Tarih; 15 Ağustos 1984
Zaman: 21:00 (serin bir yaz akşamı)
Mekan: Eruh ilçesi
“Yapılan keşif sonucu yöneleceğimiz bütün kurum ve noktaların dar bir küme halinde bulundukları ve ortalarında da bölük düzeyinde düşman askeri gücünün bulunduğu tespit edildi. Tasarlanan işgal ve kitlelere sözlü, yazılı propaganda yapma olanağı ancak bölüğün etkisizleştirilmesi veya teslim alınmasıyla mümkün olacağı görüldü. Bu nedenle bölüğe yönelme hedefler dizisinde temel ve baş sıraya konuldu” diye anlatıyordu günlüğünde bu baskın eyleminin yaratıcısı ve büyük komutanı Agit…
Planlamada bu keskinlik ve vuruştaki kararlılıkla bir grup gerillayla birlikte (yaklaşık otuz kadardır sayıları) tüm detay hesaplarıyla birlikte eylem gerçekleştiriyor.
Bundan tam 26 yıl 11 gün önce, serin bir yaz gecesinde…
Planlama da ve diğer hamlelerde uygulanan usta taktikle birlikte başarılı bir eylem gerçekleştiriliyor. Yaklaşık bir saate yakın bir süre boyunca Eruh ilçesi gerillaların kontrolü altında kalıyor, sivil halkın zarar görmemesi için üstün çabalar sergileniyor.
Kürtlerin tarihinde özellikle darbeler ve katliamlarla yönelik egemen zihniyetlerin ve onların pratik politikalarına yönelik “ilk kurşun” olarak geçen bu eylem, tarihsel zihinlerde ve toplumsal belleklerde yer ediniyor kendine.
Tabi o dönemlerin basın ve medya mecmualarında gerçekleştirilen bu başarılı eylemlere yönelik devlet kademelerinde görevli olanlar; “birkaç çapulcu, eşkıya-asi avare” edebiyatlarına sarılıyorlar. Hatta “24 saat” gibi zaman da biçiyorlardı.
Öyle ki, dönemin başbakanı bu saldırı karşısında; Bodrum’daki tatilini yarıda kesmemiş ve abartılacak bir olay olarak ele almamıştı. Mantıken kendi baktığı şekilde gerçek olacağına o kadar çok inanmıştı ki, yıllar sonra tatilini kesmediği o olaylardan kaynaklı nedenlerle öldürülmesi ise kelimenin tam anlamıyla; tarihsel bir ironi olmuştu onun için…
Kürtlerin ilk kurşununun ardından sömürünün, baskının devlet kontrolü altında yaygınlaştırıldığı her alanda daha da artarak diğer kurşunlar sıkılmaya, bombalar patlatılmaya devam edildi. Zincirlerini zihniyetinde parçalayan bir halk gerçekliğiyle birlikte özgürlüğe, demokrasiye ve hepsinden önemlisi onurlu bir yaşama doğru doludizgin seyir eyleyen mücadele dönemi başlamıştı.
Elbette bahsi edilen bu dönemlerde çok katmerli acılar yaşandı. Binlerce insan bu yüce erdemler doğrultusunda toprağa düştü. Binlercesinin emir niteliğindeki vasiyetleri ise ardıllarının hayatla olan anlaşmaları gibi öneme büründü.
Devletin bu dönemlerde çok ciddi bir zihniyet formu yoktu. Daha çok vur, sindir ve kontrol altına al denklemi içerisinde dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri olmayan bir saldırının dışında herhangi bir adım atılmadı.
“Örgüt içinden kaçışlar çoğaldı, dağılmayla yüz yüze”, “Yürütülen operasyonlarda …....... terörist etkisiz hale getirildi”, “Kahraman Türk ordusunun yürüttüğü mücadele ile köşeye sıkışan örgüte yönelik büyük zayiatlar verdirilmektedir” gibi ucuz laf salataları geliştirildi ve bunların hepsi gerçekmiş gibi topluma enformel veriler olarak sunuldu.
Devlet ne değişen dünya gerçekliğini, ne de yürüttüğü zihinsel kısırlığı anlayabildi.
Tarih: 2 Ağustos 2010
Zaman: 22:00 (serin bir yaz gecesi)
Mekan: Eruh
Agit’in ve arkadaşlarının ilk kurşun olduğu ve sömürgeci güçlere yönelik eylemini gerçekleştirdiği zamanın 26 yılının dolmasına 13 günün kaldığı bir gece de, daha doğrusu serin bir yaz gecesinde gerillalar yine baskın yapıyorlar Eruh’a. Siviller zarar görmesin diye üstün bir dikkat sergiliyorlar. Yine baskının, sömürünün ve katliamın örgütlü gücü olan Türk ordusuna yönelik saldırıyorlar.
Gerçi kimse tatilde değil ama devlet erkanı konuya yönelik herhangi bir açıklama yapmıyor. Ne zaman bitirileceğine yönelik kimse herhangi bir tahminde bulunmuyor, sayıları hakkında ise kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Toprak Cemgil