HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

serhildan4Özsavunma veya meşru savunma diyelim, her canlının kendini savunmasını, korumasını ifade eden bir durumdur. Canlı olarak var olmanın üç temel öğesinden birini oluşturuyor. Beslenme ve üremenin yanında üçüncü öğe olan güvenlik ve korunmadır. Bunun için kendini savunma önemlidir. Yoksa kendini savunmazsan nasıl koruyacaksın, güvenliğini nasıl sağlayacaksın. Özsavunma demek güvenliğini sağlamak demektir. Özünü, kendini savunmaktır. Bu canlılar için en doğal hak olarak görülüyor. Devredilemez, reddedilemez en temel canlı olma hakkı, insan için de en temel insan hakkı, en meşru haktır. Onun için buna meşru savunma hakkı da deniliyor. Özsavunma, meşru savunma kapsamında değerlendirilen bir duruştur. Bu temelde ele aldığımızda, özsavunma bırak şehir gerillacılığını, insandan da öte bütün canlılar için geçerli olan bir kavramdır. Hayvanın da, bitkinin de öz savunması vardır. Doğada canlı olarak ne varsa hepsinin kendine göre bir güvenlik sistemi, özsavunma sistemi vardır. İnsan toplumu da canlı bir varlık olduğu için, birey ve toplumsal düzeyde onun da öz savunmaya ihtiyacı vardır. Güvenliğini sağlayamazsa yok olur. Doğa olayları yok eder, canlılar arasındaki çelişki ve çatışma yok eder.
Öz savunmanın temel tanımı budur. Kavram bu kadar geniştir. Bu anlamda bu geniş kavramın içerisinde yaşamın bütün boyutları vardır. Özsavunma bir bilinç, özsavunma bir duruş işidir. Özsavunma bir örgütlülük durumu, özsavunma bir eylem durumudur. Bireyin ve toplumun canlı olarak var olup güvenliğini sağlaması, kendini yaşatması için gösterdiği bütün çabalara, tedbirlere, zihniyet durumunun hepsine birden özsavunma diyoruz. Böyle bir kendini korumanın, savaş gerektirdiği yerde bu temelde yapılan savaşa özsavunma savaşı diyoruz veya bir diğer adıyla meşru savunma savaşları diyoruz. Bu savaşlar içerisinde bir sürü savaş vardır.
Örneğin ilk baskı altına alınan, köleleştirilen kesim olarak kadının erkek egemenliğine, baskısına karşı direnci bir özsavunma duruşudur, özsavunma kapsamındadır, özsavunma savaşı içerisine giriyor. Örneğin, egemen sınıfların, efendilerin, köle sahiplerinin sömürmek üzere baskı altına aldığı kölelerin, işçilerin, emekçilerin egemen sınıflara karşı direnişi, mücadelesi, savaşı özsavunma kapsamında ele alınıyor. Bu temeldeki savaşlara özsavunma savaşları deniliyor. Ya da meşru savunma savaşları deniliyor.
Örneğin egemen devletçi güçlerin fetih hareketlerine karşı işgal, istila ve saldırılarına karşı kabilelerin, aşiretlerin, halkların, kavimlerin, ulusların direnişine, ulusal kurtuluş savaşlarına özsavunma savaşı, meşru savunma savaşı deniliyor. Her türlü işgal ve istilaya karşı direniş, özsavunma savaşı kapsamındadır. Her türlü emperyalist sömürgeci tahakküm karşısında yürütülen direnme savaşı meşru savunma savaşı ya da özsavunma savaşı kapsamındadır. Bütün ulusal kurtuluş hareketleri özsavunma hareketleridir. Halkların baskı ve sömürü karşısındaki bütün direnmeleri, ayaklanmaları özsavunma savaşı kapsamındadır. Egemenlerin dıştan ya da içten gelsin dayattıkları baskı ve zulüm karşısındaki direnişin bir biçimi olarak ortaya çıkan tüm gerilla direnişleri özsavunma ya da meşru savunma savaşı kapsamındadır. Bu kırda olur, ovada olur, dağda olur, şehirde olur, nerede olursa olsun zemin bu konuda hiç fark etmez, hepsi özsavunma kavramı içerisindedir. Dolayısıyla buradan kaynaklanan savaşların hepsi de özsavunma savaşı içindedir.
O halde PKK'nin baştan bugüne kadar gösterdiği tutum bir özsavunma tutumudur, meşru savunma duruşudur. Hilvan direnişinden bu yana geliştirdiği ya da Haki Karer’in intikamını almaktan bu yana geliştirdiği silahlı direnişin hepsi özsavunma direnişi ya da özsavunma savaşı kapsamındadır. Bunun devleti hedeflemiş olmakla ya da olmamakla hiçbir alakası yoktur. Paradigması ne olursa olsun. Dıştan dayatılan sömürgeleştirici, yok sayıp yok edici, soykırımcı baskı ve şiddete karşı Kürt halkının varlığını koruma ve özgürlüğünü kazanmayı hedefleyen bir silahlı direniş durumudur. Bunu hangi paradigmayla yaparsa yapsın, özsavunma savaşıdır. KDP’nin gösterdiği bütün direnişlerin hepsi özsavunma kapsamındadır. Onlar da özsavunma savaşlarıdırlar. Doğru anlaşılması veya daha tam anlaşılması açısından olguyu böyle de tanımlayabiliriz. Özsavunma budur.
Bir de kavramları, tanımları doğru kullanalım. Önderlik Demokratik Uygarlık Manifestosu’nda, başa bir kavramlar dizini koyuyor. Yeniden ve geniş bir açılım temelinde kavramları tanımlıyor. Bunu doğru anlayıp yanlış kullanmayalım diye yapıyor. Çünkü yerli yersiz bir kavramın her şeyde kullanıldığını görüyor. Ne olduğu anlaşılmadan insanlar tarafından sözler söyleniyor. Bu bizim dışımızda da böyledir. Aslında kapitalist modernite sistemiyle bunun bağı vardır. Bu, biraz kafa karıştırma, insanların beynini çarpıtma etkeni olarak kullanılıyor. Bu durum çok daha fazla da bizde vardır. Çünkü en çok Kürdün beyni karıştırılmaya çalışılıyor. Bunu beyinsel, zihniyet sömürgeciliği gerçekleşsin, zihinsel soykırım olsun, dolayısıyla inkar ve imha o insana daha kolay dayatılsın, daha kolay asimile edilsin, daha kolay kölelik altında tutulsun diye yapıyorlar. Asimilasyonun temel alanı, birincil alanı zaten beyne, zihniyete, düşünceye yöneltilen asimilasyon saldırısı oluyor. Onun için de kafa karıştırmak, kavram karıştırmak böyle bir beyinsel sömürgeciliğin temel yaklaşımlarından birisidir. Başarıyı buna dayanarak sağlıyorlar.
İkincisi, yaratılmış bir sürü asimilasyon durumu vardır. Toplum ve birey kendisi olmaktan çıkmıştır. Dolayısıyla doğrunun ne olup olmadığını bilemiyor, göremiyor ve anlayamıyor. Neyi nasıl kullanacağını bilemiyor. Yanlış kullanımlar buradan da kaynaklanıyor. Daha da öteye gidilip dil üzerinde asimilasyon gerçekleştiriliyor. Zihinsel köreltme var. O halde birçok bilgi ezbere dayanıyor, yaşamdan kopuktur. İnsanlar ne olduğunu anlamadan kullanıyor. Çoğu zaman arkadaşların kullandığı öyle kavramlar oluyor ki, insan şaşıyor. Dönüp sorduğunda hiç farkında olmadığını görüyorsun. Kullandığı kavramın ne anlama geldiğini bile bilmiyor. Bir yerlerden duymuş, o da ne anlama geldiğini bilmeden ezbere kullanıyor. Böyle olunca tabii ki olay ve olgular yerli yerine oturmuyor, yeterince analiz edilemiyor. Böyle olunca karıştırmak, saptırmak çok kolay oluyor. Tutar bir kavramı tersine çevirirsin, hemen sapma ortaya çıkıyor. Hemen tutuyor bir kavramdan, başlıyor o kavramı tartıştırmaya, ondan sonra özünü boşaltıyor, tersyüz ediyor. Bakıyorsun ki kavramı kullanarak bir numaralı kavramın özü karşıt hale gelmiş. Şimdi Önderlik bunların düzeltilmesi için savunmaları böyle hazırlıyor. Savunmalar niye böyle hazırlanmış, niye bu kadar kavram ve kuram üzerinde Önderlik çok durmuş? Çünkü yanlışlıklar var, olur olmaz bunları kullanmalar var. Bunlar kişilerden kaynaklı bir durum değildir. Sömürgeci soykırım rejimin bilinçli ve planlı olarak geliştirdiği bir durumdur. O halde bu rejime karşı mücadele edebilmek için öncelikle gerçekleri açığa çıkartacaksın, burada aydınlanma yaratacaksın. Bu kafa karıştırmayı, ortamı muğlaklaştırmayı buradan gidereceksin. Yoksa mücadeleyi geliştiremezsin. Doğru, düzgün, yeterli bir mücadele yürüten güç konumuna gelemezsin. O halde mücadele yürütebilir hale gelebilmek için kesinlikle bu temelde bir düzeltmeyi öncelikle yaşamaya ihtiyaç var. Bu açıdan bizim bu kavram düzeltmelerini yapmamız gerekiyor.
Mahir Çekdar