Çok değil daha birkaç gün önce Şemdinli de yaşanan çatışmaların ardından önce büyükler koşar adım saldırının yapıldığı yere koştular ve bol bol moral! Verdiler, sonrasında o bilindik tartışmalar tekmili birden bütün medyayı kuşatması altına aldı.
Evet Ankara’ya hatta Türkiye’nin dört bir yanına cenazeler gitmeye başlamıştı ve askerin morale ihtiyacı vardı. Daha öncesinde Osmaniye saldırısı sonrasında, genelkurmayın şairane açıklamalarının amacı toplumsal nabza nüfus edebilmek içindi.
Şemdinli’den sonra “inandırıcı açıklama” isteyen de oldu ama, kimse oralı olmadı. Askerin morale ihtiyacı vardı ve verilmeliydi. Kimileri eksik istihbarat dedi, kimileri ise iskan da yaşanan zafiyetlere parmak basmaya çalıştı.
Hani “bir türk dünyaya bedeldi” ya, zaten bu saldırıların arkasında ve tarihinde var olan dış mihraklara zayıf görünmemek için, milli birlik görüntüleriyle aile fotoğrafları oluşturulmaya başlandı.
Ne de olsa NATO’nun en güçlü ordularından birine sahip olan bir ülkenin askerleri öldürülüyor ve hem iç ve hem de dış politika da bölgesel güç olma yolundaki kararlılık bir şekilde sekteye uğratılmak isteniyordu.
Bu kadar yoğun saldırıların olduğu bir dönemde askeri sorgulamak bir yana, dokunmak bile büyük ayıptı, günahtı ve hattasında “vatan hainliği”ydi.
Bu savaşta ölen askerlerin aileleri acılarının nedenlerini sorgulayacağına “ağlamayacağım”, “çocukları da asker olacak” diye çeşitli beyanatlar vermeye başladı. Sanki ağlanmadığında hayat güllük gülistanlık oluyor da ya da bütün çocuklar asker olsa her gün bayram olacakmış bir hissiyatın içine gark olmaya meyleydiler kendilerini.
Ne de olsa, yirmi beş yıllık bir sorun vardı! Bunun öteden beri tek muhatabı askerdi. Onun için gerekirse asker yakınları ağlamamalıydı ve geride kalan (ne olup bittiğini anlayamayan) çocukların asker olması gerekiyordu.
Yani,
Yanisi moralin bozulmaması gerekiyordu. Ancak bu şekilde minare kılıfa sığdırılabilirdi zayıf bir ihtimalle olsa da.
Tüm bunları insan beyni bir noktaya kadar algılayabiliyor. Hele hele, mevzuları bahis olan bu konuların yaşandığı mekanın adı Türkiye ise konu da netleşiyor, işin rengi de.
Peki Hatay’da kekik toplayan köylülerin bu tablodaki yeri nerede?
Biri altmış, bir diğeri de yetmiş yaşında olan bu köylülerin bu NATO ordusunun ve gelişkin teknik mücadelenin ortasında can vermelerinin aklı izanı nedir?
Genelkurmay yine şiir kafesini işletip, methiyeler düzecek mi? Yoksa basit bir “pardon” u yeterli mi görecek?
Son günlerin toplumsal vizyonu olmaya baş koyan Kardelen Elif bu konuya yönelik her hangi bir beyanatta bulunacak mı?
Ya da buna benzer farklı tepkiler gelişecek mi?
Motorlular, taksiciler, ultraasalaklar herhangi bir reaksiyonu ortaya çıkaracak mı?
Zor. Mücadele devam ediyor, cenazeler geliyor ve gelmeye devam edecek. O zaman yapılması gereken morali eksiksiz bir şekilde vermek.
Hani bir de alınacak yeni tedbirler de var ortada: ABD’den yoğun destek, İtalya’dan taarruz helikopterleri gelecek bir de.
Moral ve teknik birleştirilecek de, bu ordu üstündeki korkuyu nasıl atacak ve aklın yolunu ne zaman kavrayacak? Soruları ise cevabını aramaya hali hazırda devam edecek. Daha çok canlar yansa da…
Toprak Cemgil