HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

jin gerillaYeni bir 8 Marta girerken, Ortadoğu da kadın olmanın zorluklarını, acılı trajedisini göz önüne getirmeden 8 Martı değerlendirmek kuşkusuz gerçekçi olmayacaktır. Bu acılı trajedinin bir parçası olan biz Kürt kadınlarının mücadele yürüyüşlerini değerlendirirken de, kadın özgürlüklerine katkılarını, yetersiz kalan yanları ile birlikte ele almak, kadına ait olması gerekenleri daha gerçekçi tespit etmemize götürecektir. Yaşadığımız coğrafyada insanın iliklerine kadar sinen erkek egemen zihniyetinin ortaya çıkardığı tahakkümcü, kadını dışlayan, küçümseyen, cinsel olarak ele alan ve bu eksende belirlenen sınırlarının içine oturtan gerçeklik içerisinde, kadının kendi kimliğini bulma mücadelesini vermesi doğalında ateşten gömlek giymek gibidir. Özgürlük mücadelemiz tarihince Ulusal kimlik arayışımızın ana ekseninde olan kadın özgürlük sorunu, hala ilerleme evrelerini tamamlamış değildir. Nihayetinde özgürlük sürekli aranan, her adımda yeniliklerle gelişen bir olgudur. Durağan ve soyut olan bir kavram değildir. Özgürlük, bilincin gelişimiyle değişen zihniyetlerin, toplumsal yaşam anlayışlarında, ilişkiler düzeninde de kendisini somutlaştırarak yaşamsallaşır. Uygarlıklar tarihinde dönemlerin karakterlerine göre farklı anlamlar yüklenerek ilerlemiş olan bu olgu, her zaman aranan olması itibariyle değişmezliğini korumuştur. Kadın özgürlüğünü aramak ise, kadın olmanın ağır yükü nedeniyle hiçbir zaman tam anlaşılmış değildir. Bu durum bizim mücadelemiz açısından da kendisini yakıcı olarak her zaman ortaya koymuştur. Gerekli görmeme, bu sorunun ağırlığına göre kendini donatmama, mücadele araçlarını yeterli hale getirip zenginleştirememe, gerekli görülse dahi erkeğin çıkarcı yaklaşımlarına takılıp kalması gibi anlayışlar her zaman için var olmuştur. Gerek geleneksel kadın zihniyetinden, gerekse egemen erkek zihniyetinin dışa vurumu olana bu yaklaşımlar kadın özgürlük mücadelemizi zorlasa da, gelişimini durdurmamıştır.
 Önderliğimizin en yaşamsal olarak gördüğü bu sorun karşısındaki mücadelesi, özgürlük arayışımızı ve önderliğimizin kadın sorununu ele alışını her zaman tartışmaya açık tutmuştur. Dokunulması en tehlikeli, en riskli olan bu alana dokunmak egemen zihniyeti, toplumsal değer yargılarını ve kadın etrafında oluşturulan tabuları yıkmak çok ağır bedelleri beraberinde getirecekti. Ve büyük bir cesaret gerektiren bu alana girmek doğalında ciddi tartışmalara, kabullenmemelere, çarpıtmalara ve çatışmalara yol açacaktı. Önderlik bunu bilerek bu alana dokundu. Çünkü bu alanda ki mevcut zincir kırılmadan, toplumsal alanda ciddi bir gelişimin ortaya çıkmasını beklemenin yanlış olacağını ilk günden bilmekteydi. Yine tabiri yerindeyse arı kovanına çomak sokmaktan çekinmedi. Kadının kendisi olabilme mücadelesiyle başlattığı bu kavgada en başta kadının kendisini tanımasını, kendisine güvenmesini, kendi cinsini sevmesini öğretme mücadelesini verdi. Kadının cinsiyetçi toplum bakış açısının derin etkileriyle oluşan zihniyetini, duygu dünyasını, psikolojisini tersine çevirmek, aynı zamanda toplumun derinliklerine işleyen tabulara, erkek zihniyetine meydan okumak demek oluyordu. Bin yıllardır yazılı olmayan, fakat toplumun tamamen kanıksadığı sözlü yasalar, yani toplumun kanunlarını kadın lehine çevirmek her şeyden önce güçlü bir ideolojiyi gerektiriyordu. Uygarlıklar tarihinden günümüze kadar toplumsal dokuları oluşturan bu sözlü yasalar, toplumun ana kaynağını oluşturarak yaşamın düzenlenişini belirlemiştir. Önderlik kadın sorununu ele alırken her şeyden önce tarihsel olarak kadının baş aşağı giden tarihini irdelemiş, bunun Kürt toplumundaki yansımalarını ortaya koymuştur. Kürt kadın gerçekliğini ele alırken de ideolojik, siyasal, sosyolojik ve psikolojik olarak her açıdan değerlendirmiş, Kürt toplumunun iradesizleştirilmesinin ve sindirilmesinin temel kaynağı olarak bu olguyu mücadelenin temeline oturtmuştur.   
Kadının bilinç kazanmasında Önderliğin özel bir yaklaşımı her zaman olmuştur. Cins bilincinin gelişmesi için kadının kendisini kendisine yabancılaştıran sınırların neler olduğunu tanıtmıştır. Ki bu sınırların kırılması en başta erkeğin hakim olduğu siyaset ve savaş alanlarında gerçekleşmiştir. Uygarlıkların kendisini var ettiği, savaş ve iktidar ikilisi erkeğin yalancı, zorba ve baskıcı zihniyeti ile kadın üzerindeki baskıyı sistemli şekilde sürdürerek, kadının ve tüm toplumun kanıksamasına götürmüştür. Siyasetin ve savaşın içine giren kadın yabancı olduğu bu alanlarda, iradesini ortaya koymaya çalışırken erkek zihniyetinin çeşitli yönelimleriyle hemen karşılaşmıştır. Çünkü bu alanlar erkeğe aittir, kadın bu alanlarda olacaksa da erkeğin belirlediği sınırlarda ve onun kontrolünde gelişmeliydi. Önderlik ise kadını bu alanlara koyarak kendi kararı ve iradesi ile katılmasını, erkek zihniyeti ile karşı karşıya kalmada cesaretli davranılmasının yol ve yöntemlerini öğretmiştir.
Önderlik en zor alanı seçerken, kadının güçsüzlüğünü, toplumsal bakış açısının yakıcılığını ve acımasızlığını her açıdan tahlil etmiş, fakat kadın bunun ortaya çıkaracağı sonuçlardan çok haberdar değildi. Alışkın olmadığı bu alanlarda kadın kendi gücünü gördükçe, tanıdıkça yapabileceğine dair inancı gelişirdi. Giderek erkeğin hakimiyet sınırlarında delikler açmayı başarabildi. Sorgulayan, düşünen, iradesinin dahil edilmediği durumlarda mücadele etmesini bilen, mücadele araçlarını ortaya çıkaran çabalar Kürt kadınını kendisiyle buluşmasında ciddi gelişimleri sağlamıştır. Binlerce kadın kahraman ağır bedeller verse de özgürlük arayışından vazgeçmemiştir. En son şehit Viyan arkadaşında belirttiği gibi, pasif, zavallı, çaresiz, iddiasız, şikayetçi kadın duruşunu kabul etmemek Önderliğin karşı durduğu ve mücadele ettiği en temel husus olmuştur. Mücadeleleriyle bunu gösteren binlerce kadın kahraman önderliğin bu öğretisini kendisi için ilke olarak benimsemiştir. Viyan arkadaşın kişiliğinde de bu öğretinin belirleyiciliğini görmek mümkündür. Viyan arkadaş özgürlüğe olan tutkusundaki arayışında Önderlikten doğru öğrenmeyi başarabilen örnek arkadaşlardandır. Bağımsız düşünebilen, iradesiyle katılabilen, gerekçeler yaratmayan, zorluklar karşısında umutsuzluğa kapılmayan, yaşama aşk düzeyinde sarılan, cesaretini her yerde ortaya koyan kadın duruşuyla Önderlik ideolojisinin her kadın kişiliğinde açığa çıkabileceğini göstermiştir. Bu yanıyla da bakıldığında Önderlik iradesiz, güvensiz Kürt kadınından, toplumun yaşamını değiştirecek öncü kadın kişiliklerini yaratmayı başarmıştır. Yok sayılan kadından, kadın kimliğiyle ve kişiliğiyle yaşama katılan kadını yaratmak kuşkusuz devrimsel bir değere sahiptir.
Sadece Kürtlerde değil, ulusal mücadele veren birçok halkın, halkların özgürlük mücadelesi süreçlerinde kadınların katılımı olmuştur. Bizim coğrafyamızda kadının savaşa katılmasının anlamı daha farklı ve önemlidir. Feodal değer yargıları, dini inançların katı kuralları, mezhepsel inançların kadını kendi içine hapseden gerçekliği kadın kimliğinin ifade edilememesini daha fazla beslemektedir. Binlerce kural ve kaide ile çevrelenen zihinlerin kadın lehine çevrilmesi, kadının bu gerçekliğin değişebileceğine inanması ile başlayacaktır. Binlerce kadının mücadeleye katılması, kadında ve toplumda bu inancın gelişmesiyle paralel ilerlemiştir. Kadın başarabileceğini gördükçe, amaçlarını, hedeflerini yaşama dair bakış açısını değiştirmiş, iradi gücünü ortaya koymuş, kadın örgütlülüğünün gelişmesine inanarak katılmıştır.
Bugün geldiğimiz aşamada Önderliğimizin en başta kadına güvenmesinin, soruna sürekli stratejik yaklaşmasının, kadın aleyhine olan her türlü gerici yaklaşımı reddetmesinin belirleyici yanı olurken, kadınında tereddütsüz ve cesaretli yaklaşımı mücadeleyi ilerleterek bir aşamaya getirmiştir. Ortaya çıkan sonuçlar yetinilmesi gerekiyor anlamını ifade etmiyor tabi ki. Kadının hem ulusal sorun karşısındaki hem de kadın kimliğinden kaynaklı yerine getirmesi gereken sorumlulukları ve görevleri bulunmaktadır. Kadının köleliği üzerine büyüyen uygarlık, Ortadoğu da statükocu yapılarla kendisini yaşamsallaştırırken, bu yapıların değişmesi, toplumların eşit ve özgür paylaşımına dayalı zihniyetle mümkün olabilir. Kadın özgürlük mücadelemizin Ortadoğu da ki zihniyet değişiminin aktif gücü olduğu, toplumsal alanda ortaya çıkardığı değişimle kendisini ortaya koymuştur. Kürt kadınları bu değişimin süreklileştirilmesinde her şey değildir kuşkusuz. Fakat önemli bir parçasını temsil etmektedir.
Kadın özgürlük hareketlerinin dünyamızdaki ve Orta Doğudaki sistemsel çıkmazların, tıkanıklıkların aşılmasında, barışçıl ve demokratik ortamların yaratılması için mücadele etmesi önemini korumaktadır. Gerek kadın kimliğinin sahiplenilmesi adına, gerekse halkların kimliksel, siyasal ve kültürel iradelerinin oluşmasında kadının özgürlüksel hareketlerinin ortak buluşmalarını yaratmalarına ihtiyaç vardır. Her ne kadar kendi mücadelemizde bir aşamaya gelmiş olsak da, diğer halkların kadınları ile barış ortamını en başta kadının kendi zemininde yaratılması çalışmasını yapamamışızdır. Bu durumdan kadın hareketi olarak bizim Arap, Kürt, Türk, Çerkez, Süryani, Fars vs kadınları arasında ciddi bir iletişimsizlik bulunmaktadır. İlişkiler zaman zaman gelişmiş olsa da, kadınlarla buluşmada geride seyrediş vardır. Diyaloglar ihtiyaca cevap vermenin çok ötesindedir. Kadın kimliği çerçevesinde yaşanan sorunlar birçok açıdan ortak olmasına rağmen, çözümlerin gelişmesinde aynı noktadan çıkışlar olmamakta, olsa dahi bunlar bir araya getirilememektedir.
 Kadına ait bir gün değil günler oluşturmanın gereği bütün kadınların ortak birlikteliği etrafında gelişebileceği kesindir. 8 martı kadınların kendisi olabilmesinin, düşüncesi, kimliği ile yeniyi yaratmanın zemini haline getirmek, yeni 8 martlarda kadınların daha bilinçli olabilmesinin, daha ileri gidebilmesinin projelerini oluşturmak olmalıdır. Devletçi, iktidarcı sistemleri, zihniyet yapılanmaları aşabilmenin tek çözüm yolu kadın öncülüğünde gelişecek, tabana dayalı örgütlenmeler ve yapılanmalardır. Sivil inisiyatiflere dayandırılacak bu örgütlenmeler, demokratik sistemin temel taşları durumundadır. Kadın örgütlenmeleri zihniyette ki değişimle gelişebilir. Kadın birliği, örgütlülüğü ihtiyaç olarak görüldükçe 8 Mart mirasına doğru sahip çıkma olabilir. Nihayetinde her dönem kadınların yürüttüğü mücadelenin, sonraki dönemlere bir miras olarak geldiğini unutmamak, bu miraslara sahip çıkarak yeni kazanımlar ekleyerek, geliştirip geleceğe taşırmak, kadın özgürlük kavgasında kadınlara ait bir yaşam yaratmanın yolu olmakta. Kadınların yapacağına inanmak her şeyin başlangıcı olduğu gibi, sonucu da belirleyecektir.
Derya Koçgiri