HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

27 Kasım 1978 yılında Lice’nin Fis köyünde partileşme kararını alan APOCU hareket bu gün 33 yılı geride değişti sorularına birçok açıdan cevap verilebilinir. Kuşkusuz birçok çevre bunu kendi bakış açılarına göre değerlendirmektedirler. Tabi ki en çok değerlendirmesi gerekenler hareket, halk ve biz militanlar olmamız gerekir.

Halk olarak 27 Kasım her yıl coşkulu bir bayram olarak kutlamaktayız. Kuşkusuz 27 kasım bizim için derin anlamı olan bir gündür. Dünya halkları tarihinde böyle önemli günlere rastlanılır. Kürt halkı tarihinde böyle bir gün tarihin seyrini değiştirecek niteliktedir. 27 Kasım baş aşağı giden bir gidişi tersine çevirdiği için halk olarak bizim için çok önemlidir. Çünkü 27 Kasım Kürdün kendini yeniden yaratmasının günüdür.

Önder APO’nun şöyle bir belirlemesi vardır “Kürdistan’da parti olmadan yaprak bile kıpırdamaz”. Bu belirlemeden de anlaşıldığı gibi Kürdistan gerçeğinde partisiz hiçbir şey yapılamaz. Sömürgeci güçler Kürdün dirilişinden korktukları için çıkan 28 isyandan sonra Kürdistan’da tam bir ölüm sessizliği yaratmışladır. Kürdü düşünemez, konuşamaz bir hale getirmek isteyip bütün değerlerini elinde almak isterler. Kürde ait olan her şey asimile edilmeye başlanır. Onlar için Kürt yoktur sanki. Geçmişin tozlu raflarından silinmeye çalışılır adeta. Tam da böyle bir gerçek karşısında partileşme kararı ve adımı atılmaktadır. 33 yıl öncesinin koşulları ve ortamını anlamak için o ortam ve koşulları iyi anlamak gerekir.

Cumhuriyet tarihinde başkaldıran isyanların bastırılmasıyla Kürtler için her şeyin baş aşağı ve bitişe doğru giden bir süreç hızla tamamlanmaktaydı. 1970lere geldiğinde Kürt halkı adına her şey bir sessizlik yaşıyordu. Tıpkı mezar sessizliğindeki ölüme benzer. Zaten TC devleti de Kürtleri Ağrıya gömdüğünü ve üzerini betonladığını söylüyordu. Gerçekten de Kürt halkının yaşadığı tam anlamıyla bir soykırım gerçeğini ifade ediyordu. Kürtlük adına tutulacak bir dal bile bırakılmamıştı. Adını, dilini, kültürünü ve tarihini unutacak bir gerçeklik yaşanıyordu. Türk sömürgeciliği bunu sadece kaba zorla yapmıyordu. İdeolojik, siyasal, kültürel ve askeri yöntemlerle bunu bir asimilasyon politikası şeklinde uyguluyordu. En kötüsü de Kürt halkının bunu kabul eder düzeye getirtilmesiydi. Bu yaşamın Kürdü bitirdiğini, yaşam adına yaşanılacak hiçbir şeyin kalmadığını gösteriyordu. Önderlik bu gerçeği şöyle tanımlamaktadır “adeta her şey ihaneti yaşıyordu. Köy kent dağ bayır yol yolcu yaşam adına ne varsa her şey ihaneti yaşıyordu.” Bu belirlemeden de anlaşıldığı gibi her şey özünden uzaklaşmayı ve ihaneti yaşıyordu.

İşte 27 Kasım böyle bir gerçeği tersine döndürme günüdür. Bitirilen yaşamı diriltme, yaşanmaya değer hale getirme günüdür. Kurumuş bir ağacı canlandırma, ölmüş insana ruh verme, kayadan gülü yaratma günüdür.

Geriye dönüp baktığımızda 33 yıl sonra bizim için değişen birçok şey olmuştur. Bitirilen bir halk gerçeğinden ayaklanmış bir halk gerçeğine ulaşmış bulunuyor. Bu gün Kürdistan sokaklarından milyonlar özgürlük için mücadele etmektedir. Yok sayılan bir gerçekten bu gün dünyaca tanınır, kimliğine sahip çıkan, bunun için ölümü pahasına direnen ve milyonlara ulaşan bir hareket ve halk gerçekliğini yakaladık. Kuşkusuz biz militanlar olarak 27 Kasım partileşme kararı alındığı zaman birçoğumuz daha dünyaya gözlerimizi açmamıştı. Ama bu gün bu bayrağın taşıyıcıları olarak ilerlemek istiyoruz. Çünkü biz PKK ile doğan ve büyüyen bir nesiliz, çocukluğumuzda bize PKK’nin her biri birer destan olan kahramanlıkları anlatıldı. Şimdi de geçmişimizden gelen bu gelenekle yarın ki nesillere de bunu aktarmak istiyoruz. Bunun bize yüklediği tarihi bir yük ve sorumluluk vardır. Önemli olan bu sorumluluğun bilincinde olmaktır. Bizim için başarının tek yolu 27 Kasımda gösterilen ruh, kararlılık ve inancı göstermektir. Bu günleri yaratanlara, Önderliğimize, şehitlerimize ve halkımıza ancak bu temelde cevap olabiliriz. Böyle tarihi ve kutsal bir günde Önder APO’nun ışıklı yolunda eskisinden daha güçlü, kararlı ve inançlı olacağımıza, başarıya kilitlenmiş bir duruşun sahibi olacağımıza eminiz. Bu Önderliğimize, şehitlerimize ve halkımıza verdiğimiz sözün bir gereğidir. Bizler Kürdistan’ın altın çocukları olarak sözümüzü tutacağız ve özgür yarınlarda tüm dünyaya bunları göstereceğiz.

Burusk Rustem