HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

newrozzBu Newroz yazısı ayrı bir Newroz yazısı olacaktır.

Newroz bayramı Ortadoğu'da kutlanan en eski kadim bayramlardan bir tanesidir. Bayram havasıyla kutlanması gereken bir bayramın yıllarca direnişin, başkaldırının günü olarak kutlanmak zorunda bırakılması kendi başına ciddi ele alınması gerekli olan bir durumdur.

Newroz'un ortaya çıkışına dönük çeşitli anlatımlar olsa da, sonuç itibariyle zulme ve baskıya karşı gösterilen görkemli bir direniş ardından Ortadoğu'da insanların özgürleştikleri, bir araya geldikleri, kardeşleştikleri, hatta ortaklaşmayı bir kademe daha ileriye götürerek barıştıkları söylenir.

Newroz bayramın nasıl ortaya çıktığına kafa takmadan, kimin bu günü ilk kutladığına da girmeden Newroz'un ruhuna denk bir yaklaşımın sergilenmediğini de biz bu coğrafyalarda yaşayanlar biliriz.

Newroz'un şimdilerde Nevruz olduğuna bakmayın. Yıllarca bu bayram Kürtlerin yaşadığı bir coğrafyada yasaklı kılınmıştı. Yasaklı kılınmanın da ötesinde hatta bir suç sayılarak, bu bayramı kutlamak isteyenler zindanlara atılmış ve çoğu zamanda işkencelerle karşılaşmışlardı. Bu ise Newroz'u sürekli kutlanması gibi kutlanmamasına götürmüştür.

Bayramlar halkların mutluluk anlarıdır. Neşe anlarıdır. Bir birlerini af ettikleri anlardır. Heyecanın, coşkunun, sevincin ve de sevginin zirvede olduğu anlardır.

Bayramlar böyle olmasına böyledirler ancak Newrozlar Kürdistan'da böyle hiç bir zaman olmamışlardır. Irak, Suriye, Türkiye kesinlikle Newrozları hem yasaklamış, hem aforozlaştırmış hem de dünyanın kıyamet hakaretlerini yağdırmışlardır. İran Newrozları kutlamış onlarda Kürtlerin de bir bayramı olan Newroz'u Kürtlerin kutlamak isteme biçimlerine izin vermemişlerdir.

Özcesi bir halkın normal hakkı olan bayramını anladığı, istediği gibi kutlamasına Kürtlerin doğdukları topraklarda izin vermemişlerdir.

Bırakalım özgürce yaşamasına bir bayramına bile tahammül edemeyenler Kürtlerin nasıl bir karşı koyuş içerisine girdiklerini 30 yıldır sürdürülen direniş göstermiştir. Bir halkın bir bayramını kutlamasına izin verilmezse ortaya çıkacak durum ise zaten direniştir, başkaldırıdır. zalim ve zulmü uygulayanlara karşı topyekun karşı duruştur. Bu ise kavgadır, savaştır. Savaş ise yapan yönü olsa da ağırlıklı olarak yıkımdır.

30 yıllık yıkımı, yani savaşı anlamak istiyorsak öncelikli olarak bu toprakları işgal eden güçlerin Newroz günlerine yaklaşımını bileceğiz. Bir halkın normalinde moral ve coşkuyla kutladığı bir bayramı terörize ederek, yok sayarak, hakaretler yağdırarak, yumurta tokuşturarak, demir döverek derken normal olmasının dışına çıkarırsanız, buna karşı sert karşı duranlar çıkacaktır ki-olanda bu olmuştur.

30 yıllık direnişin bu kadar uzatılmasının ya da bu kadar sertleştirilmesinin ardından Diyarbakır zindanlarında Mazlum Doğan yoldaşımızın üç kibrit çöpüyle Newroz ateşini fitilleyerek bedenini ölüme yatırması yatar. Bir halkın bayramını kutlamasına izin verilmezse olacak olan korkunç bir direniştir. Hem de sadece ve sadece et kemik kalınsa bile ölümüne ortaya çıkacak olan bir direniş...

Onun için diyoruz ki bayramlara, bayramlarımıza yaklaşımlar değiştiği oranda bayramlar halkların kutladığı bayramlar gibi kutlanır. Bayramlar neşenin, kıvancın, coşkunun, sevincin, sevginin, barışmanın, ortaklaşmanın, bir arada yaşamanın, kardeşleşmenin ve nihayetinde baharın gelişinin bayramı olabilir.

Dikkat edilirse 2013 yılı Newroz bayramı henüz tümden böyle olmasa bile, çok alt düzeyde bir normalleşmenin bile Kürdistan'da ve Türkiye'de Newroz bayramına yaklaşımın nasıl değişeceğine göstermiştir.

Özcesi, bu topraklarda başkalarını yok sayan, hor gören yaklaşımların terk edilmesi durumunda beraberinde çok büyük değişimlerin ve dönüşümlerin yaşanacağını söylemenin de ötesinde, bu yolda bir milim ilerleme bu topraklarda yaşayan tüm insanlar ve insanlık değerleri için çok büyük kazanımlar ve getiriler getireceği kesindir.

Bunun için diyoruz ki, bu temelde Her Gün Newroz Olmalı. Her gün barış ve kardeşlik olmalı.

HAYRİ ENGİN