Son zamanlardaki siyasi gündemin temel noktası cezaevinde binlerce tutsak tarafından geliştirilen açlık grevleri! Ülkenin her tarafında ve bütün kesimlerinde son derece gergin bir şekilde takip edilen bu sürecin nasıl bir ivmeye bürüneceği ise henüz meçhul.
Gündemin açlık grevi etrafında şekillenmesi ve bir kemanın yayı kadar toplumu germesi başta siyasi iktidar olmak üzere, malum çevreleri son derece zorlamakta. Bundan dolayı da bazen birbirinden ilginç çıkışlar ve açıklamalarda bulunuyorlar.
Özellikle bu konuda Erdoğan’ın yaptığı her konuşma ve verdiği her beyanat tutarsızlıkta ve samimiyetsizlikte sınır tanımıyor. Özellikle geçtiğimiz günlerde yaptığı grup toplantısı son derece dikkat çekici açıklamalarıyla; izan etmeye çalıştığımız tutarsızlık ve samimiyetsizlik noktasında yine uç noktadaydı.
Buradaki konuşmasında özetle “robota” bağlanmış, ölme-öldürmenin dışında herhangi bir fonksiyonu bulunmayan PKK’lilere yine kendince çağrıda bulunmaya çalıştı. Neydi bu çağrının özü?
Hatırlatmak gerekirse; Erdoğan yine PKK’ye ve onun militanlarına “silah bırakın” demeye getirdi…
Hatta kendi mücadelesini de bir nevi bu “robota” bağlamış örgüt yapısının ıslah edilmesine adadığını da ilan etmeye çalıştı.
Tüm bunların arasına bir de “askerin alicenaplığı”nı ekledi!
Geçtiğimiz haftalarda askerin üstün yeteneklerini ve hatta “sınırın derinliklerinde” bordo bereliler tarafından geliştirilen operasyonlara, yine burada etkisiz hale getirilen örgüt mensuplarına ilişkin açıklamalar yapılırken, heyhat işte bu hafta askerin insani meziyetleri üzerine açıklamalarda bulunulmaya başlandı.
Özellikle Siirt kırsalında “elim bir kaza” sonucu düşen helikopterin ardından bu hafta yapılan konuşmalarda askerin bu meziyetlerine değinilmesi ise düşündürücü bir nokta olmakta.
Özcesi Erdoğan’ın bu tuhaf açıklamalarından şöylesi bir sonuç çıkarmak mümkün pekala;
Kendi deyimiyle insanı yaradandan ötürü sevme anlayışını askere enjekte etmiş ve onun da insani ve ihsanı yaklaşımı Kürdistan dağlarında gösterilmekte.
Yine Cudi kırsalında yaşanan manzaralar karşısında da bölge halkının evlatlarına sahiplenmesi üzerine de benzeri manipülasyonlar bu minvalde gündeme servis edilmeye çalışıldı.
Erdoğan askerci siyasetini ve siyasi çizgisini; karşısındaki direnen güçlere yönelik her fırsatta savunmaya devam ediyor! Özellikle önümüzdeki dönemde bu alandaki projelerine benzeri eksenler üzerinden devam edecektir.
Konunun grift olduğu husus ise “robota” bağlamış örgüt yapısına gelmekte. Özellikle bordo berelilerin geçtiğimiz hafta ortaya çıkan tablo da, sözün anlamsızlığı ve eylem ile söylem arasındaki uçurumun derinliğini bütün kesimlere gösterdi.
Erdoğan’ın 10 yıllık iktidarında bu dönem kadar zorlandığı başka bir süreç olmamıştır. Elbette kendinden öncekiler gibi o da süreci ve bu siyasi baskıyı “askere” dayalı bir pozisyonla aşmaya çalışmaktadır. Bundan dolayı da idam gibi tartışmalarla zevahirini kurtarmaya çalışıyor.
Bundan dolayı da bazı kesimler bu duruma ilişkin palavra ve sopa siyaseti gibi betimlemelerde bulunuyor.
Tüm bunların yanında Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı ve askere dayalı meziyetler arasındaki söylem salatasının esas amacı ise; kendi askerinin alicenaplığı (!) yanında, basit bir alicengizlik olmaktadır.
Erdoğan geçtiğimiz dönemlerde kendince pragmatik sonuçlara ulaştığı bu alicengizliklerle, bu süreci de atlatmaya çalışıyor. Ondan dolayı da bütün çevrelerin her gün daha da yükselen sesleriyle yaklaşmakta olan tehlikeyi işaret etmesine rağmen, o güvendiği bu basiretsiz siyasi anlayışıyla durumu kurtaracağını sanmakta.
Belki de 10 yıllık iktidarlığında yaşadığı bu büyük krizi böyle basit bir alicengizlikle aşacağına inanması ise talihsizliğin de ötesinde olmaktadır. Askere dayalı ve envanter siyaseti; sözü edilen ve etraflıca tartışılan gündemlerin hiçbirinde çözümün gücü olamaz.
Ondan dolayı da bütün çevrelerin sözünü ettiği tehlike; doğal olarak daha da yaklaşmakta! Ortaya çıkacak topyekun direniş, başta Erdoğan’ı ve etrafındaki diğer alicengizleri vuracaktır.
Toprak Cemgil