HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Türk ordusu üzerine çeşitli yazılar yazılmaktadır. Avrupa’daki gibi ordu sistemine geçemeyişin nedenleri tartışılıyor. İlk örgütlemesinden şimdiye kadar ki durumun analizi yapılıyor. Osmanlı’dan bu yana, bu ülkedeki hiçbir sorunun muhatabı ve çözüm gücü halk olmamıştır. Türkiye’nin sorunları askerlikte öğrenilir, hatta toplumsal rüşt askerlikten sonra başlar.

Bu ülkede ordunun tarihi vardır. Devlet kuran ordudur. Birçok olgu ordu ile yapılmış değiştirilmiştir. Sivil siyaset bir üniforma değişikliğidir. Türkiye’deki Devlet ulus zihniyeti bir ordu icadıdır. Bilim ve siyasetin değişimler üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Ordu, bunu hacimce çok kalabalık bir sayı ile gerçekleştirdiği gibi askere aldığı insanı aynı mantıkla eğiterek, asker ocağı dediği şeyle toplumu askerleştirmiştir. Bu sistemle milyonlarca insan asalakça geçinmekte bununla beslenmektedir.

Subay sayısı, Avrupa ülkelerindeki orduda yer alan askerlerden daha fazladır. Emekli sayısının da eklerseniz, Türkiye nüfusunun orta yaş oranlaması olarak yüzde ondan fazlası ordu elemanıdır. Çalışan sayısını hesaplayıp, yüzdeliğe vurursanız dörtte bir gibi abartılmış bir sayı çıkar. Subay ve askeri eleman seçiminin olduğu bölgelerde belidir. Toplumu bir karınca gibi yöneten bu mantık, çabuk çabuk değişmek istemez. Savaş gibi bir olayın gündemde olması bu kesim için tam bir bayramdır. Savaş paranoyası ekmeklerine yağ sürer. Konvansiyonel savaşlarda hayatları tehlikeye girdiği için, bu tür savaşların yanlısı değildirler, Ama düşük yoğunluklu savaşlar onları besler, kasanın ağzını onlara açar. Yani bu sayının elerinde olması dış tehdit için değildir, tam tersine siyaset üstünde etkili olmak içindir.

Kürt sorununun devam etmesi ordunun çıkarınadır. Ordu sayısını bu miktarda tutmanın belki de en büyük nedeni savaşı toplumsallaştırmak içindir. Acılar yayıldıkça sorun derinleşmektedir. Ordu yarattığı zihniyeti tüketiyor. Türkiye ordusunda her zaman savaş vardı. Şu an olan şey bunun gerçek halidir. Bütün toplum bir savaş paranoyasıyla şekillendirilmiştir. Bütün Türkiye’yi savaşa koymak bir gelenektir. Şu an bir orta çağ savaşını yaşıyoruz. Türk ordusu gerilla ile halkı savaştırıyor. Bir zihniyet savaşıdır. Ordu bir milyon sayı ile bile gerilladan korkuyor, sayı korkusu oradan gelmektedir. Amanoslardaki halka, Karadeniz halkına zorla silah verip köyler karakollaştırıldı.

Profesyonel ordunun bu şartlarda gerilla ile savaşması mümkün değildir. Zaten fiiliyatta bir özel ordu vardır. Özel timin gerillaya karşı başarılı olamaması, savaşın yenilgiye doğru gitmesine sebep olur. Eğitimli bir askeri kandırmak, tehlikeli yere göndermek, ölümün üzerine yollamak zordur ama bir Anadolu köylüsünün vatan duygularını sömürmek çok kolaydır. Yıllarca, gerillanın Ermeni olduğu yalanıyla binlerce Anadolu gencini hiç anlamadığı bir savaşa sürükleyerek canlarına kıydılar. Savaş şartlarındaki bir yaşamdan on kat daha kötü hale getirilen toplumsal yaşamdan savaşa gelmek, rahat ikna etme olanağını sağlamaktadır. Evinde barbunya bulamayan bir Anadolu gencinin, askerde fabrika depolarındaki eskimiş konservelerle üç öğün yemek yemesi, askerliği evinden daha rahat bir yer olarak görmesine neden olmaktadır. Paralı bir askeri böyle yaşatmak ve savaştırmak çok zordur.

Türk ordu tarihinde, paralı askerlerin çok kötü bir sicili vardır. Ya isyan etmiş ya da komutanlarını öldürmüşlerdir. Yeniçerilerin tarihi bu türlü şeylerle doludur. Dolayısıyla her halükarda böyle bir değişim komutanların işine gelmemektedir. Değişmemenin başka bir nedeni de, Türk subaylarının dar, dogmatik ve kıt akılı olmaları, taktikten anlamamalarıdır. Öküz hücumu diye bir saldırı biçimi vardır. Panik artıkça öküzlerin kaçma ve saldırma yönleri aynı yöne doğru olur. Sayılarının fazlalığı, karşı duran şeyi sayıca zorlar. Dolayısıyla, Türk ordusunun böyle binlerce operasyonu vardır. Akıl ile yapılan bir savaştan çok, her tepenin başına bir tabur yerleştirilerek operasyonlar yapılırdı.

Ordunun bu hali, bu kıt kafa ve askeri taktikten uzak olan komutanlar için bulunmaz bir Hint kumaşıdır. Sayının azalması demek, asker değerinin artması anlamına gelecektir. Değerin artması demek, savaşın sorgulanmasını doğuracaktır. Savaş sorgulansa birçoğunun rahatı kaçacaktır.

HPG gerillasının yüksek hız performansı ile Kürdistan’da ki coğrafik yapının genişliğine karşı, özel ordunun baş etmesi mümkün değildir. Sayı da çare değildir. HPG gerillası, bu yapılanması ile var olan asker sayısının daha üstündeki bir sayı ile de savaşacak kapasitesi vardır. Her taşın başına bir askerin bulunması sadece gerillanın yolunu uzatmaktadır. Yani biraz ağırlaştırmaktadır. Çıkacak her hangi bir çatışma da ise şimdiye kadar nasıl olmuşsa yine öyle olacaktır. Anadolu çocuklarının ölümleri tabutlara konulup, merasimlerin önünden geçilecektir. Bu ise kabul edilecek bir durum olmamalıdır.

Söylemek istediğimiz; sorun ordunun sayısını azaltmak ya da artırmak değildir. Sorun, haksız savaşı sorgulamaktır. Haklı olanlar-er ya da geç-milyonlarca orduları lağvetmiş ve yenmişlerdir. Bunu en iyi bilmesi gerekenlerin başında da Kurtuluş Savaşını o kadar kıt kanat imkânlar içerisinde mücadele vermiş olan Türkiyeliler bilir.

Numan Bagok