Fikirlerimize güveniyorsak ruhsal davranışlarımız rahat olur. Oraya buraya höt demeyiz. Söyleyeceklerimizi sakin bir şekilde ifade edebiliriz. Fikirlerine güvenmeyeler ise hoşgörülü ve tahammülkar olamazlar.
Fikir zafiyeti yaşayanların ortak ruh halleri genelde agresif oluşlarından fark edilir. Düşünce olarak gelişkin olmayanların başvuracakları ilk yol ya da yöntem pazuları olur. Ve tabii biz biliyoruz ki pazularının dışında imkânları olanlar daha farklı araçlarda devreye koyarlar. “Sinirlidir, tabiatı böyledir” sözleri lafı güzaftır. Sinirli olmak ruhi sıkışmışlığın, duygusallığın, tepkiselliğin emareleridir ki bunların temel kaynağı ise düşünsel yetersizliklerden ileri gelir.
Özcesi düşüncesi gelişkin olanın kızmaya, daralmaya, oraya buraya laf atmaya ihtiyacı olmaz. O zaten kendisine güvenendir. Bu öz güvenden kaynaklı da sabırlıdır, tahammüllüdür. Erken rayından çıkarılamaz.
Düşünce olarak gelişkin olanlar düşüncelerin dışında araçlara başvurmazlar mı? Elbette düşünsel olarak gelişkin olanlar da, kendine güvenenlerde başka araçlara -hatta silahlara da -başvurabilirler, ancak bu ne zaman başvurulacak bir yol ya da yöntem olabilir diye sorarsak; ancak ve ancak düşüncelerimizi açıklamaya izin verilmediğinde, bizi imha etmek amaçlı saldırı geliştiğinde, var oluşumuza cebren bir kasıt hedeflendiğinde bu yola başvurulabilir. Özcesi bize ve görüşlerimize yaşam hakkı tanınmadığında kavganın en sertine de kalkışabiliriz. Buna insanlık: direnme hakkı diyor.
Özgürlük hareketi ilk günden başlayarak düşünceleriyle meydana çıktı, ancak kısa bir süre sonra bu düşünceler tehlikeli bulundu ve özgürlük hareketinin liderlerinden yani öncülerinden olan Haki Karer yoldaş, çirkin bir komployla katledildi. Ve düşüncelerimize tahammül gösterilmeyeceğini o zaman öğrendik. Ve işte o günden itibaren de düşüncelerimizi yayabilmek için silahta dahil her türlü savunma aracına başvurulmuştur. Özü öz savunma olmuştur. Meşru müdafaa olmuştur.
Biliyoruz kimisi diyecek ki devasa özgürlük savaşı sadece meşru savunma ekseninde mi gelişti? Evet devasa mücadele sadece ve sadece meşru savunma ekseninde gelişti. Maksadını aşan durumlar hiç mi yaşanmadı? Maksadını aşan durumlar yaşandığında da Kürt Halk Önderliği en sert tavrını koyarak, soruşturmalar açarak bu durumu yaşayanların bir daha bu durumları yaşamamaları için her türlü tedbiri almaya çalıştı. Islah olmayanlara karşı ise ideolojik politik mücadelesini aralıksız sürdürmüştür. Ve kimi zaman ise bu bireyleri partinin mahkemelerinde yargılayarak partinin dışına atmıştır.
Evet, PKK ilk günden başlayarak her zaman düşüncelerini yaymak için bunun ortamının yaratılması için mücadele etmiştir. Ancak buna her zaman fırsat verilmediği için direnme hakkını kullanmıştır.
Bugünlerde herkes düşünce özgürlüğünden bahsediyor. Bizde düşünce özgürlüğünden dem vuruyoruz. Bırakın düşüncelerimizi özgürce ifade edelim, bırakın düşüncelerimizi alenen herkesle paylaşalım. Bırakın da düşüncelerimizin yanlışlığına ya da doğruluğuna halk karar versin. Kamuoyu karar versin.
Madem çok özgürlükçüsünüz, madem buraya kadar düşüncelerle geldiniz, bırakın bizde görüşlerimizi herkese iletelim. Bu yasakçı zihniyeti terk edin. Ve iki de bir faşist bir ortamda oluşturulan, meşru olmayan bir anayasayı karşımıza çıkarmayın. İkide bir anayasanın ilk üç yasasının değiştirilemez olduğunu önümüze koymayın. Dikta bir süreçte oluşturulan yasaların halkların vicdanında yeri olamaz. Kaldı ki bu anayasa maddeleri Kuranı Kerimin ayetleri değildir ki değişmezsin! Hani düşünce özgürlüğü vardı, bırakın bizde görüşlerimizi ifade edelim. Senin anayasan senin olsun, madem çok sağlam temellerde ve ilerici insanlık için hizmet ediyorlar, o zaman kimse zaten onlara dokunamaz. Çünkü o zaman bu anayasa maddeleri halkların vicdanında yer bulmuştur. Yok, eğer bu anayasan ve anayasa maddelerin halkların vicdanında yer almamışsa değiştirilir. Kaldı ki hiçbir belge -bu hukuk bir belge de olsa-bir insanın toplumsal var oluş haklarını, kültürel haklarını, insan olma hakkını sınırlama ve yasaklama hakkına sahip olamaz. Varsa böyle anayasalar sadece ve sadece çiğnenmek için vardırlar. İnsan olmanın erdemi direnme hakkını köklü kullanmaktan geçer.
Tekrar ifade edelim: fikirlerinize güveniyorsanız bırakın özgürlük hareketi de fikirlerini alenen tartışsın. Fikirlerimizi daha ifade etmeden savcılarınızı harekete geçirmeyin. Yargıçlarınızı devreye koymayın, polislerinizi üzerimize salmayın, asker potinlerinizle topraklarımıza basmayın.
Evet, düşüncelerinize ve de haklılığınıza güveniyorsanız bırakın biraz tartışalım. Ama her şeyi tartışalım. Her şeyi ifade edelim ve tabii sizde ifade edin. Ne de olsa devasa bir medyanız var. O kadar hünerli bir medyadır ki yirmi yalanı bir doğruya çevirebiliyor.
Evet, yirmi yalanı bir doğru yapacak kadar maharetli olan medyanıza rağmen, dil konusunda usta hitabetçi olan başbakanınıza rağmen bırakın sadece fikirler kavga etsin. Kan akmasın. Kavgalar çıkmasın.
Evet, var mısınız fikirler kavgasına?
Hayri Engin