HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

geri cekilme1Kürdistan halk Önderi  zindanda, en zorlu koşullarda  tarihi bir adım attı.  PKK-KCK yönetimi,  sözü iki etmeden, kendi Önderliğini  kayıtsız-şartsız izledi.  Kendilerine göre senaryolar oluşturup, Önder Apo ile, Kürdistan özgürlük hareketinin yönetimini   karşı karşıya getirmek isteyen, bunun üzerine senaryolar kuran ve sonuçlarından nemalanmak isteyen sömürgeci Türk devletinin hükümeti ve bu temelde  etkilemeye çalıştığı geniş kesimler de fena halde yanıldılar. 

Savaş  varsa, savaşan taraflar vardır. Barış varsa da, barışan taraflar vardır.  İnsanlar, kesimler, halklar ne için savaşırlarsa, barışın da bu temelde oluşmasını   isterler.  Yani ne için, hangi amaç için savaşılmışsa, barışı da o amacın gerçekleşmesi olarak anlarlar. Eğer  amaç gerçekleşmiyorsa o zaman o duruma barış denilmez.  Savaşa yol açan nedenler ortadan kalkmıyor, Kürt halkının halk olmaktan kaynaklanan hakları  tanınmıyorsa, o zaman  durumu nasıl tanımlamak gerekir?

Önder Apo,  Kürt halkının amaçlarına artık demokratik siyaset yoluyla gitmesini istedi. Bunu yaşanan mücadelenin, tarihin, toplumun ve bölgenin  içinde bulunduğu durumdan hareketle söyledi.   Sömürgeci Türk devletinin  yetkilileriyle  yapılan müzakereler sonucunda, bir yol haritası ortaya konuldu.  Üç aşamalı olan bu eylem planında  tarafların  yapması gereken görevler birer birer belirlenmiştir. 

Önder Apo Kürdistan özgürlük hareketinden mektuplar yoluyla ve BDP heyetleri üzerinden talepler de bulundu.  Kürdistan Özgürlük Hareketi, Önder Apo’nun  söylediklerini talimat olarak anladı, anlamlandırdı ve gereklerini yerine getirmeye başladı. İlk önce bir iyi niyet adımı olarak,  HPG’nin elindeki   esirleri bıraktı. Ardından, Önder Apo Newroz’da tarihi çözüm deklerasyonunu, barış manifestosunu yayınladı.  Bunu  Özgürlük hareketinin ateşkes ilanı ve ardından da, 8 Mayıs’ta da geri çekilme kararını açıkladı.  HPG Komutanlığı, hem Önderliğin, hem KCK Başkanlığının açıklamalarını  esas alarak, geri çekilme talımatını  Kuzey Kürdistan’da bulunan gerilla birliklerine  alenen iletti.

Tabiki bu öyle kolay bir karar değil di.  Kürdistan özgürlük hareketi ve gerillası  kendisini, 2011-2012’de başlatıp da,  kimi yetersizlikler nedeniyle  sonuca götüremediği  devrimci halk savaşını, daha güçlü bir eğitim, hazırlık ve özeleştiri temelinde başarıya götürme kararını almıştı. Bunun için bölge ve Kürdistan koşulları da uygun haldeydi. Düşünce ve motivasyon buydu. Her komutan ve savaşçı böyle bir  kararlaşma ve motivasyon içindeydi. Tam da böyle bir durumda  ateşkesi ve geri çekilmeyi tartışmak bile zordu.  Bunu kabul ettirmek kolay değildi.  Aynı şeyi  Kürdistan halkının geniş kesimleri için de bunu rahatlıkla  söyleyebiliriz.

Ortada sadece  savaş-barış kararını veren bir hareket ve gerilla yok,  bu savaşa en yiğit, en cesur, en fedakar ve en güzel oğullarını-kızlarını vermiş bu halkın da elbette ikna sorunu vardı. Hem gerilla hem de halk açısından, elbette hassasiyetler vardı. Elbette riskler de vardı. Ancak  Önder Apo ve PKK yönetimi birlikte, herşeyi göze alarak  kararlaştırılan adımları birer birer attılar.  Ve atmaya devam ediyorlar.

“Gerilla Kuzey Kürdistan’dan çekilmeden, devlet sınırları dışına çıkmadan, silahlar susmadan, kan akarken  nasıl Kürt sorunu çözülür”  ya da “ hükümet olarak biz nasıl adım atabiliriz” diyerek, sürekli bir biçimde işi yokuşa  süren, bunu ipe un serme gerekçesi yapan AKP hükümeti bundan sonra ne diyecek diye,  Kürt ulusu başta olmak üzere  tüm Türk ve dünya  kamuoyu merakla beklemektedir.  Oslo sürecinin ilk tartışma gündemlerinden birisi, yani 2008 yılından bu yana  sömürgeci AKP hükümeti, esas olarak  gerillanın devlet toprakları dışına çıkmasını, çözüm yönünde adım atmanın bir temel şartı, olmazsa olmazı olarak görüyordu.  Öyle anlaşılıyor ki,  son görüşmelerde de böyle bir istem ve talepte bulunmuşlardır.

Önder Apo ve Kürdistan özgürlük hareketi,  madem sorunun önündeki engel- böyle olmamakla birlikte- gerillanın Kuzey Kürdistan’daki varlığı ise, “ biz bunu çözeriz” dediler. Ve bu temelde Kürdistan özgürlük gerillası demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa etmek için bir özgürlük ve demokratik çözüm yürüyüşü başlattı.  Herkes şunu bilmelidir ki, ilk silahlı  propaganda birliğinden bugüne kadar, gerilla Kuzey Kürdistan’a hangi amaç ve hedefle yürümüşse, ordan geri çekilmeyi de o amaçla yapmaktadır.  Gerilla Kuzeye yönünü dönerek, yürürken de amaç, Kürdistan topraklarında Kürt halkının ve diğer tüm halkların-inançların  demokratik bir ulus temelinde özgürce kendi yaşamını kurmasıydı ve Türk halkıyla yeniden eşit-özgür temelde birlikte yaşamasıydı, bugün de Kürdistan özgürlük gerillası  çekilirken de, aynı amaç için çekilmektedir.

Ve gerillanın ilk grupları tüm dünyanın gözleri önünde çekilme işlemlerini başlattılar.  Sömürgeci Türk devletinin keşif, pusulama, operasyon, hava koşullarının sertliği vb. rağmen gerilla grupları  zorlu bir çözüm yürüyüşünün ardından medya savunma alanlarına çekildiler. Çekilme çalışmaları halen de devam etmektedir.

Gerillanın çekilme kararını duyduklarında, çekilme sürecinde ve medya savunma alanlarına çekildiklerinde nasıl düşünceler ve duygular yaşadığını hep birlikte izledik.  Bir gerillanın, yirmi bine yakın özgürlük gerillasının, adeta her karışına kanının karıştığı topraklardan, mekanlardan geri çekilmesinin ne anlama geldiğini sanıyoruz, herkes izleyebildi. Kendi yoldaşını, silah arkadaşını kendi eliyle toprağa gömerek geri çekilmenin ne kadar zor olduğunu, biraz vicdanlı, ahlaklı  hatta biraz insanlıktan kırıntı kalan herkes az-çok  tahmin edebilir. Biraz enpati yababilir. Ama demokratik çözümün, halkların eşit-özgürlüğü için, gerillalar yüreklerine taş basarak, acılarını yüreklerine gömerek geri çekildiler.

Herkesin bunun anlamını çok iyi bilmesi ve taktir etmesi gerekmektedir!

Evet! AKP Hükümeti!  Şimdi Kürt sorununu çözmemek, adım atmamak için elinizde bir gerekçe kaldı mı? Yeni uyduruk gerekçeler üretmezseniz, ipe un sermek, suyu yokuşa sürmek için elinizde hiç bir gerekçe kalmadı.  Hele hele,” gerillanın geri çekilmesi yetmez, silahta bırakması gerekir “ gibi   gerillayı ve Kürt ulusunu çileden çıkaracak  uyduruk  gerekçeler ileri sürmezseniz. Adım atma sırası  sömürgeci Türk  devletinindir.

Kürt ulusu ve dostları soruyor:

Siz şimdi, Önder Apo’nun ve diğer  esaret altına aldığınız  tutsakları  serbest bırakacak mısınız?  Kürt halkının halk olmaktan kaynaklanan haklarını tanıyacak mısınız? Bunu öyle muğlak-belirsiz, her tarafa çekilebilir biçimde değil de, açık, dobra dobra Kürt  inkarına son verecek misiniz?  Yeni yapılacak anayasada  Kürt ulusunun varlığına ve haklarına aynı açıklıkta yer verecekmisiniz?  Örneğin en azından İspanya modeli bir anayasal güvenceyi, yani demokratik özerkliği   Kürt ulusuna verecek misiniz? Kürt halkının kendisini özgürce yönetme hakkı da dahil, dil-kültür vb.  Alanlarda sınırlamalardan vazgeçecek misiniz? Cumhuriyet tarihi öncesi ve sonrasında Kürt ulusuna ve diğer ermeni, alevi, çerkez, laz vb. Kesimlere yönelik politikaları açığa çıkarmak üzere arşivleri açacak mısınız?  Başta Ermeni ve Kürt uluslarına yönelik  soykırımı kabul edecek misiniz?

Güncel olarak, halkımızın temel bir talep olarak dile getirdiği, karakolların yapımını durduracak mı,  Kürdistan’daki  askeri varlığını devam ettirip daha da  derinleştirmek için yürüttüğü baraj  inşaatlarını ve yol yapımlarını  durduracak mı?  Ve en önemlisi,  Kürdistan’daki işgal güçlerinizi ne zaman çekeceksiniz?

Yoksa oyalama politikasına devam mı? Ya da bazı kırıntılarla Kürtleri  uyutma politikası mı?

Şu bilinmelidir ki, Önder Apo’nun sömürgeci Türk devletine verdiği  son şanstır.  Eğer karşılık verilmez, Kürt halkını ikna edici adımlar atılmazsa,  varolan kimi kırık-dökük, iyice yıpranmış, adeta pamuk ipliği zayıflığına gelmiş bağları da koparır. Kürt ulusu böyle sahte,aldatan yaklaşımları  kabul etmeyecektir.

Bazıları, akıl insan, aydın vb. adına  Kürtlerin  Türk hassasiyetine dikkat etmesi gerektiğini söylüyor. Öyle inanıyorum ki, bu yazımızı da Türk hassasiyetinin dikkate alınmadığı vaazedenler çıkabilir.  Onlara uslubumuz içinde kalarak sadece  şunu söylemekle yetiniyorum:  Behey vicdansızlar, siz de hiç ölçü-izan yok mu? Biraz son yüzyıl tarihinize bakma lütfunu neden biraz göstermiyorsunuz? Liderleriniz,  tek istemleri özerklik olan koçgirilileri katliamdan geçirirken, hem de iki halkın meclisi adına bu katliamı yaparken  ne tepki gösterdiniz? Devletiniz, sizin adınıza, Lozan’da  Kürtleri  inkar ettiğinde neredeydiniz?  O pek öğündüğünüz   Türkiye cumhuriyeti devleti, Kürt ulusunun inkarı ve yokluğu temelinde büyük bir yalan ile  ilan edildiğinde neredeydiniz?  Peki  herkesi Türk sayan  1924 anayasası yapıldığında ne yaptınız? Ya   palu-genç-hani katliamları yapılırken? Şeyh Saitler, Seyit Rızalar idam sehpalarına çekilirken? Peki  İstiklal mahkemeleri kurulup, takriri sükun ve iskan kanunları çıkarılırken?  

Siz hangi hassasiyetten sözediyorsunuz?  Kürt ulusunun hiç mi hassasiyeti yok? Ne zaman  Kürtlerin hassasiyeti, varlığı ve devletinizin  katliamlarla gasp ettiği, ulus olmaktan kaynaklarar  hakları   diyeceksiniz?

Halkımız ve dostları, tüm Türkiyeli demokrasi güçlerini  AKP devletinin de  bazı somut, elle tutulur  ve çözümleyici adımlar atması  için mücadelelerini daha da yükseltmeleri gerekir.  

Herdem Serhıldan