Vekâlet kelimesini vekillik olarak ele almıştık. Vekilliği ise: “Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse” diye tanımlamıştık. Vekâlet etmeyi ise: “Birinin yerine, bakmak, görevini üstlenmek” diye kullanmıştık.
Bu durumda Vekâlet Savaş’ını “başkalarının yerine, bir savaşı yürütmek” olarak ele alınabileceğini dile getirmiştik.
Bir önceki yazımızda Vekalet Savaşlarının yerine sorunları kendi içinde çözme anlamına gelecek yaklaşımımızı dile getirerek: “Bu ise gerçekten artık başkalarının savaşlarını sürdürmekten vazgeçmekten geçer” demiştik. Yine, “Bu ise gerçekten var olan sorunları, başkalarını araya koymadan dolaysız çözmekten geçiyor” demiştik.
Kürdistan’ın 1800’lerden bu yana tümden savaş altına ya da içine alındığını hemen belirtelim. Bu savaş altına alma sadece Kuzey Kürdistan’da yaşanan bir gerçeklik olmadığını da hemen belirtelim. Kürdistan’ın dört parçasında başta Osmanlılar olmak üzere, İranlılar ve özelde de İngilizlerin çok kirli bir şekilde Kürtlere karşı savaş içerisinde yer aldıklarını da belirtelim.
İngilizlerin kendileri için her zaman birilerini savaşa sürdüklerini belirtmiştik. İngilizlerin o meşhur olan: “Böl, parçala ve yönet” politikaları gerçek manada tamda Vekâlet Savaşlarını dile getirir. Bölerek, parçalayarak sonrada yöneterek politika yapmak demek esasta başkalarını kendi maşası haline getirerek, kendi yerine savaşa sürmek demektir. Başkalarını kendi yerine savaşa sürmek demek gerçekten de ciddi maharet ve yetenek sahibi olmak demektir. Ve bu ciddi zeka ve yeteneğin İngilizlerden bulunduğu, Afrika’nın köleleştirme tarihini bilen herkes iyi bilir. Afrika’da insanların nasıl insanlık dışı uygulamalarla adeta insanlıktan çıkarıldığını tarih bize yazar.
Afrika’yı biliriz ancak biz Amerika’da nelerin yapıldığını da biliriz. Halkların nasıl soykırımdan geçirildiklerini de bilmeyenler yok gibidir. Eğer bugün ABD dünyanın her tarafında cirit atıyorsa bunun akıl hocalığını kesinlikle İngiliz siyasetinin yaptığını bilmeyen de yoktur.
Özcesi Kürdistan 1800 yıllarında boydan boya savaşa sürüklenmiş ve yüz yıl boyunca da onlarca katliamlarla yüz yüze gelmiştir. Kürtlerin tüm yenilgilerinin altında İngilizlerin bulunduğunu da tarih bize yazıyor. Asurlarla Kürtlerin, Ermenilerle Kürtlerin, Yezidilerle Müslümanların derken birçok farklı rengin birbirine karşı kırdırılmasının altında da kesinlikle İngilizlerin olduğunu da tarih yazıyor. Bu kadar kirlilik sadece ve sadece Ortadoğu’da kirli emellerini yürütebilmek içindi. Yine Basra Körfezi’nin Rusların eline geçmemesi içindi. Çıkarları zedelenmemesi için on binlerce insanı birbirine karşı kullanarak, kırdırarak savaştırmak sadece ve sadece kendi adına savaştırmaktı ki buna da biz Vekalet Savaşı ya da Vekalet Savaşları diyoruz.
Benzer bir durumu Kürtler bu kez daha ağır bir şekilde 1920’lerin başında yaşadılar. Bu kez Kürtler daha fazla katliamlarla yüz yüze gelmişlerdir. Ancak daha ağır olan durum ise bu kez Kürtlerin uluslararası sistem dışına itilmeleri daha doğrusu atılmaları olmuştur. Yani Kürtler yok sayılmışlardır, inkar edilmişlerdir. Sonrada göreceğiz ki uluslararası hukukun dışında tutulan Kürtler bu inkardan dolayı birçok İngiltere destekli ulus devleti tarafından imhaya tabi tutulacaklar, ancak dünyanın hiçbir ülkesinde- devletinde demek daha doğru olur- bu soykırımlara karşı tek bir itiraz ve refleks bile gelişmemiştir. Bırakalım sömürgeci devletlere karşı duruşu, uluslararası güçler birde Kürtleri gerici, şaki ve günümüzde ise terörist diye damgalayarak soykırımcılara arka çıkmışlardır. Bunları yaparlarken de her zaman birilerini kendileri için kullanarak yaptıklarını da belirtmemiz gerekir.
Sözü çok uzatmadan, bugünde İngilizler-buna siz ABD’de diyebilirsiniz-birilerini kendileri için savaştırıyor. Yani Vekaleten kendilerini için Savaşanları bularak, parasını vererek savaşa sürüklüyorlar.
Örneğin bugün Rojava Kürdistan’ında Kürt halkı ilk kez kendi öz yönetimini oluşturmak için kollarını sıvamıştır. 19 Temmuz 2012 yılında ilan edilen devrim esasta kendi yolunu çizme devrimidir. Kürtler kendi yolunu daha güçlü bir şekilde çizmek isterlerken bu kez yeniden ama daha kirli ve sinsi bir şekilde Vekalet Savaşçıları devreye girmiştir.
ABD ve İngiltere Suriye’de kendi sistemlerini kurmak istiyorlar ancak bir türlü bugüne kadar istediklerini gerçekleştiremediler. Bu hengamede Kürtler kendi devrimlerini ilan ederek bir adım ileriye atıldılar. Kürtlerin Rojava Devrimi bunların beklemediği bir adım olmuştur. ABD’nin bölgede jandarması olan AKP hükümeti Rojava Devrimi’ne en sert karşı çıkan olmuştur. Bunun için bölgede taşeron rolünü oynayan AKP birçok paralı çeteleri devreye koyarak Rojava Devrimi’nin üstüne salmaya başladı. Tüm bu planlar tutmayınca bu kez Rojava Devrimi’ne karşı Güney Kürdistan’da ilişkileri en üst seviyede olan güçleri Türkiye’nin eliyle ABD harekete geçirdi. Yani Türkiye’nin harekete geçirdikleri Güney Güçleri Rojava Devrimi’ne karşı şimdilik açıkta olmasa da, fiilen bir savaş başlatmışlardır. Sınırın kapatılması, El Parti adındaki çete bir örgütün silahlandırılması gibi birçok fiili karşıtlığını içerisinde bizatihi KDP vardır. KDP’nin bir kısmı vardır.
Dikkat edilirse Suriye’de yürütülen savaş bir nevi ABD’nin bölgede hegemonyasını daha fazla geliştirme savaşıdır. Ancak şimdiye kadar ABD devreye girmemiştir. İngiltere devreye girmemiştir. Lakin savaş da durmamıştır. Başka bir deyişle, ABD’nin yerine savaşan başka güçler vardır. Yani birileri ABD ve İngiltere’nin savaşını Vekaleten alarak yürütmektedir. Bu durumda Vekâleten Savaşı yürüten güçlerin başında birisi Türkiye iken diğer önemli Vekalet Savaş gücü ise KDP’dir.
Maalesef bu kez Vekaleten devralınan Savaşı emperyalist devletler ve Türkiye adına KDP, Rojava Kürtlerine karşı yürütmektedir. Bunun ise Kürtlerin iç ilişkileri açısından çok hayırlı bir savaş biçimi olmadığı ileride tarihin bize göstereceği açıktır.
Devam edecek
Kasım Engin