HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Hiç kuşku yok ki, Türkiye’de yaşanan son siyasal kriz bir AKP ürünüdür. Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ile başlayıp meclis boykotuna kadar uzanan ve adına “yemin krizi” denen olayların yaratıcısı AKP’dir. Herkes şimdi bu gerçeği çok daha açık olarak görüyor. Başlangıçta biraz YSK ve mahkemelerin marifeti gibi görünmüş olsa da, kısa sürede bunun arkasındaki AKP siyaseti açığa çıktı ve herkes baş sorumluyu rahatlıkla görür hale geldi.

Peki AKP, çok yüksek bir oyla kazanmış olduğu bir seçim ardından böyle bir siyasal krizi neden ortaya çıkartıyor? Bu sorunun cevabı basit ve açık: Karşıtlarının siyasal iradesini kırmak istiyor da ondan. Yani BDP, CHP ve MHP’yi iradesiz kılmak istiyor. Muhalefeti rehin almaya çalışıyor. Özellikle BDP’yi, yani Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nu tümden iradesiz ve etkisiz duruma düşürmek istiyor.

Peki, niye kendi dışındaki herkesi adeta bir siyasal rehine düzeyinde etkisiz hale getirmek istiyor? Bu sorunun cevabı da basit ve açık: AKP yeni anayasayı kendi başına ve istediği gibi yapmak istiyor da ondan. AKP Türkiye siyasetini kendi iktidar hegemonyasına dayalı olarak yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Aklında “iki partili başkanlık sistemi”, yani ABD düzeni var. Dahası kendinin uzun vadeli iktidar olduğu, bir de asma yaprağı türünden muhalefet partisinin bulunduğu bir düzeni arzuluyor. Eğer yapılacaksa yeni anayasanın bu temelde yapılmasını istiyor. Onun için de, bunun önündeki engelleri temizlemeye çalışıyor.

AKP, bu sonuca 12 Haziran seçim sonuçlarıyla ulaşacağını hesaplıyordu. AKP hesabına göre, nasıl olsa yüzde on baraj korkusu nedeniyle BDP seçime girmeye cesaret edememiş, seçim dışı kalmıştı. Bağımsız aday yöntemiyle de en fazla yirmi veya yirmibeş milletvekili çıkarabilir, en çok küçük bir meclis grubu olabilirdi. Kaset skandalları ve teşhirle de MHP yıpratılıp seçimde barajın altına düşürülürse, o zaman AKP dört yüze yakın milletvekili çıkararak meclisin esası haline gelirdi. Böyle bir grupla da anayasayı istediği gibi yapar, yasaları istediği gibi düzenler, padişahlık devri gibi iktidarını tesis ederdi.

Bazılarına bir hayal gibi gelebilir ve mantıksız bulunabilir, fakat bu bir gerçektir. AKP’nin 12 Haziran seçim stratejisi buydu ve bütün hesaplarını bu temelde yapmıştı. Sonucun böyle olacağına da kendini epeyce inandırmıştı. Bütün politikalarını buna göre oluşturmuş, adeta bu sonuç bir gerçekmiş gibi plan ve hesap yapmıştı. Neredeyse farklı bir ihtimali hiç düşünmez ve ona yer vermez hale gelmişti.

İşte 12 Haziran seçim sonuçları AKP’nin bu hayallerini yıktı, hesaplarını bozdu. AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı adeta şoke etti. Bazıları diyor, AKP de seçimin kazananı oldu! Peki, nerede AKP’nin kazancı? Onlara göre, AKP yüzde elliye yakın oy almış, bu çok önemliymiş, dolayısıyla AKP seçimi kazanmış! AKP’nin yüzde elli oy aldığı doğru da, ne yapsın AKP yöneticileri ve Tayyip Erdoğan yüzde elli oyu? Onlara milletvekili lazım, meclis grubu lazım, mecliste üçyüzaltmışyediyi geçmek lazım! İktidar hegemonyası kurabilmek bunu gerektiriyor.

AKP 12 Haziran seçiminde bu sonuca ulaşacağına dair kendini çok, ama çok inandırmıştı. Bunun için tatlı iktidar hayalleri kurmuş, hesaplar yapmıştı. Oysa seçim sonuçları farklı çıktı ve AKP’nin bütün hesaplarını bozdu. Şimdi AKP ve Tayyip Erdoğan bu sonuca çok öfkeli. Bu sonucun ortaya çıkmasında Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku belirleyici rol oynadı. Dolayısıyla AKP, her şeyden çok Blok’a öfkeli. AKP’nin tatlı hayallerinin kursağında kalmasında Kürtler belirleyici konumda oldular. O nedenle Kürtlere öfkeli. AKP’ye bu yenilgiyi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan yaşattı, dolayısıyla Kürt Halk Önderi’ne öfkeli.

Bu nedenledir ki hepsine saldırıyor. Önce tüm seçim sonuçlarına saldırıyor. Muhalefetin iradesini kırmayı hedefleyen bu siyasal kriz buradan oluştu. Yine en çok Blok’a saldırıyor. Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesinden tutuklu vekillerin tahliye edilmemesine kadar varan olaylar bunu ifade ediyor. Tayyip Erdoğan o kadar öfkeli ki, bağırarak “Gelmezlerse gelmesinler” diyor. AKP polisi Kürtlere saldırıyor. Ölüm döşeğinde çırpınan birçok insan var. Kürt halkı üzerindeki polis terörü doruğa çıktı. AKP ve Tayyip Erdoğan Kürt Halk Önderi’ne saldırıyor. Sudan gerekçelerle İmralı görüşmesi engellendiği gibi Tayyip Erdoğan her fırsatta Kürt Halk Önderi’ne cevap vermeye ve siyasi etkisini kırmaya çalışıyor.

Buradan başa, yani AKP’nin mevcut siyasi krizi neden yarattığına dönüyoruz. İşte seçimle ulaşmayı hayal ve hesap ettiği sonuca ulaşamayınca, AKP bu kez aynı sonuca hukuk komplolarıyla ulaşmak istiyor. Saldırılarla rakiplerinin siyasal iradesini kırıp yama durumuna düşürerek hayal ettiği hegemonik iktidarını bu temelde kurmayı arzuluyor.

AKP eğer bunu başarırsa, yani başta BDP olmak üzere rakiplerini teslim alıp kendine yama haline getirirse, o zaman bu temelde arzu ettiği iktidar sistemini kuracak. Yeni anayasayı buna göre yapacak. Yasaları bu çerçevede düzenleyecek. Bürokrasiyi kendi isteğine göre şekillendirecek. Zaten Cemil Çiçek’i de bunun için meclis başkanı yapıyor. Bu dönemin en stratejik çalışmasının başına getiriyor. Yalnız başına bu bile AKP’nin hesaplarını açıkça gösteriyor. Bunlar gerçekleşirse, o zaman Türkiye bir AKP hanedanlığına dönüşecek. Hesap budur ve bunu herkes görmelidir.

Yok, eğer AKP rakiplerini teslim alamazsa o zaman ne olur? Öyle anlaşılıyor ki sert bir mücadele yaşanır. O durumda büyük ihtimalle AKP yeni bir anayasa yapmaktan vazgeçer. Zaten yarattığı bu krizin bir amacı da, yeni anayasa yapmaktan vazgeçmenin gerekçesini hazırlamaktır. Nitekim 12 Eylül 2010 referandumu ardından söz vermesine rağmen, çok kısa bir sürede yeni anayasa yapımından vazgeçmiştir. Şimdi de böyle yapabilir ve “mevcut anayasa demokratiktir, yeterlidir” diyebilir.

AKP oyun ve saldırıları karşısında doğru tutum alıp etkili politika izleyebilmek için, önce onun amaçlarını bilmek gerekir. Dikkat edilirse, son krizi yaratmada AKP’nin tehlikeli amaçları vardır. Herkes bu gerçeği görerek, AKP’nin bu sinsi ve tehlikeli amaçlarının aleti olmamalıdır. Özellikle halkın seçtiği vekillerin çok dikkatli hareket etmeleri gerekiyor. AKP oyunlarına karşı halkın çıkarını gözetecek tutumu her zaman göstermeleri zorunludur. Kısaca herkesin bu AKP oyununu bozmak için direnmesi lazımdır. Zaten şimdiye kadarki direniş AKP oyununu büyük ölçüde bozmuştur. Fakat gevşememek, aldanmamak, oyunu tümden bozana kadar mücadele etmek önem taşımaktadır.

Selahattin Erdem

Kaynak: Özgür Politika Gazetesi