HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Devrimciliğe özentimizin PKK’ye ulaştırdığı günlerdi. Bir grup arkadaş ile kendimizi eğitiyor, bulduğumuz kitaplardan Kürdistan’da yürütülen mücadeleyi anlamaya çalışıyorduk. Asimilasyonun iliklerimize kadar etkilediği bir metropol ortamında bunu başarmanın, yani kendi özüne dönüşün ilk adımlarını atmanın bile sistem karşısında aslında ne kadar büyük bir eylem olduğunu bilmiyorduk. İçimizde bir yerlerde duran o direnişçi Kürt damarı kabarmış, Kürdistan dağlarında yürütülen direnişe katılım istemimiz çoğalmıştı.

Kendimizi bu mücadelenin neresinde ve nasıl görüyoruz? Dağlarda değiliz ve silahımız yok. O zaman biz buradan, bu metropol denilen zindandan bu mücadeleye nasıl destek sunabiliriz?

Sorularımız çoğaldıkça arayışlarımız, kendimizce geliştirdiğimiz planlarımız da çoğalıyordu. Tüm sorulara kendimizce cevaplarımız hazırdı. Beni uğraştıran bir soru vardı. “Tüm mücadele dursa, dağda gerilla, şehirde halk suskunlaşsa yine de sen, tek başına edindiğin bu bilinçle bu mücadele için savaşabilir misin? Kendi örgütlülüğünü ve planlamanı oluşturabilir misin?”

Uzun bir sorgulama süreci ardından bu soruyu da cevaplama yeterliliğine ulaştım. O dönem bu tartışmayı yapan o üç kişilik grup içinde aktif mücadele içinde yer alan ve ilk günkü coşku ve moralinden hiçbir şey yitirmeden her günü faşist, sömürgeci düşmana darbe vurma adına sevinçle karşılayan bir ben kaldım. Tartışmanın pratikleşme zamanında yılgınlık ağır bastığından caymıştı diğerleri. Doğru bir soru ve verilen doğru cevap bu gerçekliği yaratmıştı.

Bugünlerde de doğru sorulara ihtiyaç var. Sahi, bunu yapabilir miydim, yani tek başıma kalsaydım başarabilir miydim? Bilmiyorum. Böylesi bir gerçeklikle karşılaşmadım şimdiye kadar. Yükselen ve zirveye ulaşan mücadele gerçeği bir daha asla böylesi bir durumun yaşanmayacağını zaten ortaya koyuyor. Fakat önemli olan böylesi bir olasılık karşısında bile hazır olabilmekti.

Sorun kararda yani. Ne kadar keskin ve dirayetli, inatçı ve sabırlı bir karar sahibi olduğunda.

Bugünlerde Apocu hareketin felsefi, ideolojik derinliğine bir şekilde giriş yapan herkes var olan durumu, mücadelenin içinde bulunduğu atmosferi kendince değerlendiriyor. Hareketin çeşitli organları süreç ve Kürt sorununun bulunduğu konum hakkında yeterince açıklamada bulunuyor. Tehlikeler, fırsatlar, olasılıklar tüm etkenleriyle birlikte ortaya konuluyor. Yine on yılları, yüz yılları kapsayan bir teorik birikim İmralı işkencesine rağmen Önderliğimiz tarafından oluşturulmuş durumda. Kısacası ne yapılması, nasıl yapılması ve nereden başlanılması gerektiği çok açık.

O zaman mücadelenin içinde bulunduğu durum hakkında fikir yürütür, tartışırken sahip olmamız gereken anlayış kendimizle ilgili olmalıdır. Yani, “Ben mücadelenin kader anlarını yaşadığı bir dönemde bu mücadeleye nasıl katılmalıyım?” sorusu olmalıdır. Düşmanın yeni bir katliam ve soykırım dayatması karşısında Kürt direnişinde nasıl yer almalıyım sorusuna verilecek doğru cevap sürecin ve mücadelenin karşılanmasında temel dayanak olacağı ortadadır.

Verilen cevaplar çok olsa da iki keskin ucu olacaktır. “Ya Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin direnişçi geleneğinin yaratıcısı büyük şehitler ve fedakar halkımızın, İmralı işkencesinde özgür yarınları yaratan Önderliğimizin çizgisi, ruhu ve bilinciyle hareket ederek direneceğim, ya da kendime birçok gerekçe ve engel yaratarak vasat, rutin, sıradan bir katılım, yılmış, korkmuş, bedel vermekten kaçınan bir ruh halinde ısrarlı olup sistemin, düşmanın cephesini güçlendireceğim.”

Bu iki tercih ya da yol dışında bir yol daha var tabii. Zaman zaman direnişçi, zaman zaman teslimiyetçi çizgide bulunarak orta yolun, fırsatçılığın, oportünizmin yanında yer alınabilir. Ama bu da ne hayalleri, ne de amaçları gerçekleştirebilir.

Kürt gençliğinin ağırlıklı bir bölümünün direniş çizgisinde ısrarlı olduğunu biliyoruz. En vahşi düşman yönelimi, katletme girişimleri karşısında takındığı tutum bunu gösteriyor. Kurşunlara, panzerlere, en gelişmiş teknik silahlara rağmen iradesini ilandan kaçınmaması var olan ruhun böyle olduğunu gösteriyor.

O zaman düşmana daha güçlü darbe vurmanın önünde var olan engelleri görmek lazım gelir. Düşmanı geriletecek, yaptıklarından pişman ettirecek, halkımıza yönelik saldırılarını durduracak ve nihai özgürlük hamlesini gerçekleştirecek eylemsellikleri geliştirmek lazım gelir. Bunun için de PKK’nin direnişçi geleneği, vuruş tarzı, eylem yöntemlerinin öğrenilmesi lazım gelir.

Önderliğimiz şu sözünü hatırlatmak istiyorum; “PKK silahıyla doğru silahlanan bir insan korkunçtur. Küçük bir PKK birimi, vuruş olanaklarını gerçekten iyi değerlendirse bir bölgenin altından girer üstünden çıkar. Bir kente gider, düşmanı tarumar eder. Bir köye girişi köyü fethetmek içindir.”

Bu sözden de anlaşıldığı üzere bize lazım olan tek şey PKK silahını doğru kullanmaktır. Bir militanın iradesi, karar düzeyi tam olduktan sonra karşısında durabilecek herhangi bir düşman odağı kalamaz. Eğer bir talihsizlik olmaz, zamansız bir kayıp yaşanmazsa doğru karar ve yılmayan bir irade sahibi her Kürt bireyi düşmana çok büyük darbeler vurabilir. Bunun her türlü imkanı mevcuttur.

İmkanların yokluğu bu konuda kesinlikle bir engel değildir. Düşmanla iç içe yaşanılan, her köşe başında bir düşman odağı veya bireyinin olduğu metropollerde hedef sıkıntısının yaşanmayacağı da çok açıktır. Çok donanımlı, teknik destekli silahlarımız olmayabilir. Fakat bu silahsız olduğumuz anlamına da gelmez. Nitekim gençlerimizin Molotof ve havai fişekleri kullanım tarzından da görüldüğü gibi yaratıcı bir zihniyet sahibiyiz. Kaldı ki bu tüm imkanların seferber edilmemesine rağmen böyledir. Bir de gençliğin dinamik ve yaratıcı düşünce dünyasının ürünlerinin hepsinin ortaya konulduğunu düşünün. O zaman kesinlikle metropoller, düşmanın biricik merkezleri onlar açısından yaşanmaz bir hal alır.

Tüm bu gerçekler bize eylemin mutlak gerekliliğini gösteriyor. Her Kürt genci bulunduğumuz aşamayı iyi tespit ederek, kendi katılımının ölçüsünü güçlü tespit edebilmelidir. Sistem kurma hedefi, demokratik bir özgürlük alanı yaratma amacı yanında bunun önündeki düşman varlığını yok etme amaç ve hedefine de kilitlenmek gerekmektedir. Legal alan daraltılıp, burada mücadele yürütme imkanlarımız elimizden alındığına göre illegalde kendimize yeni bir sistem kurarak mücadelemizi burada yürütmeliyiz.

Gerektiği yerde taşla, gerektiği yerde molotofla, gerektiği yerde daha değişik araçlarla düşmanın halkımız üzerindeki saldırgan politikalarına dur dememiz lazım. Bunu Kürt gençliği dışında herhangi bir güç yapamaz. Dünden bugüne yürüyen mücadelede gençliğin hem Kürdistan dağlarında, hem de düşman metropollerinde yürüttüğü öncülük bugün de birçok açıdan geçerliliğini koruyor.

Bu gerekliliğin farkında olan tüm gençliğin ayaklanacağı, her anı eylem anı, her günü zafer günü haline getireceği kesindir…

Rüstem Andok