Kürtler, Kürtlerle birlikte birlikte aynı ezilmişliği, dışlanmışlığı, ötekileştirilmeyi, çoğu zaman da yok edilmeyi, horlanmayı yaşayan bu toprakların insanları için yeni bir mücadele dönemi başlamıştır.
Bazı sosyalist yoldaşların belirtikleri gibi Kürt sorununun çözülmesiyle artık tam da sınıf mücadelesinin dolu dizgin başlayacağı mücadele süreci…
Elbette Kürt sorunu henüz çözülmemiştir. Ne zaman çözüleceğini ise mücadele belirleyecektir. Bizlerin yani halkarın, ezilenlerin derken cümle cemaat insanı baskılayan sistemde zarar görenlerin mücadelesi...
21 Mart 2013 günü Başkan Apo yeni bir süreç başlatmıştır. Bu süreci Demokratik Siyasetin önünün açılması süreci olarak tanımladı.
“Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor” diye milyonlara hitap etti.
Başkan Apo sürecin bir mücadele süreci olacağını açıkça belirterek mücadeleye çağrı yaparken yer yer Başkan Apo’nun bu söylemlerini farklı yerlere çekenlerin çıktığını üzülerek tespit ediyoruz.
Bazı çevrelerde sanki mücadele bitmiş, artık başta Kürt sorunu olmak üzere sorunlar çözülmüş havası var iken. Kimisinde ise sanki hiç bir şey değişmemiş, aynen eskiden sürdülen mücadele sürdürülüyormuş gibi bir yaklaşım vardır. Ve yine bir kesimde ise bunların ikisi dışında süreci anlamaktan uzak, adeta provoke eden bir hal var.
Herkesin düşünme biçimi elbette kendine. Ancak denir ya “eğri otur ama doğru konuş” diye. Ya da tam böyle olmayanlara ise söylenenleri daha doğru ve derinliğine kavrayın lütfen diye.
Bir kere kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’de var olan sorunların tümü ortada durduğu gibi duruyor. Yani çözülmemiştir. Yapılan yeni bir siyaset biçimiyle var olan bu yığınca sorunlara çözümler üretmektir. Bu ise daha sert mücadele demektir.
Diğer yandan ise sanki dağlara çıkanlar ebediyen dağlarda yaşamak için çıkmışlardır. Dağlara çıkanların dağlara çıkış sebepleri sadece ve sadece Kürt sorununu ve de bu topraklarda yaşayan tüm ezilenlerin sorunlarına derman olmak içindi, içindir. Başkada dağa çıkanlar azdır. Özcesi, dağlara iş olsun diye kimse çıkmıyor. Murat Karayılan yoldaşın bir mülakatında belirttiği gibi; “dağlara çiçek toplamak için çıkmadık.” Bu ne demektir, var olan sorunun-sorunların farklı yollarda çözülme imkanı bulunuyorsa ve bu yol-yollar diğer bilinen sert yolda daha az bedel gerektiriyorsa o yolu seçmek en doğru olan tercih olmaktadır. Ve şimdi yapılan da budur.
Lakin öyle görülüyor ki Başkan Apo’nun başlattığı süreç tam anlaşılmıyor. Kaygılara kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Ancak kaygıları olanların bu sürecin sağlam ve selametle ileriye götürülmesi için daha fazla çalışmaları gerektiği de ortadadır.
Biz savaş sürecinde barış diyenleri, görüşme süreçlerinde kavga diyenleri, barış süreçlerinde ise savaş diyenleri çok gördük. Böylelerini ciddiye almamızı kimse beklemesin. Böylelerine PKK tarihi çokça tanıklık etmiştir. Kaale alınmalarını kimse beklemesin.
Ariel Dorfmann: “Geçmişi öldürmek, iktidarda olan bazılarının iddia ettikeleri kadar kolay değildir. İnandıkları şey uğruna canlarını veren erkek ve kadınlardaki gizli ışığı tamamen söndürmek, bu dünyada halen onları hatırlamak ve diri tutmak isteyen tek bir insan var iken bunu yapmak mümkün değildir. Bu yeter; ahlaki çölde haykıran bir insan, önce biri, sonra biri daha, adalet kıvılcımının sönmesine engel olmak için bu yeter…
Bazen doğru olan imkansızı hayal etmek, imkansızı istemek ve imkansız için haykırmak.
Tarih bizi dinliyor olabilir. Tarih bize cevap verebilir.”
Yukarıda dile getirilenler ışığında tarihin bize cevap verebilmesi için bizlerin geçmiş zamanlardakinden çok daha fazla bir şekilde mücadele etmemiz tarihi bir görevdir. Aksi taktirde; “İnandıkları şey uğruna canlarını veren erkek ve kadınlardaki gizli ışığı tamamen söndürmek” isteyenlerin cabalarına destek vermekten başka bir şey yapılmış olunmayacaktır. Bunu ise tarih asla ama asla, ezilen halkların tarihi af etmeyecektir.
HAYRİ ENGİN