Kürdistan İşçi Partisi-PKK’nin otuz beşinci kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Kürtler bu günü “Ulusal Diriliş Bayramı” olarak tanımlıyor ve bu temelde kutluyorlar. Kutlamalar PKK’nin kuruluş günü olan 27 Kasım’dan bir hafta önce başlamış durumda. 27 Kasım’dan sonra da en az bir hafta devam edeceğe benziyor.
PKK’nin kuruluş günü kutlamaları Kürdistan’ın dört parçasında olduğu gibi, yurtdışında ve özellikle Avrupa ülkelerinde de gerçekleşiyor. Daha doğrusu Kürtlerin bulunduğu her alanda kutlama oluyor. Toplumun her kesiminin yer aldığı kutlamalara özellikle gençler ve kadınlar daha fazla katılıyor. Çünkü PKK kendisini gençlerin ve kadınların partisi olarak tanımlıyor. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü olan 25 Kasım etkinlikleriyle PKK kutlamaları iç içe geçiyor.
27 Kasım PKK’nin kuruluş günü kutlamaları bu yıl sanki her zamankinden daha kitlesel ve coşkulu geçiyor. Bunda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği Demokratik Çözüm Sürecinin yarattığı umut ile PKK’nin yürüttüğü yoğun örgütlenme çalışmaları önemli rol oynuyor. Özellikle PKK’nin bu yıl 11. Kongresini yapmış ve kendisini yenileyip daha kararlı ve örgütlü hale getirmiş olması katılımları ve coşkuyu artırıyor.
Kuşkusuz geçen iki yılda yürütülmüş olan yoğun gerilla direnişinin ve bu yıl başarılı bir biçimde gelişen Rojava direnişinin de bunda çok önemli bir etkisi var. Özellikle Kürtler için birer Ulusal Kahraman olan bu direnişin şehitleri toplumun tüm kesimlerini derinden etkiliyor. Dolayısıyla 27 Kasım etkinliklerinin çoğunluğu şehitleri anma ve şehitlikleri ziyaret etme biçiminde oluyor. Çünkü PKK Önderi Abdullah Öcalan PKK’yi “Şehitler Partisi” olarak tanımlamış bulunuyor.
PKK’nin Eylül ayında yapmış olduğu 11. Kongresinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü kararlaştırmış olması da 27 Kasım etkinliklerini olumlu etkiliyor. Bu kararın yarattığı büyük heyecan ve görev bilinci Kürt halkını sokaklara döküyor. Çünkü başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm Kürt toplumu Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü kendi özgürlüğü olarak görüyor ve bunun başarısını kendisi için bir onur meselesi olarak ele alıyor.
Bilindiği gibi, PKK Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından kurulmuş, yoğun örgütlenme ve mücadele ile bugüne gelmiş bir partidir. Temeli Önder Abdullah Öcalan’ın 1973 Newrozunda örgütlediği altı kişilik bir grup tarafından atılmıştır. Bu grup PKK’nin ilk örgütsel çekirdeği oluyor. PKK’nin yaşam felsefesi ve ideolojik-politik çizgisini ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan geliştirmiş bulunuyor. Yani tüm yönleriyle Kürt Halk Önderi tarafından geliştirilen bir Önderlik Hareketi!
PKK çekirdeğinin Ankara’da ve yüksek öğrenim gençliği içinde oluştuğu biliniyor. Bu PKK’yi oluşturan bir ideolojik gruptur. Bu grup Kürdistan gençliği içinde örgütlenerek kadrolaşmasını yaratmış ve kendisini partileşme aşamasına getirmiştir. Gençlik çalışmalarının en etkili militanı olan Haki Karer’in 18 Mayis 1977’de kontrgerilla tarafından Antep’te katledilmesi partileşme sürecini yönlendiren en büyük olay olmuştur. Aynı zamanda PKK’nin silahlı savunma sürecini de başlatmıştır.
PKK’nin Amed’in Lice ilçesinin Fis Köyünde 26-27 Kasım 1978 tarihinde 22 kişinin katılımıyla yapılan iki günlük toplantı ile resmen kuruluşunu gerçekleştirdiği bilinmektedir. İlk ciddi direniş eylemlerini 1978’de Hilvan’da, 1979’da ise Siverek’te gerçekleştirmiştir. 1978 Aralığında kontrgerillanın gerçekleştirdiği Maraş katliamını değerlendirerek devletin yeni bir darbe sürecine girdiği tespitini yapmıştır. 1979 yazında Filistin Direnişi ile ilişki kurarak, daha darbeden bir yıl önce hem yurtdışına açılım yapmış, hem de gerilla eğitmeye başlamıştır. Bütün bunlar 12 Eylül faşist-askeri darbesi karşısında PKK’yi örgütlü ve düzenli geri çekilmeyi başaran örgüt haline getirmiştir.
12 Eylül faşist-askeri rejimi karşısında PKK’yi ayakta tutan ve gelişmesini sağlayan iki temel olaydan biri 1982 yılında yaşanan tarihi Zindan Direnişi olurken, diğeri ise Filistin Direnişi ile ilişkisi ve yurtdışı çalışmalarını burada yürütmesi olmuştur. Bunlar sonucunda PKK, Kürdistan’a gerilla birlikleri halinde geri dönüp 15 Ağustos Gerilla Atılımını başlatabilmiştir. Zindanda kazanılan ideolojik zafer gerillayı sürekli besleyerek, bütün zorluklara rağmen gerillanın sürekli gelişmesini sağlamıştır.
PKK, Kürdistan’da hiçbir partinin ve liderin cesaret edemediği gerilla direnişine cesaret etmiş, yüzlerce ve binlerce şehit vermesine rağmen gerillada ısrar edip sürekliliği sağlamayı başarmıştır. Böylece Kürt toplumunun ulusal kahramanlık dönemini yaratmış ve Ulusal diriliş Devrimini gerçekleştirmiştir. Gerillanın yarattığı birikime dayanarak 1990’larn başından itibaren halk serhildanlarını örgütlemiştir. Önce parti, sonra da gerilla olan hareket, bu seferde direnen halk gerçeği haline gelmiştir.
Tüm bunlara dayanarak PKK, 1991-1998 döneminin topyekun saldırısına karşı direnip devrim değerlerini korumayı başarmıştır. 9 Ekim 1998’den bu yana sürdürülen Uluslar Arası Komploya karşı da kendini yenileyip yeniden yapılandırarak ayakta kalmayı ve ulusal demokratik direnişi geliştirmeyi sağlamıştır. Bütün bunların yarattığı sonuçlardan aldığı güçledir ki, uluslar arası komplonun 16. Yılında, PKK’nin resmen kuruluşunun ise 36. Yılında Önder Abdullah Öcalan’ın özgürlü görevini önüne koyabilmiştir.
Şimdi Güney ve Kuzey Kürdistan’da yaşayan bazıları bir araya gelerek Kuzey Kürdistan’da PKK’ye alternatif olacak yeni bir parti kuracakmış! Para gücüne ve kapitalist güçlerin desteğine dayanarak PKK’yi aşıp Kuzey Kürdistan’ın etkili gücü haline gelecekmiş! Mesut Barzani’nin Amed ziyaretinden ve Erdoğan-Barzani görüşmesinden böyle bir sonuç çıkartılacakmış!
Ne diyelim, isteyen istediği kadar parti kurabilir, kuşkusuz buna diyecek bir şeyimiz olmaz. Fakat PKK’yi aşma iddiasında olanların en azından PKK gerçeğini iyi bilmesi gerekir. Yine PKK ile Kürt halkı arasındaki ilişkiyi iyi çözümlemesi gerekir. PKK öyle masa başında kurulmuş veya gökten düşmüş bir parti değildir ki, masa başı particiliğiyle aşılabilsin. Kürt halkı eskisi gibi bilinçsiz ve örgütsüz değil ki, birileri hemen örgütleyebilsin.
PKK adı yasaklanmış ve unutturulmuş bir ülkenin adını konuşulur hale getirmiştir. Kimliksiz kılınmış bir toplumu kimliğiyle yaşar kılmıştır. Kendinden utanan ve kaçan bir toplumu onurlu ve başı dik hale getirmiştir. Yani PKK yaratılmış bir ülke, yeniden diriltilmiş bir toplum, kazanılmış bir kimliktir. PKK böyle tarihi, destansı ve kahramanca bir mücadelenin kendisidir. O nedenledir ki halk her gün meydanlarda “PKK Halktır, Halk Burada” diyor.
Peki bu gerçeklik görülmeden Kuzey Kürdistan’da parti olunabilir mi? Bu gerçeği esas almayan bir güç Kürt halkından destek bulabilir mi? Kürt halkı bu kadar bilinçsiz ve basit mi sanılıyor? Zaten PKK bir alternatiftir, Kürt halkının varlığını inkar eden ve yok etmek için kültürel soykırım uygulayan sömürgeci sistemin alternatifidir. O halde PKK’ye alternatif olmak, inkarcı ve imhacı sistemden yana olmak anlamına gelmez mi?
Demek ki, tarihsel olarak gerçekleşmiş bir durum var: Ya sömürgecilik tarafında olursun, ya da PKK tarafında! Bunlar dışında üçüncü bir taraf artık yoktur. Kırk yıllık mücadele gerçeği bu sonucu ortaya çıkarmıştır. Bunu herkesin iyice görüp anlaması gerekir. Bu noktada asla yanlış yapmamak gerekir. PKK’ye alternatif olmak isteyen sömürgecinin yanına gider. Demek ki PKK’ye alternatif olunmaz. PKK’nin bir kolu, bir parçası, bir boyutu, bir dostu olunabilir. Bu temelde yurtsever bir parti olarak örgütlenilebilir ve politika yapılabilir. Ama bu da PKK’ye karşıt veya alternatif olma değil de, PKK ile uyum ve dostluk içinde olmayı gerektirir.
Demek ki herkesin PKK gerçeğini doğru anlaması gerekiyor. 36. yılına girerken PKK bu konumu net bir biçimde yaratmış bulunuyor. Bu temelde herkesin Ulusal Diriliş Bayramını kutluyor, Kürdistan yurtseverliğini ve kahramanlığını temsil eden PKK şehitlerini saygıyla ve minnetle anıyoruz! Selahattin ERDEM
Yeni Özgürpolitika
PKK Gerçeği
- Ayrıntılar