Tuhaftır ama Türkiye’de savaşı sevmeye başlayanlar öyle görülüyor ki çoğalıyor. Dünyanın her yerinde savaş karşıtlığı yükselişe geçerken, Türkiye’de bu trend tersinedir. Savaş taraftarlığı İnn’dir.
Bu durum incelenseydi çarpıcı sonuçlar ortaya çıkabilirdi. Toplumun ruhsal durumunu anlamak açısından da böyle bir araştırma iyi olabilirdi.
Örneğin, Türkiye toplumunda giderek gerilmelerin kendisini fazladan baş gösterdiğini insan çok rahatlıkla görebilir. En küçük bir eleştiriye bel altı sözlerle bu toplumun sözde en ileri olanları veriyor. Tahammülsüzlük had safhada. Birbirini vurmalar, hırsızlıklar, tacizler, tecavüzler, hoşgörüsüzlük, trafik cinayetleri, kadın katliamları, cinnetler, sataşmalar derken gerçekten de toplum giderek zıvanada çıkıyor.
Şimdi denilecek ki bizim toplumumuzda yukarıda saydıklarınız hiç eksilmedi ki!
Elbette bizim toplumlarda şöyle ya da böyle yukarıda söylediklerimiz her zaman az çok var olageldi. Nedeni açıktır, iktidar erkinin baskı unsuru olarak bulunduğu her yerde, yine devletli toplulukların var oldukları tüm zamanlarda ve tabii birde nerede ata erk sistemler varsa oralarda dediğimiz gibi böyle barışı, huzuru kaçıran durumlar hep yaşanmıştır.
Ancak Ortadoğu gibi dini değerlerin çok yüksek olduğu, yine neolitik değerler diye bildiğimiz toplumsallığın her zaman kabul gördüğü bir mekanda bu yaşam bozukluklarını frenleyen toplumsal bir mekanizmada hep var olagelmiştir. Buna biz politik ahlaki toplum diyoruz. Yani toplumunun kendisini böyle gerilmelere karşı savunduğu bir mekanizma.
Biraz bu toplumu bilenler bilir ki, eskilerde iki komşu arasında bir husumet çıktığında o mekanın büyükleri, ruh spileri yani ak yüzlüleri araya girer ve bu negatif durumları aştırırlardı. Bu ise toplumumuzun ya da toplumlarımızın sürekli bir dengede –anti toplumsal iktidar erklerine rağmen-ayakta kalmasını sağlarlardı.
Ancak bu denge bir müddettir tamamen bozulmuştur. Bu bozulmayı en fazla tetikleyen güç pragmatizmi ileri düzeyde kendisine esas alan iktidar odakları sağlıyor. Eskilerde bir kavram vardı, gemisini kurtaran kaptandır diye, bugünlerde bu felsefe tamamen topluma sirayet ettirilmiştir. Öyle ki “doldur cebini nasıl doldurursan doldur” misali.
Evet, çok aşırı derece de bir pragmatist siyasetin sonucu olarak toplum tamamen çıkarcı hale getirilmiştir. Çıkarların ya da çıkarcıkların olduğu mekanlarda kesinlikle iki yüzlülükler hatta yüz yüzlükler yaşanır. Yani ahlaki değerler ayakaltına alınır. Böyle yerlerde herkes başının çaresine bakar. Gemisini kurtaran gerçekten de kaptan olur. Ya da her koyun kendi bacağından asılır. Yani bacağından asılmamak için bir an önce diğer koyunların bacaklarını asılacak yere götürerek kendini kurtarmak esas olan olur.
Evet, şimdi Türkiye’de tamamen var olan ahlaki durum budur. Bu ise bir çöküştür. Bu ise bir bitiştir. Bu ise insanlıktan kopuştur. Bu ise ölümlere davetiye çıkarmadır. Bu ise başkasının ölümünde hiç mi hiç rahatsız olmamadır. Bu ise kendisinin açılım alanı için başkalarını yok saymadır. Bu ise gerçekten de maymunlaşmadır.
Hani diyorlar ya: “Görmedim, Duymadım, Söylemedim” yani üç maymunu oynama, tamamen böyle bir duruma gelmek demektir.
Bir yerde “Görmedim, Duymadım, Söylemedim” haline gelinmiş ise orada artık toplumun kendisini yenilemenin mekanizması bitirilmiştir. Yani burada toplumu ayakta tutan toplumsal ahlak dokusu ayaklar altına alınmıştır.
Türkiye’de böyle bir durumun yaşandığını görmek için sadece ama sadece akşam haberlerinde birkaç dakika ana haber bültenlerine bakmak yeterlidir de artar da. Hatta imkanınız varsa Salı günleri mecliste düzen partilerinin yaptığı toplantılara bakmanız da yeter. Hem haberlerde, hem bu parti toplantılarda gösterilenler, sergilenen diller bir toplumun nasıl bitirilişe götürüldüğünü açıkça gözler önüne serer.
Evet, dünyanın her yerinde savaş karşıtlıkları gelişirken buralarda savaş kışkırtkanlığının böyle popüler olmasının bir nedeni, belki de en önemli nedeni bugün Türkiye’de iktidar erki görevini icra eden pragmatizmin yani her şeyi mubah gören ve her şeyi satarak kendisine gelecek açmak isteyenlerin politikalarının ta kendisidir.
Bu durumu durdurabilmek için, bir an evvel, ertelemeden hızla ahlaki politik değerlerin oluşması için hepimizin harekete geçmesi gerekir aksi taktirde yarın çok geç kalmış olabiliriz.
Şiho Dirlik