Kürt direnişçiliğinin yazılmayan tarihinin en temel öznesi nedir diye sorulursa hiç düşünmeden analar derim. İnsanlığın ve toplumsallığın o ilk dönemlerinden itibaren yaşananları hafızasında, duygularında, alışkanlıklarında muhafaza eden Kürt kadınları, anaları.
Çağdaş Kürt direnişi PKK’nin oluşumunda, destanlara konu kahramanlıklarında da anaların rolünü görmek, bilmek lazım. Dağlarda yaşamanın, emek harcamanın, doğayla bütünleşmenin, hoşgörü ve sevginin, paylaşımın değerini bilmenin, haksızlığa karşı çıkmanın derslerini öğrendiğimiz analarımız PKK’yi PKK yapan, gerillayı gerilla yapan etkenlerin başında gelir.
Anaların emeğiyle yoğrulan bir halkın çocukları olarak her bir Kürt anasına kendi anamızdan daha fazla değer verişimiz ondandır. Neredeyse hepimizin tek tek anası gitmememizi, dağa çıkmamamızı istemiştir. Kimi açıktan söylemiş, kimi içine atmış ama mutlaka ima etmiştir. Ne de olsa candan bir parça, canın yarısıdır evlat.
Ama biz, Kürdistan’ın özgürlüğü için yanıp tutuşan çocuklar anamızın gözyaşını tüm anaların gözyaşlarına derman olmak için akıttığımızı biliyorduk. Anaların emeğine ancak savaşarak, mücadele ederek cevap olacağımızı, anaların gözyaşlarını akıtmaktan haz duyan faşist sürüleri ancak bu savaşla defedeceğimizin farkındaydık.
Bu mücadelenin bu anlamıyla analarla bağı güçlüdür. Bu yüzden her bir anayla ayrı bir sözleşme yapılmıştır gönüllerde. Her bir anayla direnişin devam ettirilmesi için sonuna dek mücadele edileceğine dair bir anlaşma yapılmıştır.
Ama sözüm başka şimdi. Sözüm analara, direnişin merkezi, direnişin köprüsü ana kültürüne saldıranların oyunlarına.
Bir zincir gibi birbirine eklenerek ve etkileyerek bugünlere gelen, bugünleri yücelten bu direniş kültürü, direniş geleneği saldırı altındadır. Nasıl ki yarının kuşakları bugünden eritilmek, teslim alınmak, iradesizleştirilmek isteniyorsa bu direniş kültürünün koruyucusu ana kültürü de yok edilmek isteniyor.
Sanıyor musunuz ki Pozantı sadece Pozantı’da var? Sanıyor musunuz ki YİBO’lar sadece Siirt’te öyledir? Sanıyor musunuz ki eğitim diyerek yanıp tutuşanlar genç kızlarımızın geleceği için kaygılanıyor?
Ben, biz, sanmıyoruz. Öyle olmadığını biliyoruz.
Çok açık bir politikadır bu. İğdiş etme. Bir toplumu karılaştırma. Tecavüz kültürünün gölgesinde bir toplum yaratma.
En korkuncu da bunu kanıksatma, buna alıştırma, bir doğallık olarak gösterme çabaları tabii.
Hatırlayalım günümüz iktidarı ve çevresinin sözlerini;
“eylemlere katılacaklarına fuhuş yapsınlar” diyenler,
“Güneydoğudan kadınları kendinize ikinci eş yapın” diyenler,
“benim karım da Siirtli” diyenler,
Siyasi temsilcimize “yaratık” diyenler unutulmadı.
Yarının direniş merkezlerini sokak ortasında kurşunlayan, bombalara tutan, katledenler bunlardı. “Kadın da olsa çocuk da olsa gerekeni yaparız” diyenler yine bunlardı.
Gerekenin ne olduğu iyi anlaşıldı. Siirt’te ve diğer bazı yerlerde genç kızlarımızı tecavüz çetelerinin eline verdiler. Pozantı’da kalbini taş misali elinde taşıyan küçüklerimize ağza alınmayacak hakaretlerde, tacizlerde, tecavüzlerde bulundular.
Böylece yıldıracaklarını düşündüler. Direnişten yüz geri edeceklerini hesap ettiler.
Tablo nedir peki?
Yapabildiler mi? Direnişten vazgeçirebildiler mi? Direniş kültürümüzü yok edebildiler mi?
Tabii ki hayır.
Ama bu, saldırıların durduğu, duracağı anlamına gelmez, gelmiyor. Hedefine ulaşmamış olsa da soykırımda, katliamda kararlı bir siyaset Kürtler etrafında kirli çoraplar örmeye devam ediyor. Direniş geleneğinden uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor.
O zaman durup bir düşünmek lazım gelir. Seni yok etmek isteyen, seni sen yapan değerleri yok etmek isteyen, seni doğuran, direngen kılan, yaşamı öğreten analarımıza katliamı reva gören, varlığını görmezden gelip dilini tanımayan bu sistem içinde daha ne yapacaksın?
Neyi bekliyor, neyin olmasını düşünüyorsun?
Çözüm mü olacak sence? Densizin dediği gibi iklim mi değişecek sanırsın? Birileri gelip özgürlüğünü, refah ve mutluluk dolu bir yaşamı mı sunacak sana? Olmadı, yükselecek mücadeleden, her tarafı saracak savaşın alevlerinden kendini tek başına koruyabileceğini mi düşünüyorsun? Taraf olmamakta, suya sabuna dokunmamakta ısrar mı edeceksin?
Ne dersiniz, kaldı mı bu soruları soracağımız, yönelteceğimiz gafil Kürdistan’da? Var mı böyleleri daha aramızda?
Var ya da yok, o çok önemli değil. Önemli olan sözlerin eyleme dönme zamanının gelip çattığıdır.
Ve herkesin bir şekilde bu eylemde yer alması gerektiği.
Analarımızın, bizi bugünlere getiren direniş kültürünün temsilcilerinin, şehitleri, kahramanları yaratan, büyüten, eğiten, dil ve kültür kazandıran analarımızın en önde olduğu bu kavgada kalkan olmamız gerektiği…
Biz Kürdistan savaşçıları analara söz veriyoruz. O yiğit yoldaşlarımızı, yiğitliklerine neden geleneği koruyacağız. Canımız pahasına da olsa bu baharı özgürlük baharı yapacağız…
Pir Kemal
Analara Söz Olsun
- Ayrıntılar