HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

newroz kutlamaBaşta Önder Apo’nun tarihi çıkışını selamlıyor ve Newroz’unu kutluyorum. Yine Kürdistan’da, Türkiye metropollerinde ve yurtdışında Newroz için emek veren ve onu şanına ve anlamına göre kutlayan herkesi kutluyor ve selamlıyorum. Özellikle de Rojava’daki halkımızın özgürlük Newroz’unu kutluyorum.

Kürdistan halk Önderi, “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşam” projesi Kürdistan’da Kürt halkı başta olmak üzere, Türkiye metropollerinde yaşayan Kürtler ve Kürt halkının dostları tarafından büyük bir destek görmüştür.  Başta Van ve İstanbul Newrozları olmak üzere, yapılan tüm Newroz kutlamalarında bu durum belirgin bir biçimde öne çıktı. Yani Önder Apo’nun projesinin bir tür oylanma platformları olan Newroz alanları  “Önder Apo’ya Özgürlük, Kürdistan’a Statü” şiarını, onaylamıştır. Ve Kürdistan halkı bu şiarın peşinden serhıldanlarıyla yürüyerek mutlaka ama mutlaka sonuç alacaktır.

İmralı’ya Önder Apo ile görüşmeye gidip-gelen 3.BDP heyetinin gelmesinden sonra da Önder Apo’nun projesinin ayrıntılarını Newroz’da açıklayacağı kesinleşti.  Dolayısıyla esas referandum Amed Newroz’unda olacak. Sonuçlarını da hep birlikte göreceğiz.

Newroz mücadele tarihimizde yeni başlangıçların yapıldığı bir gün anlamına geliyor.  Kürdistan halk Önderi PKK’nin oluşumuna yol açacak olan ilk grup toplantısını bir Newroz’da altı arkadaşıyla yapmış ve Özgürlük hareketini başlatmıştı. Yıl 1973.  1985 Newroz’unda da ERNK, yani Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi ilan edilmişti. Yine Önder Apo, 2005 yılının Newroz’unda Demokratik Konfederalizmi ilan etmişti. Bu anlamda her üç Newroz’daki ilanların Kürdistan’ın ve bölge halklarının kaderini nasıl değiştirdiği bilinmektedir. 2013 Newroz’unda ilan edilecek sürecin de, Kürdistan, Türkiye ve bölge de önemli alt-üst oluşlara yol açacağı da kesin gibidir.

 Bu kez de siyasal-demokratik mücadelenin ön plana çıkacağı demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa projesini ilan etmektedir. Bu ilanla Özgür Kürdistan ve özgür topluma giden yolun en son dönemecine girilmiş olacaktır. Kürdistan halkı artık yönetim, siyasal, sosyal, hukuk, eğitim, dil-kültür, ekonomi vb. temel konularda, yani demokratik özerkliğin boyutlarını inşa etmeye başlayacak, geleceği hakkında kendisi karar verecek ve yürütecektir. Artık Kürdistan’da sadece Kürtler değil, diğer tüm halklar, inançlar bu temelde böyle bir kuruluşun inşasına girişecekler. Kendi anavatanlarında, kendi geleceklerini “bin defa daha güzel” inşa edeceklerdir. Bundan daha  güzel müjde, bundan daha büyük bayram olur mu? 

Eğer sömürgeci devletin hükümeti de, söylediklerinde samimi olursa, bu Türkiye’de de demokratikleşmeye giden yolun başlangıcı olacaktır. Aksi takdirde Kürt halkı kaldığı yerden devam ederek devrimci halk savaşıyla bu amaçlarına ulaşılacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Fakat insanı kuşkulandıran, kaygılandıran bazı hususlar da vardır. Önder Apo’nun demokratik çözüm için bu kadar çaba harcadığı bir zamanda sömürgeci Türk devleti tarafından hala gerçeği açıkça itiraf etmeden bir kaçınma vardır. Sömürgeci AKP ‘nin bakanları, önde gelenleri Kürdistan’da şehir şehir dolaşarak yoğun bir çalışma yürütmektedirler. Bu anlamda dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Amed’deki konuşması, yine özellikle Amed billboardlarına Çanakkale ile ilgili yazılan sözler, sloganlar…Ama Roboski katliamını örtmek isteyen de yine aynı hükümetin milletvekilleridir.

Sömürgeci hükümetin başı Tayyip Erdoğan’ın Çanakkale konuşmasıyla birlikte AKP’nin çalışmalarında öne çıkan ana tema “bu cumhuriyeti birlikte kurduk, bizi parçalamaya çalışıyorlar, birleşelim, daha fazla güçlenelim” olmaktadır.  Yine Tayyip Erdoğan, tek devlet, tek tek ezberini yineledi. 

Evet, Çanakkale’de Kürtler de savaştı. Kürtler de Çanakkale’de şehit düştüler.  Diğer Müslüman halklarla birlikte kanlarını döktüler.  Kürtler böyle yaparken, İttihat-Terraki’nin inkârcı zihniyeti, 1913’te Talat Paşa imzasıyla çıkarılan mecburi iskân kanunu temelinde, Kürtleri dağıtarak eritip-yok etmenin planlarını uygulamak için sinsice fırsat arıyorlardı. Buldukça da uyguluyorlardı. Yine başta Kürt kurumlarını kapatma, önde gelenlerini silahaltına alma temelinde Kürtleri eritip-yok etmeyi planlıyorlardı. 

Birinci dünya savaşının bitiminden sonra Mondros mütarekesiyle tam bir dağılma sürecine giren Osmanlı enkazları üzerinde kurulan TC’ni oluşumu için de Kürtler canını-kanını verdi. Kemalist elit,  Lozan konferansının hazırlıkları yapılırken Kürtleri tasfiye etme planları üzerinde duruyorlardı. Ve planda da başarılı oldular.   Lozan’da da Kürtlerin varlığına, canına, kanına ihanet edildi. Lozan anlaşması Türk devletinin, Türk ileri gelenlerinin Kürtlere ihanetin çirkin bir vesikasıdır. Tarihe düşmüş bir kara lekedir.  Demek böyle bir sonuç elde etmek için “İslam kardeşliği” öne çıkarıldı?

Lozan’dan sonra kurulan Türk devleti dolayısıyla Kürtlerin inkârı temelinde kurulan bir devlet olmuştur.  Büyük bir yalan üzerine,  “herkes Türk’tür” yalanı üzerine inşa edildi.  Kürtlerin kanına, canına, ruhuna, varlığına ve emeğine ihanet edildi. Kürtler yok sayıldı,  Kürdistan Kürtler için vatan olmaktan çıkarılmaya çalışıldı. 

Şimdi bütün bunları bir Newroz öngününde niye yazıyorum?  Tarihi çarpıtmayı hatırlatmak için. Bir büyük yalanı gözler önüne sermek için…  Diyarbakır’ın sömürgeci valiliği Amed billboardlarında Kürtlerin de Çanakkale’de şehit düştüğünü, Çanakkale de Kürtlerin de bir parçasının olduğunu ifade eden sözler var. 

Ey sömürgeci vali, ey daha bir ay önce şahin Öner’i katleden polisi aklayan Vali! Şahin Öner ve daha birçok Kürt gencinin katili!   Kürtler Çanakkalede kan döktüklerini senden daha iyi biliyorlar. Senin hatırlatmana gerek yok! Kürtlerin buna ihtiyacı da yok. Fakat Kürtler senin ataların tarafından nasıl ihanete uğradıklarını da iyi biliyorlar. Sana ve senin hükümetine düşen,  Kürtlerin Çanakkale’de nasıl şehit düştüklerini anlatmak değil,  sana ve hükümetine düşen, Kürtlere nasıl ihanet ettiğinizi, onların dilini-kültürünü yasaklayacak kadar nasıl vahşileştiğinizi açıklamaktır.

Öve öve bitiremediğiniz, her yıldönümünde 101 pare top attığınız Cumhuriyetinizin kuruluşunun Kürt inkarına ve yok edilmesine neden dayandırdığınızın ve yaptığınız bu büyük kalleşliği nasıl ve neden yaptığınızı açıklamaktır.  Kürtleri takriri sükûn, istiklal mahkemeleri, iskan kanunu, dersim kanunu ve Şark Islahat Planıyla nasıl yok etmeye çalıştığınızı, bunun için işlenen katliamları, soykırımları açıklaman gerekir.

Ve tüm bunlardan ötürü özür dilemek!

Ucundan kıyısından konuşmaya gerek yok.  “Kürtler yoktur, hakları da yoktur” yalanınızı ve onun nedenlerini, sağa-sola kıvırmadan açıkça itiraf etmenin vaktidir!

Bu yalanı niye söylediniz?

Bu yalanınızı gerçekleştirmek için neden Kürdistan’ı işgal ettiniz? Neden Koçgiri’de, Palu-Genç-Hani’de, Ağrı, Zilan ve Dersim de bu kadar katliam yaptınız,  yüzbinlerce masum Kürdistanlının kanını döktünüz? Yüzbinlercesini sürgün ettiniz? Her türlü asimilasyona terk ettiniz? Şimdi de “şu kadar Kürt batıda yaşıyor” diyerek inkarın yeni bir biçimi olan entegrasyonu gündeme getiriyorsunuz? Ve neredeyse zaten entegre oluyorlar, haklara ne gerek var diyeceksiniz!

Ya 90’larda yaptıklarınız?

Bilmelisiniz ki,  artık Kürt halkı, Kürt ulusu ne geçen yüzyılı, ne de bu yüzyılda yaptıklarınızı unutmayacak kadar bir tarihi hafıza, bilinç, örgütlülük ve özgürleşmede büyük bir kararlılığa sahiptir.

Bu Newroz’u bu bilinçle kutluyor, kutlayacak!

Şimdiden Amed Newrozuna katılacak herkesi kutluyorum.

 

Herdem Serhıldan