önderliğimizin bir değerlendirmesinde; ‘O dönemde, Ortadoğu'da Filistin halkının direnişi içinde bir grup yoldaşımız şehit düşmüştü. Bu şehitlik Partimizin yurt dışında da direnen bir halkın yanında ve omuz omuza, gerekirse hayatını verecek kadar dürüst ve içten davrandığı, bu temelde kendisine yer ve onur kazandırmak şerefini nasıl elde edileceğini ortaya çıkarıyor. Kokuşmuş mültecilik, şuna buna yamalanma bir yaşam değildir. Savaşçı bir yaşam, engin bir enternasyonalizmin ruhunun gelişmesi, şerefimizle kendimize yaşam alanı açmamızla sağlanır. Görülüyor ki Filistin şehitlerimizin hayatları, bugün bizlerin böylesine güçlü bir gelişmeyi yaşamamıza yol açmıştır. Onların döktükleri kanı esas aldık ve vazgeçmedik. Onları sürekli yücelterek Parti için sağlam bir mevziiye dönüştürdük. Bu mevzilerde savaşan Partimiz güçlendikçe güçlenmiştir. Onların anılarına bağlılık, bizi ülkemizin doruklarında savaşmaya itmiştir. Ülkeye büyük dönüş hareketinde kararlı ve azimli olmaya itmiştir.‘
Evet, başkan Apo’nun ‘Onların anılarına bağlılık, bizi ülkemizin doruklarında savaşmaya itmiştir. Ülkeye büyük dönüş hareketinde kararlı ve azimli olmaya itmiştir’ dediği şehitler Filistin şehitlerimizdir. İsrail siyonizmine karşı dişe dişe kavga ederek, savaşarak direnen yoldaşlarımızdır. Birçok direniş cephesinde Filistinli devrimciler mevzilerini terk ederlerken PKK’li gerillalar mevzilerini terk etmeyerek sonuna kadar direnmişlerdir. Ve bu mücadele içerisinde 10 değerli yoldaşımız şehit düşmüştür ve onlarca yoldaşımızda İsrail Siyonist devletine esir düşmüşlerdir. Şehit düşen yoldaşlarımız; Abdullah Kumral, Emin Yaşar, İrfan Ay, İsmet Özkan, Kemal Çelik, Mehmet Atmaca, Mustafa Marangoz, Şahabettin Kurt, Şerif Aras ve Veli Çakmak adındaki yoldaşlarımız isimlerini Kürt ve Filistin halklarının belleklerine altın harflerle kardeşleşme temelinde yazmasını bilmişlerdir.
Bugün birileri bu tarihi bağı karartmaya dönük çaba içerisinde olabilir. Birileri dünyanın en faşizan güçlerinin başında gelen İsrail devletiyle haşır neşir olduğu halde, bizi İsrail devletiyle ilişkili olduğumuzu söyleyebilir. Kaldı ki biz bu dünyada her güçle, her devletle nasıl ki TC devleti ilişki kuruyorsa aynı ilişkiyi kurma hakkına sahipsiz. Bir farkla biz öncelikli olarak halklarla ilişkileniriz. Filistin halkı gibi ve tabii ki Yahudi halkı gibi. Ancak işgalci, sömürgeci TC devleti gibi devletlerle ya da güçlerle ilişkilenirken kimi halkların başına bomba yağdırmak için, birilerini korsan eylemlere teşvik etmek için ve birilerine ülkemizi TC devleti ve özelde de AKP gibi peşkeş çekmek için yapmayız. Buna ne ahlakımız elverir ne de ilkesel olarak sosyalist ideolojimiz el verir.
devam edecek
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Kendi yalanına inanmak kötü bir alışkanlık olduğu kadar, kaynağını hastalıktan da alan bir durumdur. Geçmişte bu konuda R.Tayyip Erdoğan üzerine yazılmış bir kitabı okuduğumda, çok abartılı bulmuştum. Bu kitap Yalçın Küçük tarafından hazırlanan bir kitaptır. Kitabın özü iki kişiliği olan insanların davranışlarını inceler. Dini vecde halleri, kötü ve az eğitimli kişiliklerin siyasete atılmalarında kişilik ve kurum çelişkisi ile aşırı beyin zorlamalarının sonuçlarını işleyen bir kitaptır. Hıristiyan dogmacılığının uzun sürede ki sonuçları, imparator Calıgula ile Rus yazar Dostoyevski üzerine yapılan araştırmaları derleyip, sonucunu R.T Erdoğan ile birleştiren ilginç bir bakış açısı ile hazırlanmış. Bu ruhsal halin siyasete yansıması olarak Mediko Politik biçiminde kaç yılık R.T Erdoğan’ın kişiliği ve davranışları bu bağlamda değerlendirilmiş. En önemli nokta olarak bu kişiliklerin şizofren hastası olduğundan hareketle iki kişilik arasında bağlantı kurma zorluğu, birbirine uymayan parçalar ile gerçekten uzaklaşma halleridir. Siyaset dilinde biz buna yalan deyip, bu kişiliğin Kürt sorunu ile genel siyasete yansımasını inceleyelim.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 6 Haziran günü(bugün) 07:00-08:00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Zap’ın Ferhat, Çiyareş ve Xeregol tepeleri ile Dola Şivê alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 3 Haziran günü saat 24:00 sularında Van Gevaş ilçe Emniyet Müdürlüğü, nizamiyesi ve akrep tipi zırhlı araca yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir.
- Ayrıntılar