Demokrasi kavram olarak halkın yönetimi anlamına geldiğini herkes söyler. Yada klasik anlamda halkın iktidarı sözcüğü de çokça kullanılır.
Devrimlerin alt üst oluşları ifade ettiği de bir gerçek. Eskinin yıkıldığı, yeninin ise doğmaya aday olduğu da bir o kadar gerçek.
Geçmişlerde alt üst oluşları sadece negatif anlamda bir yıkma olarak anlaşıldığı da bilinmektedir. Yani yıkmanın, sözün tam manasıyla yıkmak olarak algılandığı gerçekliği göz önüne getirildiğinde neredeyse negatif anlamlarla yüklendiği de bir gerçektir.
Devrimlerin ise halkların tarihlerinde ne anlama geldiğini ise en çok halklar bilir. Çünkü devrim anları sözün tam manasıyla halkın demokrasinin yaşandığı anlardır. Sistemlerin yıkıldığı ya da yıkılmaya yüz tuttuğu ancak yeninin de henüz ortaya çıkmadığı anlarda -kimisi buna geçiş anları, kimisi kaos anları demekte-demokrasini en yalın ve derin hali yaşanır.
Boşuna tarihin böyle anları tüm renklerin ve ustaların “yüz çiçek açsın, yüz fikir birbiriyle tartışsın” manasında söylediği gibi kendisini açığa vurduğu anlar olmamışlardır. Böyle anlarda toplumun tüm kesimleri istemlerini en yalın bir şekilde kendilerini açığa vururlar.
Demokrasiyi bir yönüyle halkın kendi kendine yönetmesi olarak ele almıştık, ancak bir başka daha çarpıcı tanım ise yetkilerinin paylaşımıdır. Yani yetkilerin mümkün mertebe çok ele yayılması ve dağılmasıdır. Devrim anları işte tam da böyle anlardır.
İktidar güçleri artık yapmak istediklerini yapamaz durumdaysalar ve iktidar güçleri tüm yönetim güçlerini yitirmişler ise ya da yitirmeye başlamışlar ise, sistemleri param parça olmaya doğru gitmiş ise orada sözün tam manasıyla artık devrim anları yaşanıyordur demektir.
Şimdi Rojava’da yaşananlar, yukarıda dile gelenler ışığında tamamen bir devrimdir. Sömürgeci güçlerin iktidarı sarsılmıştır. Rojava’da Kürtler ve diğer halklar yan yana Baas rejiminin denetimi dışında yaşamaktadırlar. Kendi yönetimlerini parça parça inşa etmektedirler. Yıllardır söyleyemediklerini, yapamadıklarını özgürce her ortamda, tüm platformlarda haykırmaktadırlar. Bir adım daha ileriye götürecek olursak, sözün gerçek anlamında kendi demokrasilerini hürce yaşamaktadırlar.
Devrim anları dediğimiz anlar işte böylesine inşa anlarıdır. Bugün Rojava’da büyük bir inşa çalışması yaşanmaktadır. Kimin ne yeteneği varsa, kimin ne düşüncesi varsa, kimin nasıl bir projesi varsa bu anlarda gerçekleştirme zemini tüm zamanlarda daha fazladır.
Kim hayallerini gerçekleştirmek istiyor?
Kim tüm potansiyelini açığa çıkarmak istiyor?
Kim halkının ve halklarının yüreğinde ebediyen yerini almak istiyor?
Kim tarihin bu en nazik anında tarihe ismini altın harflerle yazmak istiyor?
Kim bugüne kadar bir türlü yapamadıklarını tüm yüreğiyle gerçekleştirmek istiyor?
Gerçekten de böyle onlarca soruyu peş peşe dizmek mümkündür. Çünkü süreç bir devrim anıdır. Süreç en ileri düzeyde demokrasiyi yaşama ve yaşatma anıdır. Süreç böyle hızlı akan tarihi bir anda akma anıdır.
Bunun için diyoruz ki kendisini gerçekleştirmek isteyenler yönünü Rojava Kürdistan’ına vermelidir. “Rojava’yı destekliyoruz” sözleri yerine bizatihi Rojava’ya yüzümüzü dönerek devrim anlarının tüm sıcaklığını yaşamaya gidelim.
Devrim anları hem böyle bireyin kendi hayallerini gerçekleştirdiği anlar iken, hem de yeteneklerini zirveye çıkardığı anlardır. Yani sevinçli ve coşkulu olma anları tamamen en iyi bir şekilde böylesi anlarda yaşandığı için birde yüreğimizi coşku seli ile çağlama anıdır bu an.
Sözü uzatmadan, bugün Rojava’da yaşanan böylesine coşkulu devrim anlarına katılmak, kendine gerçekleştirmek her Kürdistanlı gencin temel bir görevidir.
Yeniden belirtelim, yüzümüzü Rojava’ya çevirelim.
Hayri Engin