Demokrasi halk yönetimi demek. Demokratik yönetim de halkın kendi kendini yönetmesi. Sayısı az toplum ya da topluluklarda kendi kendini yönetme işi doğrudan gerçekleşiyor. Nüfusu çok toplumlar ise bu işi seçilmiş temsilcilerin oluşturduğu meclisler üzerinden yapıyor. Yani seçilmiş halk meclisleri halkın iradesi ve karar gücü oluyor. Bu bakımdan halk yaşamında hayati öneme sahip rol oynuyor.
Meclisin böyle bir rol oynayabilmesi için her şeyden önce adil olarak seçilmiş ve yeterli olması gerekiyor. Yeterlilik sayı, temsiliyet ve nitelik noktasındadır. Yani bir toplumu temsil edecek meclisin, o toplumun nüfusuna göre yeterli sayıda olması, toplumu oluşturan tüm kesimlerin yeterli temsilcilerinin bulunması ve işe uygun bir bileşime sahip olması gerekir.
Seçim konusu ise çok daha büyük bir önem arz ediyor. Çünkü günümüz dünyasında meclissiz yönetim kalmamış durumda. Bu meclislerin hepsi de bir biçimde seçilerek oluşuyor. Atama topluluklara artık meclis denmiyor. Yönetimin mecliste olması ve meclislerin de seçimle oluşması, iktidar güçlerini seçim olayı üzerinde iyice yoğunlaştırmış bulunuyor. Bu temelde çeşit çeşit seçim tarzlarından binbir türlü seçim hilelerine kadar çok yönlü bir durum söz konusu.
Bu nedenle her seçim adaletli olmuyor. Bazen isteyen aday olamıyor, çoğunlukla aday olsa bile eşit koşullarda yarışamıyor. İktidarı, gücü ve sermayeyi elinde tutanlar ticaret yapar gibi seçimi de kazanıyorlar. Sonuçta ortaya seçilmiş bir meclis çıkıyor, ama bu meclis toplumun iradesini yansıtmıyor. Esas olarak iktidar ve sermaye sahiplerinin çıkarını gözeten bir topluluk oluyor.
Kuşkusuz bu tür seçimler adaletli değildir. Dolayısıyla seçilen meclis de demokratik olamaz. Bu tür meclislere demokratik halk meclisi denemez. Halk meclisleri halkın iradesini ortaya çıkaran adaletli bir seçimle oluşmuş ve demokratik yeterliliğe sahip meclislerdir. Ancak böylesi meclisler demokratik yönetim gücü olabilir.
Bir de meclislerin işleyiş ve çalışma sistemleri var. Bir meclisin demokratik yönetim gücü olabilmesi için adaletli seçilmesi ve yeterli temsil gücüne sahip olması gerekir, fakat bunlar yeterli olmaz. Bunlarla birlikte demokratik yönetim işlevini yerine getirecek bir örgütlülüğe ve işleyişe sahip olması gerekir. Bu noktada komisyon esasına göre çalışmak ve demokratik bir işleyişe sahip olmak öne çıkmaktadır.
Komisyon esasına göre çalışmak bir meclisin başarısı için şarttır. Bu, yeterince uzmanın gücüne dayanarak çalışmak anlamına gelir. Bu da meclisin karar gücünü geliştirir. Toplum yaşamının her alanına dair uzmanların oluşturduğu komisyonlar temelinde çalışması bir meclisi her zaman doğru ve yeterliliğe yakın kararlar almaya götürür. Böyle olmazsa meclisler karar alamazlar, alsalar bile kararları yeterli ve çözümleyici olmaz.
Komisyon gibi demokratik işleyiş de meclisin karar gücü açısından önemlidir. Komisyonlar karar metinlerini hazırlayan ön çalışma gücü olurken, demokratik işleyiş de bu metinlerin doğru ve yeterli karar haline getirilmesini sağlar. Rahatça tartışılan, herkesi katan, eşitlik ve adalet uygulayan bir ortamın doğru ve yeterli karar gücünü geliştireceği açıktır. Yoksa güçlünün ya da çoğunluğun dediği olur.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, demokratik konfederalizm sistemini her düzeyde bir halk meclisleri rejimi olarak tanımlamıştır. Kürdistan Halk Kongresi(Kongra Gel)’nden başlamak üzere parça, eyalet, bölge ve şehir düzeyindeki halk meclislerinden köy ve mahalle komünlerine kadar örgütlenmeyi ve tüm toplum yönetimini bu meclislere vermeyi öngörmüştür. KCK sisteminin demokratik olması bu duruma bağlıdır.
Bu doğrultuda yaklaşık on yıldır Kürdistan parçalarında ve yurtdışında örgütsel faaliyet yürütülmektedir. Bir parti-cephe sisteminden örgütlü demokratik toplum sistemine, yani halk meclislerine dayanan demokratik konfederalizm sistemine geçilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda çok yoğun çabalar harcanmış ve çok önemli bir tecrübe yaşanmıştır. Şimdi tüm bunların dökümünü yapmaya ve bu konuda yeni bir hamle geliştirilmeye ihtiyaç vardır. Önder Abdullah Öcalan’ın yürüttüğü yeni demokratik çözüm süreci bunu gerektirmektedir.
Her şeyden önce, yaklaşık on yıldır yürütülen söz konusu çalışmalar hangi sonuçları vermiştir? Kaç meclis ve komün örgütlenmiştir? Bu meclis ve komünlerin sürekli olma ve rol oynama durumu nedir? Ne kadar karar veya kanun çıkarmış ve kendini ne kadar yönetim gücü yapmıştır? Kürt halk demokrasisini ifade eden halk meclisleri rejimi ne kadar gelişmiştir? Bu konuda olumlu ve olumsuz sonuçlar nelerdir? Her yerde ve herkesin bu sorular temelinde bir değerlendirme yaparak yeni hamleye yönelmesi başarı açısından şarttır.
Kuşkusuz biz burada geniş bir değerlendirme yapacak değiliz. Bu ne doğru ve ne de gereklidir. Bunu herkesin kendisi yapmalıdır. Fakat görünen o ki, halk meclislerini örgütleme ve işletme doğrultusunda yakın geçmişin heyecanında azalma yaşanmaktadır. Halk meclisine dayalı yönetim sistemi üzerine araştırma ve düşünce üretme de zayıftır. Yeterli düşünce olmazsa yaratıcı pratik nasıl gelişecek?
Bu konuda pratiği zayıflatan bazı hususlar vardır. Bunların tespit edilip giderilmesi, yeni bir hamleyi örgütlemek için kesin gereklidir. Örneğin araştırma zayıflığını ve heyecan azlığını belirttik. Oysa bunlar aşılmadan yeni hamle olmaz. Yine bu çalışmanın önünde ciddi zorluklar da vardır. Her yerde aynı olmasa da, birçok alanda ciddi engel ve zorluğun yaşandığı bir gerçektir.
Örneğin Kuzey’de bu çalışmalar suç sayılmış ve yasaklanmıştır. AKP yönetimi halk meclisleri örgütlemeyi “terör faaliyeti” sayıp yüzlerce siyasetçiyi tutuklamıştır. Hala binlerce tutuklu, onlarca toplu siyasi dava vardır. Bu saldırılar halk meclislerini örgütleme çalışmasını ciddi biçimde zorlamıştır. Bunlar biliniyor. Fakat her şeyi buraya bağlamak, bu durumu gerekçe göstererek yeni meclisler örgütlememeyi ve meclis sistemini geliştirmemeyi izah etmek doğru değildir. Evet, ciddi engel ve zorluk vardır, fakat ısrarlı ve direngen bir çalışmayla da bu engel ve zorluklar aşılıp çalışma geliştirilebilir. Burada ısrar ve direngenlikte zayıflık yaşanmaktadır.
Diğer yandan, bu konuda parti kadrosunun ciddi bir darlığı ve tutuculuğu yaşadığını geçen hafta yazmıştık. Kadro dar ve tutucu olursa meclis örgütlenmesine kim öncülük edecek? Demekki hızlı bir düzeltme gerekiyor. Kadrodan veya karşıtların baskısından kaynaklı olsun, bu konuda mevcut durum şudur: Halk meclislerini örgütleme çalışmasında bir zayıflık ve yetersizlik var. Geçmişte örgütlenenlerin bir kısmı dağılmış veya dağıtılmış. Olanlar da doğru ve yeterli bir tarzda işletilmiyor. Dolayısıyla halk meclisleri gerçek anlamda meclis olmuyor. İmkânlar varken yeni meclisler oluşturulmuyor.
Şimdi bu duruma kesin bir son vermek gerekiyor. Yeni süreç bu konuda engelleri kaldırıp yeni imkânlar açtı. Rojava devrimi çok önemli bir alan yarattı. Bunların etkisi dört parçada ve yurtdışında var. Halk meclislerini örgütleyip işletmek ve demokratik konfederalizm örgütlülüğünü bu temelde geliştirmek için her alan ciddi imkâna ve fırsata sahip. O halde her türlü hata ve yetersizliği aşarak bunları değerlendirmek lazım. Şimdi devrimci görev bu!
Selahattin ERDEM
Yeni Özgürpolitika