İmralı algısı Kürtler için çok önemli bir konudur. Kürtler bunu değiştirmek zorundadır. İmralı çok özel ve özgün bir yerdir. Dönemsel acı ve sevinçlerin...
Bir algı olarak kafalarda yer etmesi özel bir psikolojik uygulamanın sonucudur. Hükümet ve devletin çok ötesinde olan bir durumu arz eder. Önder Apo'nun bırakılması ya da tutulması ikilemine dayanan çok geniş bir siyasi çevrenin bulunduğu ortaya çıktı. Dikkat edersek Önder APO'nun bırakılacağı siyasetini yapan MHP ve CHP'dir. MHP İmralı hukukunu ve siyasetini iktidardayken yapamaz, işleyemezdi. MHP tek bir gün bile Önderliğe hücre cezası verseydi Türkiye allak bullak olurdu. Gerçek başka, uygulama başkadır.
İdam ve tecrit arasında gerçek nerdedir? Tecridi bile beceremeyen ya da yapamayan bir partinin sürekli idamdan bahsetmesinin nedeni nedir? Önderlik en son buna, buna ölümü gösterip sıtmaya razı etme dedi. İmralı’nın özü budur. Dolayısıyla İmralı için en uygun pozisyon AKP'nin iktidar MHP ve CHP'nin ise muhalefet olmasıdır. Bu yolla güya ideolojik parti olan MHP ve CHP bol keseden ideolojik laflar edebilir, iktidarda yapamadıklarını bu yolla rahat yapabileceklerdi. Zaten ideolojiyi söz durumuna düşürme de bu oluyor. Muhalefet söyler iktidar yapar. Dolayısıyla İmralı ve Kürt meselesinde bu partiler anlaşmıştır.
AKP birleşik kaplar siyasetini yapıyor. Halkın barış istemlerini ya da Türkiye’nin eski günlere dönme kâbusunu demokles kılıcı gibi kullanıp nedenlerini hiç sorgulamayıp sonuçlarını kullanıyor. Halktan kopuk, dış güdümlü radikal hareketler gibi yakıştırmalarla, kendilerince savaş ve gerginliklerin gerekçelerini de onlara yığarak yine kendilerince savaş istemediklerini söylemek istiyorlar.
Siyasetten kopuk bir barışın masrafı yoktur. Oysa savaşın nedeni siyasettir. Anaların ideolojisi yoktur. Gözyaşını durdurmak istiyoruz gibi aslında alçakça olan bu yaklaşım genelkurmay başkanının Mardin de anadil için söylediği “çocuklar dili anadan öğrensinler” yaklaşımından farksızdır.
Bu siyaset İmralı’dan bize bizden de İmralı’ya döndürülen bir siyasettir. Analar ağlamasın sözü analarını ağlatacağız yaklaşımları yanında suyla yıkanmış gibi gözüküyor. İdamın yanında tecrit daha kabul görür. Dolayısıyla bir algı savaşı haline getirilen bu durumu Kürtler iyi anlamak zorundadır. Bu durum Kürtlerin siyasi realitesinin gerisinde bir durumdur. İdamdan tecride inen ve oradan da özgürlüğe gidecek bir durum değildir.
Tecridi yönetmek en büyük Kürt düşmanlığıdır. Türkiye siyasetinde AKP dışında bunu başaracak bir parti yoktur. Kürt tepkilerini de kontrol edecek başka bir parti yoktur. Dolayısıyla AKP her gün algımızı kontrol ediyor. Kürtler bunu iyi değerlendirmezse, sert tavır koymasa, AKP'nin siyasi kuşatmasının içinde kalacaklardır. Sözle önderliğin özgürlüğü, algı ve fiiliyatta ise tecrit sınırında kalma AKP oyununa gelmek oluyor.
Algıyı suratla değiştirmeliyiz. Ters çevirmeliyiz. AKP Kürtlerin pozitif duruşuyla ayaktadır. PKK nice partiyi alaşağı etti. Savaş ve gerginliği demokles kılıcı gibi kullanmak hayatımızı mı kurtaracak? AKP mi bunu durdurmuş? Savaş olacaksa AKP kaybeder. Dolayısıyla Kürtler birinci hedef olarak fiiliyatta Önder Apo’nun özgürlüğü için seferber olmalı.
Dolayısıyla Türkiye’nin her yerinde yaşamı durdurmayı hedefleyen eylemsellik sürecine girmiş bulunuyoruz. Bu bir haftalık direniş bile göstermiştir ki, tepkimiz yayılırsa kısa zamanda amaçlarımıza ulaşabileceğiz.
Ancak önce algıyı değiştirmeliyiz. AKP’nin Kürtler üzerindeki siyaseti, sıcak suyun sonrasında soğuk su dökmek oluyor. Kürt halkının tepkilerini ve direnişlerini bu yolla uyuşturuyor. Küçük eylemler, küçük tavizler yaklaşımı bundan sonra Kürtlere kaybettirecektir; bu nedenle büyük düşünmeli ve büyük eylemselliklere girmeliyiz.
Önderlik fiziki olarak da özgürleşmeyene kadar ev hayatını kendimize zindan edersek, binlerce insanla-hatta bütün Amed, bütün Batman, bütün Van-bir hafta boyunca biz Önderliğimizi istiyoruz diye şehir yollarında oturabilirse, gençlik nefessiz kalıyoruz diye yoğun bir şekilde hareketlenirse, İmralı algısının değiştiği söylenebilinecektir.
Siyaset nasıl algılanırsa öyle yapılır; algımız Önderliğimizin mutlak özgürlüğü olmalıdır.
Zeki Sarı